> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Kelam İlmi ve İslam Akaidi > Tekvin
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tekvin  (Okunma Sayısı 1910 defa)
02 Ocak 2012, 19:35:27
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 02 Ocak 2012, 19:35:27 »



3. Tekvin


11. Tekvin; Fiil, halketme, tahlîk, icad, ihdas, ihtira'...v.s. kelime­leriyle anlatılan manâyı ifade etmekte, ve: “yok olanı, yokluktan varlığa çıkarma” (ma'dûmu ademden vücûda çıkartmak) şeklinde tarif edilmektedir.

“Tekvin Allah Taâlâ'nın sıfatıdır”
Zira akıl ve nakil, (din ve ilim), şu hususta ittifak halindedir: Allah Taâlâ bu âlemin yaratıcısı ve var edicisi (halikı ve mükevvi-ni! dir. Türetmeye esas alınan kök bir kelime olmadan, bir şey hakkında türetilen bir kelimeyi kullanmanın, sıfatın kâim olmasını sağ­layan mevsuf olmadan (müştak) bir sıfatın varlığı imkânsızdır. (Madem ki Allah'a, müştak ve türetilmiş birer isim ve sıfat olan Halk ve Mükevvin isimlerini veriyoruz, o halde Cenab-ı Hakk'da bu müştak kelimelerin mastarı ve kökü olan halk etme ve tekvin sıfat­ları da vardır. Kök kelime olan halk ve tekvin olmadan Allah'a Halik ve Mükevvin isimlerinin, türetilmiş sıfatların verilmesi imkânsızdır).

“Allah Taâlâ'nın tekvin sıfatı ezelî ve kadîmdir”
Bunun sebepleri:

1. Daha önce de geçtiği gibi hadis şeylerin Al­lah Taâlâ'nın zatı ile kâim olması imkânsızdır. (Hadis şeylere ma­hal olan şey hadistir. Onun için tekvin sıfatı hadis olamaz).

2. Allah Taâlâ, ezelî olan kelâmında zatını Hâ1lk diye nite­lemiştir. Eğer ezelde yaratıcı olmasaydı, ya bir yalancılık durumu­nun ortaya çıkması veya (kelimenin hakiki manâsının bırakılarak) “Allah gelecekte yaratıcıdır” veya “yaratmaya kadirdir”, şeklinde bir mecaza gidilmesi lazım gelirdi. Halbuki Hâlık kelimesini hakikî manâda kullanmayı imkânsız kılacak bir şey yoktur. (Onun için de hakikî manânın kasdedilmesi imkânsız olmadıkça mecaza gidile­mez). Ayrıca “yaratmaya kadirdir”, manâsına gelmek üzere Allah'a Hâlık adının verilmesi caiz ve mümkün olsaydı,  (yaratma fiili gibi) Allah'ın kudreti dahilinde bulunan bütün arazların da ona isim ola­rak verilmesinin caiz olması gerekirdi.  (Siyahlık ve siyahlığı yarat­mak Allah'ın kudreti dahilinde olduğu için Hakk Taâlâ'ya siyah, denmesinin de caiz olması gerekirdi ki, bu hiç kimse tarafından ka­bul edilmemektedir).

3. Tekvin sıfatı hadis olsaydı, ya bunun diğer bir tekvinle ya­ratılması gerekirdi. Bu da  teselsüle  sebep olur, teselsül ise im­kânsızdır. Netice itibariyle âlemin yaratılmasının da imkânsızlığı lâzım gelir. Halbuki âlemin var olduğunu gözlerimizle görmekteyiz. Veya diğer bir tekvin olmadan var olması gerekirdi. Bu da hadisin bir muhdise ve ihdasa muhtaç olmaması manâsına gelir. Bu ise, “Al­lah'a ihtiyaç  yoktur” (âlem Allah'sız olabilir, bir    hadis muhdise muhtaç, olmadığına göre, diğerleri neden muhtaç olsun)  neticesini ortaya çıkarır, (buna   ta'til-i   sâni'  denir.)

4.  Tekvin bir hadesten dolayı hadis olsa, bir oluş için oluş olsa, bunun ya Allah Taâlâ'nın zatında olması gerekir. Bu takdirde Al­lah'ın hadis şeylere mahal olması gerekir (bu bâtıldır). Veya Allah'ın zatından başka bir yerde meydana gelmesi gerekir. “Her cismin tek­eni ve yaratılması o cisimle kâimdir”, diyen  (Mutezile kelâmcısı)

Ebu Hüzeyl bu kanâata varmıştır. Bu takdirde de her cismin, ken­di kendinin hâlık ve mükevvini olması icabeder. Bunun imkânsızlı­ğı ise aşikardır.

Bu deliller, ilim ve kudret gibi tekvinin de hakikî bir sıfat olma­sı (ve sayılması) esasına dayanmaktadır. Kelâmcılardan muhakkik olanların (ve derin araştırmalar yapanların) vardıkları kanâat şu­dur: Tekvin Allah Taâlâ'nın her şeyden evvel, her şeyle beraber, her şeyden sonra olması, dillerimizle zikredilmesi, ibadetlerimizle ma'but olması, öldürücü ve diriltici olması... v.s. gibi akla dayanan iti­bari ve izafî bir sıfatıdır.

Velhasıl tekvin, ezelde yaratma, rızk verme, öldürme, diriltme v.s. gibi şeylerin mebdei (başlama noktası) dır. Kudret ve irâdeden ayrı ve müstakil bir sıfat olduğuna dair bir delil yoktur. Her ne ka­dar kudretin, mükevvenin varlığına ve yokluğuna nisbeti bir ve eşit ise de, kudret sıfatına irâde sıfatının eklenmesiyle (mükevvenin ol­ması veya olmaması gibi) iki yönünden biri tahsis ve tercih konusu yapılmış olur. (Taftazânî burada, Maturidîlere karşı Eş'arîleri tut­maktadır) .

Tekvinin hadis olduğunu söyleyenler, “mükevven olmadan tek­vin, yaratma olmadan yaratılan, düşünülemez. Tıpkı dövülen olma­dan dövme fiilinin varlığının tasavvur edilemeyeceği gibi. Tekvin kadîm olsa, mukevvenâtın ve âlemin de kadîm olması lazım gelir. Bu ise imkânsızdır”, şeklinde bir delile dayandıklarından müellif Ömer Nesefî bu itirazın cevabına işaret ederek dedi ki:

“Tekvin, Allah'ın âlemi ve âlemdeki parça ve bölümlerden her bir parçayı ve bölümü” ezelde değil, “var olacakları vakit” il­mine ve irâdesine göre, “tekvin ve halk etmesidir”

Şu halde ezelde de ebedde de tekvin bakî ve daimîdir. Fakat mükevven, (halk fiiline ait) taallukun hudüsü ile hadistir. Nitekim ilim, kudret... ve diğer ezelî ve kadim sıfatlarda da durum böyledir. Bu sıfatların kadîm ve ezelî olmalarından, taalluk ettikleri şeylerin de kadîm olmaları lazım gelmez. Zira bunların taalluk ettiği şey­ler hadistir. (Allah'ın ilminin ezeli olmasından malûmu olan varlık­ların da ezeli ve kadîm olmaları gerekmez. Allah'ın ilmi ezelî ve ka­dîmdir ama bu sıfatın malûmu taalluk etmesi de, malûmun kendisi de hadistir).

Bu, konu hakkında söylenen şu sözlerin hakikati ve özetidir: Âlemin varlığı, Allah Taâlâ'nın zatına veya sıfatlarından bir sıfata taalluk etmezse, hiç bir iş görmeyen bir Allah'ın  (ta'til-i   sani)var olması ve hadis şeylerin yaratıcıya muhtaç olmadan gerçekleş­meleri lâzım gelir. Bu ise imkânsızdır. Eğer taalluk ederse, ya taal­luk ettiği şeyin varlığının kadîm olması lazım gelir, bundan da âle­min ezelî ve kadîm olması manâsı çıkar, bu ise bâtıldır. Veya taal­luk ettiği şeyin varlığının kadîm ve ezelî olmasını gerektirmez. (Ya­ni tekvin, mükevvenin kıdemini ve ezeliyetini icab ettirmeyecek şe­kilde onunla ilgili olur).

Şu halde, taalluk ettiği mükevven hadis olmakla beraber (Al­lah'ın zatı gibi) tekvin de kadim olsun. (Bunda ne gibi aklî bir mah­zur var: îlk iki şık bâtıl olunca geriye bâtıl olmayan son ihtimal ka­lır, doğrusu da budur).

İtiraz: (Tekvin sıfatının kadîm oluşu, âlemin de kadîm oluşunu gerektirir, diyerek tekvinin hadis olduğunu ve mükevven manâsına geldiğini ileri süren Eş'arîler diyebilirler ki:) Mükevven (olan âlem) in varlığının tekvine taalluk ettiğini söylemek, tekvinin hadis olduğu­nu söylemek, manâsına gelir. Çünkü kadîm ve ezelî, varlığı başka­sına taalluk etmeyendir. Hadis, varlığı başkasına bağlı olan şeydir.

Cevap: Bu, doğruluğu tartışılabilir bir iddiadır. Çünkü (itiraz olarak ileri sürülen) bu izah şekli, filozofların söyledikleri zat itiba­riyle kadîm ve hadis manâsına gelmektedir. Kelâmcılara göre had i s: varlığı için başlangıç noktası olan şeydir. Yani hadis, öncesin­de yokluk bulunan bir varlıktır. Kadîm ise bunun tersidir. Bu manâda, kadîmin varlığının başka bir şeye mücerred olarak taalluk etmesi, onun hadûsünü gerektirmez. Zira mümkündür ki; kadim olan bir şey kadîm olduğu halde diğer bir şeye muhtaçtır, ondan sudur etmiştir, Onun devamlılığı ile daimdir. Nitekim filozoflar, me­selâ heyula gibi aslında mümkün olan şeylerin kadîm ve ezeli olduğunu iddia ederken bu kanâata ve esasa dayanmışlardır.

Evet, âlemin hudûsuna bağlı olmayan bir delille, âlemin sânî ve Allah'tan zarurî olarak değil de, ihtiyarî olarak sâdır olduğunu kabul edersek, mükevvenin (ve âlemin) varlığının, Allah Taâlâ'nın tek­vinine taalluk etmesini söylemek, tekvin sıfatının da hadis olduğu­nu söylemek, manâsına gelir. İşte bu noktadan (yani hadis, vücûdu için bir bidayet bulunan şeydir, kadîm ise bunun zıddıdır, esasın­dan) hareket edilerek denilmiştir ki: Âlemin parçalarından her bir parçanın (hadis olduğunu) açık ve kesin bir dille ifade etmekte, heyula gibi (âlemden olan) bazı parçaların kadîm olduğunu iddia edenlerin, yani filozofların reddine işaret vardır. (Hadis, başkasına muhtaç olan şeydir, denirse filozoflar reddedilmiş olmaz, zira onlar da bazı şeylerin kadîm, diğer bazı şeylerin hadis olduğunu söylerler.

O sebeple filozofları reddetmek için “Âlem bütün cüzleriyle hadis­tir ve hadis başlangıcı olan şeydir", sözünü kat'î bir şekilde söyle­mek gerekir). Aksi takdirde, zaten filozoflar da sadece “Öncesinde yokluk bulunmayan şey” manâsına gelmek üzere heyulanın kıde­mine ve ezeliyetine inanmaktadır. Yoksa heyulayı “Başkasından tekevvün ve teşekkül etmeyen” (yani var olmak için başkasına muh­taç olmayan şey) tarzında anlamamaktadırlar.

Velhasıl, biz “Mükevvenin (ve âlemin) mevcudiyeti olmadan tek­vin tasavvur edilemez. Tekvinin, mükevven (ve yaratmanın yara­tılan eşya) karşısındaki durumu; dövmenin, dövülen karşısındaki durumu gibidir”, iddiasını kabul etmiyoruz. Zira darb ve dövmek, izafî ve nisbî bir sıfattır. Karşılık olarak izafî olan iki (mütezayif ve mütekabil) şey olmadan, yani döven ve dövülen bulunmadan (döv­menin varlığı) tasavvur edilemez. Halbuki, tekvin (böyle izafî değil) hakiki bir sıfattır. Bu hakiki sıfat “yok olanı yokluktan varlığa çı­kartmak” manâsına gelmek üzere izafetin (ve nisbi fiillerin mebdei ve) başlangıç noktasıdır, izafetin aynısı değildir. Bazı kelâm âlim­lerinin ifadelerinde görüldüğü gibi (meselâ, Eş'ari'de bu ifade var­dır) hakiki tekvîn sıfatı, izafetin aynısı olsaydı, mükevven (ve âlem) olmadan, bu izafetin gerçekleştiğini söylemek inatçılıktan ve zaruri şeyleri inkâr etmekten başka bir şey olmazdı. Şu görüş de cevapsız kalırdı: “Darb ve dövmek, bekası ve devamlılığı imkânsız olan bir arazdır. O halde dövme fiilinin dövülene taalluk etmesi ve acının ona ulaşması için dövülenle dövme fiilinin birlikte bulunmaları şarttır. Çünkü dövülen gecikse (dövme fiilinden biraz sonra var olsa) döv­me işi yok olup giderdi. ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tekvin
« Posted on: 24 Nisan 2024, 06:34:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tekvin rüya tabiri,Tekvin mekke canlı, Tekvin kabe canlı yayın, Tekvin Üç boyutlu kuran oku Tekvin kuran ı kerim, Tekvin peygamber kıssaları,Tekvin ilitam ders soruları, Tekvinönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes