> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Kelam İlmi ve İslam Akaidi > Teklif Teklifi Mâlâyutak
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Teklif Teklifi Mâlâyutak  (Okunma Sayısı 2939 defa)
02 Ocak 2012, 19:21:32
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 02 Ocak 2012, 19:21:32 »



3. Teklif-Teklif-i Mâ-lâyutak


“Teklifin sıhhati bu istita'ata dayanır”

Yani teklifin  sıhhatinin şartı, ilk manâdaki, istita'ata değil, sebep ve âletlerin selâmette olması, demek olan ikinci manâdaki is­tita'attır.

“Acz” sözü ile, birinci manâdaki istita'atın olmayışı kasd edi­liyorsa, bu manâda istita'atın olmayışından, âciz kişilerin mükellef tutulmalarının imkânsız olacağını kabul etmeyiz. Eğer, “âcizin mü­kellef tutulması lazım gelir,” sözü ile, ikinci manâda istita'atın ol­mayışı kasdediliyorsa, “bu görüşten böyle bir netice ortaya çıkar” sözünü kabul etmiyoruz. Zira mümkündür ki, fiilin vücûda gelme­sinde esas olan kudretin hakikati husule gelmese bile fiilden önce sebep ve âletlerin selâmette olması manâsına gelen kuvvet ve kudret husule gelebilir.

Bazan (Mutezile'nin itirazına şu şekilde de) cevap verilir: İmam-ı A'zam (r.a.)a göre, kudret (sevap ve günah gibi) iki zıdd fiil için elverişlidir. (Yani her ikisini de gerçekleştirmeye uygun olan bir güçtür). Hatta küfür için sarf edilen kudret, tıpa tıp iman için sarfolunan kudretin aynısıdır. Taalluk ve ilgi durumları hariç araların­da hiç bir-fark yoktur. Taalluktaki farklılık ise, kudretin zatında ve kendisinde bir ayrılığın mevcut olmasını gerektirmez. Şu halde kâ­fir iman etmeye kadir olup bununla mükelleftir. Ancak o, kudretini küfre sarfetmiş, gücünü imana sarfetme imkânını kendi iradesiyle yitirmiş, onun için de yerilmeyi ve cezalandırılmayı hak etmiştir.

Aşikârdır ki, bu cevapta, “kudretin fiilden evvel olması”, prensi­bini (yani Mutezile'nin görüşünü) kabul etmek vardır. Çünkü küfür halinde iman etmeye kadir olmak, mutlaka iman etme halinden ön­ce bulunur.

İtiraz: Fakat bu itiraza şu şekilde karşı bir itirazla cevap veril­miştir; Burada sözü edilen kudret her ne kadar “iki zıdd” için elverişli ise de, ikisinden birine taalluk etmesi itibariyle (fiilen) sadece (iki zıddan) biri ile bulunur. Öyle ki, fiille birlikte bulunması lazım gelen kudret, fiile taalluk eden kudretin kendisidir. Terkte bera­ber bulunan kudret de, terke taalluk eden kudretin kendisidir. Kud­retin zatı ve kendisi ise, bazan iki zıdda taalluk edecek şekilde ön­ceden mevcut olur.

Cevap: Bu konuda ihtilâf ve farklı görüşlerin varlığı tasavvur bile edilemez. (Zira Mutezile de Sünnîler de bir işi fiilen ve doğrudan doğruya meydana getiren kudret, fiille birlikte bulunur, konusunda ittifak etmişlerdir. Fakat, fiilin vukuuna imkân veren mücerred kud­ret acaba fiilden evvel mi, yoksa sonra mı bulunur, hususunda ih­tilaf etmişlerdir. Ebu Hanife'ye ait olarak nakledilen görüş ittifak edilen nokta ile ilgili olduğu için bu konudaki sözler lüzumsuzdur ve) hatta boştur, düşün![66]

“Allah, insana gücünün yetmediği şeyi teklif etmez.” (Teklif-i mâ-Iâyutak caiz değildir)

İster aslında imkânsız olan bir şey olsun, meselâ “iki zıddin bir araya getirilmesi” gibi,. isterse aslında mümkün olan fakat insanın imkânı haricinde bulunan bir şey olsun, meselâ “cisim yaratmak” gibi, bir şeyle Allah insanları mükellef tutmaz.

Allah Taâlâ, aksini bildiği için veya aksini irâde ettiği için, vu­kua gelmesi imkânsız olan “kâfirlerin iman,” “asinin itaat” haline dönmesi gibi konulara gelince, bu gibi yerlerde teklifin vukuu hu­susunda ihtilaf yoktur. Zira bu, zatına nisbetle mükellefin makdûrudur, gücü dahilindedir. “Allah, kimseye gücünün yetmediği bir şeyi teklif etmez”[67] buyrulduğu için, gücünün dahilinde olmayan bir şeyin insana teklif edilemeyeceği konusunda ittifak vardır. (Allah Taâlâ'nın meleklere hitaben) “Bunların isimlerini bana haber verin”[68] demesi, teklif değil, ta'ciz (yani kendilerine aczlerini göstermek için)dir.

“Rabbımız, takat getiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme”[69] âyetinde geçen “yükleme” kelimesinden maksat, “teklif” değildir. Maksat, takat getirilemeyecek (kıtlık, musibet ve hastalık gibi) arızî şeylerin getirilmesidir [70].  (Yükleme sözü, teklif etme, manâsına gelmemektedir. Maksat, hastalık, felaket ve kıtlık gibi takat getiremeyeceğimiz şeyleri başımıza getirme, demektir).

Burada tartışma konusu olan (bu gibi şeylerin vukuu değil), vukua gelmesinin mümkün olup olmaması meselesidir. Mutezile “akli çirkinlik” prensibine dayanarak bunu imkânsız görmüş, Eş'ari ise, Allah Taâlâ'dan olan hiç bir şey çirkin olmaz” esasına istinad ederek bunu mümkün görmüştür.

Mutezile bazan, “Allah, hiç bir kimseyi gücünün yetmediği bir şeyle mükellef tutmaz” (Bakara, 2/286), âyetini delil getirerek, bu hususun imkânını prensip olarak ve esastan reddetmiş ve meseleyi şu şekilde ortaya koymuştur: “Bu. husus mümkün olsa, vukua gel­mesinin farzedilmesi imkânsız olmaması lazım gelirdi. Neticesi im­kânsız olan bir şeyin sebebinin de imkânsız olması zaruri olarak la­zım gelir. (Lâzımdaki imkânsızlık, zarurî olarak, melzûmun da im­kânsız olmasını icab ettirir). “Lüzumun” manâsı ancak bu şekilde gerçekleşir. Fakat bu husus vaki olsa Allah Taâlâ'nın - haşa - yalan söylemiş olması gerekirdi ki, bu da imkânsızdır.

Vukua gelmemesi için Allah Taâlâ'nın ilminin, irâdesinin ve ih­tiyarının taalluk ettiği her bir şeyin imkânsızlığının beyan edilme­sindeki nükte (düzenli kaide ve problem) bu olup, halli şöyledir:

Meselenin çözümü: “Hadd-i zatında mümkün (mümkün li-zatihi) olan bir şeyin vukua gelmesinin farzedümesi, imkânsızlığı gerektir­mez”, şeklindeki görüşü kabul etmiyoruz. Bu durum, başkası sebe­biyle imkânsızlığı ortaya çıkmayan (ve kendisine imtina' bi'1-gayr, yani -gayrihi müstahil olma durumu arız olmayan) hususlarda zaruridir. Böyle olmayan durumlarda muhal (ve irnkânsızlığ) in lazım gelmesi, başkası sebebiyle imkânsız olan şeyler için mümkün olur.

(Yani bir şey, bizatihi mümkün olunca, onun vukuunu farzetmek imkânsız olmaz. Ama bir şey hadd-i zatında mümkün olur da başka bir sebep dolayısiyle imkânsız olursa, o şeyin vukuunu, sırf “başkası”, sebebiyle imkânsız farz etmek caiz olur, zaruri olmaz. Me­selâ, “Allah'ın insana gücünün yetmeyeceği bir şey teklif etmesi”,hadd-i zatında mümkün, fakat başka bir faktör sebebiyle imkânsız­dır. Bu, bi-nefsihi mümkün, bi-gayrihi mümtenidir), “Başka bir fak­tör” don maksat böyle bir şeyin vukûunun farz edilmesi halinde, Al­lah'ın, -haşa- yalancı olması gerekmesidir).

(Böyle bir gereklilik meydana gelmese, güç yetmeyen bir şeyin vukûunun farzedümesi pekâlâ mümkündür). Baksana, Allah Taâlâ kudreti ve iradesiyle âlemi icad ettiği halde, âlemin yokluğu hadd-i zatında mümkündür. Halbuki âlemin yok oluşunun vukuunu farzetmek, ma'îûlün, tam olan illetten (neticenin, eksiksiz olan sebepten) sonraya kalmasını icab ettirir. Bu ise imkânsızdır. Velhasıl, aslında mümkün olan bir şeyin vukümm farz edilmesinden, o şeyin zatına nazaran imkânsızlık lazım gelmez. Zatı üzerine zait bir şey sebebiy­le imkânsızlığı gerektirmesine gelince, biz bunun imkansızlığı ge­rektirmediğini kabul etmiyoruz.

Bir kişinin (başka birini) dövmesinin akebinde dövülen şahısta meydana gelen elem. bir insanın kırma fiilinin ardından cam­da vücûda gelen kırılma ve bunun benzeri v.s, şeylerin tümü Allah Taâlâ'nın yaratmasiyledir”

Bu tarifte, “kırma-kırılma, döyme-elem” gibi kayıtların konul­ması, bu meselenin, acaba insan irâdesinin bu gibi işlerde rolü ve tesiri var mıdır, yok mudur şeklindeki ihtilafa konu olmasının sıh­hatim temin içindir. (İnsandan gelmeyen elem ve kırılma fiillerinin Allah tarafından yaratıldığı ve bunda insan irâdesinin tesirli olma­dığı hususunda ihtilaf yoktur). Tarifte, “Bunun benzeri-, denilmesi de: “Öldürme fiilinden sonra meydana gelen ölüm gibi”... manâsına gelmektedir.

Bütün bunlar Allah Taâlâ tarafından yaratılmıştır. Zira yukar­da da geçtiği üzere yaratıcı sadece ve tek basma Allah Taâlâ'dır. Ve mümkün olan şeylerin tümü, vasıtasız olarak ona dayanmaktadır. Fiillerin bazılarını, Allah Taâlâ'dan başkasına isnad eden Mutezile şöyle demiştin “Eğer bir fiil, başka bir fiil araya girmeksizin doğru­dan failden sadır olursa, buna, “doğrudan meydana gelen fiil” (mü­başeret yolu), böyle olmayan fiillere de “dolaylı olarak meydana ge­len fiil” (tevlid yolu) denir. (Bilâ vasıta-bi'1-vasita, direkt-endirekt meydana gelen fiillerden Mutezile tevlid nazariyesini çıkarmış­tır).

Tev1id ve vasıtalı fiil, “failin fiilinin diğer bir fiili gerekli kıl­ması” manâsına gelmektedir. Anahtarın harekete geçmesini gerek­tiren elin hareketi gibi. (Bir kayayı yuvarlamaktan doğan bir sürü fiiller gibi). Bu duruma göre, dövmekten doğan “elem”, kırmaktan doğan “kırılma” fiilleri, Allah Taâlâ tarafından yaratılmış değildir. (Bu gibi fiiller bazı hallerde insana da nisbet edilmediği için faili ol­mayan bir fiil nevi ortaya çıkmaktadır). Bize göre bütün bunlar Al­lah Taâlâ'nın yaratmalıyladır. (Mutezile'nin tevlid nazariyesine gö­re, bir adam bir et parçasını sıcak bir yere koysa, et burada kurtlansa, bu kurtlar faili olmayan mef'ûl ve halikı olmayan mahlûk sa­yılmakta, Allah'a da insana da isnad ve nisbet edilmemektedir).

(Dövme ve kırma fiillerinden   sonra   ortaya   çıkan   neticen.in) “Yaratılmasında insanın rolü ve tesiri yoktur”

Buraya “yaratma” kaydını koymamak daha uygun olurdu. Çün­kü Mutezile'nin “mütevelledât ve tevlid” adım verdiği fiillerin mey­dana gelmesinde de esas itibariyle insanın tesiri yoktur. Onlara göre mütevelledât'ın insan tarafından yaratılması imkânsız olduğu gibi, kudretin yeri olmayan (yani bedenin ve organların dışında) bir mahalde meydana gelen fiillerin insan tarafından kesbedilmesi de im­kânsızdır. Bundan dolayı insan, bu gibi fiillerin husulünü önleme im­kânına sahip değildir. Halbuki iradeli fiillerinde bu imkâna sahiptir.[71]


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Teklif Teklifi Mâlâyutak
« Posted on: 28 Mart 2024, 23:14:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Teklif Teklifi Mâlâyutak rüya tabiri,Teklif Teklifi Mâlâyutak mekke canlı, Teklif Teklifi Mâlâyutak kabe canlı yayın, Teklif Teklifi Mâlâyutak Üç boyutlu kuran oku Teklif Teklifi Mâlâyutak kuran ı kerim, Teklif Teklifi Mâlâyutak peygamber kıssaları,Teklif Teklifi Mâlâyutak ilitam ders soruları, Teklif Teklifi Mâlâyutakönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes