> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Kelam İlmi ve İslam Akaidi > Rüyetullah Meselesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Rüyetullah Meselesi  (Okunma Sayısı 3342 defa)
02 Ocak 2012, 19:33:51
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 02 Ocak 2012, 19:33:51 »



4. Rü'yetullah Meselesi


“Allah Taalâ’yı görmek”
Buradaki rü'yet ve görmek, gözle hasü olan mükemmel bir inki­şaf manâsına gelmektedir. Buradaki “mükemmel inkişaf” kaydından maksat, bir şeyi (baştaki) duyu organı olan gözle (o şeyin hakkı olan şekilde ve) olduğu gibi (isbât ve) idrâk etmektir. Bunun açık manâsı şudur: Önce aya baksak ve onu net olarak görsek, sonra gö­zümüzü kapasak (ve ayı muhayyilemizde canlandırsak), iki durum­da da ay bizim için inkişaf halindedir, bu husus aşikârdır. La­kin aya baktığımız zamandaki inkişaf daha mükemmeldir ve tam bir görüştür. Aya, bakma vaziyetinde ve zamanında bizde mevcut olan özel hale rü'yet (görmek) adı verilmektedir. (îmam Maturidi'ye göre rü'yetullah sem'an vâcibtir ama aklen vâcib ve caiz de­ğildir. Ebu Muin, Pezdevi, Sabunî ve Nesefî gibi Maturidîler bu ko­nuda Eş'arî'yi takib etmişlerdir).

“Allah Taâlâ'yı görmek akıl yönünden caizdir”
Yani, akıl (ve insan düşüncesi peşin hükümlerden ve dışardan . gelen tesirlerden arınarak) kendi kendine başbaşa kalsa, -aksini gösteren bir delil ortada bulunmadıkça- Allah Taâlâ'yı görmenin imkânsızlığına hükmetmez. Halbuki aksini ispat eden bir delilin mev­cut olmaması bu konuda esastır. (Rü'yetin imkânı konusunda) bu ölçüdeki bilgi zarurîdir. Bunun imkânsız olduğunu iddia edenlerin üzerine, iddialarını delille ispat etmek düşer.

Hak ehli olan Sünnîler, biri aklî ve mantıkî, diğeri sem'i ve naklî olmak üzere iki türlü delille rü'yetin imkânını göstermişlerdir.

Birinci delilin ifadesi (Delil-i vücûd): Biz a'yân ve arazın, yani madde ve ona ait gelip geçici niteliklerin görülmekte olduğunu kesinlikle bilmekteyiz. Bir cisimle diğer bir cisim, bir arazla başka bir araz arasını zaruri olarak ayırdetmekteyiz. Muhakkak ki, ortak bir hükmün ortak bir illeti vardır. (Değişik cisimlere ait müşterek bir hüküm olan rü'yetin, madde ve arazları arasında müşterek olan bir sebebi vardır. Cismin görülebilir olması ve görülmesi, cisim ol­duğu için değildir). Bu müşterek illet, (madde ve arazın) ya var ol­ması veya hadis olması veyahut da mümkün olmasıdır. Zira ikisi arasında (yani Allah'la masivâ arasında) dördüncü bir ortak illet düşünülemez. Hudûs, ve hadis olma, yokluktan sonraki varlıktan ibarettir. îmkân ve mümkün olmak bir şeyin varlığının ve yokluğu­nun zarurî olmamasından ibarettir. Bir şeyin illeti olmada 'ademin, yani yokluğun tesiri mevcut değildir. Buna göre ortaya çıkan şey şudur: Allah ile O'nun dışındaki varlıklar arasında müşterek olan “vücûd” ve varlıktır. Şu halde, rü'yetin sıhhatinin illeti gerçek­leştiği için Allah'ın görülmesi (aklen ve mantıken) doğrudur. (Bir cisim var olduğu için görülmektedir. Allah da var olduğuna göre o da görülür, buna Vücûd delili, yani varlık (ontoloji) dellil adı verilmektedir).

(Madde ve arazların görülmesinin sebebi var olmaları değil, mümkün olmalarıdır. Allah'ın görülmesinin imkânsız oluşu da vâcib olmasıdır, denilirse, şu cevap verilir): Rü'yetin imkânsız oluşu, müm­künün özelliklerinden olan bir şeyin; subûtunun (rü'yet için) şartına veya vacibin özelliklerinden olan bir şeyin mani olmasına bağlıdır.

(Biz ses ve koku gibi haddizatında görülmeleri mümkün olan ba­zı şeyleri göremiyorsak; bu durum, bunların görülmesi için var ol­ması şart olan hususların olmayışındandır. Şart olmadığı için rü'ye­tin vaki olmaması, aslında bunun imkânsız olduğunu göstermez. Aynı şekilde şu anda vâcib olan Allah'ı insanların görememeleri, as­lından bunun imkânsız oluşundan değil, görmeye engel olan bir şar­tın mevcudiyetinden ileri gelmektedir. O şart ortadan kalkarsa, Al­lah görülür. Fakat burada şu itiraz ileri sürülebilir: Bir şeyin görül­mesinin sebebi, o şeyin var oluşu ise, sesler, kokular ve tatlar niçin görülmemektedir? Bunun cevabı da şudur): Aynı şekilde ses, tat ve koku v.s. gibi mevcud olan diğer şeylerin görülmesi de sahihtir. Şu var ki (tabiat kanunları denilen) âdetullah ve sünnetullah'ın cere­yan tarzı icabı, Allah Taâlâ insanda bu gibi şeyleri görme (meleke­sini) yaratmamıştır. Yoksa bunların görülmemeleri, aslında görül­meleri imkânsız olduğu için değildir.

İtiraz: 1, (Sıhhat, zarurîlik ve imkânsızlık hali ile ilgilidir. Halbuki burada “yok olan” söz konusudur. Onun için rü'yette şart koşulan)  sıhhat 'ademidir, yokluk mahiyetindedir, onun için de bir illet gerektirmez.

2. (Sıhhatin 'ademî değil de vücûdî olduğunu veya 'ademî olan kjr şeyin illet gerektirdiğini) kabul etsek, nev'i olan vâhid ve bir, bazan değişik neticeler meydana getirir. (Müşterek bir illetten müşte­rek bir hüküm ve netice meydana gelir, denilemez). Meselâ güneşe ve ateşe göre ısı için bu durum söz konusudur.  (Isı, güneş ve ateş gibi iki farklı illetin malulü olabilir). Şu halde rü'yet müşterek bir illet gerektirmez. (Bir maddenin görülmesinin illeti sadece var olu­şu değil, hem cevher, hem cisim ve hem de araz olması, yani görme sebeplerinin birden fazla olması mümkündür.  (Cisimlerin görülme­sine illet olan var olma halinin, Allah'ın görülmesi için de illet olaca­ğı söylenemez).

3. Rü'yetin, müşterek bir illeti bulunduğunu kabul bile etsek, 'ademî  olan bir şeyin, 'ademî bir şey için illet olmaya elverişlidir, (der ve bu sefer de 'ademî olan bir şeyin illetinin vücûdî olduğunu kabul etmeyiz).

4. ('Ademi olan bir şeyin 'ademî bir şey için illet olduğunu) ka­bul etsek bu defa da, varlığın  (cisimlerle arazlar arasında)  müşte­rek olduğunu kabul etmeyiz. Aksine her bir şeyin varlığı o şeyin ay­nısıdır (diğer şeyle ortak değildir).

Cevap: 1. Burada illetten maksat rü'yetle ilgili bulunan ve onu kabul kabiliyetine sahip şeydir. Aşikârdır ki, rü'yetin taalluk ettiği şeyin ('ademî değil) vücûdî olması gereklidir. Sonra rü'yetin müte­alliki cisim veya arazdan sadece birinin özelliği değildir. (İkisinde ortak olarak var olan niteliktir). Zira biz, bir karaltıyı ilk defa uzak­tan gördüğümüz zaman, onun cevherliği, arazliğı, insan ve at olu­şu... v.s. gibi bir özelliğini değil, sadece herhangi bir hüviyetini (ve lale't-tayin bir görüntüsünü) idrâk ederiz. Bir şeyi bu şekilde gör­dükten sonra, bazan gördüğümüz şeyde mevcut cevher ve araz ne­vinden olan şeylerin tafsilatını ayırd etmeye ve seçmeye kadir oluruz, bazan da buna kadir olamaz ve bu hususta âciz kalırız. Şu hal­de rü'yetin ilgili olduğu husus, bir şeyin herhangi bir hüviyete (ve varlığa) sahip olmasıdır. Var ve vücûd sözü ile kasdedilen manâ budur. Bunda bir iştirakin bulunması zarurîdir. Fakat bu ce­vap (ve sıhhati) tartışılabilir. Zira (cisim ve arazların) özelliklerine İtibar edilmeksizin, cismiyet ve cismiyete tabi olan arazlar rü'yet konusu olabilir. (Cismiyet ve cisimlere tabi olan araz Allah'ta mev­cut olmadığı için Allah görülemez denebilir).

İkinci delilin ifadesi:   Hz. Musa (a.s.): “Rabbim,  bana kendini göster de sana bakayım” [35] sözü ile rü'yet talebinde bu­lunmuştu. Şayet (Allah'ı görmek esas itibariyle ve akıl yönünden) mümkün olmasaydı, bir şey taleb ederken, Allah Taâlâ'nın zatı hak­kında caiz (ve li-zatihi mümkün) olanı ve caiz olmayanı (ve li-zatihi müstahil olanı), Hz. Musa'nın bilmesi gerekirdi. Aynı zamanda onun böyle bir istekte bulunması abes, sersemlik ve muhal olanı dilemek manâsına gelirdi. Peygamberler böyle olmaktan münezzehtirler. Al­lah Taâlâ (“Ey Musa, şu dağa bak, eğer o dağ yerinde durursa, benî göreceksin,” sözü ile), rü'yeti, “dağın yerinde durması” şartına bağlamıştı. (Gerçi, Allah dağa tecellî edince, dağ yerinde durmamış yerle bir olmuştu ama) dağın yerinde durması esas itibariyle (ve akıl yönünden) mümkün olan bir şeydi. Var olması, mümkün bir şe­yin vukuu şartına bağlanan şey mümkündür. Zira bu âyetle, şart meydana gelince, şarta bağlı olan şeyin vukua gelmesi, haber veril­miştir. Mümkünün mümkün şarta bağlanmasının manâsı budur. Mümkün olan takdirler (ve faraziyeler) den hiç birine göre imkân­sızlık (ve rü'yetin muhal olması) sabit olmamaktadır.

İtiraz: Yukardaki izah şekline çeşitli şekillerde itirazlar yapıl­mıştır. Bunların en kuvvetlisi de şudur: Musa (a.s.)nın rü'yet tale­binde bulunması, (kendisi için değil, “Ey Musa! Allah'ı aşikâr bir şe­kilde görmedikçe sana iman etmeyiz” diyen) kavmi içindi. Hz. Musa, kendisi rü'yetin imkânsızlığını nasıl biliyorsa, kavmi de o şekilde bil­sin, diye rü'yet isteğinde bulunmuştur.

Aynca, “rü'yetin bağlı olduğu şart mümkündür”, sözünün doğ­ruluğunu da kabul etmiyoruz. Aksine, hareket halinde olan dağın durağan durumda olması imkânsızdır. (Dağ yerinde durmamıştır ki, bu âyetle rü'yetin cevazına ve imkânına istidlal edilebilsin).

Cevap: İtirazların hepsi, zahir (ve tabii) olan şeylere aykırıdır. Musa'nın tabiî olmayan böyle bir dilekte bulunması için bir zaruret yoktur. Şöyle ki: Eğer Hz. Musa (a.s.)nın kavmi, mümin idiyse, onla­ra: “Rü'yet imkânsızdır,” demesi kâfi gelirdi. Eğer kâfir idiyseler, Al­lah Taâlâ'nın “beni görmek imkânsızdır,” hükmünde onu tasdik ede­cek değillerdi. (Dünyada Allah'ı görmek mümkün değildir, demekle kâfirler onu tasdik edecek değillerdi. Esasen Hz. Musa'dan bunu is­teyenler, Allah'ın dağa tecellî etmesi hadisesine de şahid olmamış­lardı. Bu hadiseyi sadece 70 seçkin mümin görmüştür). Hangi şekil­de düşünülürse düşünülsün rü'yetin imkânı kabul edilmezse Hz. Mu­sa'nın talebi abes olmak gerekmektedir.

Hareket halindeki dağın istikrarlı ve durağan bir vaziyette bu­lunması da mümkündür. Zira hareketin yerini sükûn alabilir. îmkansız olan, hareketle sükûnun  (bir anda)  birleşmeleridir.  (Dağın aynı anda hem hareket hem de sükûn halinde bulunmasıdır).

“Allah'ı görmek naklen vaciptir. Bu konuda, âhiret yurdunda müminlerin Allah Taâlâ'yı görmelerini gerekli kılan sem'î ve naklî deliller mevcuttur”

Kur'an'dan delil: “O gün bir takım yüzler Rablarına bakıp pırıl pırıl parlaya...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Rüyetullah Meselesi
« Posted on: 27 Nisan 2024, 02:17:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Rüyetullah Meselesi rüya tabiri,Rüyetullah Meselesi mekke canlı, Rüyetullah Meselesi kabe canlı yayın, Rüyetullah Meselesi Üç boyutlu kuran oku Rüyetullah Meselesi kuran ı kerim, Rüyetullah Meselesi peygamber kıssaları,Rüyetullah Meselesi ilitam ders soruları, Rüyetullah Meselesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes