> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Kelam İlmi ve İslam Akaidi > Kelâmın Akîde Meydana Getirme Özelliği
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kelâmın Akîde Meydana Getirme Özelliği  (Okunma Sayısı 1851 defa)
05 Ocak 2012, 15:45:04
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 05 Ocak 2012, 15:45:04 »




Kelâmın Akîde Meydana Getirme Özelliği


İzmirli, İbn Teymiye'den mülhem olarak Selefiye mezhebini anla­tırken şöyle diyor: “Matlub olan sadece şer'î irâdedir. Allah'ın sevdi­ği, razı olduğu ve onun maksadı uğrundaki râde, Resul-i Ekrem'in getirdiği irâde taleb olunur, istenir. Ancak Cenab-ı Hakk'a olan iba­deti irâde maksûd olur.

“İrâdenin medarı ancak bir tek olan Allah'a ibadeti, meşru şekil­de ibadeti dilemek üzeredir.”

“Mutasavvıfa mutlak olarak irâdeyi iltizam etmekle Selefiyeden ayrılmış olur. Bundan dolayı tasavvuf yolunda gayr-i mesnûn irâde, bid'at olan ibadetler bulunur. Nitekim kelâmcılar yolunda bid'at olan itikadlar bulunur” [54].

Bu sözün açık manâsı; kelâmcılar Hz. Peygamber ve sahabe za­manında mevcut olmayan birtakım dini akideler meydana getirmiş­ler, bu akidelere önce kendileri inanmışlar, sonra çevrelerindeki in­sanları ve takibcilerini inandırmışlar, daha sonra bu nevi akidelere inanmayan müslümanları, yerine ve zamanına göre bid'atcı, sapık ve hatta kâfir olmakla itham etmişlerdir. Nitekim mutasavvıflar da aynı işi akîde sahasında fakat daha ziyade amel ve ibadet alanında yapmışlardır. Biz burada tasavvufu bir tarafa bırakarak kelâmın bu konudaki görüşünü açık ve kesin bir şekilde ortaya koyalım.

İmamul-Harameyn Ebu'l-Meâli b. Cüveynî ve O'na uyanlar,' “Cevher-i ferdi ve temâsül-i ecsâmı red ve inkâr etmek mülhidlerin ve zındıkların sözüdür”, diyorlardı. Çünkü âlemin hudûsu hakkında kabul ettikleri delili dinin aslı sayıyorlardı. în' ikas-ı edille esasının gereği, bu delilin iptaline sebep olacak bir söz mülhid sözü olacaktır[55].

Kelâmcılar in'ikas-i edilleyi kabul etmişlerdi. Bakillanî, bu de­lilleri, iman akideleri hükmünde tutmakla, bu delillerin çürütülmesi-ni imanla ilgili akidelerin çürütülmesi hükmündedir, kanâatma var­mıştı[56] .

Bunun manâsı şudur: Allah'ın var ve bir olduğunu kabul etmek için daha Önce cevher-i ferd, temasül-i ecsam, hudûs-i âlem, cisimle­rin arazdan hâli olamayacağı... vs. gibi delillerin kabul edilmesi ge­rekir. Allah'ın var ve bir olduğunu ispata yarayan bu gibi delillerin red ve inkâr edilmesi, bu delillerin medlulü olan Allah'ın var ve bir olduğu davasının da red ve inkâr edilmesi manâsına gelir. Bu ise küfrü gerektirir. İşte bu sonucu doğuran in'ikasi edilleyi, gerçi Ga­zalî saçma bulmuş ve şu gibi mülâhazalarla reddetmişti: “Delilin bâ­tıl ve yanlış olmasından, medlulün de bâtıl ve yanlış olması gerekmez. Bir şeyin var olduğunu biliriz de henüz onun deliline sahip olamayız, ilerde bunun delilini de buluruz, önceden bilinmeyen nice gerçekler vardır ki, sonradan bilinir ve delille ispat edilir hale gelmiştir”. Ga­zalî'nin bu konudaki isabetli ve haklı fikirlerine rağmen kelâmcılar eski alışkanlıklarım kolay kolay terketmemişler, Allah'ın var ve bir olduğunu kendi delilleriyle kabul etmeye herkesi mecbur tutmuşlar, buna uymayanları sapık ve kâfir olmakla suçlamışlardı.

İn'ikas-i edille ve onun ortaya koyduğu zihniyet, bütün muhzurlariyle birlikte kelâmda varlığını devam ettirmiş ve çok zararlı ne­ticeler meydana getirmişti. Selefiye ile Sûfiye hareketine bağlı ka­banlar sürekli olarak kelâmcılara şu sorulan sormuşlardı: Biz, Allah'ın var ve bir olduğunu, bütün kemâl sıfatlarına sahip, eksik sıfatlardan münezzeh olduğunu kabul ediyor ve buna itikad ediyoruz. Fakat bu hususları sizin delillerinize göre kabul ve iman etmeye mec­bur muyuz? İlle de sizin nazar, kıyas ve istidlal tarzını benimsemek zorunda mıyız? Hz. Peygamber ve sahabe zamanında araz, cevher, hudûs... vs. gibi şeyler biliniyor mu idi? Bunları bilmemenin onlara ne zararı dokundu? Nazar ve istidlale dayanan siz kelâmcıların ima­nı ve itikadı, sanki sahabe ve tabiûnunkinden daha sağlam ve daha mükemmel midir? Kelâm ilmini bilmediği için sahabe ve tabiûn, dinî yönden ne kaybetmişlerdir? Siz kelâm bildiğiniz için ne kazandınız?

Bu gibi sorulara kelâmcılar hiç bir zaman inandırıcı ve doyuru­cu cevap verememişlerdir. Âyet ve sahih hadislerde yer almayan, ilk üç nesil tarafından bilinmeyen birtakım düşünce ve görüşlerin ke­lâmcılar tarafından nasıl akideleştirildiği ve dinî bir mesele haline getirildiğini daha iyi görebilmek için meşhur kelâm âlimi Abdulkahir Bağdadî'nin, Ehl-i sünnetin özelliği olarak anlattığı bir iki mesele üzerinde duralım: “Ehl-i sünnet uleması arz'ın vukuf ve sükûn ha­linde olduğu, sadece zelzele gibi geçici ve iğreti sebeplerle hareket haline geçtiği hususunda icma ve ittifak etmişlerdir. Dehriye ise bu­nun aksini iddia etmiştir” [57].

Arzın hareket halinde olmayıp sükûn halinde olduğu hususunun, bütün Sünnilerin müşterek kanâati ve inancı olarak takdim edilmesi son derece yanlış ve zararlı olmuştur. Sırf materyalistler, demek olan Dehriyyeye muhalefet etmek için, onların söyledikleri sözlerin ak­sini iddia etmek çok sakıncalıdır.

“Ehl-i sünnet, arazların cinsleri değişiktir, diye ittifak etmişler,arazların hepsi bir cinstir ve bütün arazlar hareketlerdir' diyen Mu­tezile âlimi Nazzam'ı, bu kanâatından dolayı kâfir saymışlardır” [58].

Arazlar ayrı ayrı cinslerdendir, hükmünün dinle ilgisi nedir? Bu konuda âyet ve hadis bulunmadığına göre Nazzam'a nasıl kâfir de­nilebilir?

Gazalî'nin de dediği gibi, cenneti bir avuç kelâmcıya hasrederek müslümanları tekfirde aşırı giden bazı kelâmcılar, aslında geniş olan Allah'ın rahmetini insanlar için daraltmışlardır.

Kelâmın, Hz. Peygamber ve sahabe zamanında mevcut olmayan akideler meydana getirme özelliğine daima dikkat etmek gerekmektedir, Aslında kelâm, naslarda var olmayan akideler meydana geti­ren bir ilim değildir. Kelâmın gayesi ve görevi, esasen naslarda mevcud olan açık ve kesin hükümleri ve akideleri aklî, mantıkî ve ilmî delillerle savunmak, zaman değişip ilimler ilerledikçe delilleri yeni­lemek ve geliştirmektir. Fakat ekseriya kelâmda delil medlul ile, va­sıta gaye ile eşdeğer tutulmuş, hatta bazen delile ve vasıtaya, med­lulden ve gayeden daha çok ehemmiyet verilmiş, böylece sonu gel­meyen mezhep ihtilaflarına ve kısır çekişmelere sebebiyet verilmiş­tir. Şerhu'l-Akâid'de bunun birçok örneğini bulmak mümkündür. Biz yeri geldikçe bu nevi hususların bazılarına işaret ettik.[59]


[54] İzmirli, Yeni ilm-i kelâm, I, 102.

[55] İzmirli,  İsmail Hakkı,  Daru'l-jünûn İlahiyat  Fakültesi  Mecmuası,  sa­yı: IX, s. 15.

[56] İzmirli, Yeni ilm-i kelâm, I, 184.

[57] Abdulkahir Bağdadî, el-Fark beyne'l-fırak, s. 330.

[58] Abdulkahir Bağdadî, a.g.e., s. 329.

[59] Sadreddin Taftazani, Kelâm İlmi ve İslâm Akaidi (Şerhu’l-Akaid, Hazırlayan Süleyman Uludağ), Dergâh Yayınları: 56-59.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kelâmın Akîde Meydana Getirme Özelliği
« Posted on: 28 Mart 2024, 16:59:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kelâmın Akîde Meydana Getirme Özelliği rüya tabiri,Kelâmın Akîde Meydana Getirme Özelliği mekke canlı, Kelâmın Akîde Meydana Getirme Özelliği kabe canlı yayın, Kelâmın Akîde Meydana Getirme Özelliği Üç boyutlu kuran oku Kelâmın Akîde Meydana Getirme Özelliği kuran ı kerim, Kelâmın Akîde Meydana Getirme Özelliği peygamber kıssaları,Kelâmın Akîde Meydana Getirme Özelliği ilitam ders soruları, Kelâmın Akîde Meydana Getirme Özelliğiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes