๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kelam İlmi ve İslam Akaidi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 03 Ocak 2012, 20:37:34



Konu Başlığı: Kainatın Ve Maddenin Mahiyeti
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 03 Ocak 2012, 20:37:34
5. KÂİNÂTIN VE MADDENİN MAHİYETİ


“Âlem bütün parçalarıyle (mahlûk, hadis ve) muhdestir”
Âlem: Allah Taâlâ'dan hariç olup da (Hakk ve) sânî'in bilin­mesine vasıta olan tüm varlıklardır. (Âlem emmare ve alâmet manâ­sına gelir, Hakk Taâlâ'nm varlığının emmaresi ve alâmeti olduğu için kâinata âlem denilmiştir).

“Cisimler âlemi”, “arazlar âlemi”, “bitkiler âlemi”, “hayvanlar âlemi” (“insanlar âlemi”, “ruhlar âlemi”, “gayb âlemi”, “manâ âle­mi”) v.s. denilir. (Bununla âlemin nevileri anlatılır).

Allah Taâlâ'nın sıfatlan âlem tarifinin haricinde kalır. Zira ilahî sıfatlar Allah'ın zatının gayrisi olmadığı gibi aynısı da değildir.

Tarifteki “bütün parçalarıyle..”kaydı, semâ ve semâdaki var­lıkları, yer ve yeryüzündeki şeylerin hepsini şümulüne almaktadır.

“Muhdes” sözü yokluktan varlığa (ademden vücuda) çıkarılmış­tır, demek olup, “yok idi, sonra var oldu” (mesbukun bi'1-adem, ön­cesinde yokluk bulan varlık) manâsına gelmektedir. Bu kanâat, “semâlar ve felekler maddesi, sureti ve şekli ile kadim, (yeryüzü­nü meydana getiren toprak, su, hava ve ateş gibi aslî) unsurlar, maddeleri ve suretleriyle ezelidir. Ancak bunların ezelî oluşu nevi (ve cins) itibariyledir. Bu, 'madde hiç bir zaman herhangi bir su­retten (ve formdan) ayrı kalmamıştır, manâsına gelir”, iddiasında bulunan filozofların görüşüne aykırıdır. (Kelâm hudûs-i âleme, fel­sefe kıdem-i âleme inanır. Filozoflara göre maddedeki şekiller tek tek hadis olsa bile nevi ve cins itibariyle ezelidir, hadis değildir). Evet, filozoflar da Allah Taâlâ'dan başka her şeyin hadis olduğunu söylemişlerdir [31]. Lakin onların dilinde  “hudûs” bir şeyin başka bir şeye muhtaç olması manâsına gelmektedir, “Öncesinde yokluk bulunan varlık” manâsını ifade etmemektedir. Müellif Ömer Nesefî, şu sözü üe âlemin hadis oluşunun deliline işaret etmiştir:

“Âlem hadistir, zira âlemdeki varlıklar ya a'yândır (bu tabir şekilsiz madde gibi bir manâda kullanılmaktadır) veya araz­dır”. (Bu tabir maddenin gelip geçici niteliklerini ve şekillerini ifade eder).

Âlemdeki varlıklar, eğer (başkasına dayanmadan bizatihi ve) kendi kendine ayakta durabiliyorsa, buna ayn (yani madde), ak­si halde araz denir. İlerde izah edileceği gibi, madde de araz da hadistir. Bu konuda söylenen sözler uzun olduğu için müellif Ömer Nesefi bu hususa temas etmemiştir. Delillerinden bahsetmeksizin sadece meseleleri ortaya koyan bu kısa kitapta bahis konusu mese­lenin izahı esasen uygun da olmazdı.[32]


[31] Filozoflara göre hudûs bir şeyin diğer bir şeye muhtaç olması manâsı­na gelmektedir. Onlara göre âlem Allah'a muhtaçtır. Yani Allah olma­saydı âlem olmazdı. Bu manâda âlem hadistir. Fakat Allah âleme muh taç değildir. Yani âlem olmasaydı Allah yine var olurdu. Bu manâda Allah Kadîmdir.

Bunun manâsı şudur: Allah, âlemden zaman itibariyle önce değildir, zat itibariyle öncedir. Bu manâda Allah'ın âlemden evvel olmasına kıderti-i zâtı denilir. Âlem zaman itibariyle Allah'tan sonra değildir. Allah ezelden beri var olduğu gibi âlemin heyulası ve unsurları da ezelden beri mevcuttur. Âlem sadece zat bakımından sonradır. Bu ma­nâdaki sonralığa hudûs-i zâtı denir. Bu ma'lûlün illetten, neticenin se­bepten, eserin müessirden sonra gelmesi gibi bir sonralık (hudûs)tir. Kelâm, Allah'ın zaman bakımından âlemden önce olduğunu kabul eder ve buna Vııdem-i zâmanî adım verir. Âlemin de Allah'tan sonra oldu­ğunu kabul eder. Buna hudûs-i zâmani ismini verir. Felsefe bu manâ­daki hudûsu kabul etmemiştir.

[32] Sadreddin Taftazani, Kelâm İlmi ve İslâm Akaidi (Şerhu’l-Akaid, Hazırlayan Süleyman Uludağ), Dergâh Yayınları: 123-124.