> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Kelam İlmi ve İslam Akaidi > İnsanın Fiilleri Ve İrade Meselesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İnsanın Fiilleri Ve İrade Meselesi  (Okunma Sayısı 5857 defa)
02 Ocak 2012, 19:32:17
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 02 Ocak 2012, 19:32:17 »



3. İNSANIN FİİLLERİ VE İRÂDE MESELESİ


“Küfür-imân, günah-sevap nevinden olan insanların fiillerinin (tümünü) Allah Taâlâ yaratır”

Mutezile'nin iddia ettiği gibi, insan, fiilinin halikı değildir. Mutezile mezhebinin ilk mensupları insan hakkında, hâlık (yaratı­cı) tabirini kullanmaktan kaçınırlar ve hâlık kelimesinin yerine mûcid ve muhteri (icad eden, meydana getiren) v.s. gibi tabirler kullanırlardı. Cübbâî ve ona tabi olanlar, bu tabirlerin hep­sinin, “bir şeyi yokluktan varlığa çıkartan,” manâsını ifade ettikle­rini görünce, hâlık sözünü kullanmaya cesaret ettiler.

Hak ehli olan Sünnîler (kulun fiilini Allah yaratır, tezini ispat) için çeşitli deliller getirdiler:

1. Birincisi (aklî delildir): însan, kendi fiilinin halikı olsaydı, kendine ait fiillerin tafsilatını bilmesi lâzım gelirdi. Kudret ve irâde ile bir şeyi icad etmek için durumun böyle olması zaruridir. Halbuki lazım bâtıldır. (Yani insan yaptığı fiillerinin tafsilatını ve teferrua­tını bilmemektedir). Zira bir yerden diğer bir yere yürüme fiili, ara­lıklarda bir takım sükûn hallerinin bulunmasına, bazısı daha hızlı, öbür bazısı daha ağır bir takım hareketlerin mevcut olma­sına şâmil olur. Bu nevi sükûn ve hareketleri ihtiva eder. Halbuki yürüyen zat bunun şuuruna ve bilgisine sahip değildir. (Yürüdüğü­nü bilir ama yürüme fiilinin teferruatını bilmez). Bu, bilgiden ileri gelen bir sehiv ve zühul de değildir. (Yani bildiği halde bir zühul ve dalgınlık eseri farkında olamıyor, denemez). Tam aksine, bu konuda kendisine bir soru sorulsa, hiç bir şey bilemez. En açık (ve en göze çarpıcı) fiilinde durum budur. Yürüme, tutma ve yakalama v.s. gibi, kasların harekete geçirilmesi ve sinirlerin gergin hale getirilmesi gibi hususlara ihtiyaç gösteren organlara ai,t insan fiili ve hareketi üze­rinde düşündüğün zaman, durum daha da açıktır (Nisbeten daha gizli ve kapalı olan bu nevi fiillerinin teferruatını bilemeyeceği daha çok aşikârdır).

2. İkincisi, bu konudaki naslardır: “Sizi de yaptıklarınızı da Al­lah yarattı”' [42] Bu âyette geçen “mâ” kelimesinin masdariyet ifade ettiği kabul edilirse, zamirin hazfine ihtiyaç olmaması için “yaptıklarınızı” sözünü “amelinizi”, şeklinde anlamak gerekir. “Mâ” kelimesi, ismi mevsûl olarak kabul edilirse, “yaptıklarınızı” sözü, “ma'mûlunuzu” (tarafınızdan yapılmış şeyi) manâsına gelir ve (insana ait) fiilleri de şümulüne alır. Zira biz: “İnsanların fiilleri Al­lah Taâlâ tarafından yaratılmıştır.” Veya “kul tarafından yaratıl­mıştır”, dediğimiz zaman, buradaki “fiil” sözü ile kelimenin, icâd ve ikâ' yani meydana getirme demek olan mastar manâsını (el-mana'lmasdari) kasdetmiyoruz. Aksine mastarla hasıl olan şeyi (yani icâd ve ikâ' manâsına gelen fiilin masdar manâsını değil, yaratma ile or­taya çıkan, ikâ' ve icâdla vücûda gelen hâsü-ı masdarı) kasdediyoruz. O da icâd ve meydana getirmenin ilgili olduğu şeydir. Bununla, meselâ müşahede edilen hareketleri ve sükûn hallerini kasdediyorum. Bu nükteye dikkat edilmediği için, bu âyetin delil olması, bura­mdaki “mâ” kelimesinin mastar manâsına alınması şartına bağlıdır, zannedilmiştir. (Amel ve ma'mûl ikisi bir manâya gelir). Mastar, icadın bizzat kendisidir, manevî bir şeydir, hasıl-ı mastar icâdla or­taya çıkan eserdir).

“Allah her şeyin, yani bütün mümkünâtm yaratıcısıdır” [43] âyeti bu konuya akıl vasıtasıyle delâlet eder. (Yani Allah her şeyi yaratır, ama zatı ve sıfatları bundan müstesnadır, zat ve sıfat istisna edilince, insan fiilinin de istisna edilmesi ihtimali ortaya çı­kar, onun için âyet, aklın yardımı ile insan fiilinin Allah tarafından yaratıldığına delildir). “Yaratan yaratmayan gibi midir, hiç?”[44] , mealindeki âyet yaratıcılıkla övünmek makamında nazil ol­muştur. Zira ibadeti hak etmenin illeti ve sebebi hâlıkıyettir. (Yara­tıcılık kendine has olmasa, Allah bu âyetle övünmezdi).

(Yukardaki aklî ve naklî delillere istinaden diyoruz ki:) o halde “insan, fiilinin halikıdır,” diyen muvahhid ve müslüman değil, müş­riktir, denilemez. Zira biz, şirk, vâcibu'l-vücûd, manâsında ulûhiyette ortak kabul etmektir, diyoruz. Nitekim Mecusîlerde durum böyledir.

Veya şirk, ibadeti hak etmek manâsında Allah'ın ortağı olduğu­na inanmaktır. Nitekim putperestlerde durum böyledir. Halbuki Mu­tezile böyle bir şey kabul etmemektedir. Tam tersine Mutezile, insa­nın yaratıcılığım Allah Taâlâ'nın yaratıcılığı gibi görmemektedir. Zira onlara göre insanın yaratıcılığı, Allah Taâlâ tarafından yaratı­lan sebep ve âletlere (yani organ, beden, kuvvet ve vasıtalara) dayanmakta, o sayede meydana gelmektedir. Buna rağmen Maveraunnehir'deki hocalar (ve kelâm âlimleri) bu meselede, Mutezile'nin sa­pıklığını iddia etmede pek fazla ileri gittiler. Hatta, “Mecusîler, (ebe­dî ve ilâhî) saadete yakın olma bakımından Mutezüe'den daha iyi haldedir. Zira Mecusîler Allah'ın sadece bir tane ortağı bulunduğunu kabul ettikleri halde, Mutezile, sayılmayacak kadar çok ortak ve şe­rik kabul etti”, diyecek kadar aşırı gittiler [45].

Mutezile'nin delilleri;1. Biz yürüyenin hareketi ile titreyenin ha­reketi (yani iradeli hareketlerle refleks hareketler) arasında fark bulunduğunu zarurî olarak bilmekteyiz. Birinci hareket iradeli ve ihtiyaridir, ikincisi değildir.

2. Hareketlerin hepsi Allah Taâlâ'nın yaratması ile olsa, mükel­lef olma, (iyi işlerden dolayı) -övme, (kötü işlerden dolayı) yerme, sevap, günah, (mükâfat ve ceza) prensibi bâtıl olurdu. Bu husus apaçıktır.

Cevap: İleri sürülen bu nevi itirazlar, esas itibariyle kesb ve ihtiyarın bulunmadığını söyleyen Cebriye için geçerlidir. Biz ise, - Allah Taâlâ izin verirse, ileride mahiyetini ve hakikatini açıkla­yacağımız şekilde- kesb ve ihtiyarı kabul etmekteyiz.

Mutezile bazan şu delile sarılır: însan fiilini yaratan Allah Ta­âlâ olsaydı, hiç şübhe yok ki, ayakta duran, oturan, yiyen, içen, zina eden, hırsızlık yapan...v.s.nin O olması gerekirdi. Mutezile'nin bu itirazı, büyük bir bilgisizliktir. Zira bir şeyle muttasıf olan demek, o şey kendisi ile kâim olan (kendisi sayesinde var olan ve varlığını devam ettiren) manâsına gelir. O şeyi icâd eden (ve fiilen yapan) manâsına gelmez. (Ali uzadı, cümlesindeki uzama fiilini yaratan Ali değil, Allah'tır, ama fiil uzamaya konu olan Ali'ye nisbet edilir. Ali'­deki uzama fiilini yarattı, diye, “Allah uzadı”, demek nasıl caiz olur?).

Mutezile mezhebi mensupları görmüyorlar mı ki, cisimlerdeki siyahlık, beyazlık... v.s. gibi şeylerin yaratıcısı Allah Taâlâ olduğu halde, kendisi bu sıfatlarla muttasıf olmaz (Bu vasıflar ona nisbet edilerek, Allah siyahtır, beyazdır... denmez).

Mutezile'nin, ekseriya tutunduğu delillerden biri, “Ey îsa...sen, iznimle kuş şeklinde bir şey yaratıyorsun” [46]“Yaratı­cıların en güzeli olan Allah ne mübarektir!” [47]gibi âyetlerdir.

Cevap: Buradaki halk ve yaratma, takdir etmek (ve bir şeyi belli ölçülerde ve muayyen bir şekilde yapmak) manâsına gelmek­tedir. (Bu manâda yaratmak fiilinin Allah'tan başkasına nisbet edil­mesi, pek hoş karşılanmasa da haram değildir: “Âlemde ziya yoksa halk etmelisin, halk!” diye feryad eden Mehmet Akif'in bu haykırışı, din ve itikadı yönünden sakıncalı değildir).

“İnsan fiillerinin hepsi Allah'ın irâdesi, meşiyeti, hükmü, kazası ve takdiriyledir”

Bize göre (yani kelâmcıların ekseriyetine göre) irâde ile meşiyet, aynı manâya gelen bir şeyden ibarettir. Bu husus daha evvel açıklanmıştı. Buradaki, “Allah'ın hükmü ile,” ifadesiyle “tekvin hitabına” işaret edilmiş olması uzak bir ihtimal değildir.(Yani, Al­lah bir şeyin olmasını nıurad etti mi, ona, “ol” der, o da oluverir, “künfeyekûn,” hitabına işaret edilmiş olabilir).

“Allah'ın kaziyesi ve kazası”, muhkemlik ve sağlamlık niteliklerinin eklenmesiyle beraber, fiilden ibarettir. (Sağlam ve mükemmel yapılan iş kaza sözü ile ifade edilir. Allah'ın, olacak her şeyi ezelde "takdir etmesine kaza, takdir edilen şeylerin eksiksiz biçimde âlemde gerçekleşmesine   kader   denir).

“Küfür Allah Taâlâ'nın kazasiyle olsaydı, ona razı olmak vâcib olurdu”, denilemez. Zira kazaya rızâ göstermek farzdîr Fakat bu­nun lazımı ve neticesine (yani küfre ve kötü şeylere rıza göstermek) bâtıldır. Çünkü küfre rızâ küfürdür. Onun için biz diyoruz ki, küfür makzî (mahlûk olan insan fiili) dir, kaza değildir. Makzî (ve mah­lûk) olana değil, sadece (Allah'ın hükmü) olan kazaya razı olmak farzdır. (Kaza, halk etmek, makzî mahlûk, demektir).

İnsan fiilleri Allah'ın takdiri (ve kaderi) iledir: Takdir, her bir mahlûku, kendisinde mevcud olan, güzellik çirkinlik, fayda-zarar, içinde bulunacağı zaman-mekân ve hakkında düzenleneceği sevap-günah, mükafat-ceza gibi sınırlarla tahdid ve tesbit etmektir. Burada (takdirden) maksat, Allah Taâlâ'nın irâdesini ve kudretini umumüeştirmek (ve her şeye şâmil kılmak) tır. Zira evvelce söz ko­nusu olan, “Her şey Allah Taâlâ'nın yaratmasiyledir”, hükmü, bir zorlama ve mecburiyet hali bahis konusu olmadan kudret ve irâde­nin mevcudiyetini gerektirmektedir. (Allah'ın irâdesi ve kudreti ce­bir ve ikrah altında değildir. O, her şeyi kendi takdiri ve hür irade­siyle yapar ve yaratır demektir).

İtiraz: Bu duruma göre kâfir küfründe, fâsık fışkında mecbur olur. O zaman bunları iman, itaat ve ibadetle mükellef tutmak doğ­ru olmaz.

Cevap: Şübhesiz ki, Allah onlardan küfür ve fışkı, bizzat kendi ihtiyarlariyle (ister ve tercihlerine bağlı olarak) irâde etmiştir. Şu halde cebir söz konusu değildir. Nitekim onların kendi ihtiyar ve ter­cihleriyle küfür ve fısk içinde bulunacaklarını Hakk Taâlâ'nın (ezel­de) bilmesinden cebir lazım gelmez. Bu durum, insanı, imkânsız olanla mükellef tutmayı icab ettirmez.

Mutezile, şer ve çirkin olan şeyleri Allah Taâlâ'nın irâde etme­sini reddetti. Hat...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İnsanın Fiilleri Ve İrade Meselesi
« Posted on: 19 Nisan 2024, 23:15:00 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İnsanın Fiilleri Ve İrade Meselesi rüya tabiri,İnsanın Fiilleri Ve İrade Meselesi mekke canlı, İnsanın Fiilleri Ve İrade Meselesi kabe canlı yayın, İnsanın Fiilleri Ve İrade Meselesi Üç boyutlu kuran oku İnsanın Fiilleri Ve İrade Meselesi kuran ı kerim, İnsanın Fiilleri Ve İrade Meselesi peygamber kıssaları,İnsanın Fiilleri Ve İrade Meselesi ilitam ders soruları, İnsanın Fiilleri Ve İrade Meselesiönlisans arapça,
Logged
01 Ekim 2014, 21:05:57
✿ Yağmur ✿

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.684


Site
« Yanıtla #1 : 01 Ekim 2014, 21:05:57 »

Esselamu aleykum;
1. "Ey Rasülüm sen de ki: İster inansınlar isterlerse inanmasınlar." (İsra, 107)

2. "Onlara ne oluyor ki, Rablerine imana davet edildikleri halde Allah'a ve Resulüne iman etmezler." (Hadid, 8)

3. "Onlar yeryüzünde idareye geçtikleri zaman fesat çıkarmaya, ekini ve nesli mahvetmeye koşarlar, halbuki Allah fesadı sevmez." (Bakara, 205)

4. Müşrikler 'Allah bize bunu emretti' diyerek atalarının yanlış yolarına devam ederler. Ey Resulüm sen de ki: 'Allah çirkin şeyleri emretmez.'" (A'raf, 28)


İnsanın iki kaderi iki türlüdür:
Birisi kendi isteği ile (iradesi ile) ,diğeri de Allah'ın önceden planladığı zamanı gelince olan kaderdir...İnsan iradesi ile trafik kazası yapar,buna örnektir..Ne zaman öleceğimiz veya ne zaman doğacağımız bizlerin isteği dışında olan şeylerdir..Bize düşen Allah'a şükredip çalışmaktır..Mevlam razı olsun,kaderimizi iyi etsin..

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

13 Ekim 2015, 22:29:17
Ramazan.
Forum Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 6.353



« Yanıtla #2 : 13 Ekim 2015, 22:29:17 »

Ve Aleyküm Selam. İnsan kaderini yaşar evet ama kaderin icinde de farklı yollar vardır . İnsan kendi iradesiyle bu yollardan birini secer ve o yoldan gider .
Rabb'im hayırlı bir ömür nasip eylesi. Kaderimizi güzel eylesin İnşALLAH .
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
24 Ekim 2015, 19:42:38
SeLiNaY 8
Öğrenci Grubu
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1.465


« Yanıtla #3 : 24 Ekim 2015, 19:42:38 »

selamun aleykum
Akıl ve irade sahibi olan insan : düşünce , söz ve davranişlarında özgür bir varlıktır . insan bu özgür irde ve akıl sayesinde iyiyi kötüye , doğruyu da yanlışa tercih edebilir.
Allah razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes