> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Kelam İlmi ve İslam Akaidi >  Günahların Affı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Günahların Affı  (Okunma Sayısı 2429 defa)
02 Ocak 2012, 00:53:31
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 02 Ocak 2012, 00:53:31 »



1. Günahların Affı


“Allah, kendisine şirk koşulmasını affetmez”  (Nisa, 4/48, 116)

Bu konuda (bütün) müslümanlarm icmaı vardır. Fakat İslâm uleması (şer'an ve dinen mağfiret edilmesi caiz olmayan) “şirk gü­nahını Allah'ın affetmesi acaba akıl yönünden caiz midir, değil mi­dir” konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bazılarına göre, şirkin affedilmesi aklen caizdir. Affedilemiyeceği sadece sem'î ve şer'i delillerle bilin­mektedir. Diğer bazıları bunu imkânsız görür ve derler ki: îyi ile kö­tü arasında fark görmek hikmetin gereği ve hükmüdür. Küfür, işle­nen cinayetlerin ve günahların en büyüğüdür. Prensip itibariyle kü­fürden haram olma hükmünü kaldırıp mubah kılma ihtimali yok­tur. Şu halde bu günah konusunda af ve sorumluluktan kurtulma ihtimali yoktur. Bir de kâfir, küfrün hak ve doğru bir şey olduğuna itikad etmekte ve bu günahın mağfiretini ve affını talep etmemek­tedir. Onun için kâfirin affedilmesi hikmete de Uygun değildir. Ay­rıca küfür; ebedî ve daimî bir itikaddır. Onun için cezanın da müebbed ve sürekli olması lazım gelmektedir. Fakat diğer günahlarda bu durum yoktur, aksi vardır .[19]

“Allah, şirk hariç dilediği kimselerin büyük-küçük günahlarını mağfiret eder”

Günah işleyen kişi ister tevbe etsin, ister etmesin. Fakat bu fik­re Mutezile karşı çıkmıştır. Bu hüküm bu şekilde takrir ve ifade edi­lirken zikredilen (Nisa sûresinin 48.) âyetin affa delâleti mülahaza edilmiş ve dikkate alınmıştır. Bu manâya gelen daha pek çok âyet ve hadis vardır. Mutezile bu nevi naslan küçük günahlara ve bir de sonradan tevbe edilen, pişmanlık duyulan büyük günahlara tahsis eder. (Nasların umumî olan şümulünü daraltır ve daha özel hale ge­tirir) .

Mutezile bu konuda iki nevi delile sarılır:

1.  (“Allah'a ve Resulüne asi olanlar Cehennemde ebedî kalır­lar”, (Cin, 72/23) “Kasten bir müslümanı öldürenin cezası ebedî ola­rak Cehennemde kalmaktır”, (Nisa, 4/93), gibi)   âsiler hakkındaki vaıd ve tehdidle ilgili âyet ve hadisler.

Cevap: “Bu gibi naslardaki hükmün umumî olduğu kabul edil­se bile, bunlar vücûba değil, vukua delâlet eder. (Allah'ın kebire sa­hibini Cehennemde yakması mümkün ve vakîdir, ama mutlaka şart ve zaruri değildir). Kaldı ki, af konusunda da pek çok nas vardır. O sebeple, affa uğrayan günahkârları, vaîd ve tehdidin şümulünden istisna etmek gerekir. Bazılarının iddiasına (yani Eş'arîlere) göre, vaîd ve tehdidden caymak keremdir, fazilettir. Allah Taâlâ hakkın­da bu caizdir. Muhakkikler (ve dinî hakikatları daha iyi bilenler) bu kanâati kabul etmemişlerdir. Bu rîasil caiz olur? Çünkü bu, “Sözü değiştirmektir” (tebdil-i kavldır). Halbuki Allah Taâlâ: “Bizim katımızda söz değişmez”, (ben kullara zulmetmem, Kaf, 50/29) buyurmuştur.

2. Günahkâr kişi, günahından dolayı  cezalandırılmayacağını bilirse; bu, onun günah üzerinde  olmasını takrir ve tasvib etmek, başkasını da o günahı işlemeye teşvik etmek manâsına gelir. Bu ise peygamber göndermedeki sır ve hikmete aykırı olur.

Cevap: Sırf affı caiz ve mümkün görmek, “ceza görülmeyecek­tir”, şeklinde bir zannın bile ortaya çıkmasını icab ettirmez. Bu ko­nuda kesin bir bilginin ve kanâatin ortaya çıkmasına neden sebep olacak? Böyle bir zan ve kanâat nasıl ortaya çıkar ki, vaid ve tehdid, konusundaki naslar son derece korkutucudur, her bir şahsa göre azabın vaki olacağı ihtimalini kuvvetlendirmekte (ve galib bir zan haline getirmekte)dir. Zecr, (men, tehdid ve müeyyide)nin bu kadarı yeterlidir.

Sağıre işleyen kişi, büyük günahlardan ister sakınsın ister sa­kınmasın, “küçük günahlardan dolayı ceza görmesi caizdir”

Zira bunlar da: “Allah, şirk hariç öbür günahları dilerse affeder” (Nisa, 4/48,116); “Küçük-büyük, zabtetmedik hiç bir günah bırak­mamıştır” (Kehf, 18/49) gibi âyetlerin şümulüne girer. Son âyette­ki “zabt” (i h s â ) sadece sorguya çekmek ve yapılanın karşılığı­nı vermek için söz konusu olur. Bu konuda daha başka âyet ve ha­disler de vardır.

Mutezileye göre, büyük günahlardan kaçman bir kimsenin kü­çük günahlardan dolayı azab görmesi caiz olmaz. Fakat bu, “ceza görmesi akıl yönünden imkânsızdır”, manâsına gelmez. Aksine bu, sem'i ve naklî deliller ve naslar mevcut (ve Allah bu konuda teminat vermiş) olduğu için “küçük günah işleyenlerin azab çekmeleri” vaki ve caiz olmaz, manâsına gelir. Meselâ Cenab-ı Hakk “Eğer menedildiğiniz büyük günahlardan kaçınırsanız (diğer) günahlarınızın üze­rini örter ve onları bağışlarız” (Nisa, 4/31), buyurmuştur.

Cevap: Mutlak kebire küfürdür. Çünkü eksiği olmayan en büyük günah odur. Âyette “kebîre” kelimesinin “kebireler” ( kebâir) şeklinde çoğul olarak getirilmesi, hüküm itibariyle hepsi bir bile ol­sa, (putperestlerin küfür tarzı, Mecusilerin küfür şekli, Hıristiyanla­rın kâfir olma biçimi gibi) nevilerine nisbetledir. Veya kâfir olan muhataplardan ve fertlerden birinde mevcud olan küfre nazaran ke­bîre kelimesi çoğul yapılmıştır. Bir çoğulun diğer bir çoğul ile karşı karşıya getirilmesi (ve, “eğer kaçınırsanız, kebîrelerden” denilmesi, bu cemiler içinde var olan ferdierin ve) teklerin de teklere bölün­mesini gerektirir. Meselâ, “topluluk bineklerine bindiler” ve “elbiselerini giyindiler” cümlelerinde olduğu gibi. (Buradaki cemiler top­luluk içindeki her ferdin birden fazla bineği ve elbisesi olduğu manâ­sına gelmez, çoğul olan binekler ve elbiseler, yine çoğul olan toplu­luk içindeki fertlere teker teker taksim olunur. Âyette “kebîreler” denilmesi de böyledir, muhataplar arasında birer birer bölüşülür, bir ferdin birden başka kebîresi, yani şirk ve küfür günahı olmaz).

(Küçük günahtan  dolayı azab görmek mümkün olduğu gibi “Büyük günahların affedilmesi de caizdir”

Biraz evvel müellif Ömer Nesefî bu hususu söz konusu etmişti. Ancak “işlenen günahtan ötürü kınanmamak ve sorguya çekilme­mek” için af tabiri kullanıldığı gibi, aynı husus için mağfiret tabiri de kullanılır. Bu hususun bilinmesi için ifadeyi tekrar etmiştir. Aynca af konusunun şu ifadesiyle de ilgili olmasını istemiştir:

(Allah, büyük günahları) “Helal sayılarak işlenmemesi şartıy­la affeder, işlenen günahı (ve kebâiri) helal saymak ise küfür­dür”

Çünkü, helal saymak, kalbteki tasdike aykırı olan tekzib manâ­sına gelir. Âsilerin ve günahkârların Cehennemde ebedi kalacakla­rına delâlet eden naslar işte bu esasa göre tevil edilir veya onlara iman ve mümin ismini vermemekle izah ve tefsir edilir. (Yani bü­yük günah işleyenler, şayet işledikleri şeyin helal olduğuna inanır­larsa, o zaman Cehennemde ebedi kalırlar, denilmek suretiyle naslar, tevil edilir, yorumlanır veyahut da “bu nevi büyük günahları işle­yenler, esasen imanı olmayan kimselerdir”, denilmek suretiyle kendi­lerine iman ve mümin ismi verilmez, “Onlar Allah'a ve âhiret günü­ne iman ettik derler ama, esasen mümin değillerdir”, [Bakara, 2/8] âyetinde olduğu gibi kebîre sahibi müminler, kebîre sahibi kâfirler­den istisna edilmiş olur).[20]


[19] Tevhid, Allah Taâlâ'mn birliğine, ulûhiyet ve ulûhiyetin hususiyetlerin­de şerîk (ortak) ve nazîr (benzer); olmadığına itikat edip, şirk nevilerinden, sirk ihtimali bulunan şekillerden sakınmaktan ibarettir. Kur'an'da tevhid kelimesi, üç nevi amirle gelmiştir.

a)  Mütekellim zamiri: “Lâ ilahe illâ ene”; Benden başka ilah yoktur.

b) Muhatab zamiri: “Lâ ilahe illâ ente”: Senden başka ilâh yoktur.

c) Gâib zamiri:  “Lâ ilahe illa hû”: Ondan başka ilâh yoktur.

d) Tevhidin bir de “Lâ ilahe illallah” şekli vardır ki, yaygm olan da budur. Son iki tevhidi herkes söyler. İkincisini, bütün nefsanî hazlardan gaib olup kurtulanlar söyler. İlkini ancak ulu ve yüce olan Hakk söy­ler (İzmirli, Yeni ilm-i kelâm, II, 103).

Tevhide zıd olan sirkin bir takım nevileri vardır. Başlıcaları Veseniye (putperestlik) ile Seneviye (iki ilâh kabul etmek, Mecusîlik) tir.

1. Şirk-i İstiklâl: Müstakil iki ilâh kabul edenlerin şirkidir, Mecûsî-lerin ve müşriklerin şirki gibi. Seneviye bu guruba dahildir.

2. Şirk-i teb'iz: Cenâb-ı Hakk'm bir olduğunu  söylemekle    beraber, birden fazla tanrıdan mürekkeb olduğuna itikad edenlerin  şirkidir. Teslis inancı gibi  (Ekânim-i selâse: Hıristiyanlıkta Allah hem birdir, hem üçtür).

3. Şirk-i takrîb:  Bu inanca göre âlemin yapıcısı ve yaratıcısı   (sanî'i ve hâlik'i) birdir ama ona bir yakınlık peyda etmek için aracılar ka­bul etmemek, aracı ve gefâatcı olduğuna İnanılan heykellere, putlara ve bazı maddelere ibadet etmek gibi itikadlar ve hareketler   vardır. Veseniyenin, yani putperestlerin ve Cahiliye Arapîarınm şirki bu ne-videndir.

4. Şirk-i taklîd: Sırf başka birini taklid  ederek Allah'tan maadasına, putlara ibadet edenlerin, putlara ve heykellere Tanrı ismini verenlerin şirkidir. Sonraki Cahiliyet dönemlerinde görülen şirk gibi.

5.  Şirk-i esbâb:  Tabiattaki  eşyanın hakiki müessir olduğuna itikad edenlerin şirkidir. Tabiiyyûn  (Natüralistler)  ile onlara tabi olanların Sirki böyledir.

Ancak neticeyi sebebe rapt ederek, her ikisinin Hâlik'ının da Allah ol­duğuna, sebepleri yaratınca, onun ardından neticeyi yaratmanın sünnetullah ve âdetullah olduğuna itikad etmek bir şirk nevi değildir, ak­sine tevhidin ta kendisidir. Zira Mutezile ve Maturidı akaidine göre îslâmda nisbî ve izafî bir determinizm vardır, Eş'arîlere ve Cebriyeye göre yoktur.

Bir diğer tasnife göre şirkin iki nevi daha vardır:

a) Şirk-i celi: Açıktan açığa birden fazla ilah kabul etmek.

b) Şirk-i hâfî: Sırf Hakk rızası için yapılması gereken ve  Allah'ın zatına mahsus olan ibadet, taat, hal ve hareketleri riya olsun, insanlar görsün diye yapmak. (Bk. İzm...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Günahların Affı
« Posted on: 23 Nisan 2024, 14:40:04 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Günahların Affı rüya tabiri, Günahların Affı mekke canlı, Günahların Affı kabe canlı yayın, Günahların Affı Üç boyutlu kuran oku Günahların Affı kuran ı kerim, Günahların Affı peygamber kıssaları, Günahların Affı ilitam ders soruları, Günahların Affıönlisans arapça,
Logged
13 Ekim 2015, 21:52:02
SeLiNaY 8
Öğrenci Grubu
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1.465


« Yanıtla #1 : 13 Ekim 2015, 21:52:02 »

Selamun Alaykum

Şirk Tevhid kelimesinin zıttıdır.

Şirk :kısacası Allah'a ortak koşmaktır.Allah'ın bir ve tek olduğuna inmamak demektir.
Tevhid :       Allah'ın bir tek olduguna  inamak onun yolunda ilerlemek   demektir       

Allah razı olsun.                         
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes