๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kelam İlmi ve İslam Akaidi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 02 Ocak 2012, 19:42:08



Konu Başlığı: Ezelî Sıfatlar
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 02 Ocak 2012, 19:42:08
1. Ezelî Sıfatlar


“Allah'ın ezelî sıfatları şunlardır”:

1. İlim: Ezelî bir sıfattır, konusu olan her şey açık-seçik bir şe­kilde bilinir hale gelir. (Malûmat ilim sıfatının ona taalluk etmesiy­le münkeşif olur.)

2. Kudret: Ezelî bir sıfattır.   Kendisine   konu olan (ve   mak-d u r â t   denilen) şeylere tesir eder.

3. Hayat: Ezelî bir sıfattır, ilmin sıhhatini gerektirir.   (Cansız­da ilim olmaz).

4. Kuvvet: Kudret manâsına gelir.

5. Sem’ (İşitmek): İşitmeye konu olan şeylerle (ve mesmûâtla) ilgili bir sıfattır.

6. Basar (Görmek): Görme konusu olan şeylerle (ve mübsarâtla) ilgili bir sıfattır. Basar, görme ile ilgili şeyleri tam olarak idrâk etmeyi temin eder. Ama bu idrâk, vehim ve hayal yolu ile meydana gelen veya duyu organlarının tesiri ve sesin ulaşması şeklinde vü­cuda gelen bir idrâk değildir.

Sem' ve basarın kadîm oluşundan, işitilen ve görülen (mesmûât ve mübsarâtın) da kadîm olması gerekmez. Nitekim ilim ve kudret sıfatlarının kadim oluşundan, malûm ve makdûr, yani bilinen ve güç yeten şeylerin de kadîm olmaları lazım gelmez. Bunlar kadîm ve ezelî sıfatlardır. Fakat hadise ve vakalara olan taallukları hadistir.

7. İrâde ve meşiyet (îstemek ve dilemek): Bunlar, hayat sahibi bir varlıkta bulunup, kudretin dahilinde bulunan şeylerden birinin, vakitlerden belli bir vakitte vukua gelmesini tahsis ve tercih eder. Bununla beraber kudretin her şeye nisbeti eşittir. (Bir şeyin olması ve olmaması, olacaksa ne zaman, nerede ve ne şekilde olacağı kud­ret sıfatına göre eşittir, bunlardan birini tahsis ve tercih eden irâde sıfatıdır).

Ayrıca ilim sıfatının taallûku vukua ve oluşa tabidir. (Onun için irâde, filozofların iddia ettikleri gibi ilimden ibaret değildir. Kudret sıfatı iki zıddan birine, olmaya veya olmamaya taalluk eder, irâde bunu tahsis ederek bir şey meydana gelir, meydana gelen şey ilim sıfatı ile bilinir).

Anlatılan hususlarda şu görüşlerin reddine işaret edilmiştir: “Meşiyet kadîmdir, irade ise Allah Taâlâ'nın zatı ile kâim hadis bir sıfattır.” İddiasında olanlarla (yani Kerrâmiye ile), “Allah Taâlâ'­nın fiilini irâde etmesinin ve bir şeyi yapmak istemesinin manâsı, bir şeyi yaparken cebir altında değildir, sehven de bir şey yapmaz, o mağlub da olmaz, başkasının bir iş yapmasını dilemesi, o işi em­retmesi manâsına gelir”. (Ebu Kasım Muhammed Belhi'nin görüşü budur).

Bu görüş nasıl doğru olabilir ki, bütün mükelleflere iman ve farz olan diğer hususları Hak Taâlâ emreylemiştir. (Allah onların iman etmelerini ve diğer farzları ifa etmelerini) dileseydi, elbetteki bun­lar vukua gelirdi.

8. Fiil ve tahlik: Tekvin adı da verilen bu iki şey, ezelî bir sı­fattan ibarettir. İlerde bu konu incelenecektir. Daha çok “mahlûk” manâsında kullanıldığı için müellif Ömer Nesefî halk (yaratmak) kelimesini bırakarak onun yerine tahlik (yaratmak) kelimesini kul­lanmıştır.

9. Terzîk (Rızk vermek): Tekvin sıfatının özel bir şeklidir. Mü­ellif Ömer Nesefî, (Fiil ve halk sıfatlarım yukarda zikretmişti. Bu sı­fatlar rızk konusunu da ihtiva eder. Buna rağmen), tahlik, tasvir, terzîk, ihya ve imâte... v.s. (yaratma, şekil ve suret verme, rızıklandırma, öldürme ve diriltme... v.s.)  gibi Allah Taâîâ'ya isnâd olu­nan fiillerden her birinin, Allah'ın zatı ile kâim hakikî ve ezelî bir sıfatı olan tekvine râci olduğuna işaret etmek için  terzîk   konu­suna açıkça temas etmiştir.

Eş'arî'nin,“Tekvin, birtakım izafetlerden ibarettir, fiillerin sı­fatlarıdır.” (kendisi ilahî bir sıfat değildir. Zira tekvin, mükevvin manâsına değil, mükeven manâsına gelir), (Eş'arî'nin zannettiği gibi, bunlar izafî sıfatlar ve sıfat-ı ef al değildir.) şeklindeki iddiası doğru değildir. (Zati sıfatın olmaması kusurdur, fiilî sıfatın olma­ması kusur değildir. Eş'arîler fiili sıfatların zatla kâim olduğunu ka­bul etmezler. Onlara göre tekvin sıfat değildir).[25]


[25] Sadreddin Taftazani, Kelâm İlmi ve İslâm Akaidi (Şerhu’l-Akaid, Hazırlayan Süleyman Uludağ), Dergâh Yayınları: 164-166.