Konu Başlığı: Allah Bir Mekânda Karar Kılmaz Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 02 Ocak 2012, 19:53:27 Allah Bir Mekânda Karar Kılmaz Çünkü mekânda bulunma (temekkün) bir (budun ve) boyutun, hakiki veya vehmi diğer bir boyutun içine nüfuz etmesinden ibarettir. Mekân ismi verilen şey budur. Halânın (yani mutlak boşluğun) var olduğu kanâatmda olanlara göre bu'd (boyut), kendi kendine veya cisimle kâim olan bir imtidâd (uzam) dan ibarettir. (Cisimlerin suretleri manâsına gelen imtidâd kelâmcılara göre mevhum, filozoflara göre gerçektir). Allah Taâlâ, tecezziyi ve parçalı olmayı gerektirdiği için imtidâd ve miktardan münezzehtir. İtiraz: Cevher-i ferd (atom) mutahayyızdır, yani boşlukta yer kaplar, bununla beraber onda bu'd yoktur. Aksi halde mütecezzî ve parçalanabilir olması gerekirdi. (Kelâmcılar atomun parçalanmayacağına inanırlardı). Cevap: Mütemekkin, (yani mekânda bulunan) mütehayyız (yani hayyiz ve boşlukda bulunan)dan daha özeldir. Çünkü hayyız (boşluk), imtidâdı (uzamı) olsun veya olmasın (cisim ve cevher-i ferd gibi) bir şeyle işgal edilen mevhum bir boşluktur. Yukarda anlatılan husus Allah Taâlâ'nın bir mekânda bulunmadığının delilidir. Bir hayyız (ve boşlukta) bulunmadığının delili de şudur: Allah Taâîâ bir hayyızda bulunsa, ya ezelde hayyızda olması gerekir, bu takdirde hayyızm ezelî ve kadîm olması icab eder. Veya sonradan hayyızda bulunması gerekir, bu takdirde de hadis şeylere mahal olması icab eder. Aynı şekilde hayyızda bulunması halinde, Allah'ın ya hayyıza eşit olması veya ondan eksik bulunması gerekir. Bu takdirde de sonlu olması lazım gelir. Veyahut da hayyızdan fazla olması gerekir. Bu duruma göre mütecezzi ve parçalanabilir olması icâbeder. Allah bir mekânda olmayınca, ister aşağı, ister yukarı, isterse başka bir yön olsun, bir cihette de değildir, demektir. Çünkü cihetler, ya sınırlar ve uçlar manâsına gelir veya birtakım maddelerin kendisine izafe ve nisbet edilmesi itibariyle mekânın kendisidir [15]. (Onun için Allah yönden, sihat-i sitte ve şeş-cihet demlen altı yönden münezzehtir).[16] [15] Kelâmcılar Allah için mekân ve cihet kabul etmezler, selef fevk ve uluvv denilen üst cihetin Allah'ın sıfatı olduğu kanâatmda idi. Kelâm Allah'ın fevk ve uluv sıfatını, tamamiyle aklî ve nazarî bir mahiyet gösteren bu gibi mülahazalara dayanarak te'vîl etmiştir. [16] Sadreddin Taftazani, Kelâm İlmi ve İslâm Akaidi (Şerhu’l-Akaid, Hazırlayan Süleyman Uludağ), Dergâh Yayınları: 150-151. |