> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Müslüman ve Zaman
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Müslüman ve Zaman  (Okunma Sayısı 664 defa)
28 Ağustos 2011, 11:37:19
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 28 Ağustos 2011, 11:37:19 »



Müslüman ve Zaman



Temmuz 2008 - 115.sayı

Kürşat Salih YAMAN kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.

Dünyada geçirilen zaman, her anıyla müslüman için çok kıymetli. Çünkü ne yapacaksa burada yapacak. Dünyada zamanının nasıl geçtiğiyle ebedi hayatının nasıl olacağı arasında sıkı bir ilişki var.

Henüz almış olduğumuz maaşımızın bir kapkaççıya kurban gitmesine göz yumabilir miyiz? Ya da bizce kıymetli olan herhangi bir şeyin gözlerimizin önünde ateşe verilmesine? En basiti, topluiğnemizi kaybetmek dahi bizi üzer. Bütün kayıplar için telaşlanır, olmaması için tedbirler alırız. Paramızı çalanı yakalamaya, eşyamızı ateşe verene direnmeye çalışır, toplu iğnemizi de ararız.

Böyle yapmak normaldir, son derece insanîdir. İnsan sahip olduklarını elbette korur. Fakat her şey için telaşlanan insanın belki bütün bunlardan daha değerli olan zamanın kaybı için hiç telaş duymaması normal sayılabilir mi? Belki günümüzün hareketliliği içinde zamanın kaybı hissedilir olmaktan gün geçtikçe çıkıyor. Fakat gerçekten günler geçiyor ve zaman kaybetmenin vahameti de öylece duruyor.

Zamanı Kaybetmemek


Zaman nasıl kaybedilir? Başka bir deyişle nasıl boşa harcanır? Bu sorunun cevabı kişiye, toplumlara göre değişebilir. Fakat müslüman kişi ve toplumlar için zamanın kaybı, boşa harcanması ne demektir bilinir. Çünkü dinimizin bu konudaki ölçüsü bellidir.

İşte bizim ölçümüze göre, zamanın mâlâyani ile yani ahiret hayatına bir faydası olmayan, aslında dünya hayatı için bir katkısı olmayan boş iş ve uğraşlarla geçirilmesi, zamanın kaybedilmesi, belki kişinin bizzat kendi tarafından gasp edilmesi, çalınması demektir.

Halbuki dünyada geçirilen zaman, her anıyla çok kıymetli. Çünkü ne yapacaksa burada yapacak ve dünyada zamanının nasıl geçtiğiyle ebedi hayatının nasıl olacağı arasında sıkı bir ilişki var. Bu nedenle zaman müminin en büyük sermayesidir.

Ağustos sıcağında buz satarak ekmeğini kazanan satıcı, buzları erimeden bir an önce nakite çevirmek ister. Yoksa eli boş kalacak, sermayesi eriyip gidecektir. Zamanı değerlendirmede gösterilecek titizlik de buz satıcısının gösterdiği titizlikten geri kalmamalıdır.

Neyin ne zaman, nasıl yapılacağına dikkat etmek ve bunu ilâhi rızaya uygun yapmaya çalışmak gerekir. Kainatta her şey yerli yerindedir ve hepsi üzerlerine düşeni yaparak uyum içerisinde hareket eder. İnsanın da bu nizam içinde yeri, durumu bellidir. Müslüman bir insan olmakla bu ahenge katılır, rahat eder ve ahireti için de hazırlığını yapmış olur.

Aldanmamak için

Cenab-ı Hak Asr Suresi’ne “Asra yemin olsun ki..” diyerek başlamıştır. Denir ki, eğer Rabbimiz bir şeye yemin etmişse, bu o şeyin kıymet ve izzetini gösterir. Bu yeminin hemen ardından; “Muhakkak ki insan hüsrandadır.” ayeti gelir ki, alimler bu ayette bulunan insan kelimesinin başındaki Arapça “el” takısından yola çıkarak iki farklı tefsirde bulunurlar:

Bunlardan biri, “el-insan” ifadesiyle, insan cinsinin kastedilmiş olabileceğidir ki, böyle olduğu taktirde “hüsran” kelimesi, salih amel işleyen, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye eden müminler hariç, insanların ömürlerini boş yere harcadıkları anlamına gelir.

İkincisi ise, “el-insan” kelimesiyle kastedilenin, bu surenin haklarında nazil olduğu söylenen birtakım müşrikler olduğudur. Bu durumda “hüsran” kelimesiyle, kâfir kimselerin sapıklık ve küfür içinde bulunmaları kastedilmiş olur. Ancak kâfirlerden iman edip, salih amel işleyen, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bundan müstesna olur.
Fakat her halükârda takdir edilen ise sabırla, doğrulukla beraber hayatı iyi, güzel işlerle geçirmektir.

Sonraya Bırakmadan


Bizim için zaman şu andan ibarettir. Ne geçen gün için bir şey yapmak mümkündür ne geleceğinden emin olmadığımız yarına bel bağlamak... Ne yapacaksak şimdi yapmalıyız. Hayırlı işler için, dün yaptığımızla yetinmek veya yarın yaparım deyip ertelemek doğru değildir. Dünün sermayesi bugünü kurtarmayabilir veya yarın hiç
gelmeyebilir.

İmam Rabbanî k.s. Hazretleri bir mektubunda şöyle diyor: “Şüphesiz vakit keskin bir kılıçtır. Yarına fırsat tanır mı tanımaz mı bilinmez. O halde yapman gereken işler arasından en önemli olanı bugün yapman, önemli olmayanıysa yarına ertelemen gerekir. Aklın gereği budur. Akıl derken akl-ı me’âşı, yani dünya aklını değil, akl-ı me’âdı, yani ahiret aklını kastediyorum.” (Mektubat-ı Rabbanî, 134. Mektup)

Yine bir başka mektubunda da zamanı önemli işlerde kullanmakla ilgili olarak şunları kaydetmektedir: “Bugünkü ömrü hayali bir işe harcamak ve hayali olanı ele geçirmek için mevcut olanları elden kaçırmak saçma bir iştir. Elde bulunan şeyi en önemli, en kıymetli şey için kullanmak gerekir.” (133. Mektup)

Bir hadis-i şeriflte de: “Daha sonra yaparım diyenler helâk oldu.” (Riyazu’s-Sâlihîn) buyurulmuştur. Tevbe mi etmek istiyoruz, şimdi etmeliyiz. Hayır hasenat mı yapmak istiyoruz, şimdi yapmalıyız. Kur’an mı okumak istiyoruz, şimdi okumalıyız. Dua mı etmek istiyoruz, şimdi etmeliyiz.

İçinde bulunduğumuz anı ganimet bilmeli, Rabbimizin razı olacağı işlerle değerlendirmeliyiz. Efendimiz s.a.v.: “Salih ameller işlemekte acele ediniz.” (Müslim) buyurarak ümmetini bu noktada teşvik etmektedir.

Doğru Zamanda Doğru İşler


Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz: “İhtiyarlık gelmeden gençliğin, hastalık gelmeden sıhhatin, fakirlik gelmeden zenginliğin, meşguliyet gelmeden boş vaktin, ölüm gelmeden hayatın kıymetini bilin.” (Müstedrek) buyurmuşlardır. Bu emir ve tavsiyelere muhatap bir müminin, anlamsız, boş işlerle uğraşması mümkün değildir. Hem Cenab-ı Hak Müminun Suresi’nde boş ve yararsız şeylerden yüz çevirmeyi, müminlerin özelliklerinden saymaktadır.

Dinimiz değil vakti boşa geçirmeye, iki günün eşit olmasına dahi razı olmamaktadır. Nitekim hadis-i şerifte, “İki günü eşit olan aldanmıştır.” (Keşfü’l-Hafâ) buyurulmaktadır.

Öyleyse bize yakışan, içinde bulunduğumuz anı ganimet bilip en güzel şekilde değerlendirmektir. “O halde boş kaldın mı, yine kalk (başka bir iş ve ibadetle) yorul.” (İnşirah, 7) ayeti buna  işaret etmektedir. Yani müslüman her işin bitişiyle birlikte yeni bir işe başlar, boş durmaz, zamanını değerlendirir. Şüphesiz ki burada söz konusu olan işler Allah’ın rızasını gözeterek yapılan işlerdir. İster dinle, ister dünyayla alakalı bir iş olsun, niyet halis olunca salih amele dönüşür.

Sonuç olarak, zaman önemli bir varlığımızdır. Bu varlığı kaybetmek de onu dolu dolu yaşayıp kıymetini artırmak da bizim elimizde. Müslüman, dünya hayatından vazgeçen değil, dünya hayatını Allah için en iyi şekilde değerlendiren kişidir. Efendimiz s.a.v. buyuruyorlar: “Ömrü uzun, ameli güzel kimseye müjdeler olsun.”  (Taberânî)


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Müslüman ve Zaman
« Posted on: 30 Nisan 2024, 20:46:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Müslüman ve Zaman rüya tabiri,Müslüman ve Zaman mekke canlı, Müslüman ve Zaman kabe canlı yayın, Müslüman ve Zaman Üç boyutlu kuran oku Müslüman ve Zaman kuran ı kerim, Müslüman ve Zaman peygamber kıssaları,Müslüman ve Zaman ilitam ders soruları, Müslüman ve Zaman önlisans arapça,
Logged
28 Ağustos 2011, 22:46:32
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« Yanıtla #1 : 28 Ağustos 2011, 22:46:32 »

Bizim için zaman şu andan ibarettir. Ne geçen gün için bir şey yapmak mümkündür ne geleceğinden emin olmadığımız yarına bel bağlamak... Ne yapacaksak şimdi yapmalıyız. Hayırlı işler için, dün yaptığımızla yetinmek veya yarın yaparım deyip ertelemek doğru değildir. Dünün sermayesi bugünü kurtarmayabilir veya yarın hiç gelmeyebilir.

Bir hadis-i şeriflte de: “Daha sonra yaparım diyenler helâk oldu.” (Riyazu’s-Sâlihîn) buyurulmuştur. Tevbe mi etmek istiyoruz, şimdi etmeliyiz. Hayır hasenat mı yapmak istiyoruz, şimdi yapmalıyız. Kur’an mı okumak istiyoruz, şimdi okumalıyız. Dua mı etmek istiyoruz, şimdi etmeliyiz.

Nefsin oyunlarından biri sonra yaparım...Yalan sonra da yapmıyoruz bazen. aslında kendi kendimizi kandırıyoruz hep. Rabbim uyandır bizleri bu uykudan!!!!!
Allah razı olsun paylaşım için.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes