> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Doğruyu Söylerken Nasıl Oturalım
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Doğruyu Söylerken Nasıl Oturalım  (Okunma Sayısı 495 defa)
22 Eylül 2011, 18:07:01
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 22 Eylül 2011, 18:07:01 »



Doğruyu Söylerken Nasıl Oturalım


Temmuz 2007 - 103.sayı


Ali YURTGEZEN kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.

“Eğri oturup doğru konuşmalı” atasözündeki “eğri” ifadesi, ister icbar edilsin ister kendisi seçsin, doğru söyleyenin katlanacağı bir fedakârlığa hazır olmayı öğütler.

Geçenlerde çok satan günlük gazetelerden birinin hafta sonu ekinde “Hangi Atasözümüze İtibar Edelim?” başlığı ile atasözlerinde var olduğu düşünülen çelişkiler yine konu edilmiş. “Yine” diyorum, çünkü bu mesele zaman zaman gündeme geliyor ve birbiriyle bağdaştırılamadığı için bazı atasözü yahut deyimlerin çeliştiği, bazılarının toplum olarak anlayışımıza ters düştüğü söyleniyor; hatta bir kısım sözlerin hain mihraklarca üretilip sinsice dilimize sokulduğu bile iddia edilebiliyor.

Böyle bir şey yok elbette. Çelişki de söz konusu değil. Çelişki olduğunu düşünenler, atasözleri ile deyimleri karıştırıyorlar. Atasözleri, tecrübelerden çıkarılmış ve her devirde geçerli bir genel kaideyi, yönlendirmek maksadıyla ders yahut öğüt olarak telkin eden hüküm cümleleridir. Deyimler ise müspet veya menfî beşerî bir tutumu, bir durumu, bir davranışı aktarır. Nasihat vermez; belli davranış kalıplarını tesbit ederek belki strateji belirlememize yardımcı olur.

Galiba problem, bazıları hüküm cümlesi formunda olan deyimleri atasözü zannetmekten kaynaklanmaktadır. Hele de bu deyimler tesbitlerini tariz yoluyla (üstü kapalı, kinayeli) yapmışsa kafalar büsbütün
karışmaktadır. Mesela “Öfke ile kalkan zararla oturur.” cümlesi hem her zaman geçerli bir genel kaideyi yansıttığı hem de öfkeden sakındırma maksadı taşıdığı için atasözüdür. Ama “Öfke baldan tatlıdır.” sözü, öfkenin nefsaniyetle irtibatını tesbit eden bir deyimdir sadece. Dolayısıyla bu iki söz arasında tezat olduğunu düşünmek hatadır.

DOĞRUYU SÖYLEMENİN BEDELİ


Bahsettiğimiz gazetede “Atasözlerimizdeki Çelişkiler” ara başlığı altında “Eğri otur, doğru söyle” ile “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” sözleri de bir çelişki örneği olarak karşılaştırılmış. Öncelikle belirtmemiz gerekiyor ki “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” sözü bir deyim. Doğrulukta ısrar halinde karşılaşılacak tutumu resmediyor. Tabii ki bu genel bir kaide değil. Yani her zaman her yerde doğruyu söyleyenler dışlanır diye bir kesin kaide yok.

Daha çok “Eğri oturup doğru konuşmalı” şeklinde kullanılan ifade ise bir atasözü. Her ne olursa olsun doğru söylemeye teşvik ediyor. Bu “ne olursa olsun”a dokuz köyden kovulmak da dahil olduğuna, “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” deyiminden “öyleyse yalan söylemek lâzım” gibi bir hüküm çıkarılamayacağına göre, bu iki söz birbirini yalanlamaz. Kaldı ki “eğri oturmak”, biraz
sonra izah edeceğimiz gibi “kovulma” ihtimalini hesaba katmanın iktizası dır aslında.

Böyle meseleler bu derginin okuyucularını alâkadar etmeyen, dar bir sahaya münhasır teknik konular değil. Eski deyimlerimiz ve atasözlerimiz de tıpkı eski mimarimiz, musıkimiz, şiirimiz gibi geçmişte medeniyet kurmuş yüksek bir kültürün ürünü. O kültür ve medeniyetin temelindeki inanç inceliklerini bazen bu atasözlerinin derinliklerinde bulmak mümkün. Hem kendimizi tanımak, hem “dil” örneğinde
de olsa inançlarımızla hayat arası nda bulunması gereken irtibatı görmek, hem de dili kullanırken bir hassasiyet kesbetmek için böyle “küçük” meselelerin “büyük” önem taşıdığını kabullenmek gerek.

Nitekim pek farkında olmasak da “Eğri oturup doğru konuşmalı” şeklinde söylenen atasözümüzde inancımızın çok temel hükümlerinden biri barınıyor.

“EĞRİ” DEĞİL “EĞRETİ” OTURACAĞIZ


İnsan ilahî ölçüleri unutur, nefsinin hevasına kapılırsa yanlış yapar. Böylelerini uyarmak, “Bu yanlıştır, doğrusu şudur” demek her müslümanın vazifesi. Fakat doğruların nefse ağır geldiği, bu sebeple de
doğruyu söyleyenlerin çoğu zaman dışlandığı bir vakıa. “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” deyimi de, doğruyu söyleyene bulunduğu yeri terk etmek hususunda biraz daha inisiyatif tanıyor gibi görünen
“Doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek” deyimi de bu vakıayı anlatır. Yani doğru söyleyecek, doğrudan şaşmayacaksanız, bulunduğunuz yeri, sahip olduğunuz bir statü yahut imkânı terk etmeyi göze alacaksınız demektir. İşte “Eğri oturup doğru konuşmalı” atasözündeki “eğri” ifadesi, ister icbar edilsin ister kendisi seçsin, doğru söyleyenin katlanacağı bir fedakârlığa hazır olmayı öğütler.

Bu atasözündeki “eğri oturmak” ifadesi sorgulanmamış, “sözdeki doğruluğu” vurgulamak için “doğru”nun zıddı olan “eğri”den lafzen faydalanıldığı mantığından hareket edilmiş ve böylece bu söz öteden
beri “eğri oturup doğru konuşmak” şeklinde bir deyim gibi kullanılmıştır. Bizim kanaatimiz “eğri oturma”nın bütünüyle bir davranışı ifade ettiği, buradaki “eğri”nin de aslında “eğreti” olması gerektiği yönündedir.

Nitekim “geçici olarak, emaneten” manasına da gelen “eğreti” kelimesi Türkçede zaman zaman “eğri” yahut “iğri” şeklinde de söylenmektedir. “Oturmak”tan maksat ise şüphesiz bir mevki, statü, imkan veya
itibarı sahiplenmek, bunlar üzerinde kalıcı ve yerleşik olmak demektir. Şu halde bu atasözü, “Bulunduğun makama eğreti, yani her an kalkıp gidecekmiş, her an o makamdan vazgeçecekmiş gibi otur
ve bunun rahatlığıyla mutlaka doğruyu söyle.” öğüdünü vermektedir.

“Eğri” yahut “eğreti oturmak” doğru söylemeyi tezat yoluyla tekit eden bir unsur değil, doğru söyleyebilmenin olmazsa olmaz şartıdır. Son tahlilde dünya bile müslüman için “eğreti oturulacak” bir yerdir.
Dünyada kalıcı olacağınız zehabına kapılır, her an göçüp gitme ihtimalini akıldan çıkarırsanız eğer, doğruyu görme ve söyleme imkanını kaybedersiniz.

ÜMMET-İ KÂİMEDEN OLMAK İÇİN

Atasözümüze dönelim: Söylendiği takdirde bir mahrumiyete yol açtığına göre buradaki “doğru”nun muhatabı daha ziyade gücü ve yetkiyi elinde tutan insanlardır. Böylelerinin yanlışı bütün bir topluma tesir edeceğinden bilhassa düzeltilmelidir. Onun için hadis-i şerifte “Zalim sultanın yanında doğruyu söylemek en büyük cihattandır.” buyurulmuştur. “Doğru söz”den de kasıt “istikamet”i hatırlatmak, iyiliğe teşvik ve kötülükten sakındırmaktır. İslâmî terminoloji ile “maruf”u emir, “münker”den nehiy farz-ı kifayesinin ifasıdır.

Yanlış yapanlar umumiyetle bu yanlışın doğru olduğunu düşündüğünden asıl problem neyin doğru neyin yanlış olduğu noktasında çıkmakta, doğruyu veya yanlışı neye göre belirlediğimiz önem kazanmaktadır. Meseleyi şimdi biraz daha netleştirip diyebiliriz ki “doğru söylemek”, Allah’ın koyduğu kriterlerle davranışları “doğru” ve “yanlış” diye nitelemek, kısaca ilâhi ölçüleri hatırlatmaktır.

“Eğreti oturup doğruyu söyleyelim” atasözü bize Âl-i İmran suresindeki ifade ile “ümmet-i kâime”, yani dosdoğru, dimdik, eğilip bükülmeyen, her türlü riske rağmen eveleyip gevelemeden doğru söyleyen bir
ümmet olmamız gerektiği mükellefiyetine davettir.

Doğruyu bilmelerine rağmen söylemeyen, yanlışlıkları görmezlikten gelen, sapkınlıklar karşısında akıl almaz tevillere başvuran, inanmadığı halde bâtıl bir görüşe inanmış gibi yapan insanları şöyle bir hatırlayın.
Bütün bunları oturdukları koltuğu, o koltuğun sağladığı dünyevî avantajları koruma endişesiyle yaptıklarını görürsünüz. Demek ki eğreti oturulmayınca doğruyu söyleyemiyor insan. Bu atasözü doğru sözlülük kadar, dünyaya ve dünyalığa nasıl bağlanacağımızı da ihtar ediyor bize. Bir tercih söz konusu. Ya dünyevî bir mahrumiyete katlanıp “doğru” olacağız, ya dünyayı tercih edip yanlışlık ve sapkınlıklara göz yumacağız.

Sahi, Hz. Peygamber s.a.v. ve O’nun şanlı Ashâb’ı, Mekke’deki kurulu düzenlerini bırakıp Medine’ye hicret gibi bir sıkıntıya neden katlanmışlardı?

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Doğruyu Söylerken Nasıl Oturalım
« Posted on: 29 Mart 2024, 15:27:20 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Doğruyu Söylerken Nasıl Oturalım rüya tabiri,Doğruyu Söylerken Nasıl Oturalım mekke canlı, Doğruyu Söylerken Nasıl Oturalım kabe canlı yayın, Doğruyu Söylerken Nasıl Oturalım Üç boyutlu kuran oku Doğruyu Söylerken Nasıl Oturalım kuran ı kerim, Doğruyu Söylerken Nasıl Oturalım peygamber kıssaları,Doğruyu Söylerken Nasıl Oturalım ilitam ders soruları, Doğruyu Söylerken Nasıl Oturalım önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes