> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Taşları Yerine Oturtmak
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Taşları Yerine Oturtmak  (Okunma Sayısı 715 defa)
18 Eylül 2011, 18:16:28
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 18 Eylül 2011, 18:16:28 »



Taşları Yerine Oturtmak


Haziran 2007 - 102.sayı

Halil AKGÜN kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.


Türkiye’de taşlar bir türlü yerine oturmuyor. Kendini arayan ama birtürlü bulamayan bir ülkede, her şey silbaştan olabiliyor. Demokrasi,hukuk devleti, kanunun üstünlüğü gibi kavramların bu kadar kırılganolduğu bir sistemde insanların geleceğe güvenle bakması mümkün olabilirmi?

Türkiye’de son dönemde alevlenen rejim krizi tartışmaları, geçenyüzyılın başından beri sistematik olarak yaşadığımız bir sorun.Türkiye’deki dinamik sosyal değişim ne zaman statükoyu zorlayan birnoktaya gelse, “rejim elden gidiyor” yaygarası kopartılır. Değişimedirenenler bunu iyi olanı muhafaza etmek için değil, kendi çıkarlarınıkorumak için yaparlar. Sonuçta Türkiye, kendi potansiyellerinigerçekleştiremeyen bir ülke olarak kalır. Ülkemizde yaşadığımızgerginlik, bir türlü kendimiz olamayışımızdan kaynaklanıyor.

Nitelikli Azınlık Kara Kalabalık!


Rejim krizi tartışmalarında demokratik temsil ve katılımcı yönetimdeğil, elitlerin siyasi ve ideolojik öncelikleri esas kabul edilir.Kerameti kendinden
menkul bir azınlık “rejimin gerçek sahibi” sayılırken, toplumun büyükçoğunluğu merkezden uzak tutulması ve sadece yönetilmesi gerekenkalabalık güruhlar olarak tanımlanır. Bu “kalabalıkların” özlemleri,arzuları, meşru talepleri, hassasiyet ve öncelikleri önemsenmez. Çünküonlar hep eğitilmesi, yönetilmesi gereken cahil, köylü, geri kalmışkalabalıklardır.

Merkezde bulunanlar kendilerini hep medeni, ileri, çağdaş görürler.Onların ayrıcalıkları gerekirse sistem tarafından garanti altınaalınır. Demokratik temsilaçısından bunların azınlık olması önemlideğildir. Çünkü onlar kendilerini “nitelikli azınlık” olarak görürler.Halkına yabancılaşmış bütün elitler gibi onlar da kendilerini imtiyazlıbir sınıf olarak tanımlarlar. Ve bunun devlet, millet herkes tarafındanaynen kabul edilmesini beklerler.

Merkezin dışında kalan büyük kitle ise, ülkeyi yönetecek birikim vebeceriden yoksundur. Onların kılık kıyafetleri, şiveleri, gelenek veadetleri yönetici sınıfına dahil olmalarına imkan tanımaz. Bunlarikinci Türkiye’dir. Bu Türkiye’ye ait olanların birinci mevkiyegeçebilmesi için köklü bir dönüşümden geçmesi gerekir. Asimile olmasıyani aslî kimliğinden vazgeçmesi, bir başka sınıfın değerlerini,tavırlarını, yaşam biçimini benimsemesi şarttır.

Merkez ve Çevre Arasındaki Fark


Bu yaşam biçiminin Türkiye’nin ortalama insanının yaşam biçiminden nekadar uzak olduğunu söylemeye gerek var mı? Ama bizim halka tepedenbakan siyasi elitlerimiz için bu bir sorun değildir. Çünkü Türkiye’ninhedefi kendisi olmak değil, bir Batılı gibi oturup kalkmak, onun gibidüşünmek, onun gibi hissetmektir. Çevrede yaşayan ortalama insanlarböyle bir kimliğe hiçbir zaman sahip olamazlar. Türkiye’de ancak büyükşehirlerde imtiyazlı ailelerin çocukları olarak yetişen “güzide vatanevlatları” bu ülkeyi yönetme hakkına sahip olabilir.

1950’den beri koruyup güçlendirmeye çalıştığımız temsilî demokrasimiz,çevrenin ihtiyaç ve taleplerinin merkeze taşınması için kurulmuşdeğildir. Tersine, çevrenin çevre olarak kalması ve hiçbir zamaniktidar hülyalarına dalmaması için vardır. Bu, çevreyle merkezarasındaki uçurumun sürekli büyümesine neden olur. Devlet-milletbütünleşmesi hep geciktirilir. Millete hizmet için var olan devlet,soğuk, uzak, mesafeli,
bürokratik bir mekanizma haline gelir. Oysa Türkiye gibi güçlü, dinamikve tarihi derinliği olan bir ülkenin günümüz sorunlarına göğüsgerebilmesi için devletiyle milletiyle bütün olması gerekir.

Türkiye’de devlet-millet bütünleşmesi, ancak merkezle çevre arasındakimesafenin kapatılmasıyla mümkün olacaktır. Devleti milletin hizmetindegörmeyen bir yönetim anlayışına demokratik diyebilir miyiz? Böyle birzihniyeti halkın kabullenmesi, gönlünde bir yere oturtması mümkün mü?Türkiye’de devletin milletine, milletin devletine inandığı ve güvendiğibir ortam inşa etmek elbette mümkündür. Bu, Türkiye’nin 21. yüzyılınmeydan okumalarına karşı en büyük güvencesidir. Fakat bunun içinkendini merkezin yegâne maliki gören elitlerin, Türkiye’nin dinamikyapısını ve dünyadaki gelişmeleri doğru okuması gerekiyor.

Yaşam biçimi adı altında başlatılan tartışma da aynı elitin zihnindekiparanoyanın ne kadar derinlere gittiğini gösteriyor. Belki de asılkorktukları şey, çevrenin iktidardan pay alma talebinin giderek siyasive sosyal bir gerçeklik haline gelmesi. “Yaşam biçiminin tehdit altındaolduğu” korkusuna biraz yakından baktığımızda, algıyla gerçeklikarasında bir uçurum olduğunu görüyoruz.

Tehlikedeki Yaşam Tarzları


Bugün Türkiye’de acaba kimin yaşam tarzı gerçekten tehdit altında?Küçük bir azınlığın eğlence kültürü mü yoksa ortalama vatandaşınmazbut, muhafazakârhayat tarzı mı? Dindarlığın hor görüldüğü,geleneksel değerlerin aşağılandığı Türkiye’de kimler baskı altında?Batılıların da artık anlamakta zorluk çektiği bu hal karşısındaTürkiye’nin bu sosyal travmayı aşması gerekiyor. Yoksa küçük birazınlığın paranoyası, bu güzel ve güçlü ülkeyi onlarca yıl geriyegötürecek.

Mevcut tüketim alışkanlıklarımız, eğlence hastalığımız, lumpenliksevdamız ve televole seviyesindeki zekâmız sayesinde Türkiye’nin ufkunudaraltıyoruz ama farkında değiliz. Yaşam tarzının korunması adı altındaTürkiye’nin kurucu değerlerinden her gün biraz daha uzaklaşıp, tipikbir kapitalist toplum olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Sevgi,müsamaha, ahlâk, adalet, yüksek kültür, namus, aile değerlerini köhnebuluyoruz. Bunlara sahip çıkan insanlara gerici, yobaz, cahil, dargörüşlü diyoruz. Ruh ve mana dünyamızdaki derin kırılma, toplumsaldüzeye böyle bir çatışma olarak yansıyor. Türkiye’nin derin birliği veberaberliği sürekli tartışma konusu ediliyor.

Peki çözüm nerede? Türkiye’de toplumsal bir uzlaşma sağlanamaz mı?Elbette sağlanabilir. Fakat bunun için Türkiye’de birbirinden farklıdüşünen ve farklı yaşayan insanların, birbirleriyle medeni bir şekildeyaşama iradesini göstermeleri gerekiyor. Demokrasi herkesin aynışekilde düşündüğü değil, birbirinden farklı düşünce ve yaşambiçimlerinin bir arada yaşama imkanını sağlayan bir yönetim biçimidir.Güçlü ve ileriye bakan bir Türkiye’nin çıkış yolu tek tarafl ı birdemokrasi anlayışı olamaz. Toplumsal uzlaşma, “sadece benim yaşambiçimim meşru ve kıymetlidir”
diyerek sağlanamaz.

Sosyal düzeyde yaşadığımız bu gerginlik, iç dünyamızda yaşadığımıztufanın bir tezahürü. Manevi rotasını kaybetmiş toplumların bir aradayaşama iradesi de zayıf olur. Aynı anda bir kaç yönde koşar adımilerleyen Türkiye’nin ahlâki ve ruhi istikameti ne olacak? Üzerindetoplumsal mutabakat sağlamamız gereken asıl konu budur. Bunu nasılyapacağız? Modernleşme yolunda bu kadar ilerlemişken, saatleri geriçevirmek mümkün mü? Türkiye insanının ruh ve mana dünyasında doğru biristikamete sahip olması, nostaljik bir geçmiş özlemine yönelmek demekdeğildir. Hiç kimse günümüzün kazanımlarını bir kenara bırakalımdemiyor.

Doğru İstikameti Bulmak Mümkün


Bizim bahsettiğimiz istikamet arayışının zamane olaylarıyla fazla birilgisi yok. Biz zaman ve mekân üstü bir sabiteden, değişmez bir ilkedenbahsediyoruz. “Ben kimim sorusu bin yıl önce önemliydi, şimdi değil”diyebilir miyiz? “Nasıl bir hayat yaşamalıyım?” sorusunun günümüzünileri sanayi ve teknoloji toplumlarında anlamını yitirdiğinisöyleyebilir miyiz?

Bu sorular dün olduğu gibi bugün de insan oluşumuzun temel referansçatısını belirler. O yüzden sorular bakidir ve önemini korumaya devametmektedir. Peki bu sorulara verilen cevaplar? Onların da zaman-mekânüstü olduğunu söyleyebilir miyiz? İlerlemecilik fi krine inanmış moderninsanlar bir soruya dün verilmiş bir cevabın bugün geçerli olmayacağınıdüşünebilirler. Zira temel bakış açınız değiştiğinde, sorularınız da,sorulara verdiğiniz cevaplar da değişir.

Fakat bizim düşüncemize göre “Ben kimim, nasıl bir hayat yaşamalıyım,insan olmak nedir, neden ahlâklı olmalıyım?” gibi temel sorular nasılinsanlık tarihi boyunca değişmemişse, onlara verilen sahih cevaplar dadeğişmemiştir. Değişen, bu ilkelerin maddi şartlardaki gerçekleşmebiçimidir. Dün “iyi olmak”
at sırtında vatanı savunmak iken, bugün bunun şekli değişmiştir. Dünahlâklı bir hayatı yaşamak için küçük şehir ve kasabalarda mücadelevermemiz gerekirken, bugün büyük şehirlerde, kalabalıkların içinde,tüketim kültürü karşısında bu mücadeleyi vermek zorundayız. Kısacası özdeğişmez. Değişen, özün tezahür ettiği surettir.

Ülkemizin dinamik enerjisinin heba olmaması için bir an önce ruh vemana dünyasındaki istikrarına yeniden kavuşması gerekiyor. Temelsorulara verilen doğru cevapları yeniden hatırlamamız gerekiyor. Aksihalde rüzgârın önünde savrulup duran bir yaprak parçasından farkımızkalmayacak. Her rüzgâr estiğinde birbirimizi biraz daha inciteceğiz.Bunun önüne geçmek için pergelin ayağı gibi bir ayağımızı sağlam birzemine sabitlememiz gerekiyor.

Manevi dünyamızda istikrar sağlandığı zaman Türkiye’de taşlar yerineoturacak. Hoşgörünün, affın, tevbenin, nezaketin, cömertliğin vatantopraklarını karış karış bezediği bir Türkiye, içeride güçlü veistikrarlı, dışarıda itibar ve onur sahibi bir Türkiye olacaktır.Hepimizin bu süreçte sorumluluk sahibi olduğunu unutmayalım.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Taşları Yerine Oturtmak
« Posted on: 18 Nisan 2024, 06:33:56 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Taşları Yerine Oturtmak rüya tabiri,Taşları Yerine Oturtmak mekke canlı, Taşları Yerine Oturtmak kabe canlı yayın, Taşları Yerine Oturtmak Üç boyutlu kuran oku Taşları Yerine Oturtmak kuran ı kerim, Taşları Yerine Oturtmak peygamber kıssaları,Taşları Yerine Oturtmak ilitam ders soruları, Taşları Yerine Oturtmak önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes