๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Kapaktakiler => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 16 Temmuz 2011, 08:19:43



Konu Başlığı: Riyadan Sıyrıl İhlâsa Bürün
Gönderen: Zehibe üzerinde 16 Temmuz 2011, 08:19:43
Riyadan Sıyrıl İhlâsa Bürün


Mayıs 2010 - 137.sayı

Selim GÜNEŞ kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.

“Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza değil, kalplerinize ve amellerinize bakar.”

(Hadis-i şerif; Müslim, İbn Mâce)


Ebu Hüreyre r.a.’ın rivayet ettiği yukarıdaki hadis-i şerif, müslüman kimsenin hayatı boyunca, bütün düşünce ve hareketlerinde alacağı tavrı belirliyor. Bu tavır, riyadan sıyrılıp sırf Allah rızasını gözetmektir. Niyeti sağlamlaştırmak ve görünüşe değil, öze kıymet vermektir.

Seyyid Şerif Cürcanî rh.a. Tarifat’ta riyayı şöyle tarif ediyor: “İhlâsı bırakıp Allah dışında bir gaye gütmek...”

En genel manasıyla riya, kişinin işlerinde, ibadetlerinde, hal ve hareketlerinde Allah’ın değil, insanların ne diyeceğini, nasıl karşılayacağını dikkate alarak hareket etmesidir. Oysa “salih amel” Allah için yapılandır. Hiçbir haricî kaygı ve maksat güdülmeden yapılandır. Riya bulaşmış ibadet ise, saflığını kaybetmiş, ibadet olma vasfından uzaklaşmıştır.

“Ameller niyetlere göredir...” ifadesiyle başlayan hadis-i şerifi çoğumuz biliriz. Bu hadis Mekke’den Medine’ye hicret sırasında varit olmuştur. Müminler Mekke’de gördükleri zulüm ve baskılardan kaçmak, dinlerini yaşayabilmek için Medine’ye hicret etmişlerdir. Evlerini, mallarını terk etmişler, varlarını yoklarını geride bırakarak sıfırdan yeni bir hayata başlamışlardır. Fakat mesela bir kadınla evlenme maksadı gibi başka gayelerle hicrete katılanlar da olmuştur. Bu yüzden Allah Rasulü s.a.v. şöyle buyurmuştur:

“Ameller niyetlere göredir. Herkese yalnız niyet ettiğinin karşılığı vardır. Her kimin hicret (niyet)i Allah ve Rasulü’ne ise, onun hicreti Allah ve Rasulü’nedir. Her kimin hicreti de kavuşacağı bir dünyalık veya evleneceği bir kadın içinse, hicreti de o şeyedir.“ (Buharî, Müslim)

Demek ki kalbî bir yöneliş olmaksızın görünüşte bir ibadet üzere bulunuyor olmak ibadet ediliyor manasına gelmiyor. Kişi belki kendini aldatmış oluyor. Allah Tealâ uyarıyor:

“De ki: İçinizde olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerde olanları da, yerde olanları da bilir. Allah her şeye kadirdir.” (Âl-i İmran, 29)

Şu halde müslüman kimsenin ihlâs ile hallenmiş olması lazımdır. Her halükârda Allah rızasını gözetmek, O’nun daima bizi görüp gözettiğini bilmek samimi mümin olmanın olmazsa olmaz şartıdır.

İhlâs dünya endişelerinden, kalp ve kafa karışıklığından kurtulmanın da anahtarıdır. İbadetlerinde Rabbine karşı samimiyet üzere olan kişi, zamanla dünya işlerinde de sırf O’nun rızasına yönelir.

Kalp Allah’ın nazargâhıdır. İnsanlar görünüşe, Allah Tealâ ise kalpte ne olduğuna, neye bağlandığına, kişinin yapıp ettiklerinin temelinde yer alan düşünce ve niyetlere göre hüküm verir. Girişteki hadis-i şerifte dikkatimize sunulan gerçek budur.

Müslüman geçici heves ve tatminlerin değil, sürekli ve ebedi olan kıymetlerin peşindedir. Suretâ dindarlıkla kendimizi, insanları kandırabiliriz. Oysa Allah Tealâ kulunun her halini, en saklı niyet ve düşüncelerini bilmektedir, hesabını da buna göre hazırlamaktadır.

İkinci bin yılın yenileyicisi İmam Rabbanî k.s. hazretleri Mektubât’ında kalp ve beden bütünlüğünü şu sözlerle ifade etmiştir:

“İtikadı düzeltmek ve amellerini yerine getirmek iki kanattır ki, uçmak sadece bu iki kanadı takmakla mümkündür. Dinin de tasavvufun da gerçek yolu, nefsin fenalıklardan temizlenmesi ve  kalbin saflaştırılmasıdır. Nefs temizlenmez ve kalp arındırlmazsa büyük kurtuluşun bağlı olduğu büyük ve gerçek iman müyesser olmaz.”

Daima Allah rızası için gayret gösteren kimse, bu niyeti sayesinde yapamadığı fakat yapmayı çok istediği hayırlardan da sevap kazanır. Nitekim Asr-ı Saadet’teki şu örnek bunun en büyük delilidir:

“Sahabilerden biri şöyle anlattı: Tebük gazasından dönüyorduk, Allah Rasulü şöyle buyurdu: Arkamızda Medine’de kalan bazı insanlar var ki, geçtiğimiz her dağ yolunda ve vadide bizimle beraberdiler. Onları hastalıkları alıkoydu. Onlar sevapta size ortaktırlar.” (Buharî, Müslim)

Niyet müminin ilk adımıdır, başlangıç noktasıdır ve aynı zamanda hedeftir. Baştan sona işlerimizi, amellerimizi denetim altında tutan mekanizmadır. İbadetlerimizde, işlerimizde ilk olarak sahih bir niyetle yola çıkmamız gerekiyor.