> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Oruçla Kucaklaşmak
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Oruçla Kucaklaşmak  (Okunma Sayısı 1573 defa)
07 Eylül 2011, 20:18:07
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 07 Eylül 2011, 20:18:07 »



Oruçla Kucaklaşmak


Eylül 2008 - 117.sayı


Enbiya YILDIRIM kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.

Orucun, şekil bakımından dikkat edilmesi gereken pek çok yönü vardır. Bu yüzden, mümin kişi orucu dinin temel rükünlerinden biri olarak kabul edip benimsedikten sonra, geriye sadece bir husus kalır: Orucu Rasulullah s.a.v.’in yaptığı şekilde yerine getirmek için elden gelen çabayı harcamak.

Oruç tutmak, gerek Allah’ın kitabı ve gerekse Hz. Peygamber s.a.v.’in hadisleri ile şartlarını taşıyan herkese farz olan bir ibadettir. Namaz, hac ve zekat gibi uyulması gereken kuralları vardır. Bu nedenle, diğer ibadetler yerine getirilirken istenen şartlara nasıl riayet ediliyorsa, oruçta da aynı hassasiyetin gösterilmesi gerekmektedir.

Mesela namaz kılan bir insan tekbir almak, rükû ve secdeye gitmek zorundadır. Bunlar kişinin kendi tercihine bırakılmış değildir. Her fert namazı Hz. Peygamber s.a.v.’in öğrettiği şekilde, ondan geldiği şekilde kılmak durumundadır. Namazı kendi anlayışına göre yeni bir kalıba sokarak içine bir şeyler katamaz veya içinden bir şey çıkaramaz. Bu nedenle ibadetlerin ruhsal boyutu kadar şekil boyutu da çok önemlidir.

Nitekim imsak vaktinden akşama dek devam eden uzun süreli bir ibadet olan oruç da, şekil açısından dikkat edilmesi gereken pek çok yönü olan bir ibadettir. Bu nedenle, mümin kişi orucu dinin temel rükünlerinden biri olarak kabul edip benimsedikten sonra, geriye sadece bir husus kalmaktadır: Söz konusu ibadeti Rasulullah s.a.v.’in yaptığı şekilde yerine getirmek için elden gelen çabayı harcamak.

O’nun ölçüsü


Bu açıdan baktığımızda, oruç ibadetini yerine getiren Hz. Peygamber s.a.v.’in orucu nasıl tuttuğunu, nelere dikkat ettiğini, nelerden kaçındığını öğrenmek ve öğrendiklerimizi mümkün olduğunca hayatımızda uygulamak durumundayız. Bu yapılmadığı takdirde, oruç ibadetinin en önemli yönlerinden birisinin eksik kalacağı aşikârdır. Kaldı ki, biz bu ibadeti ahiret sermayemiz olması yanında, dünyadaki yaşantımızın Allah ve Rasulü’nün istediği ölçütlerde şekillenmesi için yerine getirmekteyiz.

Orucun gereklerine imkanlar dahilinde uymak durumundayız. İslâm hukukçuları her bir uygulamanın dinde nasıl bir yerde konumlandığını belirlemek için bunları farz, vacip veya sünnet şeklinde kategorize etmişlerdir. Bu ayrıştırma pek çok açıdan gerekli ve faydalıdır.Ancak unutmayalım ki, Sahabiler Hz. Peygamber s.a.v.’in din adına ortaya koyduklarını yerine getirirken sadece O’nun bir şeyi yapıp yapmadığına, yaptıysa nasıl yaptığına bakıyorlardı. Bu nedenle, ibadetleri yerine getirirken Hz. Peygamber s.a.v.’in nasıl yaptığını öğrenmeye son derece dikkat ederler ve öğrendiklerini tatbik ederlerdi. Onlar Rasulullah’ı takip ederken tek şeye dikkatle odaklanırdı: Rasulullah nasıl yapıyordu? Bunun farz veya sünnet olması onlar için önemli değildi.

Bizler de gündelik ibadetlerimizi yerine getirirken kendimizi sadece kuralları yerine getirmeye kilitlememeliyiz. İbadetler içinde yer alan erkânın farz, vacip veya sünnet olmasını aşabilmeliyiz. Önemli olan Hz. Peygamber s.a.v.’in onu nasıl ifa ettiğidir. Bunu yakalamaya çalışmalıyız.

İdrak etmiş olduğumuz ramazan orucunu gereği gibi tutmuş olmak için de, bahsettiğimiz bu temel noktaya dikkat etmek zorundayız. Yoksa oruç, sadece aç kalmak suretiyle ifa edilmiş bir ibadet olarak kalabilir. Oysa Allah Tealâ’nın istediği bu değildir. Bizler burada, oruç ibadetini yerine getirirken dikkat edilmesi gereken hususlar bağlamında birkaç önemli noktaya değinmek istiyoruz:

İftarda acele hayırdır

• Hz. Peygamber s.a.v.’in ramazanda önem verdikleri hususlardan birisi, vakit girince iftarı her şeyin önüne almasıydı. Nitekim bu hususta; “İnsanlar iftarda acele ettikleri müddetçe hayır üzere olmakta devam ederler” (Buharî, Savm, 45), “Müminin kendisiyle neşelendiği iki sevinci vardır: Birisi iftar vaktindeki oruç bozma sevinci, diğeri rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir” (Buharî, Savm, 9) buyurmuşlardır.

Bu nedenle, iftar vakti gelince akşam namazını oruç açtıktan sonraya ertelemek güzeldir. Zira iftar etmek orucun son halkasıdır ve bu halkayı vakti gelince yerine iliştirmek gerekir. İftar vakti girdiği halde oruç açılmadan namaza geçilmesi ve iftarın ertelenmesi durumunda ise oruç ibadetinin bitiş vakti ötelenmiş olur. Nitekim Hz. Peygamber s.a.v. taze hurma, onu bulmazlarsa kuru hurma, onu da bulamazlarsa su ile iftar eder, namazı sonrasında kılardı.

Bu nedenle, Son Peygamber s.a.v.’in oruç ibadetinin bitiş zamanına dikkat etmesi, titizlik göstermemiz gereken bir husustur.

Onun hurma ile iftara önem vermesi o bölgede yetişen ürün olması nedeniyledir. Bununla birlikte başka coğrafyalarda yaşayan insanların Kutlu Elçi’nin hurmayla iftar açmasını örnek alarak aynı şeyi yapması bile sevap alınacak bir eylem olarak değerlendirilebilir. Zira mümin, orucunu Hz. Peygamber s.a.v. gibi sonlandırmaya önem vermekte, onu kendisine model alma çabasına girmektedir. Bu yüzden, onun Hz. Peygamber s.a.v.’e uyma gayretini Allah’ın ödüllendireceği ümit edilir.

Oruç duayla güzel

• Ramazanın güzelliklerinden birisi de, orucu akşamleyin sağlık ve afiyet içerisinde tamamladıktan sonra, önüne konulan nimetlere elini uzatmadan önce dua etmektir.

Zira, insanın gün boyu açlık çektikten sonra Allah’ın kendisine ikram ettiği nimetler nedeniyle Yaradanına şükretmesi, sair zamanlarda açlıkla imtihan etmediği için hamdetmesi, maddi imkanı yerinde olmayan insanların karşılaştıkları sıkıntıları hatırlaması güzel olur.

Hz. Peygamber s.a.v. iftar ederken şöyle dua ederdi: “Allahım! Orucumu senin için tuttum. Senin rızkınla iftar ediyorum. Bizden orucumuzu kabul buyur. Şüphesiz sen her şeyi işiten ve bilensin.” (Taberânî, Sağîr, II/51)
Rasulullah s.a.v. Efendimizin orucunu Allah rızası için tuttuğunu dile getirmesi, bizlerin de oruç başta olmak üzere tüm ibadetlerimizi ne için yapmamız gerektiği hususunda önemli bir işarettir.

Hz. Peygamber s.a.v. orucunu açtıktan sonra bir şükür ifadesi olarak şunu da söylerdi: “Susuzluk bitti. Damarlar ıslandı (İçimiz suya kandı). İnşallah sevap kesinleşti.” (Ebu Davud, Savm, 22)

Bu nedenle müminin, iftarla eriştiği mutluluğu, Rabbin bir ibadetini yerine getirmenin verdiği sevinci çeşitli ifadelerle dile getirmesi güzeldir. Hoş sözlerle Allah’a münacat etmek ve onu hatırlamak orucu taçlandırmaktır. Çekilen açlık sonrasında yaratanı hiç hatırlamadan sadece karnı doyurmaya yönelmek hoş bir davranış değildir. Bir ibadet yerine getirilmiştir, ama taçlandırılmamıştır.

Namaz ibadetinin sonrasında nasıl ellerimizi açarak ibadeti yerine getirmiş olmamızın şükrünü ifa edip Rabbin katına niyaza duruyorsak oruçta da aynı şeyi yapmamız güzel olur. Zaten orucu bizlere öğreten Kutlu Önderimiz s.a.v. şöyle buyurmaktadır:

“Üç kimsenin duası geri çevrilmez: Adil devlet başkanının duası, iftar esnasında oruçlunun duası, mazlumun duası. Allah Tealâ bu duaları semaya yükseltir, gökyüzünün kapılarını açar ve ‘İzzet ve celalime ant olsun ki, bir süre sonra da olsa, sana yardım edeceğim’ diye yemin eder.” (Beyhakî, III/345; Tayâlisî, 252)

Zamana ve birlikteliğe özen

• Hz. Peygamber s.a.v. sahura mutlaka kalkardı, Sahabilerinden de kalkmalarını isterdi. “Sahur yemeği yiyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır” (Buharî, Savm, 20), “Şüphesiz Allah ve melekleri sahur yemeği yiyenlere salât ederler” (Müsned, III/12, 44), “Sahur yemeği ile gündüz tutacağınız oruca; öğle üzeri uykusuyla (kaylûle) ile de teheccüd namazına kuvvet kazanın” (İbn Mâce, Sıyâm, 22) buyurması bundandı.

Sahurda yenilen yemeğin, iftara kadar geçecek süreçte insanın temel gıda ihtiyacını karşılayacağı düşünülecek olursa, Hz. Peygamber s.a.v.’in buyruğunun ne kadar yerinde olduğu anlaşılır.

• İftara misafir davet etmek veya davete icabet etmek Rasulullah s.a.v.’in bir uygulaması olmakla birlikte, O sahurda da evine misafir davet ederdi. Örneğin Irbâd b. Sâriye r.a. “Rasulullah beni ramazanda sahur yemeğine davet etti ve ‘Mübarek sahur yemeğine buyurun’ dedi” (Ebu Davud, Savm, 16) diyerek davete katıldığını belirtir.

Bu nedenle, güvenlik açısından bir endişe taşınmıyorsa dostları sahura çağırmak veya onların sahur yemeğine katılmak güzel olur. Bu tatlı çaba, aradaki dostluğun iyice pekiştirilmesine katkı sağlar, insanın cömertlik duygularını güçlendirir, bunun yanında zor olan bir şeyi başarmış olmanın hazzını tattırır.

• Hz. Peygamber s.a.v. sahuru mümkün olduğunca imsak vaktine yakın yapar, sahuru yedikten kısa bir süre sonra sabah namazına kalkardı. Nitekim Zeyd b. Sâbit r.a. “Biz Rasulullah ile beraber sahur yedik, sonra namaza kalktık.” (Buharî, Savm, 19) demiştir. Enes b. Malik r.a. da Zeyd r.a.’a “Allah’ın Elçisi ile birlikte yaptıkları sahur ile sabah namazı arasında ne kadar vakit vardı?” diye sormuş, o da “Elli ayet okuyacak kadarlık bir süre.” cevabını vermiştir. (Buharî, Savm, 19)

Buradan da sahurun imsak vaktine yakın bir zamanda yapıldığı, sabah vaktinin başlangıcına kadar uzatılmadığı anlaşılmaktadır. Böyle yapılarak bir koşturmaca içinde olunmuyordu. Hayatının tüm dilimleri intizam içinde olan Allah’ın Elçisi’nin sahur yemeğinin de aynı şekilde olduğu görülmektedir.

Bununla birlikte, ihtiyat olsun diyerek sahur yemeği ile sabah namazı arasında bir boşluk bıraktıkları da düşünülebilir. Dolayısıyla her iki hususu göz önünde bulundurduklarını, sahur yemeğini teenni ile sabah vaktinden kısa bir müddet önce bitirmenin güzel olduğunu söyleyebiliriz.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Oruçla Kucaklaşmak
« Posted on: 19 Nisan 2024, 10:45:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Oruçla Kucaklaşmak rüya tabiri,Oruçla Kucaklaşmak mekke canlı, Oruçla Kucaklaşmak kabe canlı yayın, Oruçla Kucaklaşmak Üç boyutlu kuran oku Oruçla Kucaklaşmak kuran ı kerim, Oruçla Kucaklaşmak peygamber kıssaları,Oruçla Kucaklaşmak ilitam ders soruları, Oruçla Kucaklaşmak önlisans arapça,
Logged
17 Aralık 2014, 15:19:10
murat6c

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 8


« Yanıtla #1 : 17 Aralık 2014, 15:19:10 »

Cennet’in bir kapısı var, adına “Reyyan” derler, oradan ancak oruçlular girebilir. Yemekten ve içmekten kesilmek oruç değildir. Oruç, çirkin söz söylemekten, kötü temastan, nefsin boyunduruğundan kurtulmak ve fena hareketlerden sakınmaktır. Yalanla, gıybetle zedelenmeyen oruç, fenalıklara siperdir.Oruçlu olan bir kimse, bir müminin aleyhinde dedikodu ve ona eziyet etmedikçe, iftar edinceye kadar
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 18 Aralık 2014, 08:36:26 Gönderen: احسن »
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes