> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Nefs Nasıl İman Eder?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Nefs Nasıl İman Eder?  (Okunma Sayısı 1987 defa)
18 Kasım 2011, 00:45:55
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 18 Kasım 2011, 00:45:55 »



                    Nefs Nasıl İman Eder?

Nefs Nasıl İman Eder?


Başlığa bakınca “Nefsin iman etmesi nasıl olur? İnsanın iman etmesi, nefsinin iman etmesi değil midir?” diye akla gelebilir. Ancak durum öyle değil. Çünkü nefsin inkârıyla beraber kalp pekâlâ da iman etmiş olabilir. Fakat “kâmil mümin” olmak için bu yeterli değildir.

Malumdur ki dinimizin kuldan istediği en önemli şey, gayba inanmasıdır. Gayb, insanın tecrübe veya duyularla öğrenemediği, ancak Kur’an veya hadislerin haber vermesiyle bilinebilen gerçeklerdir. Gaybın bir de bildirilmeyen tarafı var ki onun bilgisi sadece Cenab-ı Hak katındadır. O’ndan başkası bilemez. İşte mümin, gayba inanan kimse demektir. Bir başka anlatımla, kendisine bildirilen fakat duyularıyla vâkıf olamadığı hususlara şüphe ve tereddüt gütmeden inanan kimse mümin olarak nitelendirilir.

Bu iman ya taklidî olur ya tahkikî. Eğer mümin delil ve araştırmaya ihtiyaç duymadan, Kur’an’daki hakikatleri tefekkür etmeden, sadece yaşadığı ortamdan etkilenerek, ailesinden ve çevresinden duyup gördüğü gibi inanmışsa taklidî iman sahibidir. Eğer inandığı şeylerin delil ve araştırmasını yaparak yahut Kur’an’daki hakikatleri tefekkür ederek inancını takviye etmişse, o zaman da tahkikî iman sahibidir. Tahkikî iman sarsılmaz şekilde gerçekleşen imandır. Buna istidlalî iman da denmiştir. Bu itibarladır ki, tahkikî iman taklidî imandan daha faziletlidir.

Kâmil mümin olmak için

Ancak her ikisinden de önemli olan bir  husus var ki o da “iman-ı kâmil”e ulaşmaktır. Bir mümin araştırıp incelemek suretiyle gaybî delillere kalben inanmış, böylece tahkikî imana ulaşmış olabilir belki, ama bu onun kâmil manada iman ettiğini göstermez. Çünkü kâmil mümin olabilmek için imanı sûrîlikten (şeklî olmaktan) kurtarmak gerekir.

O da emmare nefsin mutmainne makamına ulaşmasıyla; bir başka deyişle, nefs unsurunun inkârdan imana dönmesiyle meydana gelir. Böyle iman, tasavvuf erbabı tarafından “yakînî iman” diye nitelendirilmiştir.

Havassın yani ariflerin imanı “yakîn” mertebesinde bir imandır. İsmail Hakkı Bursevî k.s. diyor ki: “Havassın imandaki mertebesi, iman-ı iyânî (ihsan derecesindeki iman)dir. Şöyle ki: Allah sıfatlarından biriyle kuluna tecelli edince, kulun vücudundaki bütün uzuvları Allah’a teslim olur.

Böylece daha önce kalbi ile inandığı şeyi nefsi inkâr ediyorken, artık bütün zerreleriyle iyân (ihsan) derecesinde iman etmiş olur. Cenab-ı Hak dağa tecelli ettiğinde onu paramparça etti ve nefs Musa’sı baygın olarak yere düştü. Nefs bu makamda Musa a.s. yerindedir. Musa a.s. kendine geldiğinde; “Ben sana tevbe ettim ve ben inananların ilkiyim” (Araf, 143) dedi.” (Ruhu’l-Beyan, 4/308)

Sadece kalbin imanı ahiret kurtuluşu için yeterli midir?

Yukarıda açıkladığımız üzere kâmil imana, ancak nefs canavarına iman şerbeti içirilerek varılabilir. Fakat Cenab-ı Hakk’ın merhameti o kadar geniş ki, sadece kalbin imanı demek olan sûrî imanı ahiret kurtuluşu için yeterli görmüştür. Akaid kitaplarımızda mukallidin imanının kâfi ve makbul olduğu bildirilmiştir. Nitekim İmam-ı Rabbanî hazretleri k.s. bir mektubunda; “İmanın sureti, Allah Tealâ’nın şefkat ve merhametinin kemalinden dolayı uhrevî kurtuluş için yeterli gördüğü şeydir. Bu da kalbin, nefs-i emmarenin inkâr ve direnişiyle beraber tasdikidir.” (Mektubat-ı Rabbanî, 3/448) diye yazmaktadır.

İnsanın nefsi inkâr ediyor olsa da kalbi inandıktan sonra yine de iman etmiş sayılır. Bu bile mümin olmak için yeterlidir. Ancak imanın kemali için kalbin imanıyla birlikte nefsin de iman etmesi gerekmektedir.

Nefs terbiyesinin önemi

Bu noktada nefs terbiyesi büyük önem arz etmektedir. Zira terbiye edilmemiş nefs, eğitilmemiş yırtıcı hayvana benzer. Nasıl ki böyle bir hayvan yakınındaki insan için potansiyel bir tehlike ise, terbiye edilmemiş nefs de mümin için aynı durumdadır.

İman zırhına bürünmemiş nefis, inkâr oklarına karşı fazla dayanamaz. Çünkü Yusuf Aleyhisselam’ın da buyurduğu gibi “Nefs, Rabbimin esirgemiş olduğu dışında muhakkak ki daima kötülüğü emredicidir.” (Yusuf, 53)

Dolayısıyla nefsin imanı için atılacak en önemli adım nefs terbiyesidir. Bu terbiyenin en etkili metotlarla yapıldığı yer ise tasavvuf okuludur.

Bu arada ibadetleri hakkıyla eda ederek imanın hakikatine, yani yakîne ulaşılacağı da unutulmamalıdır. Zira İmam Rabbanî hazretleri k.s. diyor ki: “İnsanın yaratılışındaki maksat, kendisine emredilen ibadetleri yerine getirmektir. İbadetlerin edasından maksat da iman hakikati demek olan yakîni elde etmektir.” (Mektubat-ı Rabbanî, 1/394)

İmam-ı Rabbanî k.s., ibadetin yerine getirilmesinden önce gelen imanın “yakîn” diye tabir edilen iman olmadığını, bilakis imanın sureti olduğunu söylemiş ve bununla bağlantılı olarak, “Ey iman edenler, iman ediniz…” (Nisa, 136) ayetini delil getirerek:  “Bu ayet-i kerimenin manası, ‘Ey şeklen iman edenler, emredilen ibadet vazifelerini yerine getirerek hakikaten iman ediniz’ demektir.” demiştir.

Kâmil imana duyulan ihtiyaç

Tüm bunlar gösteriyor ki, inkârın yüceltildiği, manevî bağların gönüllerden koparılmaya çalışıldığı günümüz dünyasında kâmil imana, dolayısıyla bu imanı kazanmanın en önemli yolu olan tasavvufa her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.

Bugün buna daha çok ihtiyaç var, çünkü eskiden müslümanın ayağını kaydırabilecek, inancını etkileyebilecek, mümin uyuyup kâfir kalkmasına sebep olabilecek bu kadar inkâr propagandası, bu kadar şeytanî telkin yoktu.
Dolayısıyla bir insanın aile okulunda aldığı din ve iman eğitimi o zamanlar yeterli görülebilirdi. İmanı ve İslâm’ı taklidî de olsa yaşaması normal karşılanabilirdi. Zira bulunduğu çevre sürekli iman ve maneviyat telkin etmekteydi. Öyle bir çevrede inkâr tehlikesi çok azdı.

Bir de günümüze bakalım. İnsan ve cin şeytanlar her adıma ağ kurmuş, inançlı halkın maneviyatını bozmaya çalışıyor. İşte bu zamanda nefsi terbiye ederek onun da imandan nasiplenmesini sağlamak, böylece iman kalesini sağlamlaştırmak, adeta zorunluluk teşkil ediyor.

Zira kemale ermemiş iman kurşun kalemle yazılmış yazı gibidir. Üzerinden silgi geçtiğinde daha fazla dayanamaz, silinir. Ama kâmil iman öyle değildir. O adeta tükenmez kalemle yazılmış yazıya benzer. Silginin üzerinden geçmesi onu etkilemez.

Bizler de Rabbimiz’den böyle huzur-u kalp ve iman-ı kâmil dileriz.


Kürşat Salih YAMAN • Ekim 2011 - 154.sayı

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Nefs Nasıl İman Eder?
« Posted on: 25 Nisan 2024, 09:08:55 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Nefs Nasıl İman Eder? rüya tabiri,Nefs Nasıl İman Eder? mekke canlı, Nefs Nasıl İman Eder? kabe canlı yayın, Nefs Nasıl İman Eder? Üç boyutlu kuran oku Nefs Nasıl İman Eder? kuran ı kerim, Nefs Nasıl İman Eder? peygamber kıssaları,Nefs Nasıl İman Eder? ilitam ders soruları, Nefs Nasıl İman Eder?önlisans arapça,
Logged
18 Kasım 2011, 14:15:49
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« Yanıtla #1 : 18 Kasım 2011, 14:15:49 »

Bu noktada nefs terbiyesi büyük önem arz etmektedir. Zira terbiye edilmemiş nefs, eğitilmemiş yırtıcı hayvana benzer. Nasıl ki böyle bir hayvan yakınındaki insan için potansiyel bir tehlike ise, terbiye edilmemiş nefs de mümin için aynı durumdadır.

Bizler de Rabbimiz’den böyle huzur-u kalp ve iman-ı kâmil dileriz.

Amin inş Mevlam cümlemize bütün iman nasip eder...Nefsde zaten benzetilmş yırtıcı bir hayvana her an ensemizde Rabbim nefsin elinde oyuncak olmaktan ümmeti Muhammedi korusun..


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

22 Aralık 2011, 08:33:16
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #2 : 22 Aralık 2011, 08:33:16 »



      Zira kemale ermemiş iman kurşun kalemle yazılmış yazı gibidir. Üzerinden silgi geçtiğinde daha fazla dayanamaz, silinir. Ama kâmil iman öyle değildir. O adeta tükenmez kalemle yazılmış yazıya benzer. Silginin üzerinden geçmesi onu etkilemez.

Bizler de Rabbimiz’den böyle huzur-u kalp ve iman-ı kâmil dileriz.


     Amin..Amin..Amin..

     Rabbim niyetlerimizi biliyor..Bize de kamil iman nasib etmesini,O'nun c.c. sonsuz merhametinden diliyor ve dileniyoruz..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

05 Aralık 2014, 00:15:27
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #3 : 05 Aralık 2014, 00:15:27 »

Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Nefis ancak Allahı gerçekten anarak,gerçek bir imanla iman eder.Rabbim bizleri nefsimizle başbaşa bırakmasın.Şeytana uydurmasın.Nefsimizi Allah yolunda hizmet ettirmeyi nasip etsin inşallah....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes