> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Modernitenin Ahlâk Krizi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Modernitenin Ahlâk Krizi  (Okunma Sayısı 621 defa)
24 Ağustos 2011, 13:05:45
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 24 Ağustos 2011, 13:05:45 »



Modernitenin Ahlâk Krizi


Şubat 2008 - 110.sayı


Halil AKGÜN kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.


Modern kapitalizm insanları kendi çıkarının peşinde koşan, hırçın ve kimseye güven duymayan varlıklar haline getirdi. Artık kişisel başarı ve çıkar her tür değerin önünde. Böyle bir hırs ortamında insanlara ahlâklı, ölçülü ve kanaatkâr olmayı telkin etmek ne kadar mümkün?

Ahlâkî ilkelerden her gün biraz daha uzaklaşan dünyamız yeni sorunlarla karşı karşıya. Küresel ısınma, savaşlar, yoksulluk, salgın hastalıklar, insan ticareti, uyuşturucu, sınır tanımıyor. Bu sorunları çözmek için kişiler, kurumlar, devletler çalışmalar yapıyor, kaynak ayırıyor, çözüm yolları arıyor. Fakat meselenin kökenine inmeden bu sorunların hiçbirini çözmek mümkün değil. Bize göre temel sorun, teknik düzeyde yapılan hatalar yahut bir yönetim sorunu değil. Temel sorun, modernitenin ahlâk krizi.

Bu kriz, modernitenin şu çıkmazından kaynaklanıyor: Modernite, ürettiği sorunlardan dolayı ahlâkı zorunlu kılıyor. Ahlâkî değerlere duyulan ihtiyaç her gün artıyor, çünkü insanların hayatî sorunlarını çözmenin yolu yine insanî değerlerden geçiyor. Daha fazla teknoloji yahut daha hızlı ekonomik büyüme, kendi başlarına derde deva olmuyor. Üretilen çözümleri anlamlı ve sürdürülebilir hale getirmek için, matematik hesapların ötesine geçmek gerekiyor.

Fakat yürürlükteki sistem, ahlâkî değerlerin içini boşaltıyor ve onları işlevsiz hale getiriyor. Küresel kapitalizm, eğlence kültürü, sınır tanımayan pazarlar, savaşlar, kitle imha silahları, bireylerin ve toplumların hayatlarını derinden etkiliyor. Dünyadaki kaynakların çok önemli bir kısmı bunlara ayrılıyor. Savaşa ayrılan kaynaklar, barışa ayrılan kaynakların fersah fersah ötesinde.

Modern kapitalizm insanları kendi çıkarının peşinde koşan, hırçın ve kimseye güven duymayan varlıklar haline getiriyor. Küçük yaşlardan başlayan acımasız rekabet ve sınırsız kazanma güdüsü, kişisel başarıyı ve çıkarı her tür değerin önüne koyuyor. Anlayış, hoşgörü, merhamet, paylaşım, dostluk, kadirşinaslık, nezaket, vefa ve cömertlik gibi ahlâkî değerler, adeta bireysel başarıyı engelleyen lüks hasletler olarak görülüyor.

Böyle bir hırs ortamında insanların kendilerine yahut başkalarına ahlâklı, ölçülü ve kanaatkâr olmayı telkin etmeleri mümkün değil. Modernitenin ahlâkî değerleri işlevsiz hale getirmesi, bu tutumdan kaynaklanıyor. Çoğumuz bu tutumu bugün doğal, olması gereken bir şey gibi görüyoruz. Oysa öncelikle bu kabulün sorgulanması gerekiyor.

Modern Ahlâkın Üç Direği


Bu tutumun arkasında müstakil bir dünya görüşünün olduğu açık. Bu dünya tasavvuru, “bireysel akılcılık”, “seküler ahlâk” ve “ilerlemeci hümanizm” üzerine kuruludur. Bu üç unsurun birleşiminden modern dünya görüşü ve onun ürettiği ahlâk anlayışı ortaya çıkıyor. İleri sanayi toplumlarının ekonomi alanındaki görece başarısına meftun olan aydınlar, bu üç unsuru da sorgulamadan kabul ediyor. Eğitim sistemimiz, popüler kültür ve kalkınma modelleri, bu verileri eleştirel bir şekilde analiz etmemize neredeyse imkan vermiyor. Modern dünya görüşünün ve ahlâk anlayışının bu üç unsuruna biraz yakından bakalım.

Bireysel akılcılık, tarih ve gelenek gibi kollektif değer manzumelerini baskı unsurları olarak görür ve reddeder. Kişinin her tür özgürlüğünü kutsayan bu bireyci yaklaşım, kişinin aklını, yani o bireyin makul ve meşru gördüğü doğruları, arzuları, kaygıları esas alır. Doğru düşüncenin kılavuzu olması gereken akıl, böylece radikal bireyciliğin ve bencilliğin temeli haline gelir. Kökleri antik Yunan düşüncesine giden “İnsan her şeyin ölçüsüdür” sözü, modern düşüncenin de bireyci ve hümanist felsefesi haline gelir.

Oysa bu tip bir bireycilik bizim geleneğimizde hiç bir zaman hoş karşılanmamıştır. Zira insan, ancak başkalarıyla bir arada yaşadığı zaman kendi kendisini gerçekleştirebilir ve insan oluşun manasına erebilir. Eskilerin “İnsan düşünen/konuşan varlıktır” (hayvan-ı nâtık) tanımı insanın akıl ve dil sahibi bir varlık olduğu kadar, aynı zamanda sosyal bir varlık olduğuna da vurgu yapar. Zira düşüncenin dilde ifade edildiği konuşma (nutk), bireysel değil, sosyal bir eylemdir. İnsanın yeryüzünü imar etmesi, medeniyet kurması da diğer insanlarla beraber mümkündür. İnsan neslinin devamı da şüphesiz karşı cinsin varlığını zorunlu kılar. Bütün bu sebeplerden dolayı klasik düşünce, modern manada bireyciliğe hiç bir zaman kapı aralamamıştır. İnsan ile toplum arasındaki bu dengeli yaklaşımın arkasında, dinin insan hayatına yüklediği anlam vardır.

Bireyi ve bireysel aklı aşan kollektif gelenekleri ısrarla reddeden modern Batı düşüncesi, din ile bu yüzden karşı karşıya gelmiştir. Zira din, kollektif geleneklerin en eskisi ve kapsamlısıdır. Batılı aydınların hatası, Kilise’yi Hıristiyanlığın, Hıristiyanlığı da dinin tek modeli yahut tek imkanı olarak görmesiydi. Bu yüzden Kilise’ye ve Hıristiyanlığa karşı çıkarken, bütün dinleri karşılarına almış olmaları, Batı toplumları için de büyük bir hata ve kayıp olarak görülmeli. Modern düşüncenin seküler kimliği, sekülerizmin güçlü argümanlarından çok, Hıristiyanlığın tefessüh etmiş maneviyatından ve tutarsız teolojisinden kaynaklanıyordu.

Seküler Ahlâk Çözüm Üretebilir mi?


Modern düşüncenin ikinci temelini oluşturan seküler ahlâk, bu varsayımlarla geliştirildi. Hıristiyanlığın Tanrı ve ahiret temelli ahlâk öğretilerinin yerine, insan merkezli bir değerler sistemi konuldu. Böylece modern ahlâk seküler, yani bu dünyaya ait ve dinî düşünceden uzak bir nitelik kazandı. Ahlâk metafizik temellerinden kopartıldı ve tamamen insan merkezli ve seküler bir çerçevede yeniden tanımlandı.

Bunun sonuçlarını bugün değişen ahlâk normlarında açıkça görüyoruz. Cinsellik, alışveriş, yönetim, bireyler arası ilişkilerde zaman ve modaya göre değişmeyen, sabit bir değerler manzumesinden bahsetmek artık pek mümkün değil. Batılı toplumların temel ahlâkî değerleri şartlara göre yeniden tanımlaması ilerici bir şeymiş gibi sunuluyor. Oysa bu tutumuyla Batı düşüncesi, ahlâkı tam bir çıkmazın içine sokuyor. Bu yüzden ahlâkın ileri sanayi toplumlarında sürekli eksen değiştirmesini örnek alıp başka toplumlara uyarlamak, ancak bu krize küresel bir nitelik kazandırmak olur.

Modern dünya görüşünün ve ahlâk tasavvurunun üçüncü ayağını oluşturan ilerlemeci hümanizm, diğer iki unsuru tamamlıyor ve insanlara bir yeryüzü cenneti vadediyor. Bu yaklaşıma göre insanlığın geleceği geçmişlerinden her zaman daha iyi olacaktır. Bu “sürekli ilerleme” modeli naif bir iyimserliğe dayalıdır ama kimse bu iyimserliği sorgulamaya yanaşmıyor. Sürekli ilerleme, büyüme, gelişme adına ödediğimiz bedellerin sonu bir türlü gelmiyor.

İlerleme fikrinin temel hatası, her gelişmenin bir tekâmül olduğunu var sayması. Bu yüzden çoğumuz her yeni çıkan teknolojiyi, buluşu iyi bir şey kabul ediyoruz. Oysa tıptan tarıma, uydu teknolojisinden silah sanayiine kadar her yenilik illâ da iyilik manasına gelmiyor. Her yeni buluşun bir üretim, bir de tüketim maliyeti var. Salt maddi anlamda bile her şeyin her zaman iyiye gittiğini söylemek mümkün değil. Her şeyin bir ölçüsü ve sınırı var. O sınırları zorladığınızda, artık elinizdeki değerleri de kaybetmeye başlarsınız.

Ahlâk ve Küresel Sorunlar

Bir bütün olarak baktığımızda içinde yaşadığımız yerküre her gün yaşlanıyor, hırpalanıyor,
zarar görüyor, acı çekiyor. Çevre kirliliği, küresel ısınma, doğal kaynakların hızla tükenmesi, yerkürenin başına ördüğümüz çoraplardan sadece bazıları.

Manevi değerler açısından baktığımızda ilerlemeci hümanizm, bizi daha büyük açmazların içine sürüklüyor. Küresel kapitalizmin ve kazanma hırsının pazar şartlarını belirlediği bir dünyaya ayak uydurmak için evrensel ahlâkî normların gözden geçirilmesi, aşındırılması, işlevsizleştirilmesi herhalde insanlık adına bir kazanım değildir. Çünkü bu sistem içinde “güçlü olan haklıdır” ilkesi, her şeyi belirlemeye başlıyor. Ahlâksızlık, kurumsal bir kimlik kazanıyor. Ama bu kurumlar modern yaşamın vazgeçilmezleri arasında yer aldığı için, kimse onların varlığını sorgulayamıyor. Bunu yapmaya kalktığınızda isminiz belli: gerici, yobaz, mürteci, vs.

Ahlâkî sorunları daha iyi sosyal planlama ile çözemeyiz. Ahlâkî sorunların çözümü, yine ahlâkın kendisinden, yani ahlâkî değerlerin tekrar ikame edilmesinden ve yaşatılmasından geçer. Bireycilik, rasyonalizm yahut hümanizm adına evrensel ahlâkî ilkeleri gözardı etmek, insanlık için bir kazanç değil, bir kayıptır. Dünyanın bugün içinde bulunduğu hale baktığımızda bunu çarpıcı bir şekilde görüyoruz: Ekonomik ve teknolojik olarak geçmiş toplumlarla kıyaslanamayacak kadar ileri olan dünyamız, küresel sorunlara çare bulma konusunda tam bir acziyet içinde.

Geçmiş ile bugün arasında bu çarpıcı farkları ortaya koyduğumuzda insanlar şunu soruyorlar: modernite öncesi toplumlarda hiç mi ahlâk dışı, yüz kızartıcı suçlar yoktu? Eskiden insanların hepsi evliya gibi mi yaşıyordu? Geçmişte insanlar günahsız mı yaşıyordu?

Bu itiraza verilecek cevap bellidir: elbette geçmişte yaşayan insanlar birer melek değildi. Bu mukayeseden amaç da sadece geçmişi ve geleneği yüceltmek, bugünü kötülemek değildir. Şüphesiz eskiden de suç işleyen İnsanlar vardı. Geçmişte de büyük zulümler ve haksızlıklar yapıldı.

Fakat bunların hiç biri ahlâkî değerlerin işlevsiz ve anlamsız hale gelmesine meydan vermedi. Suç işlendiğinde bunun suç olduğu kamu vicdanında, toplumsal akılda ve hukuk düzeninde ifade edildi, gereği yapıldı. Kurumlar, kanunlar, ticaret, devlet, eğitim, aile yapısı, toplu...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Modernitenin Ahlâk Krizi
« Posted on: 23 Nisan 2024, 08:29:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Modernitenin Ahlâk Krizi rüya tabiri,Modernitenin Ahlâk Krizi mekke canlı, Modernitenin Ahlâk Krizi kabe canlı yayın, Modernitenin Ahlâk Krizi Üç boyutlu kuran oku Modernitenin Ahlâk Krizi kuran ı kerim, Modernitenin Ahlâk Krizi peygamber kıssaları,Modernitenin Ahlâk Krizi ilitam ders soruları, Modernitenin Ahlâk Krizi önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes