> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Ne Kadarımız Gerçek Bizim?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ne Kadarımız Gerçek Bizim?  (Okunma Sayısı 513 defa)
29 Eylül 2011, 18:22:07
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 29 Eylül 2011, 18:22:07 »



Ne Kadarımız Gerçek Bizim?



Aralık 2007 - 108.sayı



Ahmet ALEMDAR kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.

Yalan ve yalancılık hepimizin bildiği temel yasaklardandır. Ama bu yasak, içinde çocuklara verilen öğütten daha fazlasını barındırır; varlığımıza, gerçekliğimize dair bir özü...

Kendi gerçekliğini, varoluşsal derinliğini hissedemeyen insan, kendi taklidini ortaya çıkarır. Yalancılık aslında insanın kendi kendisini inkâr etmesidir. “Yalancının dili mi yoksa kalbi mi daha yalancıdır?”
sorusuna Hz. Osman r.a. cevaben kalbi olduğunu söyler. Yalan söylemek, kararmış, güzelliklere kilitlenmiş bir kalbin kendi buhranlarını dış dünyaya negatif enerji yüküyle aktarmasıdır.

İnsan olmanın şerefli basamağına ayak basamayanlar, kendilerinin sahte varlık olduğunu sürekli yalan söyleyerek ifşa etmektedirler. Bir başka ifadeyle bu tür insanlar insan suretinde olan taklidî
varlıklardır.

İşte bu noktada Yüce Allah, kendini var eden Yaratıcı’yı gerçeklik olarak kabul eden müminleri, Kur’an-ı Kerim’in son suresinde, yalancılık ve sahtekârlıklarıyla şeytanlaşmış insanlara karşı uyarmaktadır:

“De ki: Sığınırım insanların Rabbine. İnsanların mâlikine. İnsanların ilâhına. İnsanların kalbine sinsice vesvese verenlerin şerrinden. Cinden ve insanlardan olan şeytanların şerrinden.” (Nâs, 1-6)

Kendisinin insan olduğunu kabul edenlerin Rabbine hangi amaçla sığınacağız? Temel amaç şudur: bu insanlar kendi varlıklarını yalanlamakla kalmayıp, aynı zamanda çevrelerindeki diğer “insanların kalbine

sinsice vesvese verirler.” (Nâs, 4-5). Söyledikleri yalanlarla insanları şüpheye düşürebilirler; böylece gerçekleri karartabilirler.

Gerçeği Karartanlar

Yalan yılan gibidir; insanı ne zaman tuzağa düşüreceği ve sonunda imha edeceği belli olmaz. Aniden hafif bir ıslık sesiyle hareket eden yılana yakalanabiliriz. Bu durumda artık duygu ve düşüncelerimizin

vesveselerle, vehimlerle çepeçevre kuşatılmış olması bizi dehşete düşürebilir.

Yalancılığın zamanla insanı şeytanlaştırabileceği gerçeği, günümüzde yalan söyleyen insanları ürkütmelidir. Yüce dinimizin ve Kur’anımızın bütün ahlâkî uyarılarına rağmen yalancılığından bir türlü

vazgeçemeyen, hile ve dalaverelerle çevresindeki insanlara tuzak kuran ve böylece onları huzursuzluğa sevkeden kişiler acaba şeytanlaşmış insanlar mı, yoksa insanlaşmış şeytanlar mıdır?

Hakikat yolunda gerçeği arayan insanları derinden sarsabilecek bu soru karşısında Rabbimize dönmekten ve O’ndan hidayet dilemekten başka ne yapabiliriz ki! “Benim referansım Allah’tır” diyemiyorsak, bir
başka ifadeyle varlığımızın O’nun sonsuz varlığı karşısındaki acziyetini kabul edemiyorsak, sahte bir hayat yaşamaya ve başkalarını da yalancılığımızla etkilemeye devam etmek zorunda kalacağız demektir. Bu

durumda bizler kendi sahtekârlığımızın tutsağı olmuyor muyuz?

Yalan ve Yalancının Yüzleri


Yalancılığın farklı boyutları vardır. Sadece yalan söyleyen insana yalancı denmez, aynı zamanda yalan sözleri doğru olarak kabul eden insan da tehlike altındadır. İmam Şafiî Hazretleri, “Yalan sözleri tasdik eden de yalancıdır.” demektedir. Cenab-ı Allah Kur’an’da; “Ey iman edenler! Eğer fâsıkın biri size bir haber getirirse onu araştırın; yoksa cahillik edip bir topluluğa kötülük eder, sonra da yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat,6) buyurmuyor mu?

Yalancı insan aynı zamanda fâsık insandır; çünkü yalancılık insanda kısa zaman içerisinde alışkanlık haline gelmektedir. Psikolojide “mitoman” denilen insan tipi böyle ortaya çıkar; bu kişiler artık yalan söylemek için yalan söylerler. Yalan söylemesiyle kötülük yapmayı veya kötülüklerin meydana gelmesine sebep olmayı doğal bir davranış olarak algılayan kişi, insanlar arası ilişkilerinde çevresine huzur ve güven verebilir mi? Onun söyledikleri, tutum ve davranışları, çöldeki kum fırtınasının çölün her tarafını etkilemesi gibi zihnimizin ve kalbimizin en derin boyutlarına bile tesir edebilmektedir.

Hilekâr insan, çevresini kandırmak için yalan olarak söylediği sözlerinin içinin boş olduğunu kendisi iyi bilir. Dolayısıyla yalanlarını öyle bir ambalajla sunar ki, cahil veya basireti zayıf insanları kolaylıkla aldatabilir.

“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” atasözünde de ifade edildiği üzere, yalanlarını gerçek olarak sunan kişiyi, zamanla gerçeğin bizzat kendisi yalanlayacaktır. Fakat yalancı insan, gerçekler ortaya çıkana
kadar söz konusu ara dönemde elden geldiğince etkili olmaya ve yeterince menfaat sağlamaya çalışmaktadır.

Bir insanın sık sık yalan söylediği ortaya çıkarsa, doğal olarak diğer insanlar ona inanmayacaktır.

Çevresi tarafından kendisine güven duyulmaması, yalancı kişinin benliğini derinden rahatsız edici bir durumdur. Ancak yalancıyı söz konusu bu durumdan daha fazla etkileyen ceza, aslında kendisinin kimseye inanmamasıdır. İnsan çevresini kendi ruh aynasıyla değerlendirmez mi? Yalan söyleyerek insanları aldatan bir kişi başkalarına nasıl inanabilir ki?

Bu cezanın ağırlığı altında ezilen zavallı insan zamanla kendi yalanlarından bıkmaz mı? İnsanın kendi yalanlarından bile bıkmaya başlaması, kendi varlığından sıkıldığı anlamına gelir ki, bu aşama bir başka hüsranı doğurur. Yalanlarından çok uzak yerlere gitmek ister ama ayaklarındaki prangalar yüzünden kendisini terk edip bir türlü gidemez.

Yalancılığın bir başka boyutu, insanın işini nitelikli bir biçimde yapmamasıdır. Mesela, “yalandan bir boya çektiler, döküldü gitti” cümlesindeki “yalandan” ifadesi, özenmeden üstünkörü yapılan bir işi anlatır.

Yalancı kişi hayatını sürekli -mış gibi yaşadığı için, kendisinin ortaya koyduğu ürünler de gerçekmiş gibi ürünlerdir. Bir ürünün sahtesini yapmak, yalanın somutlaşmış bir örneğidir. Üretilen şeyin gerçek olanından kaçmakla insanın kendi gerçeğinden kaçması arasında birebir paralellik vardır.

Ya toplumun neredeyse bütününü etkileyen içi boşaltılmış, yani gerçek bir anlamı olmayan yalan sözlere ne demeli? Öyle büyük boş laflar, yalan fikirler vardır ki, bir veya birkaç millet bu fikirlerin ardına düşmüş ve esir olmuşlardır. Yukarıda bahsettiğimiz Hucurat Suresi’nin altıncı ayetini ayrıca bu açıdan da değerlendirmeliyiz. Bizlere sunulan kavramların tarihî derinliklerini araştırmadan onları hayatımıza nasıl sokabiliriz ki? Özellikle Batı’da aydınlanma düşüncesinin ürettiği ve daha bir asır bile geçmeden çürümeye yüz tutmuş sahte kavram ve fikirlerin nasıl bir insan ve toplum inşa etmeye hizmet ettiğini yeterince araştırabiliyor muyuz?

Varlıkla Yokluğun Arasında


Sevgili Yunusumuz engin ifadeler barındıran mısralarında, “Bilirim seni yalan dünyasın / Evliyaları olan dünyasın” derken dünyanın gerçekliğinin geçiciliğini vurgulamakta ama aynı zamanda bu fâni dünyada
yalan üzerine bina edilmiş gerçek dışılığı, yani olmayanı değil, var olana dayanan sonsuzluğu elde edebilen evliyalara da işaret etmektedir.

İnsan gerçek olandan mı yanadır, yoksa gerçek olmayandan mı? Tercihine göre insan, ya varlığının bekası yönünde yoluna dosdoğru devam edecek ya da insan olarak yaratılmış olmasına rağmen çok daha
alt düzeylerde yalan dolan içerisinde yaşayacaktır. Durum böyleyken ya Allah’a karşı yalan uyduran (En’âm, 138; Nahl, 116) müşrik insanların hali ne olacaktır?

Mitoman Tipler


Mitomani (Mythomanie), yalan söyleme hastalığı olarak tanımlanıyor. Bu hastalığın özünde kişinin odak noktası haline gelme isteği olduğu söyleniyor. Uzmanlara göre, ön plana çıkmak için söylenen yalan ve uydurmalar başlangıçta işe yararsa da, sonraları hasta kendi oyununa kendini kaptırarak yalanın dozunu arttırır. Mitomani bazen başka ruhsal hastalıklar ya da kişilik bozuklukları ile beraber olduğu için ilk bakışta farkına varılması mümkün olmayabiliyor.



Ezop’un Dili


Doğru veya yalan söylemenin aleti dilimizdir. Bedenimizin bu parçasını insanları huzursuz eden kötülüklerden yana da kullanabiliriz, onları dünya ve ahirette sonsuz mutluluğa götürecek iyiliklerden yana da.

Milattan önce V. Yüzyılda Atina’da yaşadığı sanılan Ezop (Esope)’a ait “Ezop’un Dili” hikâyesi, dilin hem iyiliğe hem de kötülüğe alet olabileceğini anlatan meşhur bir örnektir:

Ezop, önceleri Santos adında zengin bir Atinalının kölesidir. Bir gün efendisi, Ezop’u çağırarak şu emri verir: “Yarın misafirlerim gelecek. Çarşıya gidip yemek için en iyi şey neyse onu al ve hazırla!” Ezop
çarşıdan dil satın alarak getirir ve yemeği hazırlar, misafirlerin önüne koyar. Herkes bu yemek karşısında şaşırır ve bağrışırlar.

O zaman Ezop şunları söyler:

– Dilden daha iyi ne var ki? Dil insanları birbirine bağlar, bilginin ve ilmin anahtarı, gerçeğin ve aklın organıdır. Onunla şehirler yapılır, süslenir. Onunla öğrenim yapılır, başkalarına fikirler aktarılır

ve toplantılarda söz sahibi olunur. İlâhlara karşı vazifeler onunla görülür.

Santos bu durumdan pek memnun olmamakla beraber:

– Pekâlâ, öyleyse yarın da en fena şeyden bir yemek yap da görelim, der.

Ertesi günü Ezop yine bir dil yemeği yapar ve bunu şöyle açıklar:

– Dünyada en fena şey dildir. O bütün kavgaların anasıdır, savaşların ve ayrılıkların kaynağıdır. Yalanın ve riyakârlığın aletidir. Onunla şehirler yıkılır. O bir taraftan Tanrı’yı takdis ederken, diğer  yandan da küfrün ve inkârcılığın kaynağıdır.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ne Kadarımız Gerçek Bizim?
« Posted on: 19 Nisan 2024, 03:04:29 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ne Kadarımız Gerçek Bizim? rüya tabiri,Ne Kadarımız Gerçek Bizim? mekke canlı, Ne Kadarımız Gerçek Bizim? kabe canlı yayın, Ne Kadarımız Gerçek Bizim? Üç boyutlu kuran oku Ne Kadarımız Gerçek Bizim? kuran ı kerim, Ne Kadarımız Gerçek Bizim? peygamber kıssaları,Ne Kadarımız Gerçek Bizim? ilitam ders soruları, Ne Kadarımız Gerçek Bizim? önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes