> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Kusura Bakmayız
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kusura Bakmayız  (Okunma Sayısı 1346 defa)
24 Temmuz 2011, 22:03:39
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 24 Temmuz 2011, 22:03:39 »



Kusura Bakmayız


Ocak 2010 - 133.sayı

Mükerrem METE kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.

Sen düşünce ben kalkacak değilim. Allah’ın bir kulu olarak, insan olarak görünmez bir bağla sana bağlıyım. Sen ayakta durduğun sürece ben dimdik yaşama fırsatı bulacağım. Senin kötülüğünü istemem ancak kendi canıma kastetmemdir.

Gıybetin, yani bir başkasının arkasından konuşmanın, onun yanlışlarını, kusurlarını ortaya dökmenin ne kadar kötü olduğunu biliyoruz. Çünkü hayatta en kırıldığımız, kendimizi kötü hissettiğimiz anlardan biri de başkalarının bizim arkamızdan konuştuklarını öğrendiğimiz anlardır.

Ne kötü olduğunu başımıza geldiği zaman iyice anladığımız bu  davranıştan kurtulmamız gerektiğine şüphe yok. Hayatımıza ve kalbimize nasıl zarar verdiğini görüyoruz. Bu illet yüzünden insanların arası açılıyor, hiç yeri yokken düşmanlıklar oluşuyor, yuvalar bile yıkılabiliyor.

Buna rağmen onu terk etmede, yakamızdan söküp atmada zorlanıyor, kötülüğünü sürekli tekrarlamamıza rağmen ondan kurtulamıyoruz.

Sonuçta bu bir şahsiyet meselesi oluyor. Bir kişilik, insan olma meselesi. Öyle ya, nasıl bir kişi başkalarının kötülüğünü isteyebilir, onların yanlış yapmasını, kusurlarının ortaya çıkmasını fırsat bilir ki!

Aynaya bakınca gördüğümüz insan, başkalarının arkasından dolaplar çeviren biriyken ona saygı duyabilir miyiz? Belki de aynaya çok bakmamak gerek! İşin kolayı bu.

Fakat Allah ve Rasulü gıybetin kötülüğünü açık bir şekilde bildirmiş ve insan damarlarımız bunun kötülüğünü hissetmişken, bu davranıştan vazgeçmemek artık ayıp. Kesin bir karar vermek gerek. Şu andan itibaren kimsenin arkasından konuşmayacak, kimsenin kötülüğünü istemeyecek, içimizdeki ifrit isteklere kulak vermeyeceğiz.

İşte ayet-i kerimeler, hadis-i şerifler, büyük sözleri... Onlar yeterli rehber. Kalbimizin böyle hastalıklardan kurtulması için önerilen tedavi usulleri, ilaçlar var. Asıl mesele hasta olduğumuzu kabul etmek.

Sinsi bir hastalık

Zaman zaman bir daha gıybet etmemeye karar veriyoruz. Belki bir süre başarabiliyoruz da. Ama gıybet öyle göstere göstere gelmiyor. Bazen gıybet ettiğimizi, başkaları hakkında konuşurken fark ediyoruz. İşte o anda gıybeti terk etmek çok zor oluyor. O kadar garip bir şekilde insanı yakalıyor ki, konuşmaya devam etmek istiyorsunuz.
Hem insan tek başına gıybet etmez ki. İnsanlar size bakıyor. “Arkadaşlar biz gıybet ediyoruz, hemen terk edelim!” deyince olmuyor. İnsanlar bozuluyorlar. Onların tepkilerini kendimize yediremiyoruz. Kızgınlık, çekingenlik derken gıybet deryasında yüzüp gidiyoruz.

Bunu bir bitireyim bir daha gıybet etmeyeceğim, diyoruz ama buna çocuklar bile güler. Evvela ne pahasına olursa olsun gıybet ettiğimizi fark edince susmaya azmetmeliyiz. Kesin olarak bir daha yapmayacağım demeli, Hz. Ali efendimizin dediği gibi şeytan pes edene kadar direnmeliyiz. 

Sonra kimlerle arkadaş olduğumuza dikkat etmeliyiz. Sürekli gıybet eden bir arkadaşla, bizi kötü şeylere alıştırmaya çalışan bir arkadaş arasında ne fark var? Biri elle tutulur kötülük, diğeri sözde. Bizimle arkadaşlık etmek isteyen, başkalarının arkasından konuşmaması gerektiğini bilsin, ona göre gelsin.

Susmak yeterli mi?

Acaba gıybet yalnızca sözlerle mi olur? Tarifine göre böyle görünüyor. Ama söylenen sözün insanda bir öncesi, yani bir sözü söylemeden önce içimizde o söze kaynak olacak duygu, düşünce ve isteklerimiz yok mu?

Başkaları içimizi bilmez, sesimizi duyar ve sözü anlar sadece. İçimizde alevlenen ateşi, kendimizi yiyip bitirişimizi nereye koymalı? Gıybet etmek istiyoruz. Birilerine birilerini şikâyet etmeden, eleştirmeden rahatlayamıyoruz -buna rahatlamak denir mi, ayrı bir konu.

Ne kadar zor bir iş bu. Karakter lazım, şahsiyet lazım. Bir sözü söylemek bir an, fakat bir sözü içinde tutmak, susmak hiç bitmiyor. Göğsümüzü yakan, boğazımızı sıkan bir sancı gibi sürekli rahatsız ediyor. İyi de bu sancıya yol açan sebebin kökü dışarıda mı ki, bizim dışarıya bir yumruk savurmamız gerekiyor? İnsanlar bizi kızdırıyor değil mi, aleyhlerinde konuşacağımız hatalar, yanlışlar yapıyorlar. Peki, biz sütten çıkmış ak kaşık mıyız?

Farkında olmadan

Gıybeti kasıtlı olarak yapmamak veya fark edince terk etmek yeterli mi? Farkında olmadan yaptığımız gıybetlerden de sorumlu değil miyiz?

Kasten yaptıklarımız kadar olmasa da, gıybet olduğunu fark etmeden yaptıklarımız da aynı hastalığın sonucu. Bu hastalık içten içe bizimle savaşıyor ve mahvetmeyi amaçlıyor.

Bir insanın arkasından hoşlanmayacağı şeyler söylemenin mazereti olmaz. Bir insanın arkasından, yanımızda olsalar yüzlerine söylemeye utanacağımız, utanmasak bile kalplerini kıracağımız sözler söylüyoruz.

Bunları durduk yere söylüyor olamayız. En azından bu sözleri söyleyecek hale gelmemize izin vermişiz demektir. Keyifle birilerini çekiştirecek kadar kendimizden geçmişizdir. Ahlâklı, karakteri sağlam bir insan kontrolü asla bırakmaz. Yaptığımız kazanın bedeli Allah’ın gazabı olabilir.

Her zaman uyanık olmalı, gıybet edecek kadar kendimizden geçecek hale girmemize müsaade etmemeliyiz ki, içimizde bir şeyler sürekli bize değerlerimizi, insan olduğumuzu hatırlatmaya devam etsin.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kusura Bakmayız
« Posted on: 28 Mart 2024, 11:14:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kusura Bakmayız rüya tabiri,Kusura Bakmayız mekke canlı, Kusura Bakmayız kabe canlı yayın, Kusura Bakmayız Üç boyutlu kuran oku Kusura Bakmayız kuran ı kerim, Kusura Bakmayız peygamber kıssaları,Kusura Bakmayız ilitam ders soruları, Kusura Bakmayız önlisans arapça,
Logged
27 Mart 2012, 13:09:39
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 27 Mart 2012, 13:09:39 »

Mümin insan nezaket sahibidir, kibardır, işlerini güzellikle yapar, sertlikten kaçınır. Böylece birçok müşkülü de kolaylaşır. Kabalık ise ancak kabalıkla karşılık bulur. Bunun insana yakışan, bir fayda elde etmesini sağlayan bir tarafı yoktur:)
Allah razı olsun.....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

28 Nisan 2013, 19:08:46
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« Yanıtla #2 : 28 Nisan 2013, 19:08:46 »

Esselamu aleykum ve rahmetullah ; bu konuyla ilgili sürekli yazılar okuyoruz kitaplar okuyoruz. Ayetleri hadisleri ezberliyoruz neredeyse ama bence böylesi hassas konuları canlı tutmak gerekiyor. Tabii birde uygulamak. Rabbim bizleri Kitap yüklü merkepler olmaktan korusun inş
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes