> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Küresel Ümitsizlikle Mücadele
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Küresel Ümitsizlikle Mücadele  (Okunma Sayısı 635 defa)
17 Ekim 2011, 19:32:02
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 17 Ekim 2011, 19:32:02 »



Küresel Ümitsizlikle Mücadele


Aralık 2006 - 96.sayı

Halil AKGÜN
kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.


Dünyamız yüz yıl gibi kısa bir sürede o kadar çok hadise yaşadı ki, bütün toplumlarda bir belirsizlik ve korku hissi var. Kontrolümüzden çıkan dünya sistemi, küresel adalet ve barış üretmekten çok uzak.

Her gün ölen yüzlerce insan, işgal edilen ülkeler, çarçur edilen kaynaklar, kaybedilen nesiller, katledilen çevre, köklü bir ümitsizlik ve karamsarlığa yol açıyor. Ruhsal çöküntü içinde olan bireyler için gündelik yaşam dahi bir yük haline geliyor. Geleceğe dair ümidi olmayan nesiller, bugünlerini de kaybediyorlar.

Küresel adaletsizlik öylesine bir boyuta ulaşmış durumda ki, insanlar adaletin gerçek bir değer olduğuna dair inançlarını yitiriyorlar. Dünya nüfusunun yüzde onunu oluşturan Batılı toplumlar, dünyadaki kaynakların yaklaşık yüzde seksenine hükmediyor. Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren savaşlar ve çatışmalar, açlık, fakirlik ve eğitimsizlik gibi en temel sorunların sürekli gündemden düşmesine neden oluyor. Küresel sermaye artık ulusal yahut bölgesel sınır tanımıyor. Kapitalist patronlar mallarını satmak için hiçbir ahlâkî ilkeyi tanımıyorlar.

Bizler 21. yüzyıla bir başka olguyla daha giriyoruz: Giderek artan iletişim ve etkileşim alanları. Farklı toplum ve medeniyetler tarihin hiçbir döneminde bugün olduğu kadar birbirleriyle ilişki içinde olmadılar. Eskiden bir Çinli bilge ahlâklı bir hayat yaşayabilir ve Çin’in dışındaki dünyada ne olup bittiğinden haberdar olmayabilirdi. Aztekli bir taş ustası, dünyanın en güzel taş binalarını dış dünyadan etkilenmeden üretebilir ve mesleğinin inceliklerini yeni nesillere aktarabilirdi. Aynı şekilde İsfahanlı bir marangoz yahut İstanbullu bir hattat, başka ülkelerde olup biten hadiseleri bilmeden ve takip etmeden yazı sanatının en güzide örneklerini verebilirdi.

Çok kültürlülük sorunu


Kısacası farklı kültür ve medeniyet havzaları dışarıdan çok fazla etki almadan kendi kimlik bütünlüğünü muhafaza edebilirdi. Bugün bu artık mümkün değil. Modern kapitalist sistem tanımı gereği yayılmacıdır. Çünkü ucuz işgücü ve serbest pazar ilkelerine dayanır. Kapitalist üretim mekanizmaları ucuz işgücünü arar ve dünyanın neresinde olursa olsun bulup ekonomik sisteme entegre eder. Çin, Hindistan ve bu iki dev nüfusun etrafındaki Kore, Tayland gibi küçük uydu ülkeler bunun son dönemdeki en çarpıcı örnekleri. Çin’de refah seviyesi arttığı ve işçilik maliyetleri yükseldiği gün, üretim kapitalizmi yeni ucuz işgücü alanlarına yönelecek ve mesela Afrika’yı keşfedecektir.

Aynı şey serbest pazar için de geçerli. Bugün Amerika ve AB gibi küresel siyasi aktörlerin temel kaygısı, kendi şirketlerinin pazar ağlarını genişletmektir. Ortadoğu’da yapılan savaşların arkasında da bu yatmıyor mu? Ucuz petrol ve bunların Shell, Texaco, BP gibi Batılı şirketler tarafından işlenip dünya pazarlarına satılması. Enerji sektöründeki yüzlerce milyar dolarlık pastanın paylaşımı için gerektiğinde iktidarlar devriliyor, ülkelere ambargo uygulanıyor.

Fakat mesele ekonomiden ibaret değil. Kültür alanında da köklü değişimler yaşıyoruz. İnternet nesli diyebileceğimiz genç kuşaklar artık dünyanın herhangi bir yerinde yaşayabileceklerini rahatlıkla söylüyorlar. Giderek yaygınlaşan göç hareketleri sayesinde büyük kitleler yer değiştiriyor. Bunun doğurduğu sosyal hareketlilik aynı zamanda pek çok sorunu da beraberinde getiriyor.

Batılılar bütün büyük göçlerin kendi ülkelerine olduğuna dair bir yanılsamanın içindeler. Onlara göre doğudan ve güneyden gelen göç dalgasının durdurulması gerekiyor. Oysa bu taraflı ve Avrupa-merkezci bir gözlem. Öncelikle en büyük nüfus hareketleri doğudan batıya değil, güneyden kuzeye doğru oluyor. Bugün Suudi Arabistan, Körfez Ülkeleri ve Türkiye’ye güney ve doğu ülkelerinden göç eden insanların sayısı artık milyonlarla ifade ediliyor. Avrupa ve ABD, özellikle 11 Eylül hadiselerinden sonra evrensel bir cazibe merkezi olma vasfını hızla yitiriyor.

Yaşlanan Avrupa


Öte yandan giderek yaşlanan Avrupa kıtası, kalifiye işgücü açığını kapatmak ve ekonomik rekabete direnebilmek için göçe muhtaç. 450 milyonluk Avrupa’nın ve 300 milyonluk Amerika’nın işgücünün önemli bir kısmını göçmenler sağlıyor. Küresel sermayenin Çin ve Hindistan gibi ülkelere yöneldiği bir dönemde Batılıların kapılarını dış dünyaya kapatması mümkün değil. Aynı şey, kalkınmakta olan İslâm ülkeleri için de geçerli.

Bütün bu gelişmeler, insanlarda bir güvensizlik duygusunun ve tehdit algısının yerleşmesine neden oluyor. Göçmenler en büyük tehlike olarak algılanıyor. Kısa vadeli ikbal ve iktidar peşinde koşan siyasetçiler, bu güvensizlik duygusu üzerinden politika yapıyor ve yabancı düşmanlığını açık ya da gizli yollarla destekliyor. “İslâmî terörizm” kavramı, bu politikalar için bulunmaz bir hazine. Batılı siyasetçiler hem iç siyasi dengeleri kontrol altında tutmak hem de yayılmacı dış politikalarını meşrulaştırmak için ‘küresel terör’ kavramının arkasına saklanıyorlar.

Fakat “algı, gerçekliği belirlediği” için bu politikalar kamuoyu üzerinde çok etkili oluyor. Algıyı belirleyen, gerçekliği de belirliyor. İnsanların olaylara nasıl tepki vereceği, bu algı biçimleri tarafından belirleniyor. Bu yüzden medya, “İslâmî terör” söylemini etkin bir şekilde kullanıyor. Sonuçta doğulu veya batılı ortalama insanlar, kendilerinden olmayan herkesi bir tehdit, tehlike hatta düşman olarak algılıyor.

Yanlış algılar


Bu algılama biçiminin önemli sonuçlarından biri, kimlik siyaseti dediğimiz tutumdur. İnsanlar mutlak bir ben ve öteki tanımı yaparak konuşmaya başladıklarında kimlik siyasetinin tuzağına düşmüş oluyorlar. Ekonomik, kültürel yahut siyasi sorunlar, çözülmesi gereken meseleler olarak değil, kimlik siyasetini besleyen ve derinleştiren araçlar olarak kullanılıyor. Türkiye’deki Kürt meselesi hep bu çerçevede ele alındığı için, akl-ı selimden çok duygular ve öfkeler konuşuyor. Aynı şekilde Avrupa’daki “İslâm” tartışması, Avrupalıların güttüğü kimlik siyasetine kurban ediliyor. Avrupa’daki müslümanlar öncelikle bir öteki olarak tanımlanıyor; ondan sonra göç, entegrasyon, vatandaşlık gibi sorunlar üzerinde konuşuluyor.

Milliyetçilik söylemlerinin giderek güç kazanması, bütün bu unsurların bir sonucu olarak çıkıyor karşımıza. Kendi dışındakileri bir öteki ve tehdit olarak algılayan siyasi görüşler, çareyi kendi içlerine kapanmakta buluyorlar. Küresel adaletsizliğe gösterilmesi gereken haklı tepkiler, dar ve fanatik bir kabilecilik haline geliyor. Kültürel ve siyasi entegrasyon ve barış için atılması gereken adımlar, yabancı düşmanlığına dönüşüyor. Etnik ve kültürel zenginlik, güvensizlik duygusunu besleyen unsurların başında geliyor. Bir güç ve avantaj olması gereken değerler, tam tersi bir niteliğe bürünüyor.

Ne yapmalı?

Bu kültür ve siyaset anarşizmi karşısında ne yapmak gerekiyor? Sorun İslâm’ın temel ilkelerinden birine gelip dayanıyor: Denge... Aşırı uçlar arasında bir denge kurmak, her şeyin ortasını bulmak gerekiyor. Hiçbir kültür ve medeniyet temeli olmayan, hümanist bir ‘evrensel vatandaşlık’ fikri yeterli değildir. Çünkü bu yerel olanı dikkate almadığı gibi, küresel düzeyde bir etkiye de sahip değil. İnternet üzerinden sanal kimlikler oluşturmak genç nesillerin belli bir süre için sığındıkları bir kapı olabilir ama bir toplumu, ülkeyi ve medeniyeti sanal ilişkileri üzerine inşa edemezsiniz.

Dış dünyaya tamamen kapanıp “Türk’e Türk’ten başka dost yok” demek de çözüm değil. Toplumlar arasındaki etkileşimin siyasi, ekonomik ve kültürel boyutlarına yukarıda kısaca temas ettik. Küresel gelişmelerden ve etrafımızda olup bitenden kaçmak, ancak bireysel bir ütopya olabilir. Ütopyalar kendi başlarına kötü kurgular değildirler. Aksine, ilke, ideal ve değerlerin giderek aşındığı günümüzde yeni, vizyoner ve daha güçlü ütopyalara ihtiyacımız var. Fakat bir toplumun bütün bireylerini bir ütopya etrafında toplayamazsınız. Çağrımız bütün insanlık içinse, ütopyaların da ötesine geçmemiz gerekir.

Önümüzdeki meydan okumalara karşı atacağımız ilk adım, kendi tarihimizin ve coğrafyamızın aktörü olduğumuza inanmaktır. Müslüman dünya uzun bir süredir tarihin gerçek aktörlerinin Batılılar olduğuna inandırıldı. Bilim, felsefe, sanat, siyaset, mimari, teknoloji alanlarında tarihin motor gücünün Avrupa ve giderek ABD olduğu bize öğretildi. Tarih kitaplarımız hâlâ Avrupa-merkezci okumalarla dolu. Kendi tarihimizi ancak hamaset ve nostalji duygularıyla anlatırken, Batı tarihini medeniyet kuran bir süreç olarak takdim ediyoruz.

Tarihin aktörü olmak


Tarihimizin aktörü olma bilinci, o tarihle yeniden irtibat kurmayı ve barışmayı gerektiriyor. Müslüman ve Osmanlı olduğu için uzun bir süredir hor gördüğümüz, ilgisiz kaldığımız, küçümsediğimiz tarihimizi keşfetmek zorundayız. Bunu tarihimizle övünmek için değil, geleceğimizi kendi değerlerimiz üzerine kurmak için yapmalıyız. Yahya Kemal’in dediği gibi, ileri atılmak için önce birkaç adım geri gitmek gerekir.

Bunun için bizlere düşen, bir dünya tarihi kavramı çerçevesinde İslâm medeniyeti tarihini yeniden okumaktır. İslâm medeniyetinin, Çin ve Hint’in tersine, evrensel bir medeniyet olduğunu ve Avrupa tarihinin oluşmasında merkezi bir rol oynadığını akademik çalışmalardan lise ders kitaplarına kadar her alana yaymamız gerekiyor. Güçlü bir tarih bilinci, güvenli bir gelecek inşasının ilk şartıdır.

Küresel nihilizme karşı en büyük ilaç, inanç ve değerler üzerine kurulu bir medeniyet ve siyaset sisteminin mümkün o...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Küresel Ümitsizlikle Mücadele
« Posted on: 20 Nisan 2024, 02:14:29 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Küresel Ümitsizlikle Mücadele rüya tabiri,Küresel Ümitsizlikle Mücadele mekke canlı, Küresel Ümitsizlikle Mücadele kabe canlı yayın, Küresel Ümitsizlikle Mücadele Üç boyutlu kuran oku Küresel Ümitsizlikle Mücadele kuran ı kerim, Küresel Ümitsizlikle Mücadele peygamber kıssaları,Küresel Ümitsizlikle Mücadele ilitam ders soruları, Küresel Ümitsizlikle Mücadeleönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes