> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Kar Aydınlığında Kâr Edebilmek
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kar Aydınlığında Kâr Edebilmek  (Okunma Sayısı 483 defa)
24 Ağustos 2011, 13:13:31
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 24 Ağustos 2011, 13:13:31 »



Kar Aydınlığında Kâr Edebilmek


Şubat 2008 - 110.sayı

Ruhan UMUT
kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.

Bizim için mevsimler, “Elvâh-ı Nukuş-u Kudret”, yani ALLAH’ın kudret nakışları için birer levhadır. Levhadaki her bir mevsim, yaradanı tarafından nimetlerle bezenmiş, renkler ve nakışlarla işlenmiş, şükür ve tefekkür vesilesi mucizelerdir.

Hatırlayın. İlkokulda, genellikle tahtanın hemen yanında asılı duran bir “mevsim şeridi”miz vardı. Şubat, kış mevsiminin son ayı olarak görünüyordu bu mevsim şeridinde. Umarım hâlâ öyledir ve inşALLAH hâlâ kış ayları kırmızı kutu içindedir.

Hazır bu mevsimde üşüyorken, bir kış yazısı yetiştirebilmenin huzuru ve şükrüyle başlıyorum söze. Bu kış yazısında da en çok hangi mevsimi sevdiğimi kimseye söylemeyeceğim ama kışın sıcağına olan hayranlığımı da anlatmadan geçemeyeceğim.

23 Derece Eğene Şükürler Olsun


Küresel ısınmayla tanışmamış olanların (eskilerin) renkli mevsim şeridi yoktu. Koç Katımı, Kırlangıç Fırtınası, Mart Dokuzu, April Beşi, Leylek Kışı diye adlandırdıkları ve mevsimleri bile kendi içinde böldükleri zaman tanımları vardı.

Tabii o zamanlar da kışın erik ağaçları çiçek açmıyor, yazın ortasında misafire portakal ikram edilmiyor, kışın ayazında kavunlu pasta pişirilmiyordu. Mevsimlik renklerin ve desenlerin, meyve ve sebzelerin, birbirine karıştırılması da; mevsimlere melankolik anlamlar katılması da bu yüzyılın modası.

Şimdilerde mevsimlerin başında kavak yelleri esiyor. Mevsim değişmeye görsün, kişisel gelişimciler, psikoloji bilenler, çok bilenler(!) işi gücü bırakıp, habire uyarıyor: Baharda depresyona girmeyin! Sonbaharda hüzünlenmeyin! Kışın, içinize kapanıp kendinizi yalnız hissetmeyin; yazın, olabildiğince dağıtın, ne istiyorsanız onu yapın!

Oysa bizim için mevsimler, “Elvâh-ı Nukuş-u Kudret”, yani ALLAH’ın kudret nakışları için birer levhadır. Levhadaki her bir mevsim, yaradanı tarafından nimetlerle bezenmiş, renkler ve nakışlarla işlenmiş, şükür ve tefekkür vesilesi mucizelerdir.

Dünya, kendi ekseni etrafında dönmeseydi, dünya güneşin etrafında dönmeseydi, dünya güneşin etrafında dönmeseydi, dönerken de mihverinden 23 derecelik bir sapma göstermeseydi, ne gece-gündüz, ne de mevsimler olurdu diyor bilim. Dünyayı yörüngesinde dönerken dik tutmayıp, 23 derece eğene şükürler olsun. Mevsimleri ve mevsimlerin içinde kışı bir örtü gibi yaradana şükürler olsun.

Bir Kış Hikâyesi


Sobanın sağ köşesinde rütbeli bir çaydanlık duruyor. Çayın kokusuna bakılırsa, daha çiğ ama birazdan demini alacak. Ortada portakal kabukları kavrulmaya başlamış. “Ne koktu mübarek, bunun kokusu hasta adamı ayaklandırır.” diyor baba. Sobanın kenarındaki divanda, iki dişli beş çilli bebek, odunların çıtırtısına ve dünyaya aldırmadan uyuyor. Anne, gerekçesi gizli bir tebessümle ilmek sayıyor. “İki ters bir düz” uzayıp gidiyor örgü, uzun ve uzayan gecelerde. “Manşetleri ve yakayı haraşo yapayım diyorum, daha sağlam olur.” Adam cümleyi anlamıyor ama kelimeye takılıyor. Haraşo. Rusçadan gelmiş. “E, bizim hanım nerden biliyor bu haraşoyu?” diye düşünürken, “Ne hale getirdiler güzelim Türkçeyi!” diye bir de slogan atıyor. Bebek uyanıyor, dışarıda fırtınalı bir kar başlıyor, soğuktan mevsimin dişleri birbirine vuruyor. Bu hikâye mevsim boyunca devam ediyor. Kuzey yarımkürenin her köşesinde milyonlarca kış hikâyesi yazılıyor, okunuyor…

Bir Hayat Tasviridir Kış


Kış, son ve ilk olanı birleştiren bir köprüdür. Baharları kavuşturandır. Hem diriltici, hem de ölümü örtendir.
Kışın özünde aklık vardır, paklık vardır. Kış, zahir manasıyla örtüp koruyan, derunî bakışta ise olgunluğun ve kemalâtın remzidir. Kışın insan hem içten hem dıştan kapanır ve bu kapanış kuvvettir, selamettir.
Kış, insanı özüne davet eder ve kışın bütün fazlalıklarını atan insan, içine bürünür.

Kış düzen demektir, her şeyin yerli yerinde olması, derli toplu durması demektir. Yazın dağınıklığı, baharın kaygısı ve efkârı yoktur onda.

Kış, naftalin kokusunu üzerinden atamayan eldiven ve atkıların pencere kenarında günlerce karın yağmasını beklemesidir.

Kış, sobanın üstünde kebap olmaya niyetli kestanelerin, çat kapı gelecek misafire yar olmasıdır. Kış, dost, akraba ve komşuların uzun muhabbetlerine sinmiş taze ıhlamur kokusudur. Havucun turpla, mor lahananın ıspanakla renk yarıştırmasıdır.

Kış, dost meclislerde dinlenen sohbetler, yakılan türküler, okunan maniler, anlatılan masallar, destanlardır.
Kış, Sarıkamış’tır. Allahuekber Dağlarında gönlünü cennete kaptırmış binlerce şehidin beyaz elbisesidir.
Kış, dumanı tüten çorbanın, bodruma istif edilmiş odunun, patiskadan keselere doldurulmuş tarhananın, kurutulmuş meyvelerin, kaynatılmış salçaların, kendine yeten, samimi ve temiz emniyetidir. Kış,“her köşesi belli, bu sebeple de güvenli” bir hayat tasviridir.

İlim ve Tefekkür Mevsimi


Kışın her şey sükûnetle mükemmeldir. Tefekkürün ve öğrenmenin muhtaç olduğu sükûnet, mevsime bir alim edası katar. Değil mi ki, okumak evvela heyecan işidir ve kışın da heybesi daima heyecan ve kitap doludur. İşte bu yüzden kış en çok ilim mevsimidir.

Evliya Çelebi, Erzurum izlenimlerini kayda geçirirken, “Kışı o kadar sert ve uzun ki, bu şehirde iyi ilim yapılır.” der ve “bilge” yakıştırmasıyla kışa iltifat eder.

Kışın, insan ve eşya arasındaki mesafe metafizik bir kapanışla ortadan kalkar. İnsan ve aşk arasındaki mesafe kendiliğinden daralır. Belki de bu yüzden “Büyük ırmaklardan bile heyecanlıdır. Karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak…”

“Karın yağdığını görünce / Kar tutan toprağı anlayacaksın / Toprakta bir karış karı görünce / Kar içinde yanan karı anlayacaksın.” diyor şair. Ben de her kar yağdığında, ALLAHım diyorum, keşke Kudüs’ün kocaman kara gözlü çocukları da görseydi bu beyaz oyuncağı.

“Mini mini bir kuş donmuştu, pencereme konmuştu” şarkısını söyleyen çocuk bile kışın merhameti öğreniyor. Binbir özenle, ellerini ovuşturarak yaptığı, burnuna havuç, gözlerine zeytin koyduğu kardan adamın bile üşüyeceğini farz edip boynuna atkısını sarıyor. Annesinden gizli montunu kapıp, kardan adama giydiriyor. Kardan adam, eldivenler, üşümüş minik eller, kartopu ve tatil olmuş okul… Masumane çocuk saadeti… Limon ve portakaldaki C vitamini kadar sahici, kar kadar sevimli.

Eldiven demişken küçük de bir not düşelim:
İlk eldiveni kim örmüş bilmiyorum ama eserlerinden birinde Homeros, “Kral Leartes’in elinde bir çift eldiven vardı.” diyor ve bu dize tarihte eldiven sözcüğünün geçtiği ilk cümlelerden biri olarak kabul ediliyor. Almanlar ve İskandinavlar eldiven kullanmaya 8. yüzyılda başlıyor ama onların kullandığı eldivenler tek parmaklı. Yalnızca krallar ve soylular beş parmaklı eldivenler takabiliyor. Onlar da değerli taşlarla; gümüş tellerle süslü…
Tarih kitapları yirmi dört çeşit eldiven olduğunu yazıyor. Ben sadece birkaçını sayabildim. Kar eldiveni, bulaşık eldiveni, doktor eldiveni, tarım eldiveni vs…

Kışın Sonu Bahardır

Kış, sabırdır. İnsana beklemeyi ve umudu hatırlatır. “Bir gülün çevresi dikendir hardır / Bülbül gül elinden ah ile zardır / Ne olsa da kışın sonu bahardır…”

Kar, beyazı ve aydınlığıyla göz kamaştırırken, bir yandan da insanı terbiye ediyor. Daha dün, büyüklenerek yürüdüğü yollarda kar sayesinde ayağını denk almayı öğreniyor insan. Düşmemek için dengede kalmayı öğreniyor, kibrini görüp acziyetini fark ediyor. Kış, insanı tutuyor.

Üretilen 91 milyon ekmeğin yaklaşık 12 milyonunu çöpe atan insan, karda kırıntı toplayan kuşları seyrederken utanıyor. Sadece İstanbul’da bir günde israf edilen 700 bin ekmekle dünyadaki bütün kuşlar doyuyor. İnsan, “kar seyrederken kâr edebiliyor.”

Mevsim, “Sermâ-yı şitâ (kış soğuğu) duaları” öğretiyor; evi kaloriferli, arabası klimalı, seccadesi yünlü, sırtı kalın müslümana. Sokakta kalmışlara, evsiz barksızlara ya da harabelerde yaşayanlara, fakir fukaraya, yakacak odunu olmayanlara, sıcak çorbası kaynamayanlara, hiç değilse dua et diyor.

Ve Kış, gece vakti bir soru düşürüyor akıllara: Ya bacası tütmeyen bir komşun varsa?...

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kar Aydınlığında Kâr Edebilmek
« Posted on: 29 Mart 2024, 17:31:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kar Aydınlığında Kâr Edebilmek rüya tabiri,Kar Aydınlığında Kâr Edebilmek mekke canlı, Kar Aydınlığında Kâr Edebilmek kabe canlı yayın, Kar Aydınlığında Kâr Edebilmek Üç boyutlu kuran oku Kar Aydınlığında Kâr Edebilmek kuran ı kerim, Kar Aydınlığında Kâr Edebilmek peygamber kıssaları,Kar Aydınlığında Kâr Edebilmek ilitam ders soruları, Kar Aydınlığında Kâr Edebilmek önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes