> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Güven Özgürlük Korku Şüphe: Nasıl Bir Toplum?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Güven Özgürlük Korku Şüphe: Nasıl Bir Toplum?  (Okunma Sayısı 511 defa)
31 Temmuz 2011, 21:48:42
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 31 Temmuz 2011, 21:48:42 »



Güven, Özgürlük, Korku, Şüphe: Nasıl Bir Toplum?


Ağustos 2009 - 128.sayı
 

Halil AKGÜN kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.

İman, mümin,  emniyet (güven) ve emanet kelimeleri aynı kökten geliyor. Hepsinin ortak anlamı, karşılıklı güven. Yani Yaradan’a güvenmek suretiyle güvende olmak, verilen emaneti korumak, başkalarına güven aşılamak, başkalarının güven içinde yaşamasına imkan sağlamak.

Modernitenin vaatlerinden biri, “özgür birey, rasyonel toplum” idi. Kendi aklını ve hür iradesini kullanan bireyler özgürleşecek, onların kurduğu toplumlar da güçlü ve verimli olacaktı. Alman filozofu Hegel ve ünlü sosyolog Weber gibi modernitenin kurucu babalarına göre özgürlük, bireylerin seçme hakkından ibaretti. Tarih ve geleneğe karşı tercih yapma şansına kavuşan modern bireyler, zaten özgürlük yolunda önemli bir adım atmış oluyorlardı. Önemli olan bireylerin neyi seçtiği değil, seçme hürriyetlerinin olmasıdır.

Bir kişi dindar, dinsiz, erdemli, ahlâksız, bireyci ya da cemaatçi olmayı tercih edebilir. Bu tercihi yaparken tek kriter, kişinin yaptığı tercihi kendi iç dünyasında anlamlandırabilmesidir. Bunun dışında normatif, yani ahlâkî kurallara dayalı bir ölçü yoktur. Eğer böyle bir ölçü koyarsanız, bireyin özgürlüğünü sınırlamış olursunuz. Oysa modernitenin birinci vaadi, tıpkı Fransız devriminde olduğu gibi, özgürlüktür. Bu özgürlüğün nasıl ve nerede kullanılacağına karar verecek tek merci de bireyin kendisidir. Dolayısıyla bireyin özgürlük alanı sınırsız olmalıdır.

Teoride bu böyle. Ama pratikte bunun hiç de böyle tecelli etmediğini biliyoruz. Modern özgürlük kavramı, bir hakikatten ziyade bir kurguya, bir arzuya dayanıyor. İnsanlar özgür olmak istiyorlar. Ve bu onların en temel hakkı. Cenab-ı Hak insanı kendisine ibadet edip etmeme konusunda bile serbest bırakmış. Bunun için ona hür irade de vermiş. Fakat bu iradeyi doğru yolda kullanmasını istemiş. İşte modern özgürlük kavramıyla İslâmî özgürlük anlayışı arasındaki fark da tam bu noktada ortaya çıkıyor.

Özgürlük ve istikamet

Modernite bireye -teorik olarak- her tür özgürlük imkanını sunuyor. Buna karşılık ona ahlâkî ve manevi hiçbir sorumluluk yüklemiyor. Tek sınır, modern toplumların belirlediği hukukî kurallar. Yani başkasının hakkına tecavüz etmemek ve mevcut kanunları ihlal etmemek... Bunun dışında bu dünyada ya da ahirette bir ceza ya da mükâfat yok. Oysa İslâm insana özgürlük verirken, bu özgürlüğü nasıl kullanması gerektiği konusunda da bir takım ilkeler belirliyor. Neden? Önce özgürlük verip sonra da ona sınırlar getirmek otoriteryen bir anlayışa dayanmıyor mu?

İstikameti olmayan bir hürriyet, özgürlük değildir. Türkçe’de özgürlük, bir etimolojik tahlile göre, “öz-ü-gür-lük”ten geliyor. Özgür olmak, insanın özünü, cevherini gür kılması, yani insan-ı kâmil makamına yakınlaşması demek. Bir insanın “ben özgürüm” diyerek mesela kendini ateşe atması özgürlük değildir. Çünkü özgürlüğün bu şekilde kullanılması, insan onuruna ve hayatın anlamına aykırıdır.

Kuralsız ve sınırsız özgürlük diye bir şey yoktur. Hayatta ulaşmak istediğimiz her şeyin bir takım şartları ve kuralları vardır. Mesela başarılı bir cerrah olmak isteyen bir kişi belli kuralları izlemek, ciddi bir eğitimden geçmek zorundadır. Bunun için yıllarını çalışarak geçirmesi, hocalarından doğru bilgiyi elde etmesi gerekir. Bu sınırları gözetmeyen bir kişi cerrah olma iddiasında bulunabilir ama hiç bir zaman cerrah olamaz. Özgürlük-anlam ilişkisi de böyle bir çerçeveye dayanıyor.

Öte yandan mutlak özgürlük diye bir şey olmadığı için, ahlâkî kuralların ve dolayısıyla sınırların varlığı özgürlükleri kısıtlamaz. Tersine özgürlüğe bir anlam, istikamet ve derinlik kazandırır. Mantık ve matematiğin temel prensipleri benzer bir zorunluluk ilkesine dayalıdır. Örneğin “iki kere iki dörttür” dediğimizde zorunlu bir matematik aksiyomundan bahsediyoruz. Bunun dışındaki cevapların yanlış olduğunu da ifade ediyoruz. Matematik kurallarına uymamız şüphesiz bir sınırlamadır. Ve biz matematiksel doğruya bu sınırlama sayesinde ulaşabiliriz. Hakikate ulaşmak için her zaman belli kuralları takip etmek zorundayız. Aksi halde anlamsız bir tercihler ve keyfî kurallar deryasında kaybolup gideriz.

Demek ki sınır getirmek, illa da özgürlükleri ortadan kaldırmak anlamına gelmiyor. Tersine özgürlüğe istikamet kazandırmak, insanı kendi kendini ortadan kaldıran bir varlık olmaktan kurtarmak için belli ahlâkî ve manevi kuralların mutlaka hayatımıza yön vermesi gerekiyor.

Korku ve risk toplumu

Modernitenin bir diğer vaadi, güvene dayalı bir toplum inşa etmekti. Tarih boyunca bütün insan toplulukları, birbirlerine güvenebildikleri için var olabilmişlerdir. Güvenin olmadığı yerde korku, şüphe, nefret hakim olur. Bunun yıkıcı örneklerini günümüz dünyasında hazin bir şekilde görüyoruz. 20. yüzyıl bilinen insanlık tarihinin en kanlı asrıydı. İki dünya savaşında on milyonlarca insan öldü. Bugün devam eden işgal, savaş ve çatışmalarda her yıl on binlerce insan ölüyor.

Küresel adaletsizlikler, zengin ile fakir ülkeler arasındaki uçurum, çevre sorunları, ekonomik kalkınma adına sömürülen emek, iktidar hırsıyla telef edilen nesiller, yolsuzluklar, çocuk işçiler, çocuk savaşçılar... Bütün bunlar karşısında zengin ve güçlü ülkeler sadece kendi çıkarlarını maksimize etme derdindeler. Küresel sorunlara çözüm üretmesi gereken Birleşmiş Milletler gibi kuruluşlar acziyet içinde. Küresel adaleti tesis edecek kurum ve kuruluşlar atıl, güçsüz, vizyonsuz.

Küresel kapitalizm, güven toplumu değil, “korku ve risk toplumu” üretiyor. İlişkilerimiz güven ve ortak değerler üzerinden değil, risk alma, şüphe duyma ve korku üzerinden yürüyor. Ülkeler, milletler, toplumlar ve en nihayetinde bireyler birbirlerine güvenmiyorlar. Güven, kapitalist rekabet kurallarına aykırı. Dayanışma ve kardeşlik, nostaljik sözlerden ibaret. Gerçek güvenliğin devlet ya da polis tarafından sağlanacağına inandırılıyoruz. “Bu zamanda babana bile güvenmeyeceksin” sözü, güya gerçekçi bir hayat anlayışıymış gibi önümüze konuyor.

Korku ve şüpheye böylesine gömülmüş bir toplumun huzur içinde yaşaması mümkün mü? Birbirinden bu kadar şüphe eden insanlar birbirlerinin yüzüne bakabilir mi? Birbirinin yüzüne bakamayan bir toplum olur mu?

Bu soruların cevabını daha fazla ekonomik kalkınmada yahut daha işlevsel bürokratik kurallarda aramak beyhude bir çabadır. Çünkü sorun özünde teknik ve maddi değil, bir değer sorunudur. İnsanların birbirlerine güvenebilmesi için herkesin ortak bir değerler manzumesinde birleşmesi gerekiyor. Ortak bir ideal ve gelecek tasavvuru olmadan insanların birbirine güvenmesini bekleyemeyiz. Bu güvenin sürekli olmasını güvence altına alamayız.

İman, Emanet, Emniyet

Bu noktada mümin kişinin özelliklerini yeniden hatırlamamız gerekiyor. İman, mümin,  emniyet (güven) ve emanet kelimeleri aynı kökten geliyor. Hepsinin ortak anlamı, karşılıklı güven. Yani Yaradan’a güvenmek suretiyle güvende olmak, verilen emaneti korumak, başkalarına güven aşılamak, başkalarının güven içinde yaşamasına imkan sağlamak. Müminun suresinin ilk ayetlerinde bu güvenin muhtevası bakın nasıl tanımlanıyor:

“Müminler muhakkak kurtuluşa ermiştir. Onlar ki namazlarında huşu içindedirler. Onlar ki faydasız ve boş lafa bakmazlar. Onlar ki zekât vermek için çalışırlar. Ve onlar ki ırzlarını korurlar. Ancak eşleri ve kendilerinin sahip olduğu cariyeler müstesna. Çünkü bunlarla (olan ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir. Kim de bundan ötesini ararsa işte onlar haddini aşanlardır. Ve onlar ki emanetlerine ve ahitlerine riayet ederler. Ve onlar ki namazlarını muhafaza ederler. İşte asıl vârisler onlardır.” (Mü’minun, 1-10)

Bir hadis-i şerifte mümin kişinin üç özelliği anlatılırken yine bu güven ilişkisine vurgu yapılır: “Mümin, insanların elinden, dilinden ve belinden emniyette olduğu kişidir.” Bu hadis, mümin kişinin başka insanlara karşı olan sorumluluklarını çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Eline, diline ve beline sahip bir insanın başkalarına zarar vermesi düşünülebilir mi? Ancak bu niteliklere sahip bireylerden oluşan bir toplum gerçek manada bir güven toplumu olabilir.

Hem Kur’an-ı Kerim hem de Sünnet-i Seniyye, bir güven toplumunun nasıl inşa ve muhafaza edilmesi gerektiğini açık ve net bir şekilde ortaya koyuyor. Birbirimizden giderek daha fazla şüphe ettiğimiz, korktuğumuz ve yabancılaştığımız modern dünyada İslâm’ın iman ve emniyet çağrısına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Güven Özgürlük Korku Şüphe: Nasıl Bir Toplum?
« Posted on: 18 Nisan 2024, 12:00:26 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Güven Özgürlük Korku Şüphe: Nasıl Bir Toplum? rüya tabiri,Güven Özgürlük Korku Şüphe: Nasıl Bir Toplum? mekke canlı, Güven Özgürlük Korku Şüphe: Nasıl Bir Toplum? kabe canlı yayın, Güven Özgürlük Korku Şüphe: Nasıl Bir Toplum? Üç boyutlu kuran oku Güven Özgürlük Korku Şüphe: Nasıl Bir Toplum? kuran ı kerim, Güven Özgürlük Korku Şüphe: Nasıl Bir Toplum? peygamber kıssaları,Güven Özgürlük Korku Şüphe: Nasıl Bir Toplum? ilitam ders soruları, Güven Özgürlük Korku Şüphe: Nasıl Bir Toplum?önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes