> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler >  Endülüsü Hatırlamak
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Endülüsü Hatırlamak  (Okunma Sayısı 558 defa)
24 Ağustos 2011, 13:04:06
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 24 Ağustos 2011, 13:04:06 »




Endülüs’ü Hatırlamak


Şubat 2008 - 110.sayı


Ali DEMİRTOPUZ
kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.


Tarih sadece atalarımızın kahramanlıklarıyla teselli bulmayı değil, olan bitenden dersler çıkarmayı da öğretir. Ortaçağın en parlak medeniyet yıldızı olan Endülüs İslâm Devleti bu açıdan incelenmeli ve hep hatırlanmalıdır.

711 yılının 30 Nisan’ında Güney İspanya kıyılarının en güneyindeki ücra bir noktaya arka arkaya gemiler yanaşmaya başladı. Gemilerden karaya inen 7.000 kadar askerin başındaki kumandanın ismi Tarık b. Ziyad’dı. Tarık, daha sonra Cebel-i Tarık olarak anılmaya başlanacak bu noktadan 7.000 askerle bu yabancı ülkeye niçin çıkmıştı? Çünkü müslümanların fetihleri batıda Atlantik Okyanusu’na dayanmıştı ve geriye iki seçenek kalıyordu: Ya güneye Afrika’nın uçsuz bucaksız çöllerine inmek ya da Akdeniz’in diğer tarafındaki topraklara yönelmek… Bu ikinci seçenek Avrupa’nın güneybatısındaki İspanya’ya egemen olan Katolik zulmüne bir son vererek, İslâm’ı bu kıtanın insanlarıyla buluşturmak açısından cazipti. Avrupa’ya girmenin en kestirme yolu kıtanın Afrika ile adeta burun buruna geldiği boğazdı.

İşte Emeviler’in Kuzey Afrika valisi Musa b. Nusayr, Tarık’ı bu topraklarda bir üs oluşturması için vazifelendirmişti.

Tarık kendisine bir alan açmak için çevrede kısmî fetihlere başladığında, o zamanki Avrupa’nın baskın kavmi olan Vizigotlar hemen harekete geçti. Kral Roderick’in topladığı ve değişik rivayetlerde 40.000 ilâ 100.000 arasında sayılarla ifade edilen ordunun karşısına, Tarık, sonradan gelen takviyelerle birlikte 12.000 kişilik bir ordu ile çıkıyordu. Her halükârda düşman en az 3-4 misli daha kalabalıktı. Savaş bir hafta kadar sürdü. Roderick’in ordusu yok olmuştu.

Bir Valinin Endişesi


Kuzey Afrika valisi Musa b. Nusayr, Tarık’ın 12.000 kişilik ordusundan geriye kalanlarla İspanya içlerine ilerlemesine razı değildi. Tamamen imha olabilecekleri endişesini taşıyordu. Gönderdiği haberde Tarık’a daha fazla ilerlememesini ve kendisini beklemesini bildiriyordu. Ama İspanya’daki durum Musa b. Nusayr’ın endişelerini doğrulamıyordu. Roderick’in çok büyük bir hata yapmış olduğu anlaşıldı. Zira, mağlubiyet halinde geride direnişe devam edecek hiçbir güç bırakmadığı, bütün askerleri savaşa soktuğu gün yüzüne çıkmıştı. Kralın kendisi de savaş sırasında kaybolmuştu, bir daha da kendisinden haber alınamadı.

Tarık bunun büyük bir fırsat olduğunu düşünerek İspanya içlerinde toparlanmaya izin vermeksizin ilerlemeye devam edilmesi gerektiğini görüyordu. Musa b. Nusayr’ın emrini dinlemeyerek ilerlemeye devam etti. Çok küçük direnişler dışında İslâm ordusu İspanya’nın doğu ve iç bölgelerine doğru adeta bir gezinti edasıyla ilerledi ve şehirleri bir bir teslim aldı.

Hazırlıksız Fetih Olur mu?


İlk dönem İslâm fetihlerinin son halkası olarak kabul edilen İspanya’nın fethi hadisesi, Tarık’ın 12.000 kişilik bir ordu ile bir anda ortaya çıkarak, bilinmedik topraklarda zaferden zafere koşmasından ibaret değildir. Fethin öncesinde İspanya ile ilgili siyasi, istihbarî ve lojistik hazırlıklar özenle tamamlanmıştır.

Tarık İspanya’ya çıkarken aslında adımını hiç bilinmeyen bir ülkeye atmıyordu. Vali Musa b. Nusayr, fetihten bir sene önce küçük bir birliği İspanya’nın güney sahillerine keşif için göndermiş, birliğinin getirdiği bilgiler dikkatle değerlendirilmişti.

Bu kadar da değil; dönemin İspanya’sının toplumsal koşulları, siyasi atmosferi, iç çekişmelerin sebepleri, kralın çevresi ve toplum üzerindeki etkisi, çeşitli grupların beklentileri gibi meselelerde edinilen istihbaratlar masaya yatırılmış, İspanya’nın fethinin hangi koşullarda gerçekleştirilebileceği değerlendirilmişti. Öyle ki, Tarık b. Ziyad’ın birliklerini İspanya’ya taşıyan gemilerin bir kısmı, İspanya’daki iç çekişmelerin tarafı olan Kral Roderick muhalifleri tarafından temin edilmişti.

Yeni Bir Dönem Başlıyor


Tarık b. Ziyad’ın ardından Musa b. Nusayr’ın İspanya’ya geçmesiyle yarımadanın fethi, Bask bölgesindeki dağlık arazi hariç, kısa sürede tamamlanmıştır.

İspanya’nın fethi dünya tarihi açısından bir dönüm noktasıdır. Sonuçları ve etkileri itibariyle batılıların üzerinde durmak istemedikleri bir dönüm noktası. Zira Endülüs’ü inceledikçe, Avrupa kültür ve medeniyetinin Avrupalılar’ın gizlemeye çalıştıkları temelleri ortaya çıkar. Söz konusu olan Avrupa’nın sapkın felsefeleri değil, İslâm dünyasından edindikleri yeni bir bilim anlayışı ve medeniyetle tanışmaları, yeni bir yöntemle meseleleri inceleme disiplinini öğrenmeleridir. Endülüs’ün altın çağında Avrupa’da ilim yapmak isteyen soylular, prensler yarımadaya akmış ve Arapça, bilimle uğraşmak isteyenlerin zorunlu dili haline gelmiştir.

Doğu Rehaveti, Batı Zulmü


Bu kadar kolaylıkla ele geçirilen ve üzerinde muhteşem bir medeniyetin kök verdiği Endülüs, fethinden 8 asır sonra müslümanların elinden nasıl olup da tamamen çıkmıştır? Şüphesiz bu, uzun, karmaşık ve üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir süreci açıklamayı gerektirir. Ama sonuçta karşımıza bildik bir hikâye çıkıyor: Orduları Endülüs’e taşıyan zihniyetin terk edilmesi.

Araplar, Kuzey Afrikalılar ve ihtida eden yerli müslümanlar arasında olması gereken kaynaşma gerçekleşmemiş ve sonunda onlarca şehir kendi yöneticilerinin idaresinde bağımsız siyasi birimler haline gelmişlerdir. Düşman tehdidi karşısında birleşme becerisini gösteremeyen bu şehir devletleri, Katolik İspanyollar tarafından birer birer yutulmaya başlanarak tarihin en büyük trajedilerinden birisi gerçekleşmiştir.

Zaman gelmiş, Katolik İspanyollar müslüman olmayı yasaklamış, herkese domuz eti yemeyi zorunlu kılmışlardır. Caddelerde herkese zorla İslâm dinine hakaret ettirmişler, ağızlarından yanlışlıkla ALLAH ve Muhammed isimlerini kaçıranları cezalandırmışlardır.

Elbette, Endülüs müslümanlarının kurmuş olduğu muhteşem medeniyetin gözleri kamaştıran parlaklığının arkasında, doygunluğun ve refahın getirdiği kayıtsızlık mikrobu kendisine hayat ve yayılma imkanı bulmuştur. Endülüs medeniyeti zenginliğin, rahat bir hayatın ve sahip olunanlara duyulan güvenin zamanla nasıl bir acziyete dönüşebileceğinin en ibretli örneklerinden biridir.

Cihadın terk edilmesi, düşmana fazlasıyla nefes payı bırakmak Endülüs müslümanlarının akıbetinde etkili olmuştur. Bunları ahirete intikal etmiş seleflerimizi eleştirmek için değil, ama kendi durumumuzu doğru değerlendirmek açısından zikretmek durumundayız.

Yoksa Endülüs İslâm medeniyeti dünyanın en uzun soluklu ve müslümanlar açısından övünç kaynağı olan medeniyetlerinden birisi olmuştur. Fakat zenginlik ve refahın zor bir imtihan olduğu da bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Yeni Endülüsler İçin

Endülüs pek çok insanın zihninde adeta bir kayıp “Atlantis” kıtası gibidir. Bir zamanlar vardı. Aydınlık ve tertemiz caddeleri, sürekli üreten insanları, talebelerle dolu okulları, tek şehrinde bin camisi ile sanki bir hayalin cisimleşmiş haliydi.

Sonra yok oldu Endülüs. Kaderin bir cilvesi, Endülüs son günlerini yaşarken, Osmanlı altın çağını adımlıyordu. Şimdiyse ikisi de yok. Bunun için dövünecek değiliz elbette. Onlar tarihteki yerlerini doldurup gittiler. Fakat onların filizlenip güç bulduğu dönemdeki zihniyet her zaman geçerli ve sahip çıkıldığında ihya edici olduğundan Endülüs’ü, Osmanlı’yı sık sık hatırlayıp, başarılarının sebebini ve gayesini anlamamız gerekiyor.

Konuyla ilgili en yüzeydeki gerçeği hatırlatmakla yetinelim: Kültür, bilim ve sanat üretimi son derece önemlidir. Hele günümüz açısından hayatî derecede önemlidir, bu çağda ALLAH’ın adını yüceltmenin belki en önde gelen yoludur. Ama var olabilmek aynı zamanda siyasi/stratejik bir meseledir.

Endülüs’ün bize hatırlattığı bir önemli mesele de bir şeyi muhafaza etmenin onu ele geçirmekten daha zor olduğudur.

Not:
Endülüs İslâm medeniyetinin Batı için ne ifade ettiği, bu medeniyetin çöküşünün sebepleri ve bugün İspanya’daki yeniden İslâm’a yöneliş hareketi ile ilgili olarak, dergimizin Haziran 2003 tarihli 54. sayısında yer alan Ahmet MİROĞLU imzalı “İspanya’da Yeniden Diriliş” başlıklı yazıya müracaat edilebilir.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Endülüsü Hatırlamak
« Posted on: 25 Nisan 2024, 13:59:29 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Endülüsü Hatırlamak rüya tabiri, Endülüsü Hatırlamak mekke canlı, Endülüsü Hatırlamak kabe canlı yayın, Endülüsü Hatırlamak Üç boyutlu kuran oku Endülüsü Hatırlamak kuran ı kerim, Endülüsü Hatırlamak peygamber kıssaları, Endülüsü Hatırlamak ilitam ders soruları, Endülüsü Hatırlamak önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes