> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Dünyaya Çeki Düzen Vermek
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dünyaya Çeki Düzen Vermek  (Okunma Sayısı 506 defa)
15 Eylül 2011, 15:34:59
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 15 Eylül 2011, 15:34:59 »



Dünyaya Çeki Düzen Vermek



Mart 2007 - 99.sayı


Halil AKGÜN kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.

Evrensel düzen fikrinin uzun bir tarihi var. Tarihteki bütün büyük siyasi güçler, küresel bir nizam kurmak için mücadele verdiler. Bugün de büyük devletler kendilerine göre bir düzen kurmanın çabası içinde. Büyük güçler kendi çıkarları peşinde. Peki insanlar bir dünya düzeni fikrinden ne anlıyor? Kendileri ve başkaları için beklentileri ne? Adalet ve eşitlik ilkelerine dayalı bir düzen, insanlara ne vaat ediyor?

Adalet, barış, özgürlük, ahlâk, inanç üzerine kurulu bir küresel düzen fikri bugün de önemini koruyor. İnsanlığın büyük bir kısmı adil olmayan bir dünyada yaşadığına inanıyor. Kendilerine haksızlık edildiğini düşünüyor. Bu hissiyat, kitlelerin adalet ve eşitlik ilkelerine olan inancını zedeliyor. Çünkü hayata geçirilmeyen her değer, aşınmaya maruz kalır. Somut eylem haline gelmeyen her ilkenin içi boşalmaya başlamış demektir.

İnsanların böyle hissetmesine neden olan pek çok sebep var. Küresel kapitalizmin sınır tanımaz hırsı, güney ile kuzey ülkeleri arasındaki ekonomik uçurumun her gün biraz daha büyümesine neden oluyor. Meşru olmayan baskıcı rejimler, ekonomik ve siyasi çıkarlar nedeniyle ABD ve Avrupa gibi büyük güçler tarafından destekleniyor. Kendilerini bir kenara itilmiş, önemsiz ve giderek anlamsız gören kitleler, en temel haklarından vazgeçiyor. Devletin kaba ve acımasız gücü karşısında sinmekten başka bir çare bulamıyor.

Özne olamayan toplumlar

Oysa sivil ve ahlâkî değerleri canlı tutmak için, toplumundaki bütün bireylerin bir aktör haline gelmesi gerekiyor. Her şeyi devletten bekleyen bir toplum, bir özne olma hakkından ve iddiasından da vazgeçmiş demektir. Devleti temsil eden güçlerin, çıkar gruplarının yahut uluslararası şirketlerin insafına bırakılmış bir toplum, en temel görevlerini yerine getirmekten aciz hale gelir.

Türkiye toplumu uzun süredir bu “özne olamama” hastalığına yakalanmış durumda. Eğitimden mahalle temizliğine, seçimlerden trafik sorununa kadar her şey bir şekilde “devletin görevi” olarak görülüyor. Yani devletin “işini yapması” bekleniyor. Oysa bu, zımnen her şey devlete aittir demek. Yani tam da devletin, iktidar sahiplerinin istediği şey bu. İnsanlar devletin ne kadar çok iş yapmasını isterse, devlete o kadar bağımlı hale geliyorlar.

Halbuki İslâm toplumları Medine’deki ilk müslüman toplum düzeninden bu yana, “devlete/sultana/yöneticiye ne kadar az görev verirsek, onun iktidar alanını o kadar sınırlarız” ilkesiyle hareket etmekteler. İslâm’ın öngördüğü toplum modelinde şüphesiz devletin önemli görevleri var. Fakat inanç sahibi, erdemli, adalet ve eşitliğe dayalı bir toplumun inşası ve işleyişi, iktidarın değil, bütün bireylerin ve toplumun vazifesidir. Kendi hayatları hakkında söz sahibi olmayan insanlar, evrensel bir barış ve adalet düzeni hakkında da söz sahibi olamazlar.

Bu yüzden adil bir ‘nizam-ı alem’, adalet, barış ve eşitlik ilkelerini kendi yaşam alanlarımızda hayata geçirdiğimiz zaman mümkün olabilir. Osmanlı’nın Balkanlar’dan Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya kadar uzanan adalet düzeni dört asırdan fazla sürdü. Çünkü küresel düzenin dayandığı temel ilkelerin toplumsal bir tabanı vardı. Osmanlı’nın askeri ve siyasi olarak zayıf düştüğü dönemlerde bile bu adalet düzeni varlığını muhafaza etti. Zayıfın ezilmesine, yoksulun sömürülmesine izin vermedi. Toplum, bugün devletten (ve başka güç merkezlerinden) beklediğimiz görevleri kendi vazifesi olarak yerine getirmeye devam etti.

Batı neden adil bir dünya düzeni kuramıyor?


Batılı devletlerin adil bir küresel sistem kurma çabaları şu ana kadar boşa çıktı. Çünkü onlar, bu ilkeleri etnik ve ulusal çıkarların ötesinde, kendi başlarına anlamı olan birer değer olarak görmediler, görmüyorlar. Kendi insanına karşı demokratik ve eşitlikçi, başkalarına karşı ayrımcı ve düşman olan bir sistem, kimseye adalet getiremez.

Avrupalılar, bugün evrensel değer olarak kabul gören demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi kavramları geliştirirken, kendi dışındaki dünyayla nasıl bir ilişki içindeydi? Bu sorunun cevabı sömürgeciliğin tarihinde yatıyor. Bu tarihin ana özelliği, Avrupa merkezci bir dünya kurma çabasıdır. Kültürden ekonomiye, bilimden eğitime, siyasetten birey anlayışına her şeyin Avrupa’nın ve Batı medeniyetinin üstünlüğü ve biricikliği ekseninde (yeniden) tanımlanması, Avrupa sömürgeciliğinin temel özelliğidir.

Batı bu bakış açısından kurtulamadığı için, hiçbir zaman adil bir düzen kuramaz. Bugün bile bu Avrupa merkezci söylem, ‘evrensel değerler’ söylemi üzerinden yürütülüyor. İnsan hakları, demokrasi, vs.den bahsedenler batılı ve doğulu aktörler, batının yeni dini sekülerizmin sözcülüğünü yapıyorlar. Bu paradigmanın dışına çıkan herkes gerici, köktendinci, anti demokratik, vs. olarak suçlanıyor. Kimse ailenin, insan hayatının, insan onurunun, ahlâklı yaşamanın, haramdan uzak durmanın da evrensel insanî değerler olduğunu dile getirmiyor. Tek boyutlu bir değerler sistemi, tarihin sonu olarak sunuluyor.

Bu yüzden dünyada bugün küresel bir düzenin olabileceğine duyulan inanç neredeyse ortadan kalkmış durumda. İslâm dünyasından Hindistan’a, Afrika’dan Latin Amerika’ya kadar insanlığın büyük bir bölümü, dünya düzeninin aleyhlerine işlediğini görüyor ve kaosu, düzene tercih ediyor.

Adalet mümkündür


Fakat bu insanlık için bir çözüm değil. Şu andaki düzenin bozukluğu, bir daha böyle bir düzenin kurulamayacağı anlamına gelmiyor. Batılı güçlerin başarısızlığı, mutlak bir son olarak görülmemeli. Küresel bir düzen mümkündür. Çünkü adalet, erdemli olmak, barış ve kardeşlik ilkeleri evrensel ilkelerdir. İslâm’ın üzerinde titrediği bu değerler sadece müslümanlar için değil, dini ve kültürü ne olursal olsun bütün insanlık için tavsiye edilmiştir.

Dahası bu ilkelere gerçekten inanan insanlar bunu sadece kendileri için değil, başkaları için de istemek durumundalar. Son tahlilde düşmanının bile iyiliğini gözeten bir kültür ve irfan, bireysel ve toplumsal bencilliği reddetmek zorundadır. Savaşta düşmanını öldürürken bile aşırıya gidilmemesini emreden bir din, bütün mensuplarını evrensel ilkelere davet etmektedir.

Küresel bir dünya düzeni, sadece ekonomik ve askeri güç yahut diplomatik manevralar üzerine kurulu olabilir mi? 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın ilk yarısında dünya düzenini yeniden kurmaya çalışan Avrupalı devletler, bu imkanlara sahip oldukları halde insanlığın başına büyük musibetler getirdiler. İki dünya savaşında milyonlarca insan hayatını kaybetti. Modernitenin bütün vaatleri çöpe atıldı. Nihilizm bir hayat biçimi haline geldi.

İkinci dünya savaşından sonra yükselişe gecen Amerika Birleşik Devletleri, soğuk savaş döneminde benzer bir misyona soyundu. Komünizme karşı dünya halklarını koruma görevini ilâhi bir çağrı olarak gördü. Komünizmin yıkılmasından sonra tek kutuplu bir dünyanın çok da işine gelmediğini gördü. Birinci Körfez savaşından sonra Baba Bush “yeni dünya düzeni” fikrini yahut projesini açıkladı. Bu “yeni dünya düzeni”nin ne olduğunu, neyi hedeflediğini hatırlayan var mı? Yok. Çünkü bu adalete değil çıkara, eşitliğe değil ayrımcılığa, kardeşliğe değil hırsa dayanan bir düzendi.

Dünyanın tek süper gücü olan ABD 11 Eylül sonrasında yeni bir dünya düzeni kurmaya çalışıyor. Hem de büyük maliyetler ödeyerek. Fakat bunda başarılı olamadı ve olamayacak. Çünkü adil bir ‘nizam-ı alem’ askeri ve ekonomik güçten daha fazlasını gerektiriyor. Tankla tüfekle bir düzen kurulamayacağını gördük, görüyoruz.

Adil bir dünya düzeni mümkündür. Bunun birinci şartı, adalete gerçekten inanmaktır. İşimize geldiği için değil, doğru olduğu için adalete sahip çıkmaktır. Kur’an’ın buyurduğu gibi bazı durumlarda aleyhimize bile olsa adaletten taviz vermemek zorundayız. Yani adaleti kişisel, ailevi, kabilevi, ulusal çıkarlarımızın üstünde tutmalıyız. Yine bu sebepten adaleti herkes için eşit düzeyde istemek durumundayız.

Klasik tanıma göre adalet, “her şeyi uygun olduğu yere koymaktır”. Bu aynı zamanda her işimizde itidalli ve ölçülü olmak, hak ve hukuku gözetmek, zayıftan ve mazlumdan yana olmak, başkasının malına göz dikmemek, bizimle aynı kültürü paylaşmayan insanlara saygı göstermek demektir. İnsanlar arasında din, cinsiyet ve ırk ayrımı yapmamak demektir.

Bu değerleri hayatın vazgeçilmez unsurları haline getirmek için inanmaya, inandıklarımızı yaşamaya ihtiyacımız var. Adil bir dünya düzeninin temelini siyaset teorisyenleri değil, gönül mimarları atabilir. Adaletin ne olduğuna siyasetçiler değil, adalet ve insaf sahibi alimler, mürşitler, bilgeler karar verebilir. Adaletin bir hak ve farz olduğunu insanlara ancak bu yol göstericiler öğretebilir. Mevlânaların, Yunusların, Bahaeddin Nakşibendlerin olmadığı bir dünyada adalet duygusunu insanların vicdanına kim işleyebilir? Adaletin ağır yükünü ve derin hazzını vicdanlarında hissetmeyen toplumlar insanî bir dünya düzeni kurabilir mi?

Bu dünyayı kurmak mümkündür. Yeter ki nereden nasıl beslenmemiz gerektiğini bilelim.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dünyaya Çeki Düzen Vermek
« Posted on: 28 Mart 2024, 14:46:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dünyaya Çeki Düzen Vermek rüya tabiri,Dünyaya Çeki Düzen Vermek mekke canlı, Dünyaya Çeki Düzen Vermek kabe canlı yayın, Dünyaya Çeki Düzen Vermek Üç boyutlu kuran oku Dünyaya Çeki Düzen Vermek kuran ı kerim, Dünyaya Çeki Düzen Vermek peygamber kıssaları,Dünyaya Çeki Düzen Vermek ilitam ders soruları, Dünyaya Çeki Düzen Vermek önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes