> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Bir Hikmet Kaynağı Olarak Tarih
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir Hikmet Kaynağı Olarak Tarih  (Okunma Sayısı 590 defa)
06 Temmuz 2011, 17:28:36
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 06 Temmuz 2011, 17:28:36 »



Bir Hikmet Kaynağı Olarak Tarih



Halil AKGÜN
kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.


Tarih gündemimizden hiç düşmüyor. Tarihin geçmişte yaşanmış olaylardan ibaret olduğunu sananlar hep yanılıyor. Tarih, günlük hayatımızda, siyasi tartışmalarımızda, muhayyilemizde, gelecek planlarımızda yaşamaya devam ediyor. Neden?

İnsan, geçmişten geleceğe uzanan bir varlıktır. İnsanı var eden unsurların başında onun hafızası geliyor. Hafızası olmayan, geçmişi bulunmayan bir insanın kimliği de olmaz. Öyle ya; tarihin neresinde olduğunu bilmeyen bir insan kendini bugünün içinde konumlandırabilir mi?

Hafızamız bizim hissiyatımızı, tercihlerimizi, önceliklerimizi de belirler. Çünkü insan boşlukta yaşayan bir varlık değildir. Tersine insan, bu dünyaya adım attığı andan itibaren hep bir takım şartlara bağlı olarak yaşar. Bu onun özgürlüğünü ortadan kaldırmaz. Bilakis hafıza, insanın özgürlüğünü ne yönde ve nasıl kullanacağını belirlemesinde yardımcı olur.

Öte yandan insan yalnız bir varlık da değildir. Cenab-ı Hak insanı bu dünyada diğer insanlarla beraber yaşamak, onlarla bir hayat alanını paylaşmak üzere yaratmıştır. İnsan nasıl mekanı paylaşıyorsa, zamanı da paylaşır diğer varlıklarla. Tarih, bu paylaşımın zihnimize, hafızamıza yansıyan kısmıdır. Tarih bilinci aynı zamanda insanın başkalarıyla neyi nasıl paylaştığını da ortaya koyar.

Kur’an’ın tarihe bakışı

Bu yüzden İslâm’da tarih bilinci hep merkezî bir öneme sahip olmuştur. İnsanın nasıl yaratıldığı ve bu dünyaya ne için gönderildiği bu tarih bilincinin ilk sayfalarını oluşturur. Zaman ve mekan üstü olan yaratma eylemi, zamanın ve mekanın başlangıç noktasıdır. Kendi yaradılışı üzerinde tefekkür eden insan, zamanın ve mekanın nasıl ortaya çıktığı ve ne için varolduğu üzerinde de tefekkür eder.

Peygamberler tarihi, Kur’an-ı Kerim’in üzerinde ısrarla durduğu tarih bilincinin bir diğer boyutunu oluşturur. İnsanlık tarihi, özünde peygamber tarihiyle aynı eksende cereyan eder. İyi ile kötü, hak ile bâtıl, güzel ile çirkin arasındaki mücadele, tarihe anlam veren çerçeveyi de ortaya koyar. Bu hakikatler olmadan tarihin anlamı da yoktur.
İnsanın tarihini hayvanların tarihinden ayıran da budur. İnsanın hafızası vardır çünkü, o hafızada hak-bâtıl, iyi-kötü mücadelesi vardır. Hayvanların ise sadece doğal tarihi vardır. İnsanın tarihini tarih bilimleri inceler; hayvanların tarihini ise sadece tabiat tarihi... Aradaki fark, insan ile beşer arasındaki farktır.

Kur’an-ı Kerim peygamberlerin ve geçmiş kavimlerin tarihinden bahsederken, bunları hep insanlara bir kıssa olsun, bir ders olsun diye anlatır. Tarih araştırmasının amacı, geçmişte yaşanmış hadiseleri ardarda sıralamak değildir. Kur’an’ın sıkça ifade ettiği gibi, amaç insanın bütün bu hadiselerden kendine bir ders çıkartması, yani hikmete ulaşmasıdır. İbret alınmayan bir tarih, tarih değildir; sadece bilgi yığınıdır.

İslâm’ın ortaya koyduğu dünya görüşüne göre tarihe yön ve anlam veren şey, kişiler ve onların yaptıkları değildir. Kişileri ve onların eylemlerini de anlamlı ve önemli kılan bir takım ilkeler vardır. Zulme karşı adaletin yanında olmak, bâtıla karşı hakkın mücadelesini vermek, çirkine karşı güzeli takip etmek, yanlışa karşı doğruyu söylemek... Tarihi anlamlı kılan eylemler bunlardır.

Tarih ve ahlâk

Bunlar aynı zamanda ahlâkî ve manevi ilkelerdir. Bu yüzden İslâm tasavvurunda tarih ve ahlâk iç içe geçmiştir. Ahlâkın temel ilkelerini ihlâl edenler, tarihe yön vermesi gereken değerleri de yok saymış olurlar. Tarihten ders almak demek, bu ahlâkî ilkelerin ve değerlerin farklı zaman ve mekanlarda nasıl ortaya çıktığını idrak etmek demektir.

Bu hususları akılda tutarak son dönemde yaşanan tarih tartışmalarına biraz yakından bakalım. Türkiye’de büyük bir dönüşüm yaşanıyor ve tabular yıkılıyor. Bize yıllarca kötü, karanlık, geri gösterilen Osmanlı tarihi, yeni araştırmaların ve tartışmaların konusu haline geliyor. Popüler tarih kitapları yok satıyor. Televizyonlarda, gazetelerde tarihî konular enine boyuna tartışılıyor.

İfrat ile tefrit arasında gidip gelen bu tartışmalar, tarihin vazgeçilmez olduğunu bir kez daha teyit ediyor. Osmanlı’yı sevseniz de sevmeseniz de bu tartışmaların dışında kalamıyorsunuz. Aynı şekilde Cumhuriyet tarihine ilişkin bir takım tabular da yıkılıyor. Dokunulmaz kabul edilen konular, olaylar, isimler mercek altına alınıyor.

Kimisi Osmanlı’yı adeta bir asr-ı saadet gibi gösterirken, kimileri Cumhuriyet tarihine toz kondurmuyor. Kimileri Osmanlı’yı yerden yere vururken, kimileri aynı şeyi Cumhuriyet dönemi için yapıyor. Ve tartışmalar tarih mevzularıyla sınırlı kalmıyor. Tarih, ben-idrakimizin bir parçası olduğu için, kim kendini nasıl görüyorsa tarihe de öyle bakıyor.

Osmanlı tarihini doğru anlamak

Osmanlı’yı bir bütün olarak idrak edemiyoruz. Onun tarihini kendi şartları içinde anlamak istemiyoruz. İnsanî olan her şey gibi Osmanlı tarihi de karmaşık bir yapıya sahip. Ne bir cennet vadisi, ne de cehennem... Onu var eden insanlar gibi çok boyutlu, çok katmanlı, renkli. Orada hem idealizm var, hem realizm. Hem ilke var hem pragmatizm. Koca bir imparatorluğu başka türlü yönetmek mümkün olabilir miydi?

Osmanlı tarihi hakkında konuşanlar ya mucizeler bekliyorlar ya da bir dizi felaket senaryosu... Oysa tarihe adaletle, insafla ve itidalle bakmak gerekir. Osmanlı elindeki imkanları en iyi şekilde kullanarak bir takım manevi ve ahlâkî ilkeleri hayata geçirmeye çalışmıştır. Bu yönüyle o tarihe biz bir model gözüyle bakabiliriz. Günümüzün pek çok sorununu anlamak ve hatta çözmek için o tarihten istifade edebiliriz.

Fakat bu Osmanlı’nın hiç bir dünyevî yönünün olmadığı anlamına gelmez. Tarihteki bütün devletler gibi Osmanlı da tarihte yaşadı; bu dünyada hüküm sürdü. Doğru da yaptı, hata da... İyi günü de oldu kötü günü de... Osmanlı tarihine taşıyamayacağı bir yükü yüklemek, ona haksızlık etmek olur.

Tarihi incelerken ve anlamaya çalışırken, tarihî şartları her zaman akılda tutmak gerekir. Aynı şekilde tarih ancak mukayeseli bir gözle okunduğu zaman anlamlı hale gelir. Bugünün bir takım kavramlarını ve kurallarını esas alıp “efendim bunlar Osmanlı’da yok; dolayısıyla Osmanlı baskıcı, gerici bir devletti” demek tarihe yapılacak en büyük zulümdür.

Bu, atın fizyolojisini esas alıp kartalı mahkum etmeye benzer. Atın yeri başkadır, kartalın yeri başka. Bunları birbirine karıştırdığınızda ortaya ucube bir varlık çıkar. Ne ata adaletli davranmış olursunuz ne de kartala... Üstelik atla kartalın kavga etmesi de gerekmiyor. Zaten tarihte bunlar kavga etmiyorlar. Onları dövüştüren, bizim çarpık bakış açımız.

Aynı şey Cumhuriyet dönemi için de geçerli. Cumhuriyet tarihi, Kemalist kadroların faaliyetlerinden ibaret değil. İstiklâl harbini bütün İslâm ümmeti ve Anadolu halkı verdi. Sarıkamış şehitleri alem-i İslâm’ın dört bir yanından geldiler: İstanbul’dan, Malatya’dan, Edirne’den, Kudüs’ten, Saraybosna’dan, Beyrut’tan... Aynı kahramanlık destanı Çanakkale’de yazıldı.

Tarih, ibret, hikmet

Cumhuriyet tarihi demek, aynı zamanda bu insanların tarihini anlatmak demek. Ankara’daki siyasi liderlerin çabaları kadar, Anadolu’nun dört bir tarafında mücadele eden, bedel ödeyen, acı çeken, kaygı duyan sıradan insanlarımızın tarihi... Onların tarihini de anlamadan, anlatmadan tutarlı ve hakkaniyetli bir Cumhuriyet tarihi yazılmış olmaz.
En başta ifade ettiğimiz hususa geri dönelim: Osmanlı tarihini de Cumhuriyet tarihini de bir ders çıkartmak, bir hisse çıkartmak için, bir hikmete ulaşmak için okumalıyız. Bugünün ideolojik kavgalarına feda edilmiş bir tarih kimseye fayda sağlamaz. Öyle bir tarih kavgasından, hikmet ve basiret çıkmaz.

Tarihi okurken de okuturken de bu ilkeyi akılda tutalım. Aslında bütün tarih tasavvurumuzun bu bakış açısına göre yeniden tanzim edilmesi, eğitim sistemimizin yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Gençlerin tarih bilincinin zayıf olmasının sebebi bu noktayı ihmal etmemizdir. Ancak tarihi niye okuduğunu bilen nesiller, o tarihe hakkını verirler.
Tarih, doğru hafızanın inşa edildiği yerdir. O hafıza olmadan kimlik olmaz. Ben idraki gelişmez. Gelecek tasavvuru şekillenmez. Türkiye’de son yıllarda ivme kazanan tarih tartışmasını bir fırsata çevirebiliriz. Bunun için tarih ile hafıza, hafıza ile kimlik, kimlik ile ben-idraki ve ben-idraki ile gelecek tasavvuru arasındaki irtibatı doğru kurmamız gerekiyor.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir Hikmet Kaynağı Olarak Tarih
« Posted on: 26 Nisan 2024, 00:35:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir Hikmet Kaynağı Olarak Tarih rüya tabiri,Bir Hikmet Kaynağı Olarak Tarih mekke canlı, Bir Hikmet Kaynağı Olarak Tarih kabe canlı yayın, Bir Hikmet Kaynağı Olarak Tarih Üç boyutlu kuran oku Bir Hikmet Kaynağı Olarak Tarih kuran ı kerim, Bir Hikmet Kaynağı Olarak Tarih peygamber kıssaları,Bir Hikmet Kaynağı Olarak Tarih ilitam ders soruları, Bir Hikmet Kaynağı Olarak Tarihönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes