> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Bir Güven Toplumu İnşa Etmek
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir Güven Toplumu İnşa Etmek  (Okunma Sayısı 1147 defa)
02 Kasım 2011, 22:15:40
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 02 Kasım 2011, 22:15:40 »



Bir Güven Toplumu İnşa Etmek


Mayıs 2005 - 77.sayı

Halil AKGÜN
kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.


Sahte para, sahte pekmez, sahte kaşar, sahte diploma, sahte doktor, sahte belge, sahte milletvekili derken, Türkiye'de güvenebileceğiniz hiçbir şey kalmadı neredeyse. Hiçbir şeyi gönül huzuruyla ve tereddüte düşmeden yapmak mümkün değil.Gündelik hayatın giderek sahteleşmesi, Türkiye'de derin bir güven krizinin doğmasına yol açtı. Gözümüz arkada kalmadan “bu iş hakkıyla yapılacaktır” diyebileceğimiz şeylerin sayısı gittikçe azalıyor.

Güvenlik stratejisi kavramının gazete manşetlerini doldurduğu günümüzde, Türkiye toplumsal bir güven bunalımı yaşıyor. Şüphe, güvensizlik, tereddüt ve sahtelik, ulusal politikalardan pazarda yaptığımız alışverişe kadar hayatın her alanına sirayet etmiş durumda. Modernitenin ürettiği ontolojik güvensizlik hali, bütün dünya toplumlarının altını oyuyor. Sanki insanlık bir bütün olarak güvenecek, sırtını dayayacak her şeyini kaybetmiş gibi.

Bu güvensizlik halinin yol açtığı ana sorun şu: İnsanların hiçbir şeye güvenememesi, güvenilecek hiçbir değerin kalmadığı inancını da beraberinde getiriyor. Değerlerin araçsallaşması, Türkiye'de bir şeyin kendi başına değerli olduğu fikrini gittikçe zayıflatıyor. İnsanlar bir şeyi kendi başına iyi, doğru ve güzel olduğu için yapmanın anlamlı olduğuna artık inanmıyorlar. Modernitenin araçsal (instrumental ) bakış açısı, ahlâkî değerlerden estetiğe her şeyi bir araç haline getiriyor. Bu araçsallaştırma sürecinin bir sonucu olarak din, ahlâk, insan, adalet, emek gibi en temel değerler başka gayeler için kullanılan birer araç haline geliyor.

Türkiye'nin şirazesi dağılmış bir toplum izlenimini veren görüntüsünün arkasında bu araçsallaşma ve onun ürettiği güvensizlik yatıyor. Her şeyi kâr-zarar ilişkisi açısından değerlendirmeye o kadar alıştık ki, sadece kendisi için değerli ve anlamlı olan inanç ve davranışlarımızı her geçen gün yitiriyoruz. Değerlerin hep başka bir şeylerin aracı olarak görülmesi, farkında olmadan bizi değer kavramının kendisinden uzaklaştırıyor.

Güven bunalımı ve toplumsal çözülme


Bunun sonuçlarını hayatın her alanında görmek mümkün. Ustanın artık ustalık yapacak enerjisi yok. Çırak, çırak olacak destekten yoksun. Trafikte başkasının hakkını ihlâl etmek artık olağan bir şey. Sırada beklerken itişip kakışmak sanki normal bir davranış. Her işi “ucuzundan” halletmek, toplumsal bir pratik. Kimse her yaptığı eylemin, ister tek başına ister kalabalıkta olsun, Cenab -ı Hak tarafından bilindiğini, izlendiğini sanki unutmuş gibi. Bir işi ancak sonuçları aleyhimize olursa doğru ve dürüst yapmak gibi kollektif bir hastalığa düçar olmuş durumdayız.

Bu yüzden toplumsal güven duygumuz her gün biraz daha çözülüyor. Bugün Türkiye'de yaşayan insanların acaba ne kadarı birbirine güveniyor? Örneğin ne kadarı bir yardım yaptığında bu yardımın yerine ulaşacağına inanıyor? Kendisine verilen sözlerin yerine getirileceğine ne kadar inanıyor? Yerine getireceğinden emin olamadığı bir söz vermekten kaçınıyor mu? Eğer bir toplumda insanların yüzde 80'i birbirine güvenmiyorsa, orada ciddi bir sorun var demektir.

Bu güvensizlik duygusunun köklerini nerede aramak lazım? Sorunun sadece ekonomik ya da politik olduğunu düşünmek, büyük bir yanılgı olur. Bu güvensizlik buhranını, toplumun her kesimi yaşıyor. Kimseye ve hiçbir şeye güvenememenin getirdiği öfke ve ümitsizlik hali, herkesi derinden etkiliyor. Birilerine ve bir şeylere güvenememek, kendi başına güvenilir olmayı anlamsız ve işlevsiz kılıyor. Batı'da yaşanan değerler aşınması, tam da böyle bir sürecin sonucunda ortaya çıktı. Önce krallıklara, sonra kiliseye, ardından modern ulus-devlete ve son olarak da küresel kapitalizme güvenemeyeceğini gören Batılı toplumlar, güven kavramının anlamsız bir şey olduğuna inanıyorlar. Türkiye de bugün benzer bir süreçten geçiyor. O yüzden sorunu, daha derinlerde, Türkiye'nin zihniyet ve maneviyat dünyasında aramamız gerekiyor.

İman ve güvenlik


Türkiye, imanı ile emniyet duygusu arasındaki mesafeden kaynaklanan bir gerginliğin içinde yaşıyor. İman etmiş olmanın getirdiği itminan ve emniyet hali, değerlerin aşınması ve araçsallaşması yüzünden giderek belirsiz hale geliyor. Müminlik kimliği, yani emniyette ve kendisinden emin olma vasfı zayıfladıkça, toplumsal paranoyalar öne çıkıyor. Sokaktaki vatandaş kapı komşusuna güvenemezken, devlet kendi coğrafyasında yaşayan insanlara güvenemiyor. İmanımızın zayıflamasıyla nasıl bir güven bunalımına girdiğimizin ise farkında bile değiliz. Ne pahasına olursa olsun dogmatik bir laiklik anlayışını ikame etmeye çalışanlar, çağdaşlık, modernlik, vs. adına toplumun en temel değerlerini nasıl aşındırdıklarının farkında değiller.

Oysa iman ile emniyet arasındaki yakın ilişki bizim geleneğimizde hep korunagelmiştir.

İman, emanet ve emniyet, yani güvenlik kelimeleri aynı kökten gelir. İman, Cenab-ı Hakk'a inanmak suretiyle emniyette olmak demektir. Buradaki emniyet hem güvenlik hem de itminan ve huzur bulma anlamındadır. Buna göre iman ile güven arasında bir paralellik ilişkisi vardır. İmanın olduğu yerde emniyet yani güven vardır.

Aynı şekilde imanın olduğu yerde emanete sadakat vardır. Ve bu sadakat, herhangi bir toplumsal fayda elde etmek değil, sadece kendi başına doğru olduğu için gösterilen bir sadakattir. Emanete ihanet, verilen sözleri yerine getirmemek, iman ikliminde yaşanan kuraklaşmanın bir sonucudur. Bu ise yaşadığımız güvensizlik buhranının ana sebeplerinden biridir.

Neden? Çünkü varlığın tamamı bize bir emanet olarak verilmiştir. Bu emaneti koruyamadığımız, “ Kâlû Belâ” yani “Evet; bizim rabbimiz sadece Allah'tır” dediğimizde verdiğimiz sözü yerine getiremediğimiz için, bugün ailenin çözülmesinden çevre krizine kadar bir dizi sorunla karşı karşıyayız. Bir başka ifadeyle, daha evrensel düzeyde yaşadığımız güvensizlik bunalımı, gündelik hayatımızda farklı sahtelikler olarak çıkıyor karşımıza. Bize verilen emanet, yeryüzünde Allah'ın halifesi olmak ve adaleti ikame etmekti. Bu emanetten uzaklaştıkça, imanın getirdiği itminan halinden de uzaklaşıyoruz.

Hâce Bahaeddin Nakşibend k.s. Hazretleri'nin ikinci halifesi olan Hace Muhammed Parisa k.s ., Türkçe'ye “Tevhide Giriş” adıyla çevrilen Faslu'l-Hitab adlı kitabının “fütüvvet” bahsinde, Hz. Musa a.s.' ın Rabbi'ne fütüvvetin ne olduğunu sorduğunu anlatır. Cevap, bizim tartışmamız açısından büyük önem arz ediyor: “(Fütüvvet), kendini benden nasıl tertemiz olarak teslim aldıysan, aynı şekilde tertemiz olarak teslim etmendir.”

Asr-ı Saadet bu manada bir “fütüvvet toplumu”dur ve ayırt edici özelliklerinden biri güven üzerine kurulu olmasıdır. Bu toplumda insanlar iyi, doğru ve güzeli, sadece kendi başlarına öyle oldukları için yapıyorlardı. Bunun meydana getirdiği güven duygusu, Hz. Peygamber s.a.v.'e iman etmekten, “komşusu aç iken uyuyan bizden değildir” düsturunun idrakine kadar hayatın her alanına yayılmıştı. Bu toplumda “İslâm olmak”, sadece namaz kılmak değil, bu idrak derinliğine sahip olmak anlamına geliyordu. Yani iman ile artan bir güven duygusu. Bu duyguyla beslenen bir güvenlik alanı.

Hz. Peygamber s.a.v.'in nübüvvetten önceki sıfatı “el-emin” idi. Yani kendisine güven duyulan ve insanlara güven veren kişi... Risaletten sonra Hz. Peygamber s.a.v. gerçek mümini tarif ederken ondan “elinden, dilinden ve belinden, insanların güven içinde olduğu kişi” diye bahseder.

Tersinden baktığımızda ise, güvenin olmadığı yerde iman ya yoktur ya da gittikçe zayıflamış ve etkisiz hale gelmiştir. Bu yüzden modern toplumlardaki inanç kriziyle güven sorunu arasındaki ilişkinin üzerinde ısrarla durmamız gerekiyor. Türkiye'nin güven ibresine baktığımızda, karşımızdaki tablonun iç açıcı olmadığını görüyoruz.

Modern dünyanın oluşturduğu ontolojik güvensizlik hali, bireyleri nihilizme (değerlerin inkârına) götürdü. Kendi dışındaki nesnelerin onun varlığını tehdit ettiğini düşünen insanlar, çareyi ya radikal bireycilikte ya da anlamsızlık felsefelerinde buldular. Bireyi bir hiçe indirgeyen modern sanayi toplumları ve kapitalist ekonomik düzen, bu ontolojik güvensizlik duygusunu daha da derinleştiriyor. Son asırda yapılan savaşlar ve ölen milyonlarca insan, hiç birimizin hayatının güvence altında olmadığını gösteriyor.

Türkiye'de ise devletin güvenlik ve emanet veren bir kurum olmayı becerememesi, toplumdaki güvensizlik krizini besliyor. Sosyal güvenin olduğu toplumların, kendi sorunlarını aşmada daha başarılı olduğunu biliyoruz. Türkiye insanı bin küsur yıllık ‘mümin olma' tecrübesinden her gün biraz daha uzaklaşıyor. Bu yüzden “kesin olarak güveniyorum” diyebileceğimiz şeylerin sayısı endişe verici düzeyde.

Öte yandan, toplumdaki hakim bir kanaate göre güven duymak, safiyane bir haslet olarak görülüyor. Bize “bu devirde kimseye güvenmeyeceksin” deniyor. “Hayatın acı gerçekleri” adı altında, modernitenin ontolojik güvensizlik durumuna benzer yeni güvensizlik alanları üretiliyor.

Güveni yeniden inşa etmek


Oysa insanlar “kimseye güvenmeyeceksin” dediklerinde, kendilerinin güvenlik alanını da daralttığının farkında değil. “Safdillik” olarak alaya alınan güven duygusu, insan oluşumuzun kurucu unsurlarından biridir. Çünkü insan her şeyden önce Allah'a inanmak ve güvenmek zorunda. Hz. Peygamber Efendimiz bir hadisinde “Allah hakkında hüsn-ü zan sahibi olun” diyor. Bu hüsn-ü zan tavrını bütün varlık alemine karşı göstermeden itminan bulmamız mümkün mü?

Bizim bu güvensizlik aşılayan tavıra karşı, inadına güvenmem...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir Güven Toplumu İnşa Etmek
« Posted on: 19 Nisan 2024, 21:51:37 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir Güven Toplumu İnşa Etmek rüya tabiri,Bir Güven Toplumu İnşa Etmek mekke canlı, Bir Güven Toplumu İnşa Etmek kabe canlı yayın, Bir Güven Toplumu İnşa Etmek Üç boyutlu kuran oku Bir Güven Toplumu İnşa Etmek kuran ı kerim, Bir Güven Toplumu İnşa Etmek peygamber kıssaları,Bir Güven Toplumu İnşa Etmek ilitam ders soruları, Bir Güven Toplumu İnşa Etmekönlisans arapça,
Logged
19 Haziran 2023, 01:14:00
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.957


« Yanıtla #1 : 19 Haziran 2023, 01:14:00 »

Esselâmu Aleyküm. Rabbim ilmimizi artırsın inşaAllah
Bu güzel paylaşım için teşekkürler
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes