> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Düşük Yoğunluklu 11 Eylül
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Düşük Yoğunluklu 11 Eylül  (Okunma Sayısı 777 defa)
09 Kasım 2011, 08:26:10
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 09 Kasım 2011, 08:26:10 »



Düşük Yoğunluklu 11 Eylül


Ağustos 2005 - 80.sayı

Halil AKGÜN
kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.


7 Temmuz günü Londra'ya düzenlenen terör saldırısı, düşük yoğunluklubir 11 Eylül sürecinin devam ettiğini gösteriyor. Saldırılarınüzerinden daha birkaç saat bile geçmeden olayın faillerinin el-Kaideörgütü olarak ilan edilmesi oldukça düşündürücü.

Amerika ve İspanya'nın tersine, İngiltere büyük çaplı terör olaylarınayabancı bir ülke değil. 1969'dan bu yana Kuzey İrlanda Ordusu'nun (IRA)pek çok saldırısına maruz kalan İngiltere toplumu ve yönetimi,soğukkanlılığını muhafaza etmiş görünüyor. Ama şu ana kadar kimse buolayda IRA'nın parmağının olabileceğini söylemedi. Tersine, herkesbunun el-Kaide'nin işi olduğunda sözbirliği etmiş durumda. Sankibirileri saldırılar daha meydana gelmeden faillerin kim olduğunubiliyordu.

Küresel sistemin yeni meşruiyet aracı


Amerika ve İspanya'dan sonran İngiltere'nin de kendi 11 Eylül'ünekavuşması, küresel sistem açısından bakıldığında anlamsız ve hattafaydasız bir şey değil. Dü ş ük yoğunluklu bir 11 Eylül süreci dünyasisteminin işine yarıyor. Çünkü bu sayede küresel sermayenin serbestdolaşımı güvence altına alınıyor ve daha muhafazakâr ve ulusalcı siyasisöylemler meşruiyet zemini buluyor.

Büyük sermaye, her zaman devletle iş tutmayı serbest piyasa rekabetinetercih eder. Bunun temel sebebi, devletin dünyanın hemen her yerindehâlâ en büyük işveren olması ve en büyük sermayeyi elindebulundurmasıdır. Büyük ve artık küresel nitelik kazanan sermayeninböyle bir güç ve para kaynağıyla yakın ilişkide olması, kapitalizmindevlet eliyle yayılmasının en kestirme yoludur. Devletin elinin güçlüolması ise, onun her alanda tek söz sahibi kurum olma imkanını elindebulundurmasına bağlı. 11 Eylül gibi hadiseler, devletin bu meşruiyetihtiyacını karşılar. Bu ise mevcut ekonomik sistem içinde büyüksermayenin işine gelen bir şey.

Öte yandan sivil özgürlüklerin sınırlandırılması ve ‘güvenlik'kavramının öne çıkması bu süreci tamamlayan bir gelişme. Nitekimİngiltere geçen ay Amerika'daki Patriot Act'a benzeyen ve sivilözgürlükleri kısıtlayan bir kanun tasarısını kabul etmişti. Bununlailgili tartışmalar artık rafa kaldırılmak zorunda. Çünkü ‘savaşdönemi'nde sivil haklara değil, güvenliğe öncelik verilmesi gerektiğifikri telkin ediliyor.

Tam da bu noktada “el-Kaide” argümanının küresel sistemin bir jokerihaline geldiğini görüyoruz. El-Kaide, terörizm, İslâm tehlikesi gibikelimelerin arkasına sığınarak Avrupa'da yükselen ulusalcı eğilim,aslında kendine güçlü bir meşruiyet zemini oluşturmaya çalışıyor.Amerika'da Bush yönetimiyle başlayan eğilim, farklı ton ve renklerdeAvrupa'da da karşılığını bulmuş durumda. Bunu Avrupa'daki yeni göçmenyasaları ve çokkültürlülük tartışmalarından açık bir şekilde görüyoruz.Çokkültürlülük söylemi, bu saldırılardan sonra cazibesini yitirmişdurumda. Farklı din ve kültürlerin ve hâssaten müslümanların Avrupatoplumlarının içinde yaşamasını Avrupa'nın geleceği açısından birtehdit ve tehlike olarak görenlerin sayısı ve gücü her gün artıyor.

Bu yüzden Londra saldırılarının faili kim olursa olsun, olayın adınınel-Kaide olarak konması, faturanın yine Avrupa'daki müslümanlaraçıkartılacağını gösteriyor. Nitekim saldırıların hemen ardından,İngiltere'nin ve Avrupa'nın çeşitli şehirlerinde yeni bir korku, şüpheve nefret rüzgârı esmeye başladı. Müslüman topluluğa yönelik ırkçısaldırılar arttı. Ben kendi adıma bu saldırıların artmasından endişeduyuyorum.

Londra saldırılarını yapanların Pakistan asıllı İngiliz vatandaşıkişiler olması, dikkatlerin İngiltere içine yöneltileceğininişaretlerini veriyor. İngiliz vatandaşı kimliğiyle İngiltere siyasiyapısına entegre olmuş müslümanlar dahi bundan sonra hedefgösterilecek. Bu durumda geçici çalışma vizesi ve oturum hakkı bulunanmüslümanların işi daha da zorlaşacak. İngiltere içinde bir takımoperasyonların yapılması da kuvvetle muhtemel. Zaten İngiliz yönetimive istihbaratı, çeşitli camileri ve müslüman kuruluşları bir süredirmercek altına almış durumda. Londra saldırıları, İngiltere içineyönelik bu operasyona yeni bir ivme kazandıracak gibi görünüyor.

Avrupa ve kültürel çoğulculuk


Burada durup şu soruyu sormak gerekiyor: Avrupa, gerçekten çok kültürlübir toplum projesini benimseyebilecek mi? Bir başka şekilde soralım:Avrupa, İslâm'la ve müslümanlarla bir arada yaşamaya hazır mı?

Bu soruyu bu şekilde sormamızın basit ama önemli bir sebebi var:Avrupa'da bugün çokkültürlülük deyince kastedilenin büyük ölçüde İslâmve müslümanlar olduğunu herkes biliyor. Avrupalılar müslümantoplulukların Avrupa toplum ve kültürüyle bütünleşmediğinden, yaniasimile olmadığından şikayet ediyorlar. Onlara göre bir arada yaşamanınformülü, müslümanların dinî ve milli geleneklerinden vazgeçmesi veAvrupalılara benzemesi. Zaten ‘asimile' olmak da bunu ifade ediyor;yani benzemeyi.

Fakat bunun adı kültürel çoğulculuk değil, kültürel asimilasyon. Yanimüslüman azınlıkların kimlik ve kültür erozyonuna uğraması. Avrupa'nınİslâm'ı ve müslümanları bir ‘öteki' olarak algılaması, tam da bunoktada yeni bir sorun olarak ortaya çıkıyor. Avrupa, ortaçağlardaİslâm'ı bir ‘dinî öteki' olarak görüyor ve İslâm ile Hıristiyanlıkarasında ezeli bir mücadelenin olduğuna inanıyordu. Haçlı seferleri buinançtan kaynaklanan bir nefretle yapılmıştı. Müslümanlara ‘putperest'olarak bakan, Hz. Peygamber'i -hâşâ- tahkir eden Avrupa'nın gözünde,İslâm dünyasının adalet ve barışa dayalı bir toplum inşa etmesi mümkündeğildi.

Modern döneme geldiğimizde, Avrupa'nın sekülerleşmesiyle beraber buargümanın da sekülerleştiğini görüyoruz. Bugün Avrupalıların bir kısmı-mesela Papa örneğinde olduğu gibi- müslümanlara Hıristiyanlığı esasalarak karşı çıkarken, diğerleri “ileri” Avrupa kültür ve medeniyetiningerisinde kaldığını düşündükleri İslâm dünyasıyla eşitliğe dayalı birilişki içerisinde olmak istemediğini söylüyor. Kısacası Avrupa'nınkendini siyasi ve coğrafi olarak yeniden tanımlamaya çalıştığıgünümüzde, 11 Eylül sendromu Avrupa'daki muhafazakâr eğilimlerigüçlendiriyor. Bu ise Avrupa'daki müslüman azınlıklara yönelik menfitavra meşru bir zemin kazandırıyor.

Bütün bunlar, Avrupa ve Amerika kamuoyunun, terör saldırıları dahil ,pek çok hayatî konuda nasıl bir tutarsızlık ve çifte standart tavrıiçinde olduğunu gösteriyor. İnsanî açıdan bakıldığında terörü ‘doğudayapılan terör', ‘batıda yapılan terör' diye birbirinden ayırmak mümkündeğil. Masum insanların öldürülmesine her halükârda karşı çıkmakzorundayız. Akıl ve izan sahibi insanların bu müşterekte buluşmasıgerekir.

İyi terör, kötü terör?


Terörün batı kamuoyunda nasıl algılandığına baktığımızda, durumun böyleolmadığını görüyoruz. Amerika ve Avrupa'ya yönelik terör saldırılarıher zaman daha büyük bir infiale yol açıyor. Beyanlar veriliyor,tedbirler alınmıyor, operasyonlar yapılıyor, yeni kanunlarçıkartılıyor. Medya, batıdaki saldırıların etkisini en ince ayrıntısınakadar görüntülüyor. Şiddetin vahşi ve hunhar yüzü bütün çıplaklığıylaortaya konuyor. Ölü ve yaralılar mercek altına alınıyor, panikhalindeki insanların zor durumu ekrana yansıtılıyor. Bu görüntülereyüzlerce yorumcunun, devlet adamının, sivil toplum kuruluşuyetkililerinin yaptığı açıklamalar eşlik ediyor.

Fakat çok daha fazla can kaybının olduğu bir saldırı, bombalama yahutoperasyon bir İslâm ülkesinde meydana geldiğinde, bu mizanseninbirdenbire ortadan kalktığını görüyoruz. Ölen, yaralanan, çocuğunuyahut eşini kaybeden, evi yıkılan insanların görüntülerini bir türlügöremiyoruz. Atılan bombaların yol açtığı acıyı, vahşeti, şiddetiaçıklayan yorumları duymuyoruz. Bunları kınayan yetkilileribulamıyoruz. Faillerin “mutlaka bulunup cezalandırılacağı” yönündeaçıklamalar işitmiyoruz. Irak'ta ve Afganistan'da şiddete maruz kalan,hayatını kaybeden insanlar sanki yoklar. Onlar sanki TV ekranlarındakibir görüntüden ibaret. Kanalı değiştirdiğimizde uçup giden bir karedenbaşka bir şey değil.

Londra'daki acıya gösterilen tepki neden Irak'ta ölen binlerce insaniçin gösterilmiyor? Aradaki fark birinin Avrupalı diğerinin müslümanolması mı? Birleşmiş Milletler, Londra saldırılarından 3 gün sonra birrapor yayınladı. Rapora göre Irak'ta 2003 yılından beri ölen sivilinsan sayısı 100 binin üzerinde. Bu sayı karşısında insanın duruptitremesi gerekmez mi? Modern şiddetin insan aklını zorladığı noktadeğil mi burası?

Londra'nın tersine, Irak'taki şiddet adeta estetize ediliyor. Sankionun iyi ve güzel bir şey olduğu telkin ediliyor. Çünkü şiddetiyapanlara göre Irak'taki ‘insanî bedel', bir amaç için ödeniyor.Irak'ın demokrasiye geçebilmesi için 100 binin üzerinde ölü vermesigerekiyor. Ayrıca bunlara yüzbinlerce yaralının eklenmesi gerekiyor.Irak'taki toplu ölümler ‘daha yüce bir gaye' için kaçınılmaz kabulediliyor. Ve öldürmeler her gün artan hızıyla devam ediyor.

Londra saldırılarından hemen birkaç gün sonra, yani 11 Temmuz günü,Bosna- Hersek'teki Serebrenitza katliamının 10. yıldönümüydü. BMtarafından ‘güvenli bölge' ilan edilen Serebrenitza şehri, 11 Temmuz1995 günü Hollandalı askerler tarafından Sırplara terkedilmiş veSırplar Avrupa tarihinin en büyük katliamlarından birinigerçekleştirmişlerdi. Şimdi bu katliamın fotoğrafı nerede? Bu da mı‘daha yüksek bir gaye' için yapıldı? Bunun için mi unutturulmakisteniyor? İsrailliler dahil , Batılılara yönelik irili-ufaklı bütünsaldırıları güçlü bir anti şiddet ve anti terör aracı haline getirenmedya kuruluşları aynı hassasiyeti burada neden göstermiyor? Türkmedyasının diğerlerini kopyalamaktan öte bir şey yapamamasına nedemeli?
<...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Düşük Yoğunluklu 11 Eylül
« Posted on: 29 Mart 2024, 08:46:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Düşük Yoğunluklu 11 Eylül rüya tabiri,Düşük Yoğunluklu 11 Eylül mekke canlı, Düşük Yoğunluklu 11 Eylül kabe canlı yayın, Düşük Yoğunluklu 11 Eylül Üç boyutlu kuran oku Düşük Yoğunluklu 11 Eylül kuran ı kerim, Düşük Yoğunluklu 11 Eylül peygamber kıssaları,Düşük Yoğunluklu 11 Eylül ilitam ders soruları, Düşük Yoğunluklu 11 Eylülönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes