> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Bir Ağacın Duası
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir Ağacın Duası  (Okunma Sayısı 712 defa)
18 Ekim 2011, 21:02:25
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 18 Ekim 2011, 21:02:25 »



Bir Ağacın Duası


Ocak 2005 - 73.sayı

Zehra KORKMAZ
kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.


Güneş buralardan doğar.

Bizler güneşin doğduğu saatleri unutsak da...

Dünyaları kör uykulardan kaldıran, dünyaları baştan başlatan, arındıran bu topraklardır.

Ve bu toprağın insanlarıdır ki hareketlenen, ellerinin, ayaklarının farkına varmaya başlayan bebeklerine ‘emekliyor' der.

Zaman zaman yüreğime bir ağacın acısı değiyor. Evet; bu kadar kıyımın, kıyamet öncesi koparılan bu kadar kıyametin ortasında beni bir ağacın acısı yakıyor.

Hani şu şehrimin/şehrinin ortasında akan yolda, gelenleri ve gidenleri ayıran sıra sıra ağaçlar var ya, işte o, ya da kaldırımlarda unutulmuş ağaçlardan birinin, belki üçüncüsünün, yok yok , birincisinin acısı beni yakıyor.

Bir insanın ya da bir ağacın; bir ormanın ya da bir şehrin fark etmiyor ki...

Acılar farklı yakmıyor ki...

Yanmak farklı acılar vermiyor ki...

Kimbilir hangi ormanın ağacıydı? Henüz büyümüş, serpilmişti. Dibinde yeni filizler boy verecek, can bulacaktı. Yanındaki ihtiyar ağaç dallarını sessizce yere bırakacak, uyur gibi gidecekti. O geldiği yeri unutmayacak, gideceği yeri bilecekti.

Kendini şehrimin ortasında buluverdi.

Onu yolumun ortasında buluverdim.

Bu topraklarda filizlenip boy vermedi. Şehrimde onu gören / görmeyen gözlerin önünde büyümedi. Ne dallarıyla ünsiyetim oldu, ne yapraklarıyla. Ne toprağıyla ünsiyeti oldu, ne havasıyla. Bu el-ayak değmeyen bir avuç toprak onun değildi ki. O bu toprağın değildi ki.

Büyümedi. Uzadı, lakin uzadığını gören olmadı.

Küstü. Vermedi. Dibinde yeni canlar hayat bulmadı. Belki gövdesinde bir karınca bile gezmedi. Ayakta kaldı, hayatta değil...

...

Vermeyenler bilmiyorlar.

Kolayca alıyorlar.

Canları, toprakları, evleri, hayalleri; hayatı ne kolay alıyorlar.

Kimseye bir şeyler vermemişler ki...

Verecek bir şeyleri yok ki...

Yalnızca bırakıyorlar bıktıklarını.

Pencerelerinin önünde susuz kalmış sardunyaları, yollarını gözleyen, lastik top, yürüyen, ağlayan bebek bekleyen çocukları yok. Dallarıma uzansın diye süslenip püslenen kendileriyle bir yaşta erik ağaçları sonra ..

Bir çocuğun, bir ağacın; hatta kendi ağaçlarının, kendi çocuklarının nasıl büyüdüğünü görmemişler.

Onlar, o topraktakiler doğmuş bir güneşe, hazır bir hayata uyanıyorlar.

Şefkatleri yok, merhametleri yok.

Çünkü emekleri yok.

Çünkü sabırları yok.

Emek vermeyen ne de kolay kıyıyor. İnsana, zamana, hayata ne de kolay kıyıyor.

O'nu bilmiyor.

O'nun olmadığı yerin olmadığını bilmiyor.

Bilmiyorlar da, bir sarı çiçeği koparamayan eli anlamıyor.

Gözü arkada gitmeyi bilmiyor. Arkasında kalan bitiyor. Almayı biliyor da bilmesine, her aldığıyla ah aldığını bilmiyor.

Onlar, o topraktakiler bilmiyor.

Bu topraktakiler unutuyor.

Ve şehrimin / şehirlerin ortasında o yalnız, küs ağaçlar uzandıkça iki yitiğim uzanıyor: Sabrım ve emeğim. Emeğim ve sabrım.

Toprağa bir tohum koyup günler geceler boyu, baharlarda sonbaharlarda beklemelerim... Birinci dal, sonra ikinci, birinci yaprak, ikinci yaprak ve ilk meyve...

Beklemek zor geliyor.

Gidip bir ormandan büyüyüp serpilmiş bir ağacı getirip şehrimizin ortasına dikiyoruz. Bir lamba diker gibi, bir direk gibi, bir yeşil ışık gibi... Sonra unutuyoruz. Toprak verileni alıyor yalnızca, bir tohuma canından can vermeyi unutuyor. Topraklığını unutuyor.

Ve bir bir artıyor yalnızlıklar. Bir ağacın yalnızlığı, bir insanın yalnızlığı bir şehrin yalnızlığı oluyor. Bu toprakların, güneşin ilk düştüğü, ilk uyanan toprakların yalnızlığı oluyor.

Bekleyişlerim, gözleyişlerim azalıyor.

Emeğim azalıyor, sabrım kalmıyor.

Oysa sabır ve emekle yeşeriyor hayat.

Bir haber bekliyorsa birisi bizden, bir selam bekliyorsa, su bekliyorsa, bir lokma ekmek, bir hırka bekliyorsa; ne kadar çok şey bekliyorlarsa bizden, o kadar hayatımız var. O kadar can var canımızda.

Ne kadar emeğimiz varsa o kadar sabrımız, ne kadar sabrımız varsa o kadar emeğimiz var. Hayatımızda o kadar yeşil var oluyor. Sonra uzun bir yol bizi bekliyor. Bir tohum ekmek toprağa, yola çıkmaktır çünkü; sonsuza doğru, sonsuz bir yola çıkmaktır. Sonra, duysak da duymasak da sessiz-sedasız nice dualar, dualarımıza nice aminler oluyor. Ve her dua her aminle topraklarımızdan önce nice güneşler gönüllerimize doğuyor.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir Ağacın Duası
« Posted on: 20 Nisan 2024, 17:40:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir Ağacın Duası rüya tabiri,Bir Ağacın Duası mekke canlı, Bir Ağacın Duası kabe canlı yayın, Bir Ağacın Duası Üç boyutlu kuran oku Bir Ağacın Duası kuran ı kerim, Bir Ağacın Duası peygamber kıssaları,Bir Ağacın Duası ilitam ders soruları, Bir Ağacın Duasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes