> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Aydın İlahiyatçının Kuran Anlayışı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Aydın İlahiyatçının Kuran Anlayışı  (Okunma Sayısı 445 defa)
12 Eylül 2011, 14:52:27
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 12 Eylül 2011, 14:52:27 »



Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı


Ocak 2007 - 97.sayı


Ebubekir SİFİL kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.

Modern zamanlarda Batı’dan dünyaya yayılan ve “evrensel” olduğu söylenen hakim değer yargıları, İslâm dünyasında bir kısım ilahiyatçıları ve yarım aydınları ilgi çekici biçimde bir “din sorgulaması”na itti.

Mevcut durumun mutlaklaştırılması sonucunda girilen bu yol, yolcularını, kaçınılmaz olarak “Din’e karşı din” noktasına getirdi.

İsrailoğulları’nın yaşadığı garip ve garip olduğu kadar da ibretamiz serüven, “Karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yoluna gireceksiniz” (Buhârî, Müslim, Ahmed b. Hanbel) hadisini doğrularcasına modern zamanların “aydın ilahiyatçıları” tarafından tekrarlanıyor. Nasıl İsrailoğulları, kendilerine ait kıldıkları dinlerini, Hz. Musa a.s.’a dayandırdıkları Yahudiliği müdafaa adına nice peygambere karşı çıktılar; din adına nice peygamber katlettiler; modern zamanların “aydın ilahiyatçıları” da benzer bir tavır içinde kendi din anlayışlarını Hz. Peygamber s.a.v.’e rağmen azm-u cezm-u kasd-u musammem ile müdafaa ediyorlar.

Bu “yeni din” tasavvurunda iki temel unsur tesbit ediyoruz:

1. Kur’an
2. Akıl

Modern Kur’an anlayışı


Bu unsurlardan ilki, yapılan işe “İslâmî” bir rengin verildiğini ifade etmesi bakımından önemli. Ama sadece bu kadar. Zira bulunduğumuz noktada Kur’an “belirleyen” değil, “belirlenen” konumundadır. Onun ne söylediği değil, “aydın ilahiyatçımız”ın onun ne söylemesini istediğidir önemli olan. Elbette o, söylediği şeyleri Kur’an’a dayandırıyor; görüşlerini desteklemek için ayetler zikrediyor. Ama aslında onun bütün yaptığı, önceden verilmiş kararları, tesbit edilmiş hükümleri Kur’an’a tasdik ettirme gayretinden ibarettir.

Tek başına bırakılmış, yalıtılmış, Sünnet’in “beyan ediciliği”nden soyutlanmış Kur’an, aslında “kuşatılmış” Kur’an’dır. Zira o artık Sünnet’in çizdiği çerçeveyi bir kenara bırakmak suretiyle “özgürleşmiş” aklın kabul ettiği “evrensel” değer yargıları ekseninde okunacak ve anlaşılacaktır! Dolayısıyla artık Sünnet tarafından beyan edilen Kur’an değil, “çağdaş değer yargıları”nı merkeze alan aklın kabul ve redleri tarafından kuşatılmış bir Kur’an söz konusudur.

Sünnet hakkında oryantalistler marifetiyle üretilen soru işaretleri, “aydın ilahiyatçımız”ın zihnini öyle kolay istila etti ve onlar tarafından öyle kolayca benimsendi ki, kapıldığı aşağılık kompleksi içinde onları şaşırtıcı biçimde benimsedi, özümsedi, kendisi üretiyormuş gibi düşündü, ifade etti ve yaydı.

Sünnet’ten soyutlanmış Kur’an’a istediğinizi söyletebilir, istediğiniz fikri ona tasdik ettirebilirsiniz. “Çağdaş yorum” dersiniz, “hermenötik” dersiniz, “tarihsellik” dersiniz... Böylece sadece onu istediğiniz zaman istediğiniz şekilde konuşturma imkânına değil, aynı zamanda istediğiniz zaman susturma imkânına da kavuşmuş olursunuz! Sonuçta Hz. Peygamber s.a.v.’in ve Sahabe’nin anladığı ve uyguladığı İslâm’dan farklı bir şey ortaya çıkmış olsa da, bu o kadar önemli değildir!

Nitekim 1985 yılında İzmir’de düzenlenen Uluslararası Birinci İslâm Araştırmaları Sempozyumu’na konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Montgomery Watt, hıristiyan bilim adamlarının İncil hakkında yaptıklarını müslüman ilim adamlarının da Kur’an hakkında yapmasını telkin etmekte ve şöyle demektedir:

“Yeni ilim dallarının bazıları, ilk planda devrin Batı eğitiminin temelleri olan klasik Yunan ve Latin edebiyatına tatbik edildi. Ancak çok önceleri bu yeni disiplinler (tarihî ve edebî tenkit metotları, E.S.) İncil metnine ve İncil tarihine de tatbik edildi. Bu yeni ilimlerle uğraşanlar, çok kere dini tenkit eden; hatta bir bakıma ona düşman (kimseler) olduklarından, onlar, vardıkları neticelerin birçoğunu hıristiyanların birçoğuna imanlarının inkârı gibi anlaşılabilecek usullerle ifade etme temayülünde olmuşlardır.

Ne var ki, zamanla bazı inançlı ilim adamları kendilerini bu yeni disiplinlerde yetiştirdiler ve vardıkları neticeleri temel Hıristiyan inançlarına uygun olarak formüle ettiler. Onlar, görünürde dine karşı olan orijinal neticelerin birçoğunu kabul ettiler; fakat bunların hiçbir temel dinî doktrine aykırı olmadığını, sadece kutsal metinlerin mahiyetiyle bunların, inananların mevcut imanlarıyla olan münasebeti hakkında bazı basit fikirler ve faraziyelere aykırı olduğunu gösterdiler. Hıristiyan ilim adamlarının büyük çoğunluğu şimdi artık, tarihî ve edebî tenkidin imanı zayıflatmadığı; bilakis onun birçok yönlerinin daha derinliğine anlaşılmasına sevkettiği görüşünü kabul etmektedirler.” (Uluslararası Birinci İslâm Araştırmaları Sempozyumu tebliğleri, s. 32.)

Bu telkin görünüşte Sünnet hakkında herhangi bir şey söylememekte ise de, aslında Sünnet’in “bir şekilde” yok sayıldığı bir zemin üzerinde yapıldığı için “tabiatı gereği” konumuzla yakından ilişkilidir. Bu noktayı biraz açalım:

Peygambersiz Kitap

Hıristiyanların dinî geleneği, kutsal saydıkları kitabın, bir “peygamber tebliği”ne dayanmıyor olmasıyla temayüz eder. İslâm’ın Kitabı’nı Hz. Peygamber s.a.v. tebliğ etmiştir; Kur’an, Efendimiz s.a.v.’in tebliğ ve beyanıyla Ümmet’in hayatına yansımış, fonksiyon ifa etmiştir.

Ancak mevcut İncil(ler), bizzat hıristiyanların da kabul ve ifade ettiği gibi Hz. İsa a.s. tarafından tebliğ edilmiş değildir. Aksine İncil yazarları, İncil metinlerini Hz. İsa a.s.’dan uzun yıllar sonra kaleme almışlardır. Üstelik bu İncil metinleri bugün elde mevcut değildir. Onlar Aramice kaleme alındığı halde, bugün mevcut İncil nüshaları Yunanca asıllardan çoğaltılmıştır.

Dolayısıyla Hıristiyanlığın gerek itikadî veçhesini, gerekse dinî geleneğini hemen tamamıyla Kilise, yani hıristiyan din adamları oluşturmuştur. Bu sebeple bir hıristiyanın, Peygamber tarafından tebliğ ve beyan edilmiş, pratikte yaşayarak da örnekliği ortaya konmuş bir Kutsal Kitap ve bağlayıcı Peygamber Sünneti anlayışına kesinlikle sahip olmadığına dikkat edilmelidir.

Onların bu farklı din anlayışı, büyük ölçüde oryantalistlerin çalışmaları ve telkinleri sonucunda zihni çağdaş Batılı değerler etrafında şekillenmiş “aydın ilahiyatçılarımız”a intikal ettiğinde, “müslümanların tartışması gereken” birtakım problemlerden söz edilmeye başlandı. İlahiyat fakültesi öğrencileri, İslâmî kitap ve dergi okuyucuları, bugüne kadar “geleneksel toplum yapısı”, “erkek-egemen kültür”, “Emevi/Arap merkezli din anlayışı” vb. unsurlar sebebiyle gündeme gelmemiş olan birtakım “problemler” bulunduğunu duymaya, okumaya ve giderek dillendirmeye başladı.

Modern akıl


Elbette yukarıda kısaca ifade edilen hususlar çalakalem, alelusul yapılıyor değil. Ehl-i Kitab’ın çağdaş versiyonunun yolunu izleyen “aydın ilahiyatçı”, onların kendi kitaplarına yaptığı muameleyi Kur’an’a reva görürken belli bir sistem içinde hareket ediyor.

Bu “ithal” modern akıl ona, içinde bulunduğumuz “bilgi çağı”nda 1400 yıl öncesinin dar kalıplarına sıkışıp kalmanın Müslümanlık olmadığını fısıldıyor. Ziraat toplumundan bilgi toplumuna geçmiş, her alanda baş döndürücü bir “gelişme” göstermiş bulunan insanlık, elbette yeni anlama ve yorumlama teknikleri ile hareket edecek ve “geleneksel” anlayışı bu çerçevede bir güzel sigaya çekecektir!

Yapılacak iş basittir: Kur’an’da açık-seçik yer almayan ve fakat Sünnet’le sabit olan hüküm ve uygulamalar baştan reddedilerek, Kur’an’da yer almış olanlar ise türlü şekillerde tevil edilerek hayatın dışına atılacaktır! Geriye kimsenin itiraz etmeyeceği akılcı, eşitlikçi, özgürlükçü, barışçı, hoşgörülü, demokrat bir Kur’an kalacaktır ve bütün bunları yapacak olan da “rasyonalite” ve “sekülerizm” merkezinde icra-i faaliyet eden modern akıldır.

İşte bu bağlamda yukarıda bir kısmı zikredilen “karşı konulmaz” kavramlara gönderme yapılarak kadının mirastaki payı, erkeğin birden fazla kadınla evlenebilmesi, hadd cezaları gibi pek çok hüküm ve kavram tartışma gündemine sokuldu. Bunların bizzat Kur’an’da yer alıyor oluşu inkâr edilmelerini imkânsız kılıyordu. Bu durumda “aydın ilahiyatçı”nın imdadına “tarihsellik” tezi yetişti. Evet, bu ve benzeri hükümler Kur’an’da mevcuttu ve bir dönem uygulanmıştı. Ancak onların uygulandığı toplum ile bugünkü toplum arasında “gelişmişlik” bakımından kıyas kabul etmez bir farklılık, hatta uçurum vardı. Dolayısıyla o “ilkel” hükümler bugünün gelişmiş toplumuna değil, o günün “ilkel” insanına hitap etmektedir. Bugün onların herhangi bir geçerliliği yoktur!

Sosyal Darvinizm


Müslümanlar Darvin’in biyolojik zeminde ifade ettiği “doğal seleksiyon” tezini refleks bir tepkiyle reddetmiştir. Ancak her ne hikmetse biyolojik Darvinizm’in bir versiyonu olan “Sosyal Darvinizm”i büyük ölçüde ve sessiz sedasız kabul etmiş durumda olduğumuz kimsenin dikkatini çekmiyor.

Efendimiz s.a.v., “Kuşakların en hayırlısı benim dönemimde yaşayanlardır. Sonra onları izleyenler, sonra onları izleyenler gelir...” (Buharî, Müslim, Tirmizî, Ahmed b. Hanbel...) buyurduğu ve Sahabe döneminden itibaren her kuşak, ilmin ve ilim adamlarının gittikçe azalmakta olduğunu, dolayısıyla insanî değerlerde bir düşüş olduğunu vurguladığı halde, birileri bize bunun tam aksini telkin edip duruyor: İnsanlık gittikçe gelişiyor diyorlar; bilgi çağında yaşadığımızı söylüyorlar.

Kur’an’ı “tarihsellik” tezleri doğrultusunda anlamaya çalışanların, Darvinizm’in sosyal versiyonunu temel bir gerçek olarak kabul ettikleri -kendileri tarafından söylenmese bile- açıkça görülüyor. Zira Kur’an’ın bazı hükümlerinin bugün için “miadını doldurmuş”, dolayısıyla “uygulanamaz” olduğu tezlerin...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Aydın İlahiyatçının Kuran Anlayışı
« Posted on: 28 Mart 2024, 22:01:05 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Aydın İlahiyatçının Kuran Anlayışı rüya tabiri,Aydın İlahiyatçının Kuran Anlayışı mekke canlı, Aydın İlahiyatçının Kuran Anlayışı kabe canlı yayın, Aydın İlahiyatçının Kuran Anlayışı Üç boyutlu kuran oku Aydın İlahiyatçının Kuran Anlayışı kuran ı kerim, Aydın İlahiyatçının Kuran Anlayışı peygamber kıssaları,Aydın İlahiyatçının Kuran Anlayışı ilitam ders soruları, Aydın İlahiyatçının Kuran Anlayışı önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes