> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Allahın Koyduğu Bağ
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Allahın Koyduğu Bağ  (Okunma Sayısı 697 defa)
11 Temmuz 2011, 21:00:45
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 11 Temmuz 2011, 21:00:45 »



Allah’ın Koyduğu Bağ: Akrabalık


Ekim 2010 - 142.sayı


Mükerrem METE kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.

Allah Tealâ, akrabalar arası ilişkilere büyük önem vermiş, bize de bu bağı korumamızı, asla kopartmamamızı emretmiştir. Bu emri yerine getirmeyi en faziletli ameller arasına katmış, gereğini yapmamayı da büyük günahlardan saymıştır.

Dinimizi yaşamaya gayret ediyoruz fakat bazı konularda gevşeklik gösteriyoruz. Hakkında kesin emirler olmasına rağmen akraba ilişkileri de ne yazık ki bunlardan biri. Namaz, oruç, örtünme gibi şeylere dikkat ettiğimiz gibi yakınlarımızla ilişkiyi korumaya değer vermiyoruz.

Bu konuda bizi rahatlatan çeşitli bahanelerimiz var. Onların da bizimle ilgilenmediğini, dini yaşamayan insanlar olduklarını, kafa yapımızın, politik görüşlerimizin uyuşmadığını söyleyip avunuyoruz. Oysa dinimiz bunları geçerli mazeret saymıyor.

Dinimizin emir ve tavsiyeleri çift yönlüdür. Yani yapıldığında mükafatı, terk edildiğinde ise cezası vardır. İmam-ı Rabbanî k.s. hazretleri; “Bir farzı yerine getirmek bin sünneti yerine getirmekten, bir sünneti yerine getirmek bin edebi yerine getirmekten daha faziletlidir.” demiştir. Çünkü iyiliklerin de kendi içinde bir sıralaması, düzeni vardır ve bu düzene uymak gerekir. Yüce Rabbimiz “en çok bunlara önem vereceksiniz, sizin için bunlar her şeyden öncelikli olacak” buyurmuşsa, biz “onlara değil de bunlara önem vereceğiz, bunlar bana daha uygun” diyemeyiz.

Cenab-ı Hakk’ın tercihi

Allah Tealâ akrabalık ilişkilerini en başta gelen emirlerin içine koymuştur. Bu emri yerine getirmeyi en faziletli ameller arasına katmış, gereğini yapmamayı da büyük günahlardan saymıştır.

Rasulullah s.a.v efendimiz buyurur ki:

“Akrabalık bağı Arş’ta asılı olarak şöyle der:

– Akrabalık bağını gözetenleri Allah da gözetsin. Akrabalarla ilişkiyi kesenle Allah da ilişkisini kessin.” (Müslim)

Demek ki akrabamızla ilişkiyi kesince aslında Allah ile ilişkimizi kesiyoruz ve akrabamıza yönelince Rabbimize yöneliyoruz.

Neden böyle olduğunu anlamak zor değil. Çünkü kan bağımız olanlarla yani akrabalarımızla bağımız ilahî iradeye tarafından seçilmiş. Ana babamızı, kardeşlerimizi, amcamızı, teyzemizi biz seçmiyoruz ki. Onları takdir-i ilahî belirliyor. Yani akrabalık ilişkisini korumak, bir bir bakıma Allah’ın bizim için yaptığı tercihleri kabullenmek, saygı duymak anlamına geliyor. İlişkiyi koparmak ise Rabbimizin tercihini saymamak, göz ardı etmek, ilahî kadere muhalefet atmak manası taşıyor, denilebilir.

İçimizden gelmiyorsa

Birini, bir yakınımızı ziyaret etmek içimizden gelmiyorsa ikiyüzlülük yapıyormuş gibi hissederiz. Meseleyi “kendi onuruna saygısızlık” gibi algılarız. Ya da yapmacık tavırlarla insanları kandıracağımız hissine kapılırız. Sonuçta “öyleyse gitmemek daha iyi” diyerek işin içinden sıyrılırız.

Halbuki neyin gerçek, neyin sahte olduğunu belirlemek bu kadar kolay değildir. Özellikle dinin emir ve tavsiyeleri bahis mevzu olunca içimizden gelmesini beklemek bizi yarı yolda bırakabilir. Çünkü hayatın bir imtihan olmasının gereği olarak insan, nefsin istekleriyle örülü bir tabiatla yaratılmıştır. Bir de şeytanın yol kesiciliğini düşününce bütün iyi ve hayırlı şeylerin hoşumuza gitmesini bekleyemeyiz.

O halde “insanları mı kandırayım” diye düşünürken kendimizi kandırmış oluyoruz. Nefsimiz ve belki şeyten tarafından kandırılıyoruz. Emredilen ilgiyi göstermek yerine, keyfimizin gelmesini bekliyoruz. Teyzemizi ziyaret ettik, onunla halleştik, bir yemeğini yedik, oradan buradan konuştuk diyelim. Bunları yaparken içimizden “aslında burada olmamalıydım, arkadaşlarla buluşacaktım” demek yerine kendimize şunu telkin etmeliyiz: “Hoşuma gitse de gitmese de Allah’ın emrini yerine getiriyorum. İlahî kaderle uyum içinde yaşayabilmek için buna mecburum. İnşallah bir gün görevlerimi sevecek bir iç dünyaya kavuşurum..”

Sadece yakınlarımıza değil, bütün insanlara karşı bu “yürekten isteme-istememe” oyununa gelebiliriz. Nezaketli olmayı sahtekârlık zannederek sürekli insanları üzen, kalplerini kıran bir hal alabiliriz. Halbuki nezaketle muamele görmek, Allah’ın yarattığı her varlığın doğal hakkıdır. “Samimi duygularım budur!” diye kırıp dökmek, aklına estiği gibi davranmak kabalıktır, ilkelliktir. Medeni insan kontrollüdür, fıtrî ve sosyal vazifelerine dikkat eder.

Daha dünyada ceza ve mükâfat

Rasulullah s.a.v. efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur:

“Zulüm ve akrabalık bağını kesmek suçlarına, ahirette ayrıca ceza hazırlanmakla birlikte dünyada Allah Tealâ tarafından acilen ceza verilir. Dünyada derhal cezalandırılmaya bu ikisinden daha layık bir suç yoktur.”

Bu hadis-i şeriften anlaşıldığına göre de akrabalık başlı başına bir hak kabul ediliyor ve akrabalık bağlarını kesmek zulümle bir tutuluyor.Yani akrabamızın gönül okşayan güzel bir insan olması şart değil. Hoşlanmadığımız biri de olsa iyiliği ve yakınlık görmeyi akrabalık sayesinde gerekçesiz olarak hak ediyor. Bunu mirasa benzetebiliriz. Birinin mirasını ona vermeyip, “Ne zaman çalıştın da bu mirası hak ettin!” diye sorması çok saçmadır. Allah dilediğine veriyor. Kimine mülk veriyor, kimine hak veriyor. Biz ona karışamayız. Bize bahane uydurmadan akrabamızı ziyaret etmek düşer.

Akraba ilişkilerini kesmenin cezası hemen verilmesi meselesine gelince, bireysel ve toplumsal yaşantımızdaki nedenini bulamadığımız sorunları, krizleri bir de bu gözle değerlendirelim.

Diğer taraftan, akraba hakkının gözetilmesinin sonuçları da ahireti beklemiyor. Efendimiz s.a.v. hadis-i şerifte şöyle buyuruyor ki:

“Kim rızkının bollaşmasını ve ömrünün uzamasını isterse akrabasını gözetsin.” (Buharî)

Bir başka hadis-i şerif de kâfirlerin, fasıkların bile bu nimetten faydalandığını söylüyor:

“Allah, yarattığı günden beri buğz ettiği ve yüzlerine bakmadığı bir kavmin, sırf akrabalık bağını gözettikleri için yurtlarını mamur eder ve mallarını çoğaltır.” (Taberânî)

Gelmeyene gidebilmek

Bir hadis-i şerif de şöyle buyurulmuştur:

“Akrabalık bağını gözetene karşılık veren kişi, gerçek manada akrabalık bağını gözetmiş sayılmaz. Akrabalık bağını gözetmenin asıl manası, seninle ilişkisini kesenle bağlarını devam ettirmendir.” (Buharî)

Demek ki, “Onlar gelmiyorlar!” demek bahane olmuyor. Ya bizim gitmemizi de istemiyorlarsa ne olacak? Kasten aramasalar, bizden nefret etseler bile fark etmez. Çünkü hadis-i şerifte “gerçek manada akrabalık bağını gözetmenin” asıl bu durumda vaki olduğu net olarak bildiriliyor.

Akrabalık bağımız olan kişinin evine gittiğimizde kapıdan kovulma ihtimali bile olsa gideceğiz. Ne yapalım, yüce Rabbimiz böyle istiyor. Onlara kızmamaya çalışarak, onlar için dua ederek bunu yapacağız. Karşılığında da hem dünyada, hem ahirette güzel nimetlere kavuşacağız inşallah. Biz vazifemizi yapmış olacağız.

Rahmetten uzak

Câbir bin Abdullah r.a. Rasulullah s.a.v.’den şöyle rivayet eder:

Rasulullah bir gün;

– Akrabalık bağını kesenler meclisimizi terk etsin, dedi.

Bir genç kalktı, kendisine küsen teyzesinin yanına gitti. Teyzesinden özür diledi. Teyzesi de onu affetti. Sonra dönüp geldi. Bunun üzerine Rasulullah şöyle dedi:

– Akrabalık bağını kesen birinin bulunduğu topluluğa Allah’ın rahmeti asla inmez. (Buharî)

Nasıl bir günah ki zararı herkese dokunuyor! Aynı zamanda insanlara net bir şekilde birbirlerini uyarma hakkı tanıyor. Akrabalarıyla görüşmeyen birini eleştirmemizi, ona soğuk davranmamızı gerektiriyor. Bir anlamda bizi akrabasıyla ilişkisini kesenle ilişkiyi kesmeye davet ediyor. Adetlerle, örflerle, kınamalarla bu sorumluluğun topluca paylaşılmasının yolunu açıyor.

İş ve ibadet mazereti

Evliyalar şeytanın insanı kötülüğe ikna edemeyince iyiliklerle aldattığını söylemiştir. Şeytan bunu, kişiyi bir iyilikte aşırıya götürerek ve böylece diğer iyilikleri terk ettirerek yapabilir. Veya bir iyilik için bazı kötülüklerin görmezden gelinmesine sebep olabilir.

Akraba ilişkilerinde bu oyunlara sıkça rastlarız. Kendimizi ibadete veya işe kaptırır yakınlarımızı ihmal ederiz. Kulluk ve rızık gibi şeyleri de öne süreriz. Eğer sevap kazanmak için akraba ziyaretini azaltıyorsak, bilelim ki yakınlarla ilgilenmek çok büyük sevaptır. Yok, geçim derdiyle ziyaretleri aksatıyorsak, unutmayalım ki rızkın kefili ve sahibi akraba ziyaretini tavsiye etmiştir.

Hizmet etmek de bahane değildir. Çünkü dinimiz hizmete de yakınlardan başlanmasını ister. Hatta kötü niyetli akrabadan başlanmasını ister. Peygamberimiz s.a.v şöyle buyurmuştur:

“Sadakanın en faziletlisi içinde düşmanlığını gizleyen akrabaya verilen sadakadır.” (Müsned)

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Allahın Koyduğu Bağ
« Posted on: 26 Nisan 2024, 01:07:47 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Allahın Koyduğu Bağ rüya tabiri,Allahın Koyduğu Bağ mekke canlı, Allahın Koyduğu Bağ kabe canlı yayın, Allahın Koyduğu Bağ Üç boyutlu kuran oku Allahın Koyduğu Bağ kuran ı kerim, Allahın Koyduğu Bağ peygamber kıssaları,Allahın Koyduğu Bağ ilitam ders soruları, Allahın Koyduğu Bağ önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes