Ulu ALLAH (C.C.) buyuruyor:
— De ki, "eger ALLAH'i seviyorsaniz, bana uyunuz ki, ALLAH da sîzi sevsin"
(Al-i Imran Sûresi. 31)
ALLAH (C.C)'in rahmeti üzerinde olsun. Bil ki, kulun ALLAH (C.C)'i ve O'nun Resul (S.A.V)'ünü sevmesi, onlara boyun egmekle, onlarin emrine uymakla olur. ALLAH (C.C)'in kullarini sevmesi de onlara magfiret suretiyle ikramda bulunmasidir.
Denilir ki, kul gerçek kemâlin yalniz ALLAH (C.C)'da oldugunu, kendisine veya baskasinda gördügü her kemâlin gerçek kemalin ALLAH (C.C)'dan ve ALLAH (C.C) sayesinde oldugunu bilince ne ALLAH (C.C)'dan baskasini sevebilir ve ne de ALLAH (C.C)'a dayanmayan bir sevgiye gönlünde yer verebilir.
Bu bilgi de ALLAH (C.C)'a ibadet etmek istegini. O'na yaklastiracak davranislari arzu etmeyi gerektirir. Böyle oldugu için ALLAH (C.C) sevgisi, ibadet istegi ile yorumlanmis ve yine bu sevgi ibadet ederken Peygamberimize (S.A.S.) uyma ona itaate tesvik sartina baglanmistir.
Hasan el-Basrî'den (rehimehullahu) rivayet edildigine göre Peygam-ber'imizin (S.A.S.) zamaninda bir takim kimseler: «ey Muhammed! Biz Rabb'imizi cok severiz» demeleri üzerine yukaridaki ayeti kerime inmistir.
Bisr el-Hafi (R.A.) diyor ki. «bir gece Peygamber'imizi (S.A.S.) rüyamda gördüm, bana dedi ki. «ey Bisr! ALLAH (C.C) senin dereceni arkadaslarin arasinda neden yüksek kildi, biliyor musun? «Hayir, ya Rasulallah» diye cevap verdim. Bunun üzerine Peygamber'imiz: salihlere hizmet ettigin için, mümin kardeslerine nasihat ettigin için, dostlarini ve yolumdan ayrilmayanlari sevdigin için ve yolumdan gittigin icin» diye kendi sorusuna cevap verdi.
Peygamber'imizi (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Benim sünnetimi ihya eden beni sevmis olur, beni sevenler de Kiyamet günü cennette benimle birlikte olurlar."
Bize kadar intikal eden bütün meshur islami eserlerde belirtildigine göre ahlâkin bozuldugu ve halkin çesit çesit mezheplere kapildigi zamanlarda Resullerin efendisi olan Peygamberimiz (S.A.V)´in sünnetine simsiki sarilanlara yüz sehidin ecri verilecektir. Meshur «Sirat-ü! Islâm» adli kitabda da böyle yazar.
Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurur:
"Bana yüz çevirenler müstesna, ümmetimin hepsi cennete girecektir»
Sahabîler sordular. «ey ALLAH'in Resul'u! Yüz çevirenler, kimlerdir?»
Peygamber'imiz sözlerine söyle devam etti, «kim bana uyarsa cennete girecek, bana isyan edenler, bana yüz çevirmisler demektir. Sünnetime uygun olarak yapilmayan her is, isyandir.»
Ehl-i tasavvuftan biri der ki. ALLAH (C.C)'in farz kildigi ibadetlerden birini bile bile terkeden veya sünnetlerden birine bilerek uymayan bir seyhi havada uçarken, denizde yürürken, ates yerken veya daha baska olaganüstü davranislar gösterirken görseniz, bütün bunlara ragmen adamin davasinda yalanci oldugunu, gösterdigi olaganüstülüklerin «keramet» degil, olsa olsa «istidrac» oldugunu biliniz. ALLAH (C.C) böyle kimselerden cümlemizi korusun.
Cüneyd ül-Bagdadî (rehimehullahu) der ki:
«ALLAH (C.C)'a ancak yine ALLAH (C.C)'in sayesinde ulasilabilir. ALLAH (C.C)a ulasmanin yolu da Peygamber'imizin (S.A.S.) yoludur.»
Ahmed ül-Hivarî (rehimehullahu) der ki:
«sünnete uymaksizin islenen her amel batildir. Nitekim Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurur:
Siratül islâmda bildirilmistir.
"Sünnetimi yozlastiranlar sefaatimden mahrum kalirlar.»
Hikâye edildigine göre, adamin biri bir delinin cahil sayilacak bir isini görür ve durumu Ma´ruf ul-Kerhrye (rahimehullahu) bildirir. Ma'ruf gülümseyerek der ki. «kardesim! ALLAH (C.C)'i sevenler içinde küçügü, büyügü, akillisi, delisi vardir. Senin gördügün bu adam. onlarin delilerinden biridir.»
Cüneyd-üi Bagdadi (rehimehullahu) der ki:
«bir gün seyhimiz Sirri (rehimehullahu) hastalandi, hastaliginin ne sebebini anlayabildik ve ne de nasil tedavi edilecegini bilebildik.
Bize mütehassis bir doktor tavsiye ettiler, seyhin idrarini bir siseye koyarak ona götürdük, doktor idrara uzun uzadiya bakti. Sonra bize dönerek «zannederim bu idrar asik birine ait olsa» dedi. Ben bir nara koyuvererek bayilmisim, idrar sisesi de elimden düsmüs.
Dönünce Sirri'ye durumu anlattim, gülümseyerek «ALLAH canini almasin. nasil da gördü!» diye cevap verdi. «Seyhim, demek ki, muhabbet idrardan bile belli olurmus» dedim, bana «tabii» karsiligini verdi.
Fudayl (rehimehullahu) der ki:
«sana. ALLAH (C.C)'i seviyor musun, diye sorduklari zaman sus. cevap verme. Çünkü eger hayir, diyecek olsan imandan çikarsin, buna karsilik, evet. diyecek olsan ve ALLAH (C.C)'i sevenlere yakismayacak tavsif de bulunsan ALLAH (C.C)'in gazabindan kork.»
Süfyan (rehimehullahu) der ki:
«ALLAH (C.C)'i sevenleri seven kimse, aslinda ALLAH (C.C)'i seviyor demektir. ALLAH (C.C)'a ikram eden kimselere ikram eden kimse, aslinda ALLAH (C.C)'a ikram ediyor demektir.»
Sehl (rehimehullahu) der ki:
«ALLAH (C.C)'i sevmenin alâmeti Kur'an-i Kerim´i sevmektir. ALLAH (C.C) ve Kur'an sevgisinin alâmeti ise Peygamber (S.A.S.) sevmektir. Peygamber (S.A.S.) sevgisinin alâmeti ise sünneti sevmektir. Sünneti sevmenin alâmeti ise. Ahireti sevmektir. Ahireti sevmenin alâmeti ise dünyadan hoslanmamaktir. Dünyadan hoslanmamanin alâmeti de Ahiret azigi olabilecek kadarinin disinda onun varligindan uzak durmaktir.»
Ebul Hasan ül-Zencani (rehimehuilahu) der ki:
«Ibadet binasinin temeli üç direk üzerinde oturur: Göz. kalb ve dil. Gözün ibadeti, ibret almakladir. Kalbin ibadeti, düsünmek ve duymakladir. Dilin ibadeti ise dogru konusmak ve ALLAH (C.C)'i zikretmekle olur.
Nitekim ulu ALLAH (C.C) söyle buyurur:
"Ey îman edenler! ALLAH'i çok çok zikrediniz. O'nu sabah - aksam noksan sifatlardan tenzih ediniz."
(Ahzab - 41)
Anlatildigina göre bir gün Abdullah ile Ahmed Ibni Hab bir yerde birlikte bulunuyorlardi. Bu arada Ahmed Ibni Hab yerden bir et kopardi. Bunun üzerine Abdullah ona dedi ki: «bu hareket sana bes seye mal oldu:
1 — Bu hareketle kalbini ALLAH (C.C)'i tesbih etmekten alikoydun.
2 — Bü hareketle kendini ALLAH (C.C)'in zikrinden beska bir isle oyalanmaya alistirdin.
3 — Bu hareketinle baskalarinin da ayni davranista bulunmalarina ön ayak oldun.
4 — O ot parçasini ALLAH (C.C)'i tesbih etmekten alikoydun.
5 — Bu hareketinle Kiyamet günü ALLAH (C.C)'a kendi eleyhinde bir delil meydana getirdin.» (Revmak-ül Mucaniste böyle anlatilmistir.)
Sirrî (R.A.) der ki:
«bir gün Gürcaniyi kavrulmus un yutarken gördüm, «neden boska bir sey yemiyorsun» diye sordum, bana söyle dedi: Yiyecegi çignemek ile yutmak arasinda yetmis tesbihtik bir zaman geçtigini hesab ettim, o yüzden kirk yildir hic ekmek çignemedim.»
Nakledildigine göre Seni Ibni Abdullah onbes günde bir yemek yerdi. Bütün Ramazan ayi boyunca sadece bir kere yemek yerdi. Bazen yetmis gün geçer de hiç yemek yemedigi olurdu. Yemek yedigi zaman zayiflar, aç kalinca kuvvetlendigi görülürdü. Mescid-i Haram'da otuz yil Ebu Hammad ül-Esved'e komsu oldu da yerken veya içerken hiç görülmedi, her an ALLAH (C.C)'i zikrederdi.
Anlatildigina göre Amr Ibni Ubeyd (rehimehullahu) yalniz su üç sey için evinden disari çikardi:
1 — Cemaatle namaz kilmak.
2 — Hasta ziyaret etmek.
3 — Cenaze namazi kilmak.
O derdi ki:
«insanlari hirsiz ve yankesici olarak görüyorum. Ömür, paha biçilmez bir nadide mücevherdir. Ondan Ahirete kalacak bir hazine doldurmak gerekir. Iyi bilmelisiniz ki, Ahirete talip olanlarin dünya hayatindan el-etek çekmeleri gerekir. Ancak o zaman kulun ulasmak istedigi hedef tek olur ve içi ile disi arasinda uyumsuzluk kalmaz. Böyle bir hali muhafaza etmek, ancak kulun içini ve disini devamli kontrol altinda tutmasi ile mümkündür.
Imam-i Siblî (rehimehullahu) der ki:
«Ilk intisap ettîgim günlerde uykum bastirinca göz kapaklarma tuz sürerdim. Durum deha da agirlasinca mili kizdirip göz kapoklarima sürme çekerdim.»
Ibrahim Ibni Hâkim der ki:
«babamin uykusu geldigi zaman denize girer yüzmeye baslardi, o yüzerken denizdeki baliklar etrafina üsüsür, onunla birlikte tesbih ederlerdi.»
Anlatildigina göre Vehb Ibni Münebbih (rehimehuvechu). geceleyin uyuma ihtiyacim üzerinden kaldirilmasi için ALLAH (C.C)'a dua etmis ve duasi kabul edilerek kirk yil hiç uykusu gelmemistir.
Hasan El-Hallac (rehimehullahu), kendi kendine topugundan dizine kadar onüc pranga vurur ve bu durumda her gün ve gece bin rekat namaz kilardi.
Cüneyd ül-Bagdadi (rehimehullahu) ilk intisab ettigi günleri çarsiya gelir, magazasini acar, içeri girer ve hemen namaza dururdu. Dört yüz rek'at kildiktan sonra evine dönerdi.
Habesi Ibni Davud'un (rehimehullahu) kirk yil yatsi abdesti ile sebah namazi kildigi bildirilmistir.
Mü'minin her zaman abdestli bulunmasi gerekir. Her abdest bozdugunda abdest tazeleyerek iki rek'at namaz kilmalidir. Nerede oturursa otursun, kibleye yüzünün dönük bulunmasina dikkat etmesi gerekir. Kendisini daima Peygamber'imizin (S.A.S.) huzurunda oturuyormus gibi farz ederek ona göre kendisine çeki düzen vermelidir. Ta ki, bu düsünce altinda her hareketi vakar ve agirbasli olsun, kabaliklara katlanarak her çirkin harekete karsilik vermesin, kusurlarina karsilik hemen istigfar etsin, kendini ve amelini begenip böbürlenmesin. Çünkü kendini begenmek, seytanin sifatlarmdandir. Tersine kendini küçümsesin, buna karsilik salihlere hürmet ve mühimseme nazar» ile baksin. Çünkü salihlere hürmet etmeyi bilmeyenleri ALLAH (C.C.) onlarla birarada...
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın