๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kabir Alemi - Suyuti => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 28 Mart 2010, 16:12:12



Konu Başlığı: Kabir ziyareti
Gönderen: Sümeyye üzerinde 28 Mart 2010, 16:12:12
Kabir Ziyareti, Ölülerin Ziyaretçileri Tanıması Ve Onları Görmesi




Ibn-i Ebi Dünya «Kabirler» kitabinda Âise (Radiyallahû anhâ) -dan rivayet ettigine göre, Resûlullah (Saîlallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurdu:

Kisi, kardesinin kabrini ziyaret ettigi ve yanmda oturdugunda, onunla ünsiyet eder ve yanindan kalkincaya kadar söylediklerini! aynini ona iade eder.

Yine ibn-i Ebî Dünya, Beyhaki «Suâb»de, Ebû Hüreyre (Ra| yallahû anh)´dan rivayet ettiklerine göre söyle demistir:

Kisi, tanidigi bir kabrin yanindan geçtiginde, ona selâm verir se, o da ona selam verir. Ve onu tanir. Eger tanimadigi bir kabrin yanmdan geçip selâm verirse, ölü selamini iade eder, fakat onu tanimaz.


îbn-i Abdilberr, el-Istizkar ve Temhid´de, îbn-i Abbâs (Radiyal lahû anhl´dan rivayet ettigine göre, Resûlullah (Saîlallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurdu:

Kisi, dünyada tanidigi, mümin kardesinin kabrinin yanindan geç tiginde ona selâm verirse, o da onu tanir ve selâmini iade ederim.


Ukayli, Ebû Hüreyre (Radiyallahû anh) ´den, rivayet ettigine re, Ebu Rezin (Radiyallahû anh) :

? Yâ Resûlallah, benim yolum, kabristandan geçiyor. Geçtigimde onlara diyecegim bir söz var mi? dedi. Resûlallah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) de Ebû Rezin´e: «Sunu söyle» dedi.

«Ey mü´min ve müslim olan kabristanlilar! Siz Öncülerimizsîniz biz de pesinizden gelecegiz ve insaallah size kavusacagiz.

Ebû Rezin, -Yâ Resûlallah onlar isitir mi?» dedi. Buyurdu ki:

- «Evet, isitirler, fakat cevap veremezler.»

Buyurdu ki: Yâ Ebâ Rezin! «Onlar yani ölüler sayisinca meleklerin sana selâm vermeleriyle kanaat etmez misin?»

Nût: «Selâm vermeye güçleri yetmez» sözünden maksat insan ve cinnin isitecegi bir cevap demektir. Yoksa onlar, isitmedigimiz bir da selamimizi iade ederler.


îmam Ahmed, Hakim, Âise Radiyallahû anhâ,´dan rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:

Ben eve (Resûlullah´m defnedildigi eve) girdigimde örtümü açardim. Burada olan kocam ve babamdir, derdim. Ömer onlarin yaninda defnedildiginde, artik Ömer´den utancimdan dolayi yanlarina açilarak asla girmedim.


Taberâni, Evsat´da Ibn-i Ömer, (Radiyallahû anhüma)´dan rivayet ettigine göre;

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Uhud´dan döndügünde Mus´ab bin Umeyr´in yanindan geçti. Onun ve diger Uhud sehidlerinin yaninda durdu. «Ben sizin Allah katinda diri oldugunuza se-hâdet ediyorum» dedikten sonra «Onlari ziyaret edin ve selâm verin. Nefsim kudret elinde olan Allah´a yemin ediyorum ki, siz onlara selâm verdikçe kiyamete kadar selaminizi iade ederler» diye buyurdu.


Hâkim sahih gördügü bir rivayetle ve Beyhaki, Ebû Hüreyre (Radiyallahû anh)´dan yaptiklari nakle göre;

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Uhud´dan dönerken, Mus´ab bin Umeyr´i buldu, onun ve diger sehid düsen sahabelerin yaninda durdu ve «ben sizin Allah katinda diri oldugunuza sahidlik ediyorum,» diye buyurduktan sonra, bunlari ziyaret edin, onlara selâm verin. Nefsim kudret elinde olan Allah´a yemin ediyorum ki, siz onlara selâm verdikçe onlar kiyamete kadar selâminizi size iade ederler» diye emretti.



Erbain et-Taiyyede, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ´den söyle buyurdugu rivayet edilmistir :

«Ölünün en fazla sevdigi hâl, dünyada sevdigi kisinin onu ziyaret etmesidir»


îbn-i Ebî Dünya, Beyhaki ?«Suab»,da? Muhammed bin Vâsi´den rivayet ettiklerine göre söyle demistir:

Bana ulasti ki ölüler; persembe, cuma ve cumartesi günlerinde gelen ziyaretçilerinin ziyaretinin farkina varirlar.

Yine ibn-i Ebi Dünya, Dahhak´dan, rivayet ettigine göre, söyle demistir:

«Kim Cumartesi günü günes dogmadan Önce bir kabri ziyaret ederse, ölü onun ziyaretinin farkina varir.»

Ona, «bu nasil olur,» demisler. O:

«Cuma gününün tesirinden dolayidir» demis. [38]



Mühim Bîr Mesele

Subki, dedi ki:

Sehidlerin ve diger ölülerin ruhlari, kabirde cesede döndükleri, sahih hadis ile sabittir. Esas ihtilaf ruhun, bedende devam edip etmedigi ve cesedin dünyadaki haline ruhla mi yoksa bilâ ruh mu döndügüdür.

Hayat Allah´in istedigi her yerde olur. Çünkü hayat için ruhun gerekliligi ad bir gerekliliktir. Aklî bir gereklilik degildir. .Demek bedenin ruhla dünyadaki haline dönmesi akim caiz gördügü bir seydir.

Eger bu konuda sahih rivayet varsa tabi olunur ki alimlerden bir cemaat bunu zikretmistir. Peygamberin Musa (Aleyhima´s-salâ-tü ve´s-selâmVnm kabrinde namaz kilmasi da buna delildir.

Miraç gecesinde peygamberlerde görünen bütün sifatlar da ci simlerin sifatlaridir. Bunun hakiki bir hayat yani dünyadaki gibi bedenli bir hayat olmasindan yemek, içmek gibi gördügümüz ihtiyaçlar ona gerekmez. Bu hayatin baska bir hükmü vardir.

Ama bilmek ve isitmek gibi duyular ise, hiç süphesiz, peygamberler ve diger ölüler için de sabittir. (Subki´nin sözü bitti.)



Baskasi da demis ki:

Sehidlerin hayati, cesedleri çürümediginden cesedli bir hayat oldugunda ihtilaf edilmistir.

Beyhaki, «El-îtikat» kitabinda demistir ki:

Peygamberlerin ruhlari alindiktan sonra, ruhlari onlara döner. Onlar sehidler gibi Allah katinda diridirler.

îbn-el-Kayyim´de, «Ruhlarin ziyaretlesme ve görüsmesi» bahsinde demis ki:

«Ruhlar iki kisimdir. Nimet gören ruhlar ve azap gören ruhlar.. Azap görenler, görüsüp ziyaretlesemezler. Nimet görenler ise serbesttirler, görüsürler, ziyaretlesirler. Dünyadaki eski hâtiralarini birbirine zikrederler. Her ruh, ayni meslekte olan arkadasiyla bulunur. Peygamber Efendimiz (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)´in ruhu ise, Re-fik-i A´la [39] da olur.»



. " Allah buyuruyor:

«Kim Allah´a ve Resulüne itaat ederse, onlar, Allah´in nimetlendirdigi peygamberler, siddiklar, sehidler ve salihlerle beraber olur. Onlar arkadas olarak ne iyidirler, [40]

Bu beraberlik, dünyada, berzahda ve âhirette sabittir. însan bu üç diyarlarda sevdigiyle beraber olur. (Ibn-i Kayyim´in sözü bitti.)


Seydele, Kitab el-Burhan fi ulum el-Kur´an´da demis ki: Eger denilse, âyet-i kerimede:

«Allah yolunda katledilenleri ölü saymayiniz. Onlar diridirler,» [41]denilmis. Nasil ölüler diri olur.

Derim ki, Allah´in onlari kabirlerinde diriltmesi aklen caizdir. Ruhlari cesedlerinin bir bölümünde olur. Bütün cesed onunla lezzet alir. Tipki dünyadaki cesed, bir organin lezzetiyle lezzetlendigi gibi.

Denilmis ki, ayetten maksat, sehid cesedlerinin kabirde çürümemesi ve eklemlerinin dagilmamasidir. Çünkü onlar kabirlerinde canlilar gibidirler.

Ebû Hayyan «Tefsir»inde bu âyet hakkinda demis ki:

Millet bu hayat hakkinda ihtilafa düstüler: Bir kismi dedi ki: Maksat ruhlarinin sag kalmasidir. (Kendini diri bilmesidir) Çünkü biz cesedlerinin bozuldugunu görüyoruz.

Bâzilari da dedi ki Sehid cismen ve ruhen diridir. Bizim bunu anlamamamiz, zarar vermez. Biz onlari ölü gördügümüz halde, onla rin diri olmasi mümkündür. Nitekim âyet-i kerime´de:

"Sen daglari sabit zannedersin, halbuki onlar bulut gibi geçiyorlar." [42] denilmektedir.

Hem rüya gören adam lezzet veya elem aldigi halde, hiç yerinden kipirdamiyor. Ben derim ki, iste bunun için Allah (Celle Celâ-lühü) .

- «Onlar diridirler, fakat siz anlamazsiniz» diye buyuruyor. Mü´minlerin, bu hayati his ve idrak ile anlamayacaklarini bildiriyor ve bu hayat olmasaydi diger ölülerden bir farki kalmazdi... Çünkü bütün ölüler ruhen diridirler. Hem de bütün müminler, ruhlarin diri oldugunu biliyorlardi ve o zaman «Fakat siz anlamazsiniz» mealin deki âyeti kerimeye bir mânâ verilmezdi.

Allah bâzi velilerinin kesfini açar bu gizli hayati müsahede ederler.


Süheyli, Delâilü´n-Nübüvvet´de, bir sahabiden nakletmis ki,

O Ühud´da bir yeri kazirken, bir pencere açilmis, bakmis ki, bir adam yatak üzerinde oturmus. Elinde bir Kur´an var, okuyor. Önünde yesil bir bahçe var. Sahabe anladi ki o sehiddir. Çünkü yüzünde bir yara izi vardi.

Hayyan da bunu rivayet etmistir.

Râfii´nin salih bir kuldan rivayet ettigi de buna benzer. O demis ki:

Abid bir adama bir kabir kazidim. Onu lahdine koydum. Ben lahdi düzeltirken yanindaki kabirden bir tas düstü. Baktim yasli bir adam kabrinde oturmus, üzerinde beyaz bir elbise gicirdiyor. Odaciginda altinla yazilmis bir Kur´an var. Basini kaldirdi, bana bakti.

Allah seni bagislasin Kiyamet koptu mu?, dedi.

Ben hayir dedim.

O, öyle ise tasi yerine koy. Allah senden razi olsun, dedi.

Ben de tasi yerine koyup kapattim.

Yine Râfiî demis ki, güvenilir kabir kazici birisinden isittik ki:

O bir yeri kazirken yataginda oturmus, altin da nehir akan, elinde Kur´an okuyan bir insana rastlamis, bayilmis. Sonra kabirden çikartilmis, fakat basina ne geldigini kimse bilememis. Ve ancak üçün cü gün ayilmis.

Yine, Seyh Necmeddin el-îsbehani, naklettigine göre, o defneidilen birinin cenazesinde bulunmus. Telkin edici oturup telkini okumus, ölü telkini isitmis, demis ki, diri diri telkin edilen bir ölüden hayrette kalmiyor musunuz?


Ibn-i Recep de, Ferrad bin Cemil yoluyla rivayet ettigine göre Ebü´l-Mügîre, Muafa bin Mugîre gibi hiç kimseyi görmedim demis ve faziletini zikredip dostlarindan onun hakkinda söyle bir rivayet nakletmistir:

Muafa bin îmran defn edildikten sonra bir borç sahibi, kabrine gelmis bakmis ki, kelime-i tevhid ona telkin ediliyor. O da lâ ilahe illallah» diyor. ?

Yine Râfii, Tenbihin Sârihi Safii imamlarindan olan «Muhibb-i Taberi´den rivayet ettigine göre söyle demis :

Seyh Ismail el-Hadremi ile Zebid Makberinde idik. Seyh bana:

«Yâ Muhibbuddin ölülerin konustuklarina inanir misin?»

Ben «evet» dedim.

O dedi ki, «Su kabrin sahibi bana ´ben cenneti dolduracaklardanim´ diyor.»

Yine Râfii, Seyh Ismail´den nakline göre, o Yemen´ kabristanlarindan birisinde geçmis siddetli bir sekilde aglamis. Hüzün sarmis, sonra sevinip siddetli bir sekilde gülmüs. Bu durumu ondan sorulmus. Demis ki bu kabristan bana açildi. Azap çektiklerini gördüm. Sonra kurtulmalari için Allah´a yalvardim. Bana denildi ki:

«Senin sefaatini kabul ettik. Su kabrin sahibesi ya ustad Ismail! Ben de bunlarla beraber miyim? Ben filan müzisyenim» dedi. Ben «Evet sen de onlarla berabersin» dedim. Iste bunun için güldüm.


Seyh Abdulgaffar «Tevhid» kitabinda yazdigina göre, Kadi Burhaneddin bin Sahib Serefuddin el-Gairi ona demis ki:

Seyh Eminüddin ile Kahire´ye girmeden önce bizimle beraber idi, yolda öldü. Biz sehrin kapisina vardigimizda; onlar ölüyü sehre sokmadilar. Seyh Eminüddin parmagini ve elini kaldirinca bize yol verdiler; biz de girdik.

Yine Seyh Abdulgaffar nakline göre, bir Dervis, adamin birinden rivayet etmis ki;

O adam Karafat´da, Türbede bir gençle fuhus yapmak istemis, genç söyle karsilik vermis:

«Vallahi ben burda Allah´a asla isyan etmem. Bir sefer bu isi burada yaptim, kabir açildi ve ölü: Allahdan utanmiyor musunuz.»


Yine Rafii´nin rivayetine göre, Zeyneddin el-Busi fakih Abdurrahman en-Neviri´ hakkinda demis ki: .

O Mansûra´da iken müslümanlarla beraber esir düstügünde Kur´an´dan su ayeti okuyordu:

«Allah yolunda katledilenleri ölü saymayiniz. Onlar Allah katinda diridirler, riziklanirlar.» Nihayet fakih Abdurrahman öldürüldü. Haçli ordularindan biri geldi. Elinde bir hirba vardi, iki eliyle ona vurdu ve:

«Ey müslümanlarin papazi, sen diyorsun ki:

´Rabbi-miz diyor: Onlar diridirler, fiziklanirlar; göster bakalim» dedi.

Birden fakih Abdurrahman basini kaldirdi ve iki sefer:

«Kabe´nin Rabbine and olsun diridirler» dedi.

Bunun üzerine Haçli atindan indi, onun yüzünü öptü ve memleketine götürmek için yardimcisina emretti.


Kuseyri´nin «Rîsale-sinde, senediyle Seyh Ebû Said el-Harraz´dan rivayet edildigine göre söyle demistir:

Ben Mekke´de idim. Beni Seybe kapismda bir ölü gördüm. Ona baktigimda yüzüme güldü. Ve bana:

«Yâ Ebû Saîd, bilmez miydin, Allah´in dostlari ölseler de diridirler. Onlar ölmezler, ancak bu diyardan baska bir diyara göç ederler.

Yine Kuseyri´nin «Risale»sinde, Seyh Ebû Ali er-Ruzbâri´den rivayet edildigine göre;

O bir fakiri kabrine koymus. Kefeninin basim açtiginda basini topraga birakmis ki, Allah fakirligine rahmet etsin.

- Ebû Ali dedi ki; O fakir gözlerini açti ve:

«Yâ Ebâ Ali, nazimi çekenin önünde beni sefil gösterme» dedi.

Ben: «Efendim, ölümden sonra, hayat mi olur» dedim.

Bana dedi ki:

«Hayir ben diriyim, Allah´in bütün dostlari diridirler, yarin makamimla sana yardim edecegim.»


Yine Kuseyri´nin «Risalesi»,inde bir kefendizden rivayet gine göre;

Bir hanim vefat etti, millet namazini kildi. O kefendiz de kabrin yerini ögrenmek için namazini kildi. Aksam karanlik her tarafi kusatinca gitti, kabri açti.

Kadin:. «Sübhânellah, magfur bir adam, magfure bir kadinin kefenini aliyo, dedi.

Kefendiz dedi ki:

«Zannet ki sen magfuresin. Ben neden magfur olayim.

Hanim:

«Allah beni ve benim üzerime namaz kilan herkesi magfiret etti. Sen de namazimi kilmistin. Bunun üzerine kefendiz kabri kapatir, sonra tevbe eder ve tevbesi üzerine kalir.»


Yine Kuseyri´nin «Risale»sinde, senediyle, Ibrahim bin benden rivayet edildigine göre, söyle demistir:

«Güzel huylu bir genç bana arkadaslik etti. Öldü, kalbimi çok mesgul etti ve yikamasini üstlendim. Dehsetimden önce sol tarafina basladim. Sol elini benden aldi. Sonra sag elini verdi.

Ben: Ey ogulcugum, sen dogrusun. Ben yanlis yaptim» dedim.


Yine Kuseyri´nin «Risale» sinde, senediyle, Ibrahim Seyhan´dan rivayet edildigine göre, söyle demistir:

Ben bir müridi yikadim. Benim büyük bas parmagimi tuttu.

Ben: «Ey ogulcugum, elimi birak. Biliyorum sen ölü degilsin. Yalniz bir diyardan öbür diyara naklolmussun» dedim; elimi birakti.

Yine o «Risalede, Ibrahim bin Seyhan´dan rivayet edildigine göre, söyle demistir:

Mekke´de bir mürid bana geldi, «Yâ üstad, yarin ögleyin ben ölecegim. Bu dinari al, yarisiyla kabrimi kaz, diger yansiyla da kefenimi al.

«Ertesi gün öglen vakti girdiginde adam geldi, Kâbeyi tavaf etti sonra uzaklasip öldü. Ben onu kabrine koydugum zaman gözlerini açti.

Ben: «Öldükten sonra da mi hayat olur?» dedim.

O : «Ben Allah´i sevenlerdenim. Allah´i seven herkes diridir» dedi.

Kuseyri dedi ki; Üstad Ebû Ali ed-Dekkak´dan isittim ki, diyor:

Ebû Amr el-Bîkendi, bir gün yolda giderken bir topluluk görmüs, bozuldugundan dolayi bir genci aralarindan çikarmak Istiyorlarmis. Anasi da aglayip arabuluculuk etmek istiyormus.

Ebû Ali: «bu sefer benim hatirim için bagislayin» demis. Bir kaç gün sonra anasini görmüs, oglunun ne durumda oldugunu sormus. Anasi demis ki:

«Oglum öldü ve ölümüyle sevinmesinler diye, komsulara söylememeyi tavsiye etti ve bana :

«Allah katinda benim için arabuluculuk yap (yalvar) dedi. Ben yalvardim, sonra kabrinin basina gittim.

Baktim bir ses diyor:

Dön annecigim. Ben artik kerim olan Rabbime kavustum.»


Rafiî, Qyet´ül-Mütekid´te ... salih birisinden rivayet ettigine göre:

O batHn kabrine gider ve onunla konusurdu.

Yine Rafii´den:

Büyük âlim, meshur veli, Ahmed bin Musa bin Acil kabrinde Nur sûresini okudugunu bazi mattaki alim talebeleri rivayet etmislerdir ve bu olay söhret bulmustur.

Ibn-i Ebî Dünya, «Kabirler» kitabinda, zayif bir senedle ömer bin el-Hattap (Radiyallahû anh) ´dan rivayet ettigine göre:

O Baki mezarindan geçmis; «Ey Kabirdeküer, selam size... Bizde olan haberler, hanimlariniz evlendi, evlerinizde baskalari oturuyor, mallariniz dagitildi» demis.

Birden gaipten bir ses:

«Yâ Ömer bin Hattap! Bizdeki haberler de, yaptiklarimizin karsiligini bulduk, verdigimizi kazandik, biraktiklarimizi kaybettik.» demistir.



Hakim «Nisabur Tarihin»de, Beyhaki, ibn-i Asakîr, Dimask Tarihi´nde, zayif bir senedle, Said bin el-Museyyib (Radiyallahû anh)´dan rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:

Ali bin Ebû Talip (Radiyallahû anh) ile Medine kabristanina girdik. Ali, «Esselâmu Aleykum ve Rahmetüllâhi siz mi bize haber vereceksiniz, yoksa biz mi size haber verelim.» dedi.

Birden kabirden bir ses:

«Ve aleyküm esselam ve rahmetullah! Yâ Emir´el-Müminin, bizden sonra olanlari bize anlat» dedi.

Hz. Ali (Radiyallahû anh) :

«Hanimlariniz evlendi, mallariniz dagitildi, çocuklariniz yetimler içinde duruyor. Diktiginiz binalarda simdi düsmanlariniz oturuyor, îste haberlerimiz bunlardir. Sizde ne var?» dedi.

Ölülerden biri ona cevap verdi:

«Kefenler yirtildi. Saçlar dagildi. Deriler soyuldu. Gözümüz ve burnumuz, kan ve irin akitti. Yaptiklarimizin karsiligini bulduk. Biraktigimizi kaybettik ve biz amellere bagliyiz.»


. Ibn-i Ebi Dünya, «Kabirler» kitabinda, Yûnus bin Ebû Fürat´tan rivayet ettigine göre:

Bir adam kabir kazmis, günesten korunmak için içine oturunca soguk bir hava sirtina vurmus. Yüzünü çevirmis, bakmis hava küçük bir delikten geliyor. Parmaklariyle gedigi genisletip bakmis ki, göz alacak kadar genis bir yerde, saçlari taranmis ve boyanmis yasli bir adam duruyor.

Ibn-i Cerir Tenzib´ül-Asâr´da, ibn-i Ebî Dünya «Öldükten sonra yasayanlar» kitabinda, Beyhaki Delâil´de, Attaf bin Halit´den rivayet ettiklerine göre hâlâsi ona söyle anlatmistir;

«Bir gün sehidlerin kabirlerine gittim. Daha önce de devamli olarak ugruyordum. Hamza (Radiyallahû anh)´in kabrine vardim. Yaninda namaz kildim. Vadide ses seda yoktu. Namazi bitirdigimde: «Esselâmu Aleykum» dedim.

Yer altindan bana selâmin iade edildigini isittim. Allah´in beni yarattigmi bildigim ve gece gündüzü tanidigim gibi o sesin yer altindan geldigini bildim. Bundan dolayi tüylerim diken diken oldu...


Hakim sahih bir rivayetle ve Beyhâki «Delâil»de yine Attaf bin Halid el-Mahzumi´ den tahric ettiklerine göre, Abdullah bin Abdullah bin Ebû Bekir, Abdullah (Radiyallahû anh)´dan söyle rivayet etmistir:

«Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Selleni) Uhud´daki sehidlerin kabirlerini ziyaret etti ve söyle buyurdu:

Yâ Rabbi kulun ve peygamberin, bunlarin sehid olduguna, kim bunlara selâm verirse, kiyamete kadar selâmi iade ettiklerine sâhidlik ediyor.»

Attâf dedi: Halam, bana rivayet etti ki:

Ben sehidlerin kabirlerini ziyaret ettim. Yanimda yalniz iki ogul vardi, binegimi tutuyorlardi. Ben sehidlere selâm verdim. Selâmimin iade edildigini isittim. Vallahi biz birbirimizi tanidigimiz gibi sizi taniyoruz, dediler. Tüylerim diken diken oldu.

«Oglum binegimi yaklastir» dedim ve hemen bindim.


Beyhaki, Vâkidi´den rivayet ettigine göre;

Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) her sene Uhud´daki sehidleri ziyaret ederdi. Dagdaki yola ulastigi zaman, «Sabrettiginizden dolayi selâm içinde kalimiz, ne güzel makamdasiniz.» [43]diye buyurdu.

Sonra, Ebû Bekir es-Siddik (Radiyallahû anh)´da her sene onlari böyle ziyaret ederdi. Sonra Ömer (Radiyallahû anh), sonra Osman (Radiyallahû anh) onun gibi ziyaret ederlerdi.

Resûlullah (Sal lallâhû Aleyhi ve Sellem) ´m kizi Fâtima (Radiyallahû anhâ) ´da Uhud´a gelip duâ ederdi.

Sa´d bin Ebi Vakkâs onlara selâm verir ve arkadaslarina dönüp:

«Selâmiminizi size iade eden bir topluluga selâm vermez misiniz?» derdi.

Fâtima el-Huzai´ye (Radiyallahû anhâ) söyle derdi:

Ben günes batarken kendimi sehidlerin kabrinin yaninda gördügümü hatirliyorum. Beraberimde kiz kardesim vardi. Ben ona gel Hamzanin kabrine selam verelim, dedim. Kardesim geldi. Kabrinin basinda durduk.

«Yâ Resûlullahin amcasi selâmün aleyküm» diye selâm verdik.

Kabirden bir ses: «Ve aleyküm es-Selâm ve rahme-tüllah»,i isittik. Uhudda da kimse yoktu.


Beyhaki... Hâsim bin Muhammed el-Amri´den söyle dedigini rivâyet etmistir.

Medine´de, Cuma günü aksamleyin babam beni sehidlerin kabrini ziyaret etmeye götürdü. Ben arkasinda yürüyordum. Kabirlere vardigimizda babam yüksek bir sesle:

-Sabrettiginizden dolayi selam içinde olun. O gidilecek ne güzel makamdir,» dedi.[44]

«Yâ Ebû Abdullah ve aleykesselam» diye cevap verildi.

Babam bana döndü:

«Sen mi cevap verdin oglum» dedi!

Ben: «hayir» dedim. Beni sagma aldi, selami söyledigi her seferinde, selam iade ediliyordu. Üç sefer böyle yapti. Sonra, secdeye kapandi.


îbn-i Ebu Dünya, Abdülvahid bin Zeyyad´dan rivayet ettigine göre, söyle demistir:

Biz bir savasta idik. Dagildigimizda bir arkadasimizi kaybettik. Oradaki bir ormanlik içinde öldürülmüs olarak bulduk. Etrafinda basi üstünde def çalan kizlar vardi. Bizi gördüklerinde dagildilar. Daha nereye gittiklerini göremedik.


Ibn-i Sa´d, Saîd bin Müseyyip´den rivayet ettigine göre, «Savas günlerinde mîllet savasirken o camiye siginiyormus. Namaz vakti girdiginde, kabirden yani peygamber efendimizin kabrinden ezan sesi geldigini isitirmis.


Zübeyir bin Bekkâr, Ahbarü´I-Medine´de yazdigina göre, Muhammed bin Abdülaziz bin Muhammed Bekir bin Muhammedden söyle demistir:

«Savas günleri üç gün Resûl-i Ekremin mescidinde ezan terkedildi. Millet savasa gitti. Said bin Müseyyib mescidde oturdu. O dedi ki :

Ben sIkIldim. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) kabrine yanastim. Ögle vakti girdiginde kabirden ezan sesini isittim. Iki rekat namaz kildim. Sonra kamet sesini isittim. Ögleyi kildim. Üç gün boyunca böyle her vakit, ezan ve kamet sesini isittim. Üçüncü gün millet döndü, müezzinler ezan okumaya basladi. Ben bir daha kabirden ezan sesini aradim. Bir sey isitmedim.»



Konu Başlığı: Ynt: Kabir ziyareti
Gönderen: Sümeyye üzerinde 28 Mart 2010, 16:12:59
Ebû Nuaym «Delail-ün Nübüvve»de baska bir yönden. Said bin Müseyyib´den rivayet ettigine göre söyle demistir:

«Hatirliyorum: Savas gecelerinde. Mescidi Nebevi´de benden baska kimse yoktu. Namaz vakti girdiginde kabirden ezan sesini isitirdim. Ben durup namaz kilardim. Samlilar ise gurup gurup mescide girip «su yasli deliye bak» derlerdi.»


Lâlkai «Sünnet»de, Yahya bin Muin´den rivayet ettigine göre, bir kabir kazicisi ona söyle demistir:

Bu kabirlerde gördügüm en acaip sey: Bir kabirden, hastanin inlemesi gibi bir inleme isittim. Bir kabirden de, müezzin ezan okurken müezzine cevap verdigini isittim.


Hars bin Esed el-Muhasibî´den rivayet edildigine göre, demistir :

«Ben kabristanda idim. Bir kabirden iki sefer «Ah!. Allah azâbah!» diye isittim.»


Ibn-i Asâkir, A´mes bin Minhal tarikiyle ibn-i Arar dan senediy le rivayet ettigine göre, söyle demistir:

-. Ben Sam´da, Hüseyin Radiyallahû anh,in basi tasinirken gördüm. Önünde biri Kehf suresini okuyordu. Ta, «Hayir sen ashab-i kehf ve Rakîmi acip ayetlerimizden sandin.» [45] mealindeki âyete gelince, Hüseyin (Radiyalîahû anh),in basi keskin bir dille:

«Ashabi Kehf´den daha acip benim öldürülmem ve burda tasimamdir» dedi.


Hafiz Zehebi, «Tarihlinde söyle demistir:

Halife Vasik, hadis imamlarindan birisi olan Ahmed bin Nasr el-Huzaî´ye Kur´an´in mahluk oldugunu dedirtmek istedi. O kabul etmedi. Bunun üzerine Bagdat´ta basini kesip asti. Yanina bir nöbetçi birakti ki, okla yönünü kibleden çevirsin. Nöbetçi dedi ki, geceleyin bas hep kibleye döner, açik bir lisan ile Yasin sûresini okurdu.

Zehebi demis ki bu kissa çok yönlerden rivayet edilmistir. Bir yönü Hatibin Ibrahim bin Ismail bin Halef´den rivayet ettigidir. Demis ki:

Dayim Ahmed bin Nasr, iskence ile öldürüldügü ve asildigi zaman, dediler ki, basi geceleyin Kur-an okuyor. Ben gittim, yakin bir yerde geceledim. Millet yattiginda Ankebût suresinin su bes ayetlerini okuyordu:

«Elif Lam Mim. Insanlar inandik deyip kurtulacaklarini mi sanirlar.» [46]

Bunun üzerine titremeye basladim.



îbn-i Asâkir, Imam Leys´in katibi Ebû Salih tarikiyle, Yahya bin Ebû Eyyûb el-Huzai´den rivayet ettigine göre söyle demistir:

Birisinden isittim anlatiyordu:

Ömer bin Hattap (Radiyallahû anh) zamaninda mescide kapanmis, âbid bir genç vardi Ömer (Radiyallahû anh) in çok hosuna giderdi. Yasli bir babasi da vardi. Genç yatsiyi kildigi zaman, babasina dönerdi. Yolu da bir kadinin kapisindan geçerdi. Kadin ona meftun olmustu. Yol üzerinde kendini ona takdim ederdi . Bir gece genç ordan geçerken, kadin onu aldatmaya basladi. Ta genci pesine takti. Genç kapiya vardiginda kadin içeri girdi. O da içeri girdi. Allah´i zikretti. Sikintisini gidermek istedi. Ve su âyet-i kerime dili üzerine akti.

«Seytandan, muttaki olanlara bir musibet dokunsa Allah´i anar hemen yolu görürler.»[47]

Sonra bayildi. Kadin hizmetçisini çagirdi, yardimlasarak, onu evine biraktilar. O aksam babasina gelmekte gecikmisti. Babasi çikip onu ariyordu. Bakti kapida baygin yatmis. Bâzi akrabalarini çagirdi, onu içeri aldilar. Geceden hayli zaman geçtikten sonra ancak ayildi. Babasi;

´ Oglum ne oldu sana dedi:

O: hayirdir baba, dedi.

Babasi Allah hakki için söyle ne oldu? Oglum! dedi, o da babasina durumu anlatti.

Babasi, Evet oglum hangi âyeti okudun. Genç yukardaki âyeti bir daha okudu. Ve hemen bir daha bayildi, ellediler, baktilar ki ölüdür. Yikadilar, geceleyin çikip defnettiler. Sabah olunca haber Hz. Ömer (Radiyallahû anh) ´e ulasti. Geldi babasini taziye etti. Neden beni çagirmadin, dedi.

Babasi yâ Emir´el-müminin geceleyin oldu, dedi.

Hz. Ömer (Radiyallahû anh) öyle ise beni kabrine götürün, dedi. O ve beraberindekiler kabre gittiler. Hz. Ömer ya filan, dedi. (Rabbinden korkan için iki cennet vardir.)[48] mealindeki âyeti okudu.

Genç kabrin içinden:

yâ Ömer Allah onlari Cennete bana iki sefer verdi, dedi.



îbn-i Ebi Dünya, Beyhaki «Delâilü´n-Nübüvvet-de Mütemir bin Süleyman yoluyla.. . îbn-i Mina´dan rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:

Kabristana girdim. Iki rekat hafif namaz kildim. Sonra bir kabre yaslandim. Vallahi ben uyanik iken isittim ki, birisi kabirde diyor; Kalk bana eziyet verdin. Siz çalisirsiniz, fakat bilmezsiniz. Biz ise biliriz, fakat çalisamiyoruz. Vallahi senin gibi iki rekat namaz kilsaydim benim için dünya ve içindekilerden daha sevimli olurdu.


Ebû Nuaym HiIye»de Amr bin Vakit yoluyla, Yûnus bin den rivayet ettigine göre;

Ben Cuma günü seher vakti Sam Kabristanindan geçerken söyle bir sesi isittim:

Yâ Yûnus bin Hillis! Sizler her ay hacca gidiyor, umre yapiyor. Her gün bes vakit namaz kiliyorsunuz. Çalisiyorsunuz, fakat bilmiyorsunuz, biz ise biliyoruz fakat çalisamiyoruz.

Ben döndüm, selâm verdim, selâmim iade edilmedi. Sübhanallah! sözünüzü isitiyorum. Selâm veriyorum, selâmimi iade etmiyorsunuz, dedim.

Onlar dediler ki, biz senin selâmini isittik ve bunu iade etmek bir sevaptir. Halbuki günah-sevap ile aramizda perde çekilmistir.


Ibn-i Asakîf, «Evzai»den rivayet ettigine göre, söyle demistir:

Meysere bin Hillis, Tevma kapisinin kabristanindan geçti. Kör oldugu için yaninda bir rehberi vardi. Selâm verdi:

«Ey kabristanlilar siz bizim öncülerimizsiniz, biz de pesinizden gelecegiz. Allah bize de size de rahmet etsin. Durumumuz sizden pek farkli degildir, dedi

. Bunun üzerine Allah bir ölüye ruhu indirdi, ona cevap verdi:

«Ey dünyadaküer! siz her ay dört sefer hac edersiniz, dedi.

Meysere:

? Nereye gidiyorsun? diye sordu.

Cuma´ya, bilmiyor musun? O makbul, mebrur bir hacdir.

Sonra Meysere sordu:

Dünyadan oraya götürdügünüz en hayirli sey nedir?

O, «istigfardir. Fakat elimize kilit vuruldu. Ne iyiligimiz artar ne de kötülügümüz» diye ona cevap verdi. ,



Ibn-i Asâkir, Muhammed bin Ishak, el-Haris tarikiyle... Umeyr bi nel-Habbâb es-Sülenii´den rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:

«Ben ve sekiz arkadasim, Emeviler zamaninda esir düstük. Bizans Imparatorunun yanina götürüldük. Arkadaslarimin baslarinin vurulmasmi emretti. Ben de basim vurulmak için ileri sürüldüm. Fakat bâzi patrikler, kralin basini, ayagini Öpmeye basladilar. Bagislanmami istediler. Bunun üzerine beni vinin içine serbest birakti. Güzel bir kizi vardi. Çagirdi. «Iste bu kizimdir sana verecegim, malimi da seninle paylasirim. Benini mevkiimi görüyorsun, dinime gir, sana bütün bunlari yapayim» dedi.

Ben, «dünya mali ve kadin için dinimi terkedemem.» dedim.

Kaç gün öyle durdu, hep ayni seyi bana arzediyordu. Bir gün kizi beni bahçeye çagirdi, «neden babamin dediklerini kabul etmiyorsun» dedi.

Ben «kadin için, dünya için dinimi terkedemem» dedim.

Kiz, «bizde kalmak mi istiyorsunuz, yoksa memleketine kavusmak mi istiyorsun?» dedi.

Ben, «memleketime gitmek istiyorum» dedim.

Bana gökte bir yildiz gösterdi. Bu yildiz hizasinda geceleyin yürü, gündüzleyin gizlen. Bu yildiz seni memleketine ulastirir» dedi. Sonra bana zahire hazirladi.

Ben çiktim, üç gece yürüdüm. Gündüzleri gizleniyordum. Ben dördüncü gün bir yerde gizlenirken, bir süvari kervanini gördüm. «Artik, yakalandim», dedim üzerime vardilar, gördüm ki süvariler arkadaslarimdir. Baskalariyla beraber, doru atlara binmisler.

Bana: «Umeyr misin?» dediler.

Ben: «evet Umeyr´im; sîz öldürülmediniz mi?» dedim.

«Evet, fakat Allah sehidleri kaldirdi, Ömer bin Abdülazizin cenazesine gitmeleri için izin verdi» dediler.

Beraberinde olan birisi; Yâ Umeyr ver elini bana» dedi.

Elimi verdim, beni arkasina aldi. Bir miktar gittik, sonra Beni firlatti, Cezire´deki evimin yanina düstüm. Fakat vücudumda hiç bir yara olmadi.



ibn-el-Cevzi «Uyun´el-Hikayât» kitabinda, senediyle, Ebû Ali ed-Darir´den, Ebu Müslim Tarsusu, kurarken, ilk orda oturanlardan birisidir, rivayet ettigine göre, söyle demistir:

Sam´dan üç kardes savasa çikmislardi. Cesur ve süvari idiler. Bir seferinde Bizans onlari esir aldi, kral, onlara: «yönetimi size devredeyim, kizlarimi sizinle evlendireyim, fakat dinim olan hiristiyanliga girin» dedi.

Onlar, kabul etmediler ve «yâ Muhammed!» diye bagirdilar.

Kral üç tane kazan getirdi, içine yag döktürdü, sonra altlarina ates yaktirdi. Hergün o üç kardes kazanlarin basina getirilir, «yâ hiristiyanliga girmeyi veya kazanlarin içine girmeyi» tercih etmek arasinda birakiyorlardi. Fakat bir türlü kabul ettiremediler. Önceden büyügü atildi, sonra ortancasi en sonda kalan küçügü ise hâlen herseyle onu dininden vazgeçirmek istiyorlardi.

Kâfirin birisi kalkti, «Ey kral ben onun dininden vazgeçilirim» dedi.. Kral «ne ile» dedi.

Ö, «bilirsin, Araplar kadina meftundurlar ve Bizans içinde kizimdan daha güzel de yoktur. Onu bana ver, kizimla basbasa birakayim. O, onu dininden vazgeçilir,» dedi.

Kral, oglani verdi ve kirk gün mühlet tanidi. Adam onu getirdi, kizinin yanina birakti. Kizina durumu bildirdi.

Kiz: «Birak onu ben üstesinen gelirim» dedi. Genç kizla beraber kaldi. Gündüzü sâim, gecesi kaim idi. Mühlet bitinceye kadar, öyle devam etti. Kafir adam, «kizina ne yaptin?» dedi.

Kiz, bir sey yapamadim. Bu adam iki kardesini kaybetti. Korkarim ki, çekilmesi kardesleri için olsun. Onlarin izini gördükçe onda can kalmaz. Fakat, git, kraldan mühletin arttirmasini iste, beni ve onu birkaç gün, baska bir memlekete götür. Adam onlari baska bir köye götürdü. Bir kaç gün orda kaldilar, yine gündüzü sâim geceyi kaim olarak geçiriyordu.

Ikinci mühletin bitmesine bir kaç gün kala, kiz ona:

Ey arkadas, ben seni büyük bir Rabb´a taptigini görüyorum, ben senin dinine giriyorum. Ve ecdadimin dinini biraktim» dedi.

Genç:

«Öyle ise nasil kurtulurum?» dedi.

Kiz:

«Ben sana yardim ederim» dedi. Ona bir binek getirdi. Ikisi bindiler, geceleyin yürür, günüzleyin gizlenirlerdi.»

Onlar bir gece yolu asarken, at ayaklarinin sesini isittiler. Baktilar ki, iki kardesi ile beraber, ona gönderilen meleklerdir. Kardeslerine selâm verdi, hallerini sordu.

Kardesleri dediler ki:

«Basimiza gelen yalniz, kazana ilk sokuldugumuzdu. Sonra Firdevs cennetine çiktik. Allah bizi sana gönderdi ki senin bu genç kizla evlenmeni görelim. Nikahlarini kiydilar ve döndüler.

Genç Sam´a geldi, kizla beraber oturdu. Ve bu olay ile meshur olmustular.

Sam ehli de biliyorlardi. Hattâ bazi sairler, onlar hakkinda siir söylemisler:

Bir beyti sudur:

Dogrular, dogruluk hürmetine.

Hayatta da ölümde de kurtulurlar.

Ibn-i Asâkir, Ebû Muti´ Muaviye bin Yahyâ´dan rivayet e: göre:

Hulus´lu bir yasli, sabah olmus diye çikip camiye gitti. Geceyi camide geçirdi. Kubbe altinda iken, düzlükte süvarilerin zil sesini isitti. Bakti süvariler, birbiriyle karsilasip birbirine «Nerden geldiniz» diye soruyorlar. «Bizimle beraber degil miydiniz? dediler.

Digerleri: «hayir, biz Büdeyle Halid bin Ma-den´in cenazesinden geliyoruz» dediler.

Yasli adam sabahlayinca, arkadaslarina durumu anlatti, ikinci gece yarisi posta geldi, Halid bin Ma´danin ölüm haberini getirdi.


Ibn-i Ebu Dünya «Kabirler» kitabinda ve Ibn-i Asâkir, Sa´bi´den rivayet ettiklerine göre;

Sahabi olan Safvan bin Ümeyye (Radiyallahû anh) bir kabristanda idi. Bakti bir cenaze geliyor ve kabrin birisinden acikli, hüzünlü bir ses, siir okuyor i

Kefen, tabut içinde nimet vermis sana Allah (Azze ve Celle) :

Kabrin karanligindan, toprak kokusundan korkma asla.

Ravi dedi ki: Safvan haberi millete anlattr. Erircesine agladilar. Sonra Safvan´a: «bilir misin, siir kim için söylendi?» dediler.

«Hayir» dedi.

Onlar dediler ki:

O bu tabut içindeki hanimdir. Kiz kardesi geçen sene ölmüstü.

(Gelen ses galiba onun kabrinden gelmistir. Simdi ölen ablasina korkma diyor)

Safvân dedi ki, «Ben ölülerin konusmadigini bildigimden bu ses nerden geliyor.» diye söylemistim.


Yine Ibn-i Ebû Dünya, Saîd bin Hasim es-Süllemi´den rivayet ettigine göre söyle demistir:

«Mahalleden bir adam, kizin birisiyle evlenip dügün yaptilar. Eglence düzenlediler, evleri kabristanin yaninda idi. Vallahi onlar, o gece eglence içinde iken, birden korkunç bir ses isittiler, dizilip dinlediler, baktilar ki, kabirden bagiran bir ses:

Ey fani lehviyaün lezzetine dalanlar. Bir gün ölüm eglenceyi silip atar Sabah nicelerini lezzet içinde gördük, Aksam, ailesinden yetim garip bulduk.


Yine îbn-i fibî Dünya Salih el-Meri´den rivayet ettigine göre, söyle demistir:

Çok sicak bir günde kabristana girdim. Kabirleri sönük gördüm. Sübhanallah, ruh ve cesediniz birbirinden ayrldiktan sonra, kim onlari birlestirir, sizi diriltir ve kabirden sizi çikartir, bu kadar çürüdükten sonra?., dedim.

Ravi dedi ki: O çukurlar arasinda bir ses «Yâ Salih» diye çagirdi, su ayeti okudu:

«Onun âyetlerinden biri de:

«Yer ve gögün onun emri ile durmasidir. Sonra sizi yerden istedigi zaman hemen çikarsiniz» [49] O sesten dolayi öyle korktum ki, yüzüstü yere düstüm.


Yine îbn-i Ebî Dünya, Sabit el-Bennani´den rivayet ettigine göre; O bir kabristanda kendi kendine konusuyormus. Birden gaybdan:

«Yâ Sabit! Onlari sessiz görüyorsun da onlarin çogu hüzündedir» diye bir ses isitmis. Yüzünü çevirmis, fakat kimseyi görememis.


Yine îbn-i Ebî Dünya, Besir bin Mansûr´dan rivayet ettigine göre, Ata el-Ezrâk ona söyle demistir:

Kabristana girdigin zaman, kalbin aralarinda bulundugun kisilerle olsun. Çünkü ben, bir kabristanda idim. Kendimi düsünüyordum, birden gaipten bir ses:

«Ey gafil, neyi düsünüyorsun, sen nimet içinde dönen {veya azap içinde kivrananlar arasindasin.» dedi.


Suvar bin Mus´ab, el-Hemedâni nakli ile babasindan rivayet edildigine göre;

Iki kardes komsusu vardi. Her biri digerini esi görülmemis bir sekilde severdi. Büyügü îsfehana gitti, küçügü Öldü. Büyügü yedi ay, onun kabrine gidip geldi. Bir gün arkasindan gaybtan bir ses; su siiri söyledi:

Ey baskasina aglayan kendine bak, aglama.

Kardesin gibi, ölüm bir gün gelir kavusur sana Bunun üzerine döndü, kimseyi göremedi, ürperdi. Sitma tuttu, evine döndü, üç gün sonra öldü ve diger kardesinin yaninda defnedildi.



îmam Ahmed, «Zühd» kitabinda ve ibn-i Ebu Dünya, Abdurrahman bin Cübeyr bin Nefir, yoluyla Yezid bin Surayh el-Heysemi´den rivayet ettigine göre O bir kabirden söyle bir ses isitti

-. Simdi siz bizim gibileri ziyaret ediyorsunuz, biz de hayatta iken sizin gibi idik. Bu sahranin rüzgari hep eser. Fakat biz mahsuruz, size kavusamiyoruz. Kim bize gelirse daha dönemez. Burasi bizim diyârimizdir ve sizin döneceginiz yerdir.»


Ibn-i Ebû Dünya, Süleyman bin Yesâr el-Hadremi´den rivayet ettigine göre;

Bir cemâat, kabristandan geçerken, kabrin birisinden söyle bir ses isittiler:

Ey kervan siz burda dondurulmadan gidin, Burasi gerçek dönüs yeridir. Çoklari nimet içindedir, zaman onu silecektir. Digerleri de azap içindedir, o ne kötü yerdir. Siz de yakinda bizim gibi olursunuz, ölüm bizi degistirdi sizi de yakinda degistirir.


ibn-i Cevzi, «Uyun el-Hikayât» kitabinda senediyle Muhammed bin Abbâs el-Verrak´dan rivayet ettigine göre söyle demistir:


_ Bir adam ogluyla beraber yola çiktilar. Bir miktar gittikten sonra, baba öldü, oglu onu bir agaç altinda defnetti, yoluna devam etti. Sonra bir seferinde geceleyin ordan geçti, fakat babasinin kabrine inmedi. Birden gaipten bir sesin, su siiri söyledigini isitti.


Gece, agaci egerken seni gördüm, Sen agacin etrafinda kimseyi görmedin.
Agaç altinda yatan biri var, o buraya geldi. Yaninda otursaydin, egilir selâm verirdi.



Ebû NuayjB ibn-i Asakir, Seleme Radiyallahû anh,den rivayet ettiklerine göre söyle demistir:


Hâlid bin Ma´dan, Kur´an okumasindan baska her gün kirk bin tesbih çekerdi. Öldügü zaman yikamak için tahtaya konuldugunda, yine elini tesbih çeker gibi oynatmaya basladi.



Ibn-i Asâkir, Ebû Abdullah bin El-Cella´dan rivayet ettigine göre. söyle demistir:


Babam Öldü, magsel üzerine koyduk. Yüzünü açtigimizda baktik, gülüyor. Millet ölüp ölmediginde süpheye düstü. Doktoru çagirdilar, gögsünü kontrol etti;


«Bu ölüdür» dedi. Yüzünü açtik, baktik yine gülüyor.


Doktor;

Bu sefer «ölü mü, diri mi? bende bilemedim» dedi.

Yikamak için gelenlerin hepsi de korkmaya basladi. Yikayamadi. Fadl bin Hüseyin ?ki Arif-i Bulanlarin büyüklerinden birisiydi geldi, yikadi, namazini kildi ve defnetti.


Beyhaki, «Delail-i Nübüwet»de Saîd bin el-Müseyyip´den rivayet ettigine göre;

Zeyd bin Hârice el-Ensari el-Hazreci Hz. Osman (Radiyallahû anh) zamaninda vefat etti. Gögsünden bir hirilti isittiler. Sonra söyle konustu:

«Ahmed Ahmed, adi ilk kitaptadir. O dogrudur dogrudur. >

Ebû Ebû Bekir es-Siddik, kendi nefsinde zaif´dir. Allah´in emrinde kavidir. Onun da adi ilk kitapta vardir. O dogrudur, dogrudur.

Ömer bin el-Hattap o güçlüdür. Emindir, onun da adi ilk kitapta vardir, dogrudur, dogrudur.

Osman bin Affan onlarin yolundadir.. Dördü geçti. Iki kaldi. Fitneler geldi. Kuvvetli zayifi yedi. Kiyamet koptu. Ordumuzdan Besrais hakkinda bir haber gelecektir. Bilir misiniz Besraris nedir?»

Râvi Saîd bin Museyyib dedi ki:

«Sonra, Hatma kabilesinden bir adam öldü. Üzerine elbiseleri atildi. Gögsünden bir hirilti isitildi. Sonra konusmaya basladi, dedi

«Hazre dogru konustu, dogru konustu.»

Beyhaki dedi ki, bu isnad sahihdir. Çok delilleri vardir, sonra o ve ibn-i Ebû Dünya ve Ebû Nuaym ?«Delail»de? ve ibn-i Neccâr Tarih»inde, îsmail bin Ebû Halit´den söyle dedigini rivayet etmislerdir :

Yezîd bin Nûman bin Besir, Kasim bin Abdurrahmanin ders halkasina geldi. Babasi Nûman´dan bir risale getirmisti. Risalenin metni sudur:

Bismillahirrahmanirrahim Nûman bin Besir´den ümmü Abdul lah binti Ebû Hasim´e:

Selâm sana, seninle beraber Allah´a hamd e diyorum. Ondan baska ilah yoktur. Sen bana Zeyd bin Harice hakkinda bir seyler yazman için mektup göndermissin.

Bogazina bir agri girdi, ögle ile ikindi namazlari arasinda öldü. Onu yatirdik, örttük. Ben ikindiden sonra, makamimda tesbih çekerken birisi geldi.

«Zeyd vefatindan sonra konustu dedi. Ben hizla yanma gittim. Ensardan bir cemâat etrafinda toplanmisti.

O söyle konusuyordu:

Ortadaki hiçbir seyden korkmayan kavmin en metin adamidir. Insanlara, güçlülerin zayiflari yemesine firsat vermezdi. Abdullah [50] EntiVül-Müminindir, dogrudur, dogrudur. Bu ilk kitapda vardir, sonra dedi:

Osman Emirülmü´mindir, o insanlarin çok kusurlarini affeder, iki gece gitti, dört kaldi, insanlar ihtilafa düstüler, birbirini yediler. Dözen yok... Kayinlar helal görüldü. Sonra müminler hatâlarindan döndüler. Allah´in kitabina ve kaderine uyun dediler. Emirinize yönelin, dinleyin, itaat edin. Kim yüz çevirirse, o hiç bir kani uhdesine almasin. Hersey kaderdir... Allahû Ekber, iste Cennet! iste Cehennem! Iste peygamberler, iste siddiklar.

Selâm sana yâ Abdullah bin Revaha: Benim için Hâriceyi babasina haber verdin mi?

Ve Sa´di da... o Ikisi Uhut´da öldürüldüler.

Evet o cehennem atesidir, derileri soyar, yüz döndürüp kaçanlari çeker alir; mal toplamis kaplara doldurmus olanlari» dedi. Sonra sesi kesildi.


Milletten daha Önce ne dedigini sordum. Dediler [51] Ondan «ensitü ensitü: susunuz, susunuz» diye isittik. Birbirimize baktik, gördük ki:

Ses örtü altindan geliyor. Yüzünü açtigimizda dedi ki:

«Bu Ahmed Resûlullah´dir. Selamun aleyke yâ Resûlullah ve Rahmetüllahi ve berekâtuhü» sonra dedi:

«Ebû Bekir es-Siddik, Resûlullah´in halifesidir. Nefsinde zayif Allah´in emrinde güçlüdür. O dogrudur, dogrudur. Ilk kitapda vardir.

(Numan´in risalesi bitti.)

Sonra Beyhaki, baska bir yönden, bunu îsmail bin Ebû Halit´den rivayet etmistir ve bunu da ilave etmistir. Râvi îsmail hadisin basini rivayet ettikden sonra demis ki:

«Hz. Osman´in halifeliginden iki sene geçmisti. Iki gece iki sene demektir. Ben diger baki kalan dört senede ne olacagini bekliyordum. Bu dört senede Iraklilarin Iftirasi ve muhalefeti çikti. Valileri olan Velid bin Akabe´ye dil uzattilar, iftira ettiler.

Beyhaki dedi ki, bu isnad da sahihtir. Bunu Habip bin Salim yine Nûman bin Besir´den nakletmistir. îbn-i Müseyyip rivayetinde oldugu gibi onda «Bisraris»den de söz etmistir. O rivayette anlatilan durum sudur:

Resûlullah´m mührü Hz. Osman´in eline idi. Hilafetin altinci senesinde o da mühre imzasini koydu. Iste o zaman memurlari degisti. Fitneler zuhur etti.

Beyhaki, demis ki Öldükten sonra konusanlar hakkinda, çok kisilerden sahih senedlerle rivayetler vardir.

Sonra, o ve ibn-i Ebu Dünya ve ibn-i Asakir, Abdullah bin Ubeyd el-Ensari´den rivayet ettiklerine göre;

Müseylime-i Kezzab´in ölülerinden bir adam, «Muhammed Besulu ilah, Ebû Bekir es-Siddik, Osman el-Emir er-Rahim,» dedi. Ömer için ne dedigini bilmiyorum.


Beyhaki, ibn-i Asâkir, baska bir tarikle ondan rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:

Onlar, Siffîn veya Cemel günü ölüleri gömerken, Ensar´dan, ölen bir adam:

«Muhammed Resûlullah, Ebû Bekir es-Siddik, Ömer es-Sehid , Os man er-Rahim» dedi, sonra sustu.

Buhari «Tarihlinde ve ibn-i Mende, Abdullah bin Ubeyd el-En-sari´den rivayet ettiklerine göre söyle demistir:

Sabit bin -Kays bin Semmas´i defnedenler içinde idim. Yemâme harbinde sehid düsmüstü. Onu kabrine koydugumuz zaman isittik ki diyor.

Muhammed Resûlullah, Ebû Bekir es-Siddik, Ömer, es-Sehid, Os man Emin Rahim. Ona baktigimizda gördük ki, ölüdür.


Taberâni «el-Kebir»de Nûman bin Besir´den rivayet ettigine göre, söyle demistir:

Bizden Harice bin Zeyd isminde bir adam öldü. Onu bir elbise ile örttük. Kalktim, namaz kildigimda birden bir ses isittim. Baktim cenaze depreniyor ve söyle diyor:

Kavmin en güçlüsü ortancasi olan Abdullahtir.[52] Emirül-Mü-minin olan Ömer, vücutça da güçlüdür. Allah´inTice yani babasinin ne yaptigini sordu.

Sonra, «Arkamda Bisraris alindi dedi ve sesi kesildi. tbn-i Asâkir, Enes (Radiyallahû anhVdan rivayet ettigine göre söyle demistir:


Zeyd bin Hârice öldügü zaman yikamak için cenazesine gittik. Üzerine su döktügümüzde söyle konustu:

«Iki geçti, dört kaldi. Zengin fakiri yedi. Dagildilar. Aralarinda düzen yok. Ebû Bekir yumusaktir, rahimdir. Ömer kafirlere karsi siddetlidir, Allah yolunda kmayicilarin kinamasindan korkmaz. Osman (Radiyallahû anhüm ecmain) yumusaktir, müminlere merha metlidir. Siz Osman´in yolundasiniz. Dinleyin, itaat edin,» Sonra sesi düstü; dil hareket ediyordu. Fakat cesed ölüydü.


ibn-i Ebi Dünya, Yezid bin Saîd el-Kuresi tarikiyle Ebû Abdul lah es-Sami´den rivayet ettigine göre, söyle demistir:

Bizans´a karsi savastik. Bizden bir gurup düsmanin izini takip etmek için çiktilar. Onlardan iki adam ayri gittiler. O ikisinden birisi dedi ki .

Biz o durumda iken yasli bir Rumla karsilastik. Çikm meydana dedi. Biz ona saldirdik. Bir müddet savastiktan sonra arkadasim sehid düstü. Ben döndüm, diger arkadaslarimi ariyordum. Dönüste kendi kendime dedim. Anam aglasin, «arkadasim Cennete kostu. Ben ise dönüp arkadaslarima kosuyorum. Bunun üzerine döndüm, O Rumla vurusmaya basladim. Ben onu tuzaga düsürmek istedim. O beni omuzladi, yere vurdu, gögsüme oturdu, beni öldürmek için yanindan bir sey çekti. Ölen arkadasim geldi, elini saçlarina doladi, onu yere atti. Onu öldürmeme yardim etti. Benimle hayli yol aldi, durumunu anlatiyordu. Ta bir agacin altina geldik, orda eski haline döndü, ölü olarak yere uzandi. Sonra döndüm, arkadaslarima durumu anlattim.


Konu Başlığı: Ynt: Kabir ziyareti
Gönderen: Sümeyye üzerinde 28 Mart 2010, 16:13:41
Yine, Ibn-i Ebî Duaya Abdurrahman bin Zeyd bin Eslem´den rivayet ettigine göre; söyle demistir:

Geçmiste, Bizans topraklarina saldiran bir gurup genç vardi. Bir seferinde esir düstüler. Hepsi yakalanip krala götürüldüler. Kral onlara kendi dinine girmelerini söyledi. Onlar, reddettiler. Kral nehir kenarinda bir tepede oturdu, onlari çagirdi, birisinin boynunu vurdu. Adam nehre düstü. Baktilar ki, basi onlara karsi durmus yüzüyle onlari selamliyor ve su ayeti kerimeyi okuyor:

«Ey nefs-i mutmainne, kendin razi olmus ve kendinden razi olunmus olarak Rabbine dön. Kullarimin içine gir, Cennetime dahil ol.» [53]



Yine Ibn-i Ed Dünya Said el-Ammi´den rivayet ettigine göre söyle demistir:

«Bir cemaat, denizde savasmak için çiktilar. Beraberlerinde bin mek için, hasta bir genç yanlarina geldi. Önce reddettiler, sonra, onu da gemiye aldilar. Düsmanla karsilastiklarinda en iyi dayanan o genç oldu. Sonra sehid düstü. Basiyla gemidekileri selamladi ve su âyeti okuyordu:

«Su âhiret diyarini, yeryüzünde üstünlük istemeyen bozgunculuk yapmayanlara veriyoruz. Âkibet, müttakinlerindir.»[54]

Sonra suyun içine batip kayboldu.


El-Hâfiz, Ebû Muhammed el-Hailal «Kerâmât´ül-Evliya» kitabinda, senediyle Ebû Yusuf el-Gasili´den rivayet ettigine göre söyle demistir :

Ibrahim bin Ethem Sam´da yanima geldi. Bana, «Bugün çok acip bir sey gördüm» dedi.

Ben «Nedir o?» dedim.

O dedi ki:

Ben su kabirlerden birisinin basinda durdum. Içinden saçi boyanmis (yani aklasmis) yasli bir adam çikti.

Bana:

«Yâ Ibrahim: Allah beni senin için diriltti» dedi.

Ben, Allah sana ne yapti? dedim.

O dedi ki:

Çirkin bir amel ile Allah´in huzuruna girdim. Bana üç seyle huzuruma geldiginden seni afvettim, dedi. Beni seveni seviyorsun. Gögsünde zerre miktar haram içki yoktur. Akla boyanmis saçlarinla huzuruma girdin. Ben yaslilarin akini atesle yakmaktan utanirim.

Sonra kabir yaslinm üzerine kapandi.

Ibrahim bin Edhem, dedi ki, «Yâ Yûsuf ne acaip sey! Allah, dan iste. sana daha acipleri göstersin.



Beyhaki, Suâb-i Iman´da senediyle, Nisabur kadisindan rivayet ettigine göre; Yanina bir adam girmis, kadiya demisler ki, bu adamda acip bir haber var.

Kadi «nedir» demis.

Adam demis ki:

Ben kefen soyan birisiydim. Kabirleri, devsirirdim. Bir hanim öldü, kabrini ögrenmek için gittim namazina katildim. Gece karanligi çökünce, kabrini destim, kefeni açmak için elimi saldigimda hanim :

Sübhanallah, Cennetlik bir adam, Cennetlik bir kadini soyuyor. Bilmez misin sen namazimi kilanlar içinde idin. Ve Allah namazimi kilan herkesi affetti» dedi.

El-Muhamili «Emâli»,inde, Abdulaziz bin Abdullah bin Ebû Seleme´den rivayet ettigine göre, söyle demistir:

Adamm biri Sam´da, hanimiyla beraber, harmanda bulunurken, ( Daha önce de, bir oglu Allahm emriyle sehid düsmüstü.) Bir süvarinin bu tarafa dogru geldigini gördüler. Babasi iste oglumuz geliyor dedi.

Hanimi, seytandan sakin, oglumuz bir müddet önce sehid edilmedi mi? Galiba sen ona düskünsün! dedi.

Adam isine döndü, istigfar etmeye basladi. Süvari yaklasirken bakti. «Hanimi! vallahi iste oglundur,» dedi.

Hanim da bakti. «Evet vallahi odur» dedi.

Süvari orda durdu; babasi dedi ki:

Oglum; daha önce sehid düsmedin mi?

O:

Evet, fakat Ömer bin Abdülaziz su anda vefat etmis Sehidi er, onun cenazesinde bulunmak için Rablerinden izin istediler. Ben de onlardandim... Size selam vermek için de Allah´dan izin istedim, dedi. Onlara dua etti ve ayrildi.

Sonra, Ömer bin Abdülazâzin (Radiyallahû anh) o saatlerde vefat ettigi anlasildi.

Bunlar senedli haberlerdir. Hadis imamlari kitablarinda senedleriyle rivayet etmislerdir. Ben Yafii´nin anlattigini teyid ve tasdik için burda naklettim.


Yafii dedi ki:

Iyi veya kötü, ölülerin görünmesi bir nevi kesiftir. Müjde için veya meviza için, veya Ölünün hayri yahut borcunun ödenmesi gibi bir maslahati için, Allah onu izhar eder. Bu görünme, galiben rüyada olur. Bazen de yakazada olur. Bu ikincisi ehl-i hâl ve evliyanin kerametlerinden sayilir.

Yine Yâfii baska bir yerde demis: Ehl-i Sünnet mezhebi odur ki:

Ölülerin ruhlari Allah´in izniyle, özellikle Cuma geceleri ya gökten veya yerden kabirlerdeki cesedlerine gelirler, otururlar, konusurlar. Allah, nimet ehline nimet verir, azap ehline de azap verir.

Yine demis ki, ala-yi üliyinde veya esfel-i safilinde nimet veya azap gören yalniz ruhlardir. Kabirde ise ruh ve cesed beraber nimet veya azap görür. (Yafiinin sözü bitti.)


Îbnü´l-Kayyim demis: Hadisler ve asar denilen sahabelerin söyledikleri gösteriyor ki:

Kabrin ziyaretine gelen ne zaman gelirse gelsin, ziyaret edilen onu tanir, sesini; isitir. Onunla ünsiyet eder. Selâmini geri çevirir.

Bu sehidler ve diger ölüler hakkidna da geçerlidir. Bu durum belli bir vakte mahsus degildir. Ve vakte mahsus olduguna delâlet eden, Dahhak´in naklettigi haberden daha sahihtir. Çünkü, Resul-i Ekrem (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ümmeti için, ölülere düsünür ve isitirlermis gibi selam vermeyi emretmistir.


Müslim, Ebû Hüreyre (Radiyallahû anhî´dan rivayet ettigine göre, Resul-i Ekrem (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) bir kabristana çikti:

«Ey müminler cemaati, selam size olsun. Ve insaallah bizde pesinizden gelecegiz.» diye buyurdu.


Nesai, ibn-i Mâce, Büreyde {Radiyallahû anh)´den rivayet ettiklerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem), sahabeler kabristana çiktiklari zaman, onlara söyle demeyi ögretirdi:

Es-selâmün aleyküm, ey müslüman kabristanlüar. Siz öncülerimizsiniz, biz de arkanizdan gelecegiz, Allah´dan bize de size de afiyet diliyorum.


Müslim, Âise (Radiyallahû anhâ)´den rivayet ettigine göre, söyle demistir:

Yâ Resûlullah ölülere ne diyeyim dedim.

Buyurdu ki Söyle de:

Ey Müslüman kabristanlilar size selâm olsun. Allah bizden Öncekileri de sonrakileri de affetsin. Insaallah biz de size kavusacagiz.


Tirmizi, îbn-i Abbâs (Radiyallahû anh)´dan rivayet ettigine göre;

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Medine kabristanindan geçti. Yüzüyle onlara yöneldi. «Esselamu Aleykum ya ehl-el-kubûr, Allah sizi magfiret etsin. Siz Öncülerimizsiniz. Biz de pesinizden gelecegiz. dedi.



Taberani, Ali bin Ebi Talip (Radiyallahû anh)´den rivayet ettigine göre, o bir kabristana yaklasarak söyle demis :

Ey ehl-i iman olan kabristanlilar, siz öncülerimizsiniz. Bizde si ze yakinda yetisecegiz. Allah bizi de sizleri de magfiret etsin. Afvi ile muamele etsin,


Ibn-i Ebû Seybe, Sa´d bin Ebû Vakkâs (Radiyallahû anh)´dan. rivayet ettigine göre;

O tarlasindan dönerken, sehidlerin kabrinin yanindan geçiyordu. «Esselamü Aleyküm, insaallah bizde size kavusacagiz» derdi, sonra arkadaslarina:

«Sehidlere selâm vermez misiniz? Onlar selâmi iade ederler,» diye onlari uyarirdi.



ibn-i Ömer, (Radiyallahû anh)´den rivayet edildigine göre;

O gece olsun, gündüz olsun, selâm vermeden hiç bir kabrin yanindan geçmezdi.


Ebû Hüreyre (Radiyallahû anh) ´dan rivayet edildigine göre, söyle demistir:

Tanidigin kabirler yanindan geçersen «selam size ey kabirdekiler» de, tanimadigin kabirlerin yanindan geçersen «selam müslüm ani ara olsun» de.


Ebu´l-Hasan´dan rivayet edildigine göre, söyle demistir:

Kim kabristana girerse ve:

«Ey çürümüs cesedlerin dagilmis kemiklerin Rabbi, bunlar dünyadan sana iman ederek çiktilar. Katindan onlara bir ruh benden de selam indir» dese, Adem (Aleyhi´s-selâm) ´in yaradilisindan bu yana ölen her mü´min ona istigfar eder.



îbn-i Ebî Dünya, yukardaki hadisi, su ibare ile rivayet etmistir:

«Adem zamanindan kiyamete kadar ölen ve öleceklerin sayisinca, Allah ona hasenat yazar.»



îbn-i Ebu Dünya, Ebû Hüreyre (Radiyallahû anh)´dan rivayet ettigine göre, söyle demistir:

«Kim kabristana girer, onlara istigfar eder, ve onlara rahmetle dua etse, onlarin cenazesinde bulunmus ve namazlarini kilmis sayilir.



Ezher bin Mervân´dan rivayet edildigine göre söyle demistir:

«Bisr bin Manur´un bir odasi vardi. Ikindi namazini kildiktan sonra, kapiyi kilitler, kabristan tarafindan penceresini açar, kabirlere bakardi.


îbn-i Ebû Dünya, Beyhaki, «Suab»da îbn-i Ömer (Radiyallahû anh)´ dan rivayet ettigine göre;

«O bir cenaze gördügü zaman, kabristana gider, onlara dua ve istigfar ederdi Yine îbn-i Ebî Dünya ve Beyhaki, Asim el-Hacderi akrabasi birisinden rivayet ettiklerine göre söyle demistir:

Ölümünden senelerce sonra Âsim el-Hacderiyi rüyamda gördüm. Ben: «ölmedin mi?» dedim.

O;

«Evet» dedi.

Ben:

«Nerdesin» deyince, o söyle dedi:

«Vallahi ben Cennet bahçelerinden bir bahçedeyim. Ben ve bir gurup arkadaslarim, her Cuma gecesi ve sabahi Bekir bin Abdullah el-Müzeni´nin yaninda birlesiyoruz. Sizin durumlarinizi görüsüyoruz.

Ben:

Cesedleriniz mi yoksa ruhlariniz mi görüsüyor? dedim.

O:

Nerde? Cesedler çürüdü, görüsen yalniz ruhlardir, dedi.

Ben:

Bizim sizi ziyaret ettigimizi biliyor musunuz? dedim.

O:

«Biz Cuma gecesi ve Cuma günü, ta Cumartesi sabahina kadar ziyaretlerin farkina variriz, dedi.

Ben:

Neden diger günlerde farkina varmiyorsunuz, dedim.

O:

Bu Cuma gününün fazilet ve saninin büyüklügü içindir, dedi.



Yine Ibn-i´Ebî Dünya ve Beyhaki, Bisr bin Mansûr´dan rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:

Adamin biri kabristana gidip gelirdi. Cenazelerin namazini kilardi. Aksamladigi zaman kabirlerin basinda durup:

Allah vahset ve yalnizliginizi ünsiyete çevirsin. Garipliginize acisin. Günahlarinizi affetsin. Hasenatinizi kabul etsin derdi ve bundan baska bir sey ilave etmezdi.

O adam demis ki: Bir gün aksamladim. Ehlime gittim. Kabristana varmadim. O gece ben uyurken bana gelmis, büyük bir topluluk gördüm.

Ben, «kimsiniz? Ne isiniz var?» dedim.

Onlar, «biz kabirdekileriz, dediler:

Ben:

Neden geldiniz, dedim.

Onlar:

Sen ehline dönerken bizi hediyeye alistirdin.

Ben:

Nedir o hediye dedim.

Onlar:

Bize ettigin dualardir, dediler.

Ben:

Öyle ise devam edecegim dedim ve daha onlara yaptigim yi hiç birakmadim.



Yine îbn-i Ebî Dünya, Ebû Teyyah´dan rivayet ettigine göre demistir :

Mutarrif isminde birisi her gece görünüyordu. Cuma günü oldugunda ancak sabaha dogru gelirdi. Kirbaci, yolunu aydinlatiyordu. Bir gece kabristana dogru gelirken, ati üzerinde esnedi. Kabirdekilerin bütününü herkes kendi kabrinin üzerinde oturmus gibi gördü.

Dediler ki: Bu mutarrif tir. Demek Cuma günüdür.

Ben:

Siz de Cuma gününün varligini biliyor musunuz? dedim.

Onlar:

Evet, biz o gecede kusun ötmesini dahi biliriz.

Ben Mutarrife, onlar ne diyorlar? diye sordum.

O:



Selâm selâm, salih bir gün diyorlar, dedi.



Yine Ibn-i Ebi Dünya, ve Beyhaki ... Süfyân bin Uyeyne* yisinm oglundan rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:

Babam öldü, büyük bir sabirsizlik içinde, kaldim. Her gün kabrine giderdim. Sonra gitmemeye basladim. Rüyada onu gördüm. Neden bize gelmekten alikonuyorsun, dedi.

Ben:

Benim geldigimin farkina variyor musun? dedim.

O:

Evet, bilmedigim hiç bir seferin olmamistir. Sen bize geldiginde seninle sevinirdim. Çevremizdekiler de senin duanla sevinirlerdi;, dedi.



Sonra ben, artik daha sik ziyaretine giderdim.



Beyhaki, Ebû Derda (Radiyallahû anh)dan rivayet ettigine göre Hasim bin Muhammed söyle demistir:

Ehl-i ilim bir adamdan isittim diyordu ki:

Ben uzun bir müddet babami ziyaret ederdim. Bir gün ben topraktan baska bir sey ziyaret etmiyorum, dedim. Bana rüyamda gösterildi, dedi ki:

Oglum neden eskiden ziyaretimize geldigin gibi geliniyorsun?

Ben:

Topraktan baska bir sey görmüyordum, dedim.

O:

Yapma oglum, vallahi sen bize tesrif ettiginde komsularim bana müjde veriyorlardi. Ayrildiginda da Küfeye gidinceye kadar da seni müsahede ediyordum, dedi.



Ibn-i Ebî Dünya, Beyhaki, Osman bin Sûret´den rivayet ettiklerine göre : O söyle demistir;

Anam ehl-i ibadet idi. Ona «Rahibe» denilirdi. Öldügü zaman her Cuma gecesi ziyaretine gelir ona ve kabristandakilere dua ye istigfar ederdim. Bir gece onu rüyada gördüm.»

Nasilsin anacigim, dedim.

O dedi ki:

? Oglum, ölümün sikintisi çetindir. Allah´a hamd olsun, ben güzel bir berzahtayim. Çiçekler içinde âlâ kumaslar üzerinde yatiyorum.

Ben:

? Bîr ihtiyacin var mi, dedim.

O:

.? Evet, dedi.

? Nedir, dedim.

O:

? Bize yaptigin ziyaret ve duayi terketme. Ben Cuma günü senin gelmenle ünsiyet buluyorum. Evinden buraya dogru geldigin z man, «Yâ Rahibe bir akraban ziyaretine geldi» derler. Ben sevinirim. Etrafimdaki ölülerde sevinir.


Selefî dedi ki:

Iskenderiyede Ebu´I-Bereket Abdulvahit bin Abdurrahmandan, ö da anasindan söyle dedigini rivayet etmis:

«Ölümünden sonra anami rüyamda gördüm. Bana dedi ki kizim ziyaretimize geldigin zaman bir müddet kabrimin basinda otur ki, sana bakmaktan doyayim. Sonra, bana rahmetle dua et. Çünkü rahmetle dua ettigin zaman rahmet aramizda perde olur, beni senden ayirir. (Dolayisiyle ayrilisin bana agir gelmez.)



Hafiz bin Recep dedi ki: Ali biri Abdussamed, Ahmed el-Bagda diden, o da babasindan, nakline göre, Kostantin bin Abdullah er-Ru mi, Esed biri Musa´dan söyle dedigini rivayet etmistir:

«Bir dostum vardi, öldü. Onu rüyada gördüm. Bana diyordu ki Sübhanallah, filan dostunun yanina geldin, ona okudun, ona rah met istedin. Bana ise gelmedin, yaklasmadin da...

Ben:

? Nerden biliyorsun, dedim.

? Dostunun ziyaretine geldigin zaman seni gördüm, dedi.

Ben:

? Nasil görüyorsun? Halbuki toprak altinda idin? dedim.

O:

Görmedin mi? Su cam içinde (nasil) görünüyor, dedi.

Ben:

Evet, dedim.

O:

Iste aynen Öyle, biz bizi ziyaret edenleri görüyoruz. [55]



Mühim Bir Mesele

Ebû Daffiili, Tirmizi-sahih gördügü bir rivayetle Ebû Çeri el-He-cimi Radiyallahû ann, hadisinden rivayet ettiklerine göre söyle demistir:

Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)´in yanina geldim. (Aleykeesselam) Sana selam yâ Resûlullah, dedim.

Buyurdu ki «sana selâm» deme. Çünkü, bu mevtanin selamidir.



Bu gösteriyor ki, mevtaya selâm vermekle sünnet olan vecih, «Aleyküm es-Selâm» demektir. Halbuki, Resûlullah´in «Esselâmü Aleyküm dare kavmin müminin» dedigi hadis dahi sahihtir. îste bunun için bu iki hadisi birlestirmek lazim.

Hatta bâzilari demis ki; bu, birinci hadisten daha sahihtir.

Bâzilari da demis ki sünnet olan birinci hadistir ki onda o seklin diriler için kullanilmamasi için uyarilmistir.

Îbnü´l-Kayyim, Bedaf kitabinda bunu söyle cevaplandirmistir;

Bu ihtilaf hadisin maksadini anlamamaktan ileri gelmistir.

Çünkü Resul-i Ekremin (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) «Bu ölülerin selâmidir» demesi. Ondan bir emir ve nehy degildir. Sadece, o zaman mutad olan ve cahiliyette insanlarin kullandigi sekli bildirmektir. Çünkü, Onlar ölünün ismini dua ve selâmdan önce zikrederdi. Nasil ki sâir demis:

Sana Allah´in selâmi olsun ey Kabs bin Asim.

Hz. Ömer (Radiyallahû anh) mersiyesinde de oldugu gibi.

Sana selam olsun Ey Emirim.

Ve mübarektir o ezik vücudun.

Bu tip kullanis, Arap siirlerinde çoktur. Demek mevcut bir durumu bildirmek, caiz oldugunu göstermedigi gibi, sünnet oldugunu hiç göstermez.

Sonuç: Resûlullah (s.a.v)´in kullandigi yeni selâm lafzinin önce söylendigi hadisin sünnet oldugudur.

Eger deseniz, dirilere selam vermenin cevabi beklenilir. Onun için önce selâm söylenilir. Halbuki bu durum ölüler için geçerli degildir.

Biz de deriz ki, ölülere selâm vermek onlarin cevap verdikleri umuldugu içindir. Nitekim hadiste, cevap verdikleri varit olmustur.



Yine Ibn-ül Kayyim, demis ki:

Güzel nüktelerden birisi de, hayirli duanin en güzel sekli duanin kendisi için dua edilenden önce olmasidir. Su ayeti kerimeler gibi.

.. Beddualarda en iyi sekil, beddua edilenin duadan önce gel sidir. Su âyet-i kerimeler gibi: Ibn-i kayyim bu nüktenin sirrini da anlatmis. Esrar Et-tenzil kitabimda anlattigimdan dolayi kisa kesiyorum. [56]


[38] Imam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayinlari: 333-335.
[39] Allah´in yüce huzurunda demektir.
[40] Nisa, 69
[41] Bakara, 189
[42] Nemi, 77
[43] Râd, 24
[44] (79)
[45] Kehf, 9
[46] Ankebut, 1
[47] Araf, 201
[48] Rahman, 46
[49] Rum, 25
[50] Ebu Bekir Es-Siddik´i kasdediyor.
[51] Ebu Bekir Es-Siddik´i kasdediyor.
[52] ebu Bekir Es-Siddik....
[53] Fecîr, 27-30
[54] Kasas, 83
[55] Imam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayinlari: 336-371.
[56] Imam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayinlari: 372-373.


Konu Başlığı: Ynt: Kabir ziyareti
Gönderen: Ceren üzerinde 31 Temmuz 2019, 21:48:05
Esselamu aleykum. Kabir ziyaretinde bulunan duasını eden ve allahın rahmetine kavuşan kullardan olalim inşallah. ..


Konu Başlığı: Ynt: Kabir ziyareti
Gönderen: Sevgi. üzerinde 01 Ağustos 2019, 02:19:43
Rabbim bizleri kabir ziyaretlerinde bulunan ve ibret alanlardan eylesin


Konu Başlığı: Ynt: Kabir ziyareti
Gönderen: Züleyha üzerinde 01 Ağustos 2019, 10:42:40
Paylaşım için teşekkür ederiz hocam sayenizde ilmimizi arttırıyor kolayca bilgiye ulaşabiliyoruz selam ve dua ile...


Konu Başlığı: Ynt: Kabir ziyareti
Gönderen: Züleyha üzerinde 01 Ağustos 2019, 10:46:20
Paylaşım için teşekkür ederiz hocam sayenizde ilmimizi arttırıyor kolayca bilgiye ulaşabiliyoruz selam ve dua ile...


Konu Başlığı: Ynt: Kabir ziyareti
Gönderen: Mehmed. üzerinde 01 Ağustos 2019, 16:30:53
Paylaşım için Allah razı olsun