๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kabir Alemi - Suyuti => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 28 Mart 2010, 16:02:30



Konu Başlığı: Kabir azabı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 28 Mart 2010, 16:02:30
Kabir Azabı


Ondan Allah´a sığınırız. Kur´an-i Kerimde müteaddit yerlerde bahsi geçmistir. «Iklil fi istinbat et-tenzil» adli kitabimda o yerleri zikretmisim.Buhâri, Ebu Hüreyre (Radiyallahû anh) ´dan rivayet ettigine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle dua ederdi.«Ya Rabbi ben kabir azabindan sana siginirim.».Yine Buhari. Âise (Radiyallahû anhâ) ´dan rivayet ettigine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : "Kabir azabi haktir." diye buyurdu.îbn-i Ebi Seybe ve Müslim, Zeyd bin Sabit (Radiyallahû anh)´den rivayet ettiklerine göre söyle demistir:

«Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Beni Neccar´a âit bir duvarin yaninda, katirin üzerinde iken, birden binek kosup nerdeyse Resûhillah´i yere düsürecekti. Orda alti veya bes veya dört kabir vardi. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

«Kim bu kabirlerin sahiplerini tanır» diye buyurdu. Bir adam: «Ben bilirim» dedi.

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem): «Ne zaman öldüler» deyince.

«Bunlar sirk üzere öldüler» dedi. Sonra Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurdu:

«Bu ümmet kabirlerinde mutlaka imtihana çekilirler. Eger siz ölüleri defnediyor olmasaydınız, Allah´a duâ edip benim isittiğim kabir azabını size de işittirmesini dileyecektim.»


îbn-i Ebi Seybe, Buhari ve Müslim, Âise (Radiyallahû anhâ) ´den rivayet ettiklerine göre, Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurmustur:

«Kabristanlar, kabirlerinde bir azap görürler ve hayvanlar o azabin sesini isitirler.»tmam Ahmed, Bezzâr, Câbir (Radiyallahû anh)´dan rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:

»Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Beni Neccar´a ait bir hurma bahçesine girdi. Benî Neccârli bazi adamlarin (ki cahiliyet döneminde ölmüsler) azap görürken seslerini isitti. Hemen korkulu bir halde çikip sahabelerine kabir azabindan Allah´a siginmalarini emretti..


îmam Ahmed, Ebû Ya´la, Acûri, Ebû Said-i Hudri (Radiyal lahû anh)´den rivayet ettiklerine göre, Resûlullah {Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle demistir:

«Kâfirin başına kabrinde doksandokuz ejderha musallat olur. Kiyamet kopuncaya kadar, onu ısırırlar.»


Ebû Ya´la, Acuri, ibn-i Mende, Ebû Hüreyre (Radiyallahû anh)den, rivayet ettiklerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmustur:

«Mümin kabrinde bîr bahçe içindedir. Kabri yetmis zira genislenir, dolunay gibi nurlanir. Bilir misiniz su âyet-i kerime hangi konuda nazil olmustur:

: Kim zikrimden yüz çevirirse muhakkak ona dar bir geçim vardir.[23]

Sahabeler, Allah ve Resûlu daha iyi bilir dediler. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki;

«O dar geçim, kabir azabidir. Nefsim kudret elinde olan Allah´a yemin ederim ki, ona doksan dokuz ejderha musallat olur. Vücudunu sisirirler, onu sokarlar ve kiyamete kadar cesedini tahris ederler.


îbn-i Ebi Seybe, îbn-i Ebi Dünya Acûri, Ebû Hüreyre (Radiyallahû anh)´ dan rivayet ettiklerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurmustur:

Bevlden sakininiz, çünkü kabir azabinin çogu ondandir.


îbn-i Ebi Seybe, Müslim ve Buhari, ibn-i Abbâs Radiyallahû anhüma,dan rivayet ettiklerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) iki kabrin yanindan geçerken, söyle buyurdu:

«Bunlar, azap görüyorlar. Azaplari da büyük günahlardan dolayi degildir. Birisi bevlden temizlenmiyordu, digeri de arada koguculuk yapardi. Sonra, Resûlullah elinde bulunan yas bir degnegi ikiye bölüp kabirlerine dikti. Ashab; Bunu neden yaptin yâ Resûlullah deyince;

«Umulur ki bunlar yas kaldikça azaplari hafiflenir» buyurdu.


îbn-i Ebi Dünya, Beyhaki, Meymûne (Radiyallahû anhâî´dan rivayet ettiklerine göre Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurdu:

«Ey Meymûne! Kabir azabindan Allah´a sigin. Kabrin en siddetli azabi giybet ve bevldendir.»
(Bevl=sidik)


Ahmed ve Isbehani, Ya´la bin Siyabe (Radiyallahû anh)´i rivayet ettiklerine göre;

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) sahibi azap gören bir kabrin basma geidi. «Bu, insanlarin etini yiyordu» dedi. Sonra yas bir dal istedi. Onu kabrine dikti. Ve «umulur ki, bu dal yas kaldikça azabi hafiflesin» diye buyurdu.


Beyhaki «Delailüfn-nübüvvet»te, Ya´la bin Mürre´den rivayet ettigine göre, söyle demistir:

Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ile bir kabristandan geçiyorduk. Bir kabirden sikisma sesini isittim. «Yâ Resûlullah! Kabirden sikisma sesini duyuyorum» dedim.

«Isittin mi ya Yala diye buyurdu. Ben «Evet» dedim.

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) «O, kolay islerden dolayi azap görüyor» buyurdu.

Ben «nedir onlar» dedim. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

«O insanlar arasmda koguculuk yapardi. Bevlden temizlenmezdi» diye buyurdu. Sonra, umulur ki azabi hafiflesin,» diye kabrine bir çubuk dikti.

Not: Ya´la bin Murre (Radiyallahû anh) Ya´la bin Siyabe´dir. Siyabe (Radiyallahû anhâ) anasi idi.


Imam Ahmed, Enes (Radiyallahû anh)´dan rivayet ettigine göre söyle demistir:

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Ebû Talha´nin bir hurma bahçesinde iken Bilal da arkasinda

yürüyordu; bir kabrin yanindan geçtiler. Yâ Bilâl isittigimi isitiyor musun? «Bu kabrin sahibi, azap görüyor. Sorguya çekilmis, yahudi olarak belirlenmis,» dedi.


Beyhaki, Ebû Hüreyre (Radiyallahû anh) ´dan rivayet ettigine göre, peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurdu:

Kabir azabi üç seyden olur. Giybetten, koguculuktan ve bevlden. Mutlaka bunlardan sakinin.

Yine Beyhaki, Katâde´den rivayet ettigine göre, söyle demistir:

Kabir azabi üç bölümdür. Bir bölümü giybetten bir bölümü koguculuktan, bir bölümü de, bevldendir.


Ibn-i Ebi Seybe, îmam Ahmed, Ibn-i Hibban, Acûri, ümm-ü Mü-bessir (Radiyallahû anhüma)´dan rivayet ettiklerine göre;

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Kabir azabindan Allah´a siginirim» diye buyurdu. Ben:

«Yâ Resûlullah, insanlar kabirlerinde azap mi görecekler?» dedim.

Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

«Evet hayvanlarin isitecegi bir azapla, azap görecekler.» dedi.


Taberâni «el-Kebir»de tbn-i. Mesûd (Radiyallahû anh)´dan rivayet ettigine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem,) :

«Ölüler, kabirlerinde azap görürler. Öyle ki hayvanlar onlarin seslerini isitirler.»


Yine Taberâni «el-Evsat»da, Ebû Saîd-i Hudri´den rivayetine göre söyle demistir:

Ben Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ile bir seferde beraberdim . O, binegi üstünde gidiyordu. Birden hayvan irkildi. Ben: «Yâ Resûlullah! Neden binegin irkildi?» dedim.

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Hayvan, kabrinde azap gören bir adamin sesini isitti, ondan irkildi* diye buyurdu.


îbn-i Ebi Seybe, îkrime (Radiyallahû anh)´den: "Nasil ki kâfirler kabirdekilerden ümitsizlige düstüler." [24] mealindeki âyet-i kerime hakkinda demistir ki:

«Kâfirler kabirlerine konduklari zaman, Allah´in onlara hazirladigi azabi görüp, Allah´in rahmetinden ümitsiz olurlar.»

Taberani «el~Evsat»da, ibn-i Ebi Dünya Kitabü´l-Kubûr da, Lâl-kai «es-Sünnet»de, ve îbn-i Meali, Ibn-i Ömer (Radiyallahû anhüma)´dan rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:

Ben, Bedir taraflarinda gezinirken, birden bir çukurdan, boynunda bir zincir olan bir adam çikti. «Yâ Abdullah! Bana su ver» diye beni çagirdi. Bilmiyorum ismimi mi bildi, yoksa Araplarin Abdullah (Allah´in kulu) kelimesini kullandiklari gibi mi kullandi. Sonra ayni çukurdan elinde cop olan bir adam çikti, «ya Abdullah ona su verme. Çünkü o kâfirdir» diye söyledi. Sonra copla onu çukura koyuncaya kadar ona vurdu.

Ben gittim, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) e anlattim.

O, «Gördün mü?» dedi. Ben «evet» dedim.

Buyurdu ki;

«O Allah´in düsmani Ebû Cehil´dir. O gördügün durum da kiyamete kadarki azabidir.»


Ibn-i Ebi Dünya, «Ölümden sonra yasayanlar» adli kitabinda, Hallal, Sünnet´de îbn-i el-Berra Ravzada îbn-i Ömer (Radi yallahû anhüma) ´dan rivayet ettiklerine göre söyle demistir:

Bir seferinde çikip, câhüiyet kabirlerinden bir kabrin yanindan geçtim. Birden karsima boynunda ates gicirdatan bir zincir olan bir adam çikti. Beraberimde bir su kabi vardi. O, beni gördügü vakit;

«Yâ Abdullah bana su ver» derken ardindan bir adam kabirden çikip:

«Yâ Abdullah ona su verme, O kâfirdir» dedi. Kendisini copla vurdu. Boynundaki zinciri tutarak, onu çekti, kabrine soktu.


Ibn-i Ömer (Radiyallahû anh) dedi ki:

Sonra o gece ihtiyar bir kadinin evinde misafir oldum. Evin yaninda bir kabir vardi. Kabirden bir ses isittim : «Bevl mabevi» «Sennmasenn» diyordu.
Ben ihtiyar kadina «nedir bu» dedim. O:

«Bu benim kocam idi. Bevl ettigi zaman sakinmiyordu. Ona «sana yaziklar olsun! Deve de bevl ettigi vakit temizlenir. Sen niye temizlenmiyorsun» derdim. O kabul etmezdi. Iste öldügü günden beri böyle «Bevl ma bevl» diyor, dedi.

Ben: «senn» nedir? dedigimde kadin dedi ki:

Çok susamis bir adam ona (kocama) geldi. «Bana su ver» dedi.
O «al kirbayi (senni) dedi, Adam bakti ki içinde damla yok. Ve düsüp öldü. Iste o, öldügü günden beri «senn masenn» diyor.

Sonra, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)´e gittim. Haber verdim. Kisinin yalniz basina sefere çikmasini yasakladi.


îbn-i Ebi Dünya, «el-Kubur» kitabinda Huveyris bin er-Rebâ;dan rivayet ettigine göre, söyle demistir:

Ben seferden dönerken, üstü basi alev tutmus demir bir çerçeve içinde bir adam kabirden çikip üzerime geldi. Iki sefer «Bana su ver» dedi. Ardinda bir insan çikti, «Kâfire su verme» dedi. Ona kavusup, zincirinden tuttu. Yerde çekip beraber kabre girdiler.


Huveyris dedi: Deve öyle olmustu ki, ona hiç bir sey yapamiyordum. Boynundan tutunca ihdi. Ben indim, aksam ve yatsi namazlarini kildim. Sonra bindim ta Medine´de sabahladim. Ömer bin el-Hattab´a vardim. Ona meseleyi anlattim.

Halife: «Yâ Huveyris, ben seni ittiham etmiyorum, bana dogru bir haber verdin» dedi.

Keyfa essugra´dan cahiliyet dönemini görmüs bâzi ihtiyarlari çagirdi. Sonra Hüveyrisi´de çagirdi ve dedi:

«Bu bana bir seyler anlatti. Onu ittiham ediyor degilim.

Yâ Huveyris bana anlattigini onlara da anlat.» Huveyris anlatti.

Onlar;

«Yâ emirel-Müminin Biz bunu taniyoruz. Beni Gifardan bir adamdir. Cahiliyette öldü. Misafirlere hakk tanimiyordu» dediler.

Yine ibn-i Ebi Dünya, Hisam bin Urve´den, o da babasindan rivayet ettiklerine göre, babasi söyle demistir:

Mekke Medine arasinda bir binici gidiyordu. Bir kabristandan geçerken, demire vurulmus, üstü basi alev tutmus bir adam «Yâ Abdullah! Yâ Abdullah! Bana su ver» dedi. Ardindan gelen birisi «Yâ Abdullah su verme» dedi. Bunun üzerine binici bayildi. Saçlari agardi.

Olay Hz. Osman Radiyallahû anh´a iletildiginde, kisinin yalniz olarak sefere çikmasini yasakladi.


îmam Ahmed, Nesâi, Ibn-i Hüzeyme, Beyhaki Ebu Rafi (Radiyallahû anh) ´dan rivayet ettiklerine göre,. söyle demistir:

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ile Baki´ kabristanindan geçiyordum. O, (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) «off off» dedi. Beni kastettigini sandim.

«Yâ Resûlullah bir sey mi yaptim?» dedim.

O; «Ne demek istiyorsun?» dedi.

Ben: «Bana of çekiyorsun» dedim.

O;

-Hayir, bu kabir sahibi filan kisiyi, filan kabileye zekât memuru olarak göndermistim. Bir zirhi arakladi. Simdi ona atesten bir zirh giydirilmis, görüyorum» dedi.


îbn-i Ebi Seybe, Hennad, Ibn-i Ebi Dünya, Amr bin Serahbil´den rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:

Muttaki görünen bir adam ölmüs. Kabrine gelip, «sana yüz so a vuracagiz» demisler.

Adam:

«Neden bana vuracaksiniz, ben kötülüklerden sakinir, Allah´dan korkardim,» demis. Bir sopaya ininceye kadar aralarinda böyle tartisma sürmüs. Ve o sopa vurulunca kabri ates tutusmus. Adam helak olup bir daha diriltilince;

Neden bana vurdunuz?» demis.

Onlar:

«Bir gün âbdestsiz olarak namaz kildin. Ve yardim isteyin mazlumun yanindan geçerken, yardim etmedin,» demisler.


Buhari ve Ebû Seyh, «et - Tevbih* kitabinda ibn-i Mesûd (Radiyallahû anh) ´dan rivayet ettiklerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aley hi ve Sellem) söyle buyurmustur:

«Allah,in kullarindan bir kula kabrinde yüz sopa vurulmasi emrolündü. Adam bir sopaya indirinceye kadar, Allah´a yalvardi. Yalniz bir sopa vurulunca kabri atesle doldu. Ates kalkinca, adam ayi-di. «Neden bana vurdunuz» dedi.

Melekler:

«Sen abdestsiz olarak bir namaz kildin. Bir mazlumun da yanindan geçip yardim etmedin» dediler.


Buhari, Beyhaki, Semûrete bin Cündüpten rivayet ettiklerine göre söyle demistir:

Resûlullah´m, ashabina çok fazla söyledigi seylerden birisinde:

«Içinizden kimse rüya gördü mü?» sözü idi. Bir gün sabahleyin, söyle buyurdu:

Bu gece iki kisi gelip «bana hazirlan» dediler. Onlarla beraber çiktim, beni Arz-i mukaddese götürdüler. Yatan bir adamin yanma vardik; elinde tas olan diger bir adam basinda duruyordu. Tasi basina vurup basini siyiriyordu; Tas yuvarlanir giderdi. Pesinde gidip tasi aliyordu. Vuran adam daha dönmeden, vurulanin basi eski haline gelip iyilesiyordu. Döndügü vakit ilk sefer yaptigi gibi bir daha onun basina vuruyordu.

Ben o arkadaslarima «Sûbhanallah nedir bunlar» dedim. Onlar:

«Git» dediler. Gittik, tâ, bas üstü yatmis bir adama vardik. Elinden çengel olan diger bir adam onun yaninda idi. Yanaklarina çengeli takip kafasina kadar yirtardi. Burnuna koyup kafasina kadar yirtardi, gözüne takip kafasina kadar yirtardi. Sonra dönüp öbür tarafi da aynen öyle yapardi. Onu bitirmeden öbür taraf eski haline dönüp iyilesiyordu. Yine öbür tarafa yaptigini bu tarafa yapardi.

Ben arkadaslarima «Sûbhanallah nedir bunlar?» dedim. Onlar;

«Çik» dediler. Çiktik. Tandir gibi bir seyin yanina vardik, içinde sesler ve gürültü vardi. Içine baktik, çiplak kadin ve erkek dolu. Altlarindan alev kendilerine vuruyor. Alev vurdukça bagrisiyordular.

Ben arkadaslarima «Nedir bunlar» dedim. Onlar;

«Git» dediler. Gittik. Kan gibi kizil bir nehrin yanina vardik. Nehirde yüzen bir adam vardi. Nehir kenarinda da ellerinde küçük çakillar olan bir adam vardi. O arada, adam, yüzdügü kadar yüzüyor. Sonra, çakillari biriktirenin yanma gelip agzini ona açiyor. Agzina bir tas atmca gidip yüzüyor, sonra bir daha ona dönüyor, agzini açip adamdan bir tas daha yutuyordu.

«Bunlar kimlerdir?» dedim. «Git» dediler. Gittik, Hiç benzerini görmedigim çirkin bir adamin yanina vardik. Yanindaki atesi karistirip etrafinda dolasiyordu.

Arkadaslarima «Bu kimdir» dedim. Onlar «Git» dediler. Gittik. Yemyesil, içinde baharin her nevi çiçegi olan bir bahçeye girdik. Bahçe ortasinda basini göremeyecegim kadar uzun bir adam vardi. Etrafinda hiç görmedigim çocuklar vardi. Arkadaslarim bana «Çik» dediler. Çiktik, büyüklükte ve güzellikte benzerini göremedigim bü yük bir bahçeye vardik. Arkadaslarim bana «yüksel» dediler. Yükseldik, binalari altin ve gümüs kerpiçten olan bir sehre vardik. Sehrin kapisini çaldik, bize açildi. Içine girdik, bir taraflari çok güzel, bir taraflari çok çirkin adamlar bizi karsiladilar. Arkadaslarim onlara dediler ki, gidin su nehirde yikanin. Orda suyu bembeyaz genis bir nehir vardi. Onlar gidip yikandilar. Sonra bize döndüler. Çirkinlik onlardan gidip en güzel sekle girdiler.

Arkadaslarim, «iste bu senin evindir,» dediler. Ben «Allah´in bereketi üzerinize olsun birakin içine gireyim,» dedim. Onlar «fakat simdi giremezsin» dediler.

Ben, o arkadaslarima «bu gece çok acaip seyler gördüm, nedir bu gördüklerim» dedim. Onlar dediler ki:

Basi siyrilan adam ise, Kur´an´in hükümlerini birakandir. Uykudan dolayi farz namazlarini kaçirandir. Kiyamete kadar ona öyle yapilacaktir.

Yüzü, gözü ve burnu kafasina kadar yirtilan adam ise, sabahleyin evinden çikip her tarafta yalan söyleyendir. Kiyamete kadar ona Öyle yapilacaktir.

Tandir gibi yerdeki çiplak kadin ve erkekler ise, onlar zina edenlerdir.

Nehirde yüzüp tas yutan adam ise, o faiz yiyendir. Ates karistiran adam ise, o cehennemin bekçisi ve sahibidir. Bahçedeki uzun adam ise Ibrahim, (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem.) *dir. Etrafindaki çocuklar ise, Islam fitrati üzere ölen çocuklardir.

Sahabeler;

«Yâ Resûlullah! Müsriklerin çocuklari da mi?» dediler.

Peygamber (Sallallâhû Aleyhi.ve Sellem} :

«Evet, müsriklerin çocuklari da...» dedi.

Bir tarafi çok güzel bir tarafi çok çirkin olan o topluluk ise: onlar iyi, salih bir ameli, diger kötü bir amelle karistiranlardin Allah onlari affetti. Ben ise Cibril´im. Bu da Mikail´dir,


Âlimler demisler ki: Bu, hadis, Berzah âleminde azabin varligina dair bir nasstir. Çünkü peygamberlerin rüyalari gerçege tam uygun olan vahydir. Nitekim hadisde, «kiyamete kadar buna öyle yapilacak» diye ifade vardi.

Darekutni´ye göre, Hadisin bazi rivayetlerinde su ifadeler vardir :

Bana bahçeyi anlat, dedim. Arkadasim dedi ki:

Ibrahim (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm) bu bahçede, bu çocuklara bakicilik yapiyor. Kiyamete kadar onlari besleyecek. Ben «kanda yüzen kimdi?» dedim. Arkadasim, «o faiz sahibidir» dedi. «Kiyamete kadar tas ile beslenecektir.»

Ben, basi siyrilan adam kimdir» dedim. Arkadasim;

«O, Kur´an Ögrenip unutacak sekilde uykuya dalip Kur´an´i birakandir ki kiyamete kadar, kabirde uyudukça, basina vururlar} birakmazlar ki, uyusun...

Hatip, ibn-i Asakir, Ebû Musa el-Es´ari hadisinden söyle rivayet etmisler:

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

«Bâzi adamlar gördüm, derileri atesten makaslarla makaslaniyordu.

«Nedir bunlarin hâli» dedim. Arkadasim dedi ki:

«Bunlar, süslenmekte, helâl dairesini asan kimselerdir.»

Pis kokulu, bir kuyu gördüm. Içinde bagiranlar vardi.

«Nedir bu» dedim. Arkadasim dedi ki:

«Bunlar süslenmekte helâl dairesini asan kadinlardir.»

Hayat suyunda yikanan bir topluluk gördüm.

«Bunlar kimdir?» dedim. Dedi ki:

«Bunlar, kötü amel ile iyi ameli karistiranlardir.»

îbn-i Asâkir, «Tarihlinde, Ali bin Ebû Talib (Radiyallahû anh)´dan rivayet ettigine göre:

Besûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) sabah namazini kildi. Namazi bitirince bize yöneldi ve söyle dedi:

Bu gece bana iki melek geldiler. Kollarimdan tutup dünya gögüne çiktik. Bir melegin yanindan geçtik, elinde bir tas vardi. Önündeki insanin basina vuruyordu. Adamin beyni bir tarafa, tas bir tarafa düsüyordu. «Nedir bu» dedim. Arkadaslarim, «geç» dediler. Geçtim, baktim, bir melek, önünde bir adam, melegin elinde demirden bir çengel; sag yanagina daldiriyor, kulagina kadar yirtiyor. Sonra sol yanagi da aynen öyle yapincaya kadar, sag taraf düzeliyor.

Ben «nedir bu» dedim. Arkadaslarim, «geç» dediler. Geçtim, kandan bir nehir gördüm. Kazan kaynar gibi kayniyordu... Kenarlarinin içinde çiplak bir topluluk vardi. Nehrin kenarinda, ellerinde çamur çakillari olan melekler vardi. O çiplaklardan disari çikmak isteyen olunca, agzina bir çakil atar, onu nehrin dibine götürüyordu.

«Nedir bu» dedim. Arkadaslarim, «geç» dediler. Geçtim, baktim önümde bir ev, alti üstünden daha dar, içinde çiplak bir top luluk vardir. Altlarindan alev yükseliyordu. Ben onlarin pis koku sundan burnumu kapattim.

«Kimdir bunlar» dedim. Arkadaslarim, «geç» dediler. Geçtim, Siyah bir tepeye vardim. Üstünde çesitli hastaliklara çarpilmis bir millet vardi. Arkalarindan ates savrulup agiz burun, göz ve kulakla-rmdan çikardi.

Ben «nedir bu durum» dedim. Arkadaslarim «geç» dediler. Geçtim. Her tarafi saran bir ates gördüm. Basina bir melek müekkel kilinmis, hiç kimsenin ondan çikmasina firsat vermiyor.

«Nedir bu?» dedim. Arkadaslarim «geç* dediler. Geçtim. Kendimi bir bahçede buldum. Orda güzellikte benzeri olmayan bir yasli zat vardi. Etrafinda çocuklar bulunuyordu. Ve etrafta, yapraklari fil kulagi misillu agaçlar vardi. Allah´in müsaade ettigi kadar o agaca yükseldim. Ta güzellikte benzeri bulunmayan, seffaf incilerden, yesil zebercedden, kizil yakuttan evler buldum.

Ben «nedir bu» dedim. Arkadaslarim «geç» dediler. Geçtim. Gümüs ve altin iki köprüden bir nehre vardim. Nehrin kenarinda gü zellikte esi olmayan yapilari, seffaf inciden, yesil Zebercedden, kizil yakuttan olan evler vardi. Içlerinde dizilmis bardak ve ibrikler vardi.

Ben «Nedir bu» dedim. Arkadaslarim, «In» dediler, indim. Elimi o kaplardan birisine vurdum. Avuçlayip içtim. Baktim baldan daha tatli, sütten daha beyaz, kaymaktan d aha yumusaktir.

Arkadaslarim bana dediler ki: Iste o baslari vurulup, beyinleri yere akitilanlar ise, onlar yatsi namazini kilmadan yatanlardir. Namazlari vakitlerinde kilmayanlardir. Onlar o tasla vurulurlar, sonra cehenneme giderler.

Yüzleri çengel ile varilanlar ise, müslümanlar arasinda koguculuk yapanlardir. Onlar cehenneme gidinceye kadar öyle azap görürler.

Agizlarina çakil atilanlar ise, onlar faiz yiyenlerdir. Cehenneme gidinceye kadar o nehirde öyle azap görürler.

O çiplak millet ise, zinâkarl ardir. O pis koku ise avretlerinin kokusudur. Onlar da atese varincaya kadar öyle azap görürler.

Çesitli hastaliklara çarpilmis o millet ise, kavmi Lut gibi oglancilik yapanlardir. Alttaki de, üstteki de Öyle azap görürler. En sonunda Cehenneme giderler.

O her tarafi saran ates ise, Cehennemdir.

O bahçe ise, Cennet´ül-Mev´adir.

O gördügün yasli adam ise, Ibrahim´dir. Etrafindaki çocuklar da müslümanlarin çocuklaridir. O agaç da sidretü´l-müntehâdir. O ev ler ise, peygamberlerin, siddiklarm, sehidlerin, salihlerin evleridir. O nehir ise, Allanin sana verdigi kevser nehridir. Kenarlarindaki evler, ise senin ve ehli beytinin evleridir.


Beyhaki, Delaü´de, Ebû Said-Hudri (Radiyallahû anh)´dan, Mi´raç hadisinde Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve SellemJ´den rivayet ettigine göre, söyle buyurmustur :

Sonra bir az daha geçtim. Baktim, orda, üstünde büzülmüs et olan sofralar var, kimse ona yanasmiyor. Ayni yerde diger sofra larda, kokusmus pis et vardir. Insanlar oturup ondan yiyorlar.

Ben «Yâ Cibril kimdir bunlar?» dedim.

O dedi ki: «Ümmetinden bir millettir. Helâli birakip harama girerler.»

Sonra biraz daha geçtim. Karinlari evler gibi plan bir toplulu gun yanina vardim. Kalkmak istedikçe yere düsüyordular. «Yâ Rabbi kiyameti koparma» diyordular. Onlar Ali Firavunun yolunda idiler. Yoldakiler onlari ezip geçiyordular. Allah´a yalvardiklanni isittim.

. : «Yâ Cibril! Kimdir bunlar» dedim. Cibril:

Bunlar, «senin ümmetinden faiz yiyenlerdir» dedi. Sonra az daha gittim. Dudaklari deve dudaklari gibi büyük bir milletin yanina geldim. Agizlarini açip o atesten yutuyor, ates arkalarmdan çikiyordu.

«Kimdir bunlar» dedim. Cibril:

«Bunlar, senin ümmetinden yetimlerin malini zulmen yiyenlerdir» dedi.

Sonra yine öyle geçtim. Memelerinden asilmis kadinlar gördüm. «Kimdir bunlar?» dedim.

«Bunlar zina edenlerdir» dedi.

Sonra biraz daha gittim. Yanlarindan et kesilen, bir millet gördüm. O kesilen et onlara yediriliyordu. Onlara, «kardesinin etinden yedigin gibi bunu da ye» deniliyordu. «Kimdir bunlar?» dedim. Cibril :

«Bunlar giybet edici ve ayiplayicilardir» dedi.



Konu Başlığı: Ynt: Kabir azabı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 28 Mart 2010, 16:03:19
Ibn-i Adiy, Beyhaki, yine Miraç hadisinde Ebu Hüreyre [Radiyallahû anh)´dan rivayet ettiklerine göre.Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurdu:

Baslari, tasla ezilen bir milletin yanindan (Miraç gecesinde) geçtim. Baslari ezildikçe bîr daha düzeliyordu. Bu ezilmekten dolayi onlardan hiç bir sey eksilmiyordu.

«Yâ Cibril kimdir bunlar?» dedim. Cibril:

«Bunlar, baslari namaza ermeyen kimselerdir» dedi.

Sonra, keçi koyun gibi dolasan, zakkum, dikenli otlan, Cehennemin çakil ve taslarini yiyen bir milletin yanina geldim. «Kimdir bunlar» dedim. Cibril;

«Bunlar, mallarinin zekâtini vermeyenlerdir» dedi.

Sonra, baska bir milletin yanma geldim. Ellerinde teiniz pismis et ve pis çig et vardi. Temiz eti birakip pis eti yiyordular.

Ben «Kimdir bunlar?» deyince Cibril cevaben:

Bunlar, helâl hanimini birakip pis kadinin yaninda sabahlayan erkek ve helâl kocasmi birakip pis erkege giden, yaninda sabahlayan kadinlardir.»

Sonra, tasinamayacak kadar büyük bir yigini biriktirmis ve arttirmayi isteyen bir adam gördüm. «Kimdir bu» deyince Cibril:

«Yaninda ödeyemeyecek kadar, insanlarin emanetleri olan ve yine emânet almak isteyen kisidir» dedi.

Sonra, dili ve dudaklari demir makaslari ile kesilen, bir milletin yanma geldik. Kesildikçe eski hâline dönüyordu. Hiç bir sey eksilmiyordu. «Kimdir bunlar» deyince, Cibril cevaben:

Bunlar, ümmetinin hatipleridir» dedi.

Ebû Dâvud, Enes (Radiyallahû anh)´den rivayet ettigine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurmustur:

Miraca çikarildigim gece, bâzi kavimlerin (topluluklarin) yanindan geçtim. Tunçtan, tirnaklan vardi. Kendi yüzlerine ve gögüslerine batiriyorlardi.

«Yâ Cibril kimdir bunlar?» dedim. Cibril:

«Bunlar, insanlarin etini yiyen (giybetini yapan) ve irzlarin» geçen kisilerdir» dedi.

îbn-i Ebi Dünya «el-Kubur» kitabinda Hasan´dan merfûan rivayet ettigine göre Resûlullah ( Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurmustur :

«Kim sahabelerimden birisine söverek dünyadan ayrilsa, Allah ona bir hayvan musallat eder, etini kemirir, ondah kiyamete kadar elem duyar.


lbn-i Huzeyme, Ibn-i Hibban, el-Hâkim, Taberani, Ibn-i Merde-veyh kendi Tefsirinde ve Beyhaki, Ebü Umâme (Radiyallahû anh)´dan rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) sabah namazindan sonra yanimiza geldi. Buyurdu ki: Ben hak bir rüya gördüm, dinleyin:

Bu gece bana bir adam geldi. Elimden tuttu, pesimden gel dedi. Ta, sarp korkunç bir daga geldik. Bana «daga çik» dedi. Ben «Çikamam» dedim. O, «ben onu sana kolaylastiracagim» dedi.

Adimlarimi attikça bir basamaga rastgeliyordu. Ta dagin zirvesine çiktik. Orda agizlari yirtik, erkek ve kadinlar vardi. Nedir bunlar dedim.

O, «bunlar dediklerini yapmayanlardir» dedi.

Sonra çiktik, göz ve kulaklari mihlanmis erkek ve kadinlar kar simiza çikti. «Nedir bunlar» dedim. O;

«Bunlar bakip ta görmeyen, isitip de dinlemeyenlerdir» dedi.

Sonra çiktik. Kuyruk sokumlarindan asilmis, baslari asagida, memelerini yilan kemiren kadinlar gördük. «Kimdir bunlar» dedim. O;

«Bunlar çocuklarina süt emzirmeyen kadinlardir» dedi.;

Sonra, çiktik. Kuyruk sokumlarindan asilmis, bas asagi azîmiktarda bulduklari suyu yalayan kadin ve erkekleri gördük. «Nedir bunlar» dedim. O;

«Bunlar oruç tutup, sonra keffaret vermeden orucunu´ bozanlardir» dedi.



Sonra, çiktik. Çok çirkin manzarali, çok çirkin elbiseli,; çok pis kokulu kadin ve erkekleri gördük. Kokulari pislik kokusu idi. «Kimdir bunlar» dedim.

«Bunlar zina eden kadin ve erkeklerdir» dedi.

Sonra çiktik. Korkunç derecede sismis, çok pis kokulu ölüler gördük. «Nedir bunlar» dedim. O;

«Bunlar kâfirlerin ölüleridir» dedi.

Sonra çiktik, agaç gölgesinde oturan adamlarla karsilastik. «Nedir bunlar» dedim. O;

«Bunlar müminlerin ölüleridir» dedi.

Sonra, çiktik, genç erkek ve kizlari gördük. Iki nehir arasinda oynuyordular. «Kimdir bunlar» dedim. O;

«Bunlar müminlerin zürriyetidir» dedi.

Sonra, çiktik. Güzel yüzlü, güzel elbiseli, hos kokulu adamlarla karsilastik. Yüzleri bembeyaz kâgit gibi parlakti. «Kimdir bunlar» dedim. O;

«Bunlar siddiklar, sehidler ve salihlerdir» dedi.



Deylemi´nin Firdevs´inde Enes (Radiyallahû anh)´dan merfuan rivayet edildigine göre, Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurmustur:

Ümmetimden kim, kavmi Lûtun amelini islese, Allah onu onlarin yanma nakleder. Onlarla beraber hosrolur.»

îbn-i Asâkir´in «Tarih»inde, senediyle Amr bin Eslem ed-Dimis-ki´den rivayet edildigine göre, söyle demistir :

Hudutta yanimizda bir adam öldü, defnedildi. Üçüncü gün kabri devsirildi. Taslar yana dikildi, kabirde hiç bir sey göremediler. Bu durum Veki´ bin el- Cerrahtan soruldu. O söyle dedi:

Bir hadis´de, isitmisiz:

«Kim kavm-i Lûtun amelim islerken ölse, kabir onu onlarin nina götürür. Ve kiyamet gününde onlarla beraber hasrolur.»

îbn-i Ebi Dünya, Mesrûk´dan rivayet ettigine göre, söyle demistir :

«Kim hirsizlik yapar veya zina eder veya içki içer veya bunlara benzer bir sey yapar da ölürse kabrinde iki arslan bulunup onu devamli olarak isirirlar.»


îbn-i Asakir, Vâile bin el-Eskâ´ (Radiyallahû anh)´dan rivayet ettigine göre, Resûlullah (Salîallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurmustur :

: Eger kaderi veya cüz´-i ihtiyari´yi inkâr edenlerin kabri üç gün sonra devsirilse kibleden yüzleri çevrildigi görülecektir.

Esbehânî, Tergib´te el-Avam bin Havsap Radiyallahû anhrd,an rivayet ettigine göre söyle demistir:

Bir seferinde bir mahalleye inmistim, mahalle kenarmda bir kabristan vardi. Ikindi olduktan sonra, kabrin birisi açildi. Içinden, basi esek basi olan bir insan cesedi, çikti. Sorusturdum, denildi ki:

O içki içiyordu. Aksam eve gidince, anasi ona «oglum, Allah,dan kork,» derdi.
O. da anasina «sus, esek gibi anirma» derdi, iste, ikindiden sonra öldü. Hergün böyle, kabri açilip üç sefer aniriyor. Sonra kabir üzerine kapaniyor.


Ibn-i Ebi Dünya, Mersed bin Havsep´den naklettigine göre, söyle demistir :

Yûsuf bin Amr´in yaninda oturuyordum. Yaninda, yari yüzü demir darbesini yemis bir adam vardi. Yûsuf ona: «Gördügünü Mer-sed´e anlat» dedi. O dedi ki: I

«Geceleyin biri için kabir kazdim. Defnedilip üzerinde toprak atizeltilince, deve gibi iki büyük kus geldiler. Biri bas ucuna digeri ayak ucuna kondu. Sonra kabrini destiler. Biri kabrine sarkildi, Öbürü, kabrin kenarinda durdu. Ben geldim, kabrin kenarinda durdum, isit tim, ölüye söyle diyordu:

? Kibir büyüklük taslamak için sari.elbiseler içinde kayinlarini ziyaret eden sen degil miydin? Kabrin içindeki adam:

? Ben kibirli olacak kadar güçlü degilim, deyince ona bir darbe vurdu, kabri yag ve su ile doldu. Sonra döndü ve bir daha ona üç sefer sordu. Her seferinde böylece ona bir darbe indirdi. Sonra, basini döndürüp bana bakti. «Bakiniz, nerde oturmus, boynu kirilsin» dedi. Ve yüzümün bu yanina vurdu. Gece boyunca öyle yerde kalmistim. Sabahleyin kendimi böyle gördüm.


Yine Ibn-i Ebi Dünya, Ebu´l-Cüreys´den o da anasindan naklettiklerine göre, söyle demistir:

Ebû Cafer, Küfe hendegini kazarken, halk cenazelerinin yerini degistirdiler. O arada ellerini agziyla tutan bir gencin cenazesi bulundu.

Ebû îshak´dan nakledildigine göre, söyle demistir:

Bir ölüyü yikamak için çagrildim. Yüzünden Örtüyü kaldirdigim vakit bogazina sarilmis bir yilan gördüm. Dediler ki:

Bu adam sahabeler Radiyallahû anhüm,e sövüyormus.

Yine Ebû Ishak´tan nakledildigine göre söyle demistir:

Yanima bir adam geldi. Ben, kabir desen bir adamim. Bazilarin yüzleri kibleye dönük olmadigini gördüm, dedi.

Bunun üzerine Ben Evzai´ye mektupla sordum:

Evzaî: bunlar sünnet üzere ölmeyenlerdir, dedi.

Abdül´mümin bin Abdullah bin îsa ed-Dabi´den rivayet edildigine göre söyle demistir:

Tevbe etmis bir kabir desen {kefendiz) den soruldu Gördügün en tuhaf sey nedir?

O, birinin kabrini destim, baktim, cesedinin her tarafi çakilmis. Büyük bir mih basma, diger büyük bir mih da ayaklarina çakilmis, gördüm, dedi.

Baska bir kefendiz [25] den ayni sey soruldu..

O, bir insanin kafatasini gördüm, içine kursun dökülmüstü, dedi.


Fadl bin Yûnus´dan rivayet edildigine göre, söyle demistir:

Bize ulasti ki, Ömer bin Abdülaziz, Mesleme bin Abdül-melik´e Yâ Mesleme, kim babani defnetti?» diye sormus. O;

«Filan kölem onu defnetti» demis.

«Velid´i kim defnetti» diye sorunca;

«Yine filan kölem onu defnetti» demis.

Bunun üzerine, Ömer bin Abdülaziz, Mesleme´ye, kölesininna anlattigini nakledip demis ki:

Kölen: Senin baban ile Veld´i defn için kabre koyunca, gidip baglari sökmek istemis, bakmis ki, yüzlerinin etleri kafalarina çekilmis.


Yezid bin Mehleb´den rivayet edildigine göre, söyle demistir.

Ömer bin Abdülaziz bana dedi ki:

Yâ Yezid : Ben Velid´i kabrine koydugum vakit baktim içinde ayaklarim depretiyor.

Amr bin Meymun´dan rivayet edildigine göre, söyle demistir:

Ömer bin Abdülaziz´den isittim ki diyor:

Velid bin Abdülme-lik´i kabrine koymakla görevlendirildim. Baktim ki dizleri boynuyla birlesmis. Ömer bin Abdulaziz bundan ders alip, onlarin pesinde gitmedi.

îbn-i Ebi Dünya, Beyhaki Suab-i iman´da Abdulhamid bin Mah-mud el-Muawili´den naklettiklerine göre söyle demistir:

Ben ibn-i Abbas Radiyallahû anhüma,nin yaninda oturuyordum. Bir cemaat gelip dediler ki:

Biz hacca çiktik. Filan arkadas da beraberimizde idi. Zatüssafahaya geldigimiz zaman orda öldü. Onun tekfinini hazirladik, çikip ona bir kabir kazdik. Lahdini yaptik. Bitirir, bitirmez, baktik ki, lahd (kabrin içi) siyah bir seyle doldu. Orayi birakip baska bir yer kazidik. Lahdini bitirdigimiz zaman baktik yine siyah bir seyle doldu. Orayi da biraktik iste onu sana getirdik. Bunun üzerine ibn-i Abbas dedi ki:

Boynuna takilacak kelepçedir bu..

Beyhaki´nin rivayetinde ise iste o isledigi amelidir; Onu bir ye de defnedin. Nefsim kudret elinde olan Allah´a yemin ederim ki, bütün yeryüzünü kazisaniz, bu siyah seyi böyle göreceksiniz.

Sonra çikip onu bir yerde defnettik. Döndügümüz vakit hanimindan, kocasinin ne is yaptigini sorduk. Hanim dedi ki:

Kocam, taam (yiyecek) satiyordu. Hergün ailesinin ihtiyacini ondan alirdi. Sonra gidip basak çöplerini içine ufalatirdi.


Lâlkâi, Sadaka bin Halid´den o da Samli bir üstadindan rivayet ettigine göre söyle demistir:

Biz hacca gittik, yolda bir arkadasimiz öldü. Cemâatten bir keser emanet aldik . onunla cenazesini defnettik ve keseri kabirde unuttuk. Biz keseri almak için kabri destik. Bir de ne görelim. Adamin boynu, el ve ayaklan keserin deligine sikistirilmis. Üzerine topragi örttük. Keseri onlardan aldigimiz cemâati da fiatmi vermekle razi ettik. Döndügümüz zaman hanimindan onun halini sorduk. Hanimi dedi ki:

«Kocam elinde mal olan bir adamla arkadaslik etti. Adami öldürüp malini aldi... Adam da hacca, ve savasa giden birisiydi.


îbn-i Asakir, el-A´mes (Radiyallahû anh) ´dan rivayet ettigine göre; söyle demistir:

Bir adam Hasan bin Ali, (Radiyallahû anh) ´nin kabri üzerine etti. li oldu, köpekler gibi havliyordu. Sonra ölünce, kabrinden havladigi, bagirip çagirdigi isitildi


Yezid bin Ebû Zeyyad ve Umare bin Ömer´den rivayet edildigine göre, söyle demislerdir: .

Ubeydullah bin Zeyyad, öldürüldü. Onun ve arkadaslarinin baslari getirildi. Meydanliga atildi. Büyük bir yilan geldi. Halk, korkusundan dagildilar. Baslarin arasina girdi. Ubeydullah bin Zey-yad´in burnuna girdi. Sonra agzindan çikti. Sonra tersine agzindan girdi, burnundan çikti. Böyle bir kaç sefer tekrarladi, gitti. Bir daha döndü, gene yalniz ona öyle yapti. Yilanin nerden geldigi ve nereye gittigi bilinmedi.

Not: Tirmizi Camii´nde ve Taberani yalniz umare tarikiyle bunu rivayet etmislerdir. Taberani hadisin sahih oldugunu söylemistir.


Yine ibn-i Asakir, Muhammed bin Said´den rivayet ettigin göre:

Müslim bin Akaba el-Meri, Medineye geldi. Yezide biat edilmesi için propoganda yapti. Emevilerin, Allah´in tâat ve masiyetinde halis kul olduklarini söyledi. Câriye oglu olan Kureysli bir adamdan baska herkes onun çagrisini kabul etti. O Cariye oglu: yalniz Allaha itaat ettiklerinde biat edecegini ve zulümde onlara uymayacagini söyledi. Müslim onun bu tarz biatim kabul etmedi ve onu öldürdü. O Kureyslinin anasi, «Allah firsat verirse sag da ölü de olsa Müslimi atesle yakmaya yemin etti.»

Müslim Medine´den çiktiginda hastaligi siddetlendi, öldü. .

Kureyslinin anasi, kendi köleleriyîe beraber onun kabrine gitti. Devsirilmesini emretti. Kazip cenazeyi bulduklari zaman, boynuna sarilmis, burnunu emen bir ejderha buldular. Bunun üzerine ordakiler, korkup kaçtilar.


Tamam bin Muhammed er-Razi «Ruhban» kitabinda ve ibn-i Asakir. Tamam el-Hafiz tarikiyle, Ebû Ali Muhammed bin Harun el-Ensari´den, îsmet bin Ebû îsmet el-Buhari´den, o da Ahmed bin Ammar bin Halid el-Temmar´dan o da Ismet el-Âbadani´den, rivayet ettigine göre, söyle demistir:

Ben kirlarda dolasiyordum. Bir kilise gördüm. Kilisenin içinde bir manastir vardi. Manastirin içinde, bir rahip vardi. Ben ona, bu konuda gördügün en acaip seyi bana anlat, dedim.

O dedi ki: Ben bir gün, deve kusuna benzer bir kus gördüm. Bu kayanin üstüne konmustu. Bir adamin basini yuttu sonra bir ayagini sonra da bir bacagini yuttu. O yuttukça o organlar simsek gibi bir daha yerine gelirdi. Yine tam bir adam olur, otururdu. Kalkmak istedigi vakit, kus onu gagalar, organlarini parçalardi. Sonra dönüp onlari yutardi. Günlerce o böyle devam etti. Ben ondan çok hayrette kalirdim. Ve Allah´in büyüklügüne olan inancim artti. Bildim ki bu cesedler öldükten sonra bir çesit hayata mazhardirlar. Bir gün o kusa yönelip dedim:

Seni düzgün yaratan Halikinin hakki için onu yemeyeceksin. Tâ ki onun durumunu sorup hikâyesini ögreneyim. Kus açik bir arapça ile bana dedi ki

Mülk Rabbimindir. Beka da onundur. Yok eden bir daha var eden de odur. Ben Allah´ in meleklerinden bir melegim. Bu cesede müekkelim. Yaptigi cürümden dolayi ona böyle yapiyorum.

Ben adama yöneldim, ey kendine kötülük eden, hikâyen nedir, sen kimsin, dedim.

O, «Ben Abdurrahman bin Mülce´im. Ali (Radiyallahû anh)´in katiliyim. Ben onu öldürüp, sonra ruhum Allah´in kabzasina girince, bana bir sahife verdi, dogdugum günden Aliyi öldürdügüm güne kadar yaptigim iyilikler içinde yazili idi. Ve Allah bu melege kiyamete kadar böyle bana azap vermesini emretti. Iste bana yaptigini görüyorsun» dedi. Sonra sustu.

Kus bir daha ona bir gaga vurdu. Azalarini dagitti, sonra dönüp onlari yuttu. Ve onlari baska yere götürdü.

Ben diyorum ki: Bu senedte geçenler içinde Tamam´in üstadi Ebu Ali´den baskasi hakkinda söylentiler yoktur.
Zehebi, el-Mizanda, bu zatin ittiham edildigini söylemistir.

Ibn-i Receb de bu hadisenin baska bir sekilde rivayet edildigini söylemistir. Bu seklin senedi söyledir:

Ibn-i Neccar, Tarih´inde Selefi tarikiyle Hasan bin Muhammed, bin Ubeyd el-Akriye isnadiyle demistir ki, Ismail bin Ahmed bin Ali bin Ahmed bin Yahya bin el-MüneccInt, 313 senesinde Yusuf bin Ebu Teyyah ile bir rahibi bulduklarini rahibin ayni hikayeyi onlara anlattigini söylemistir.

Üçüncü bir sekilde daha rivayet edilmistir. Senedi söyledir:

Ebû Abdullah Muhammed bin Ahmed bin Ibrahim er-Razi (mes hur Sülasiyatin sahibidir) Ali bin Beka bin Muhammed el-Verrak´tan rivayet ettigine göre, söyle söylemistir:

Ebû Muhammed bin Ömer el-Bezzar, biz Ebû Bekir Muham med bin Ahmed bin ebu´l- Ashaptan i sittigini bildirdi ki söyle dedi:

Bize garip bir yasli adam geldi. Senelerce Hiristiyanlik yaptigini söyledi. Manastirinda ibadet edermis. Bir gün otururken, bir kus geldi, dedi ve hikâyenin hülasasmi anlatti.

îbn-i Ebi Dünya, «Ölümden sonra yasayanlar» adli kitabinda, Abdullah bin Dinar, o da Ebû Eyyub el-Yemani´den o da Abdullah isminde bir hemsehrisi tarikiyle rivayet ettigine göre;

O, ve memleketinden bir gurup, deniz yolculuguna çikmislar. Günlerce denizin karanliginda kalmislar, karanlik çekilince kendilerini bir köyün yaninda bulmuslar. Abdullah demis ki:

Ben, çiktim, su aradim. Içerden rüzgâr gicirdatmalari gelen kapali kapilarla karsilastim. Ben içeriye bagirdim. Kimse bana cevap vermedi. Ben o durumda iken, üzerime iki süvari geldi. Herbirisi-nin altinda, beyaz bir beygir vardi. Bana;

«Yâ Abdullah bu yola devam et, içinde su olan bir havuza varacaksin, ondan su al. Onda görecegin seni korkutmasin» dediler. Ben onlardan, içinde rüzgâr gicirdatan o kapali kapilari sordum. Onlar, «içinde ölülerin ruhlari olan evlerdir,» dediler.

Ben çiktim, havuza vardim. Içinde basasagi edilmis suyu almak isteyip de alamayan bir adam vardi. Beni gördügünde çagirmaya basladi:

Yâ Abdullah bana su ver, ben bardagi batirip ona vermek istedim. Elim yakalandi, ben ona;

«Ya Abdullah iste yaptigimi gördün, elim yakalandi. Senin kim oldugunu bana bildir» dedim. O;

«Ben Adem´in ogluyum. Yeryüzünde ilk kan döken benim,» dedi.


Ebû Nuaym, Vehb yoluyla Abdurrahman bin Zeyd bin Eslem,den rivayet ettigine göre söyle demistir:

Bir adam denizde bir vasitada giderken, vasitalari kirilmis. Adam tahtayi tutarak tahta, adami bir adaya atmis. Adam çikip yürümeye baslamis, bir suya rastgelmis. Suyu takip ederek büyük bir kaynagin basina girmis. Orda kendisi ile su arasinda bir karis kalmis ve orda ayagina zincir vurulmus bir adam görmüstür.

Adam, Allah seni bagislasin bana su ver, demis. Ona «Neden böylesin» demis. O;

«Ben Adem´in ogluyum. Kardesimi Öldürdüm. Vallahi, onu öldürdügümden bu yana zulmen öldürülen herkesin bir kat azabini Allah bana çektiriyor. Çünkü öldürme çigirini ilk açan benim,» demistir.


El-Hafiz Ebu Muhammed el-Hellal «Kerâmat el-Evliya» kitabinda senediyle Arim´in kardesi Es´as´ten rivayet ettigine göre, söyle demistir :

Abdullah bin Hasim bana dedi ki:

Ben bir ölüyü yikamaya gittim. Yüzünden örtüyü kaldirdigimda, baktim, boynunda siyah bir yilan var. Ben ona «sen bu iste görevlisin. Fakat bizim adetimiz, ölülerimizi yikariz. Bir kenara çekilebilsen, ben onu yikadiktan sonra, yerine gelirsin, dedim. Bunun üzerine, yilan boynundan siyrilip evin bir kösesine çekildi. Ben yikamayi bitirdigimde yilan yerine yerlesti. .. O, Ölü dinsizlik ile ittiham ediliyormus.


Ibn-el Cevzi, «Uyun el-Hikayat» kitabinda, senediyle Muham med bin Yusuf el Firyabi´den rivayet ettigine göre, söyle demistir: Ebû Sinan´dan (ki salih bir adamdir), isittim ki dedi

Ben bir adamm ölen kardesi için taziyesine gittim. Adami, telasli gördüm. Adam bana dedi ki:

Benim telasim kardesimden gördügüm acaip vaziyettendir. Onu defnedip topragi düzelttigimiz zaman kabirden «ah!» sesini isittim. Ben vallahi bu kardesimin sesidir, dedim. Sonra topragi desmeye çalistim. Bana dediler ki, bu isi yapma, ben de topragi geri yerine attim. Ben ordan kalkmak istedigimde yine «ah» sesini isittim. Vallahi bu kardesimin sesidir dedim ve topragi açmaya basladim. Bana dediler ki:

«Yâ Abdullah kabri devsirme. Ben de bir daha topragi üstüne kapattim. Kalkmak istedigimde yine «ah!» dedi. Ben «vallahi bu kardesimdir» dedim. Sonra topragi devsirmeye basladim. Yine bana dediler ki;

«Bu isi yapma. Bir daha topragi yerine attim. Kalkmak istedigimde yine, «Ah!» sesini isittim. «Vallahi bu kabri açacagim» dedim.. Açtim, baktim atesten bir tok (tasma) bogazina takilmis. Kabri ates dolmus. Ben o tok´u bogazindan çikartmak istedim, elimi attim, neticede parmaklarim gitti.

Adam bana ellerini gösterdi, baktim, dört parmagi gitmis.

Sonra Evzai´ye [26] gittim, bu durumu anlattim. «Yâ Ebû Amr, yahudi hiristiyan , dinsiz Ölür böyle durumlar görülmez. O, «Evet bunlarin Cehennemlik olduklarinda süphe yoktur. Allah muvahhitlerden de böyleler gösterir ki, ibret alasiniz,» dedi.


Yirie ibn-i el-Cevzi, Abdullah bin Muhammed el-Medyeni´den ö da bir dostundan rivayet ettigine göre, o söyle demistir:

Kendi arazime çiktim. Bir kabristanin yaninda iken aksam namazi oldu. Kabristana yakin bir yerde namazimi kildim. Ben otururken kabirler tarafindan bir inleme sesini isittim. Sesin geldigi kabre yakinlastim. Baktim, «Ah! Ben namaz kilar oruç tutardim» diyor. Beni bir titreme tuttu. Orda bulunan birisine söyledim. O da isittigimi isitiyordu. Sonra tarlama gittim.

Ikinci gün döndügümde birinci sefer namaz kildigim yerde namaz kildim. Günes batmcaya kadar bekledim. Aksam namazini da kildim. Yine o kabre kulak verdim,» Baktim, «Ah, ben namaz kilar, oruç tutardim» diyor. Sonra evime döndüm. Sitmaya tutuldum ve iki ay hasta kaldim.


Hisam bin Ammar, «Dirilis» kitabinda Yahya bin Hamza´dan, Numan bin Mekhûl´ün ona rivayet ettigine göre;

Bir adam, Ömer bin el-Hattab (Radiyallahû anh)´a geldi. Saç ve sakalinin yarisi agarmisti. Ömer (Radiyallaû anh) ona:

«Nedir bu halin?» dedi. Adam dedi ki:

Geceleyin filanlarin kabristanindan geçtim. Baktim bir adam digerini atesten bir copla kovuyor. Ona kavustukça bir cop vuruyor, karnindan ayagina kadar ates tutusuyor . Adam bana sigindi, «Yâ Abdullah beni kurtar» dedi.

Kovalayan adam, «Ya Abdullah onu kurtarma, Allah´in en kötü kuludur» dedi.

Bunun üzerine, Ömer, (Radiyallahû anh) :

Iste peygamberimiz (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) bunun için geceleyin yalniz olarak sefere çikmayi yasakladi, dedi.



Konu Başlığı: Ynt: Kabir azabı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 28 Mart 2010, 16:03:49
Ibn-i Ebi Dünya, Amr bin Dinar´dan rivayet ettigine göre, söyle demistir:

«Medine´li bir adamin bir kiz kardesi vardi. Öldü. Adam, onu defnedip kabrine götürdü. Definden sonra, ailesine döndügünde, hatirladi ki, kendinde olan bir cüzdani kabirde unutmus. Arkadaslarin dan bir adamdan yardim diledi. Gidip kabri destiler. Cüzdani buldular.

Adam, arkadasina dedi ki, benden uzaklas, bakayim kardesim ne haldedir? Lahit kapagindan bazi taslari kaldirdi, bakti kabir atesle tutusmus. Hemen kabri düzeltip anasina döndü ve kizkardesinin ne yaptigini sordu. Anasi dedi ki:

«O namazlarini tehir ederdi, zannedersem, abdestsiz namaz kilardi. Komsularin kapisina kulagini koyup casusluk yapardi.»


Hafiz bin Receb dedi ki: Heysem bin Adi´nin rivayet ettigine göre, Ebban bin Abdullah el-Becli, söyle demistir:

«Bir komsumuz öldü, biz onu yikadik, tekfin ettik, baktik, kabirde, kediye benzer bir sey var. Biz onu kovduk, fakat kaçmadi. Kabir kazicisi, anima bir çakil atti, hiç deprenmedi. Bunun üzerine baska bir kabir kazmaya yöneldiler. Kazildiginda baktilar, ayni kedi yine içindedir. Onu yine aynen kovdular, fakat hiç etkilenmedi. Üçüncü bir kabre giristiler. Ayni kediyi yine orada buldular. Yine kovuldu. Fakat hiç aldiris etmedi.

Bunun üzerine cemâat dedi ki;

Böyle bir durum basimizdan geçmemistir, arkadasinizi defnedin. Üzerine taslar dizildiginde kabrinden büyük bir kahkaha isittik.

Sonra, dönüste halk, hanimma gidip kocasinin ne is yaptigini sordular, gördüklerini ona anlattilar. Kadin dedi ki:

«O cenabetten yikanmiyordu.»


Ebu´l-Ferec bin Cevzi arkadasi îbn-i el-Faris´el Ketbi, kendi tarih kitabinda söyle yazmistir:

«Ben 590 senesinde Bagdat´ta, bir Ölü buldum. Her tarafi çürümüstü. Kemiklerden baska bir sey kalmamisti. El ve ayaginda demirden kelepçeler vardi, cenazenin içine iki çivi çakilmisti. Biri göbegine digeri alnina... Adamin dehsetli bir yapisi vardi. Kemikleri iri yari idi. Ortaya çikmasinin sebebi, sularin çogalmasiydi. Telel-Ah-mer adli bir tepenin yanmdaki kabrini sel basmisti.


îbn-el-Kayyim, -Ruh. kitabinda tacir ve salih bir kul olan Ebû Abdillah Muhammed bin Sinan es-Selâmi´den rivayet ettigine göre, söyle demistir: «Bagdat´da Demirciler Çarsisina bir adam geldi. Küçük çiviler satti, çiviler iki basli idi. Demirci aldi, atese atti, bakti, hiç erimiyorlar. Ne ettiyse onlari yumusatamadi. Bikinca, onlari satani çagirdi. Onu buldu. Bu çivileri nerden getirdin, dedi. Satici, onlari yerde buldum, dedi. Fakat demirci pesini birakmadi. Ta adam, açik bir kabir gördügünü, içinde bu çivilerin çakilmis kemikler buldugunu, onlari ancak kemikleri tasla kirarak çikardigini söyledi...


1bni el Kayyim´den naklen Ebû Abdullah Muhammed bin el-Har-rani, dedigine göre:

«O, ikindiden sonra, Amed sehrindeki evinden bir bostana çikmis. Günes batmadan önce, kabirlerin içine girmis. Bir de ne görsün. Bir kabir içinde, körük korlari gibi ates koru... Kabrin ortasinda bir cenaze...

Sonra o cenazenin kim oldugunu, yani o gün ölen ve vergi toplayan birisi oldugunu ögrenmistir.»


Hafiz Serefuddin ed-Dimyatî, Mu´cem´inde zikrettigine göre. Muhammed bin ismail bin Hibetullah´dan, o da Ebû îshak bin Abdul lah es-Sa´lebi´den isittigine göre, söyle diyormus:

«Kabir devsiren (kefendiz) bir komsumuz vardi. Kendisini halka gözlerden kör diye bildirip dilencilik ederdi. Kim bir sey verirse ona acip bir sey söylerim derdi. Sonra kim daha fazla verirse, daha acip seyi ona

gösteririm, derdi. Birisi ona bir sey verdi. Ben yaninda durup bakiyordum. Gözlerini açti, baktim, bilye gibi gözleri kafasina çikmislar. Önünden kafasinin arkasini görüyordu.

Sonra size bir olay anlatayim, dedi:

Ben memleketimde kabir devsirirdim. Durumum her tarafa yayildi. Ben halki öyle korkuttum ki, daha hiç kimseye aldiris etmezdim. Sehrin kadisi siddetli bir sekilde hastalandi. Beni çagirdi ve benden benim onun kabrini devsirip açmamami satin aldi. Bana yüz dinar verdi ki kabrini devsirmiyeyim. Ben o dinarlari aldim. Fakat Kadi sifa buldu. Sonra bir daha hastalandi ve öldü. Ben sandim ki bana verilen yüz dinar birinci hastalik içindi. Böylece kendimi aldatip, geldim, kabrini destim. Baktim, ikab ceza sesleri geliyor. Kadi kabrin içinde oturmus, saçlari havaya kalkmis, gözleri tabak gibi ve kipkirmizi. Dizlerimde bir titreme, basladi, pesinde gözlerime iki parmak sokuldu ve Birisi;

«Ey Allah´in düsmani, Allah´in (Azze ve Celle) sirlarini mi ögreneceksin» dedi.


Beyhaki, «Azâbu´l-Kabir» kitabinda, Yezid bin Abdullah es-Se-hir´den rivayetine göre söyle demistir:

Adamin biri arazide giderken bir kabre varmis. Cabir sahibin den «Ah! . Ah!» seslerini isitmis. Adam, kabrin basinda durup Amelin, senin pisliklerini o rtaya çikardi. Sen de kendini teshir ediyo sun,» demis.


Makrizi´nin «Tarih» kitabinda söyle bir kayit vardir: (Hicri) Altiyüz doksan dokuz senesinde, postaci haber getirdi ki, sahilde bir adamin hanimi ölmüs. Adam hanimini defnedip döndügünde, içinde para olan bir mendili kabirde unuttugunu hatirlamis. Adam köyün alimini alip kabri devsirmeye gitmis. Kabri devsirirken alim kabrin kenarinda durmus, adam bakmis ki, hanimi oturuyor, el ve ayaklari saçlarina asilmis. Adam, ellerini açmak istemis, yapamamis. Zorlanmis, hanimiyla beraber yere batmislar. Allah´dan baska kimse, nereye vardiklarini bilmemis. Alim de yirmidört saat baygin kalmistir.

Bunun üzerine sultan, olayi ve Sam´da olay hakkinda yazilanlari Seyh Takiyuddin bin Dakik el-Id´e gönderdi, Seyh bunun üzerinde durarak ibret için insanlara gösteriyormus.

Âlimler demisler ki, kabir azabindan kasit Berzah azabidir. Kabre nisbet, çogunun orda oldugundandir. Yoksa, Allah bir ölüye azap vermek istediginde azabi ona kavusur, ha defnedilsin ha edilmesin. Kabir, ile denizde batmak veya bir vahsinin bogazina girmek veya kül olmak arasinda bir fark yoktur.

Azab ve nimetin mahalli ruh ile bedendir. Bu Ehl-i Sünnet´ ittifakiyle kabul edilmis bir konudur.

Ibn-i Kayyîm dedi ki;

Kabir azabi ikidir. Biri daimidir ki, kâfirler ve isyankârlarin azabidir. Digeri geçicidir. Günahkârlardan günahlari hafif olanlarin azabidir. Bunlar, günahlarina göre azap görürler, sonra azaplari kalkar, bazen de dua sadaka vb. bir seyle bu tip azap, kaldirilir.

Yafii, «Ravzu´r~Reyah»in adli kitapta, söyle demistir:

«Bize ulasti ki, Cuma gecesinde ikramen ölüler azap görmezler.

Bu durum, müslümanlarin günahkârlarina has olabilir,» Nesefi ise, Bahr´ül-Kelâm» adli kitabinda bunu tamim edip söyle demistir:

«Kâfirlerin ölüleri de, Cuma gecesinde ve Ramazan boyunca azap görmezler.»

Günahkâr müslüman ise, o kabrinde azap görür. Fakat ilk Cuma gün ve gecesinde, bu azap ondan kalkar. Sonra kiyamete kadar bir daha azap görmez. Eger Cuma günü veya Cuma gecesinde ölse, yalniz bir saat azap ve kabir sikismasini görür. Sonra, azap kesilir ve kiyamete kadar azap görmez...

îste, Yafinin bu sözleri gösteriyor ki, müslümanlarin günahkârlari bir hafta veya daha az bir zaman azap görürler. Cuma gününe kavustuklarinda azap onlardan kesilir ve bir daha azap görmezler.
Fakat bu sözler delile muhtaçtir.


Ibn-i el-Kayyim, «el-Bedi» adli kitapta Kadi Ebû Ya´le´nin dip notlarindan, naklen söyle söylemistir :

Kabir azabinin kesilmesi lâzim, çünkü o dünya azabindandir, dünya ve içindekiler ise fânî olan seylerdir. Böyle seyler elbette, son bulur. Fakat bu müddetin miktari bilinmez. (Onun sözü bitti.)

Ben de diyorum ki, Hennad bin es-Sirri, «Zühd»,de Mücahitten su rivayeti, bunu teyid etmektedir:

( «Kâfirler, uyku tadini veren bir sekilde yaslanir, uyurlar. Kabirdekiler, hasre çagrilinca, kâfiri ne yazik kim bizi yatagimizdan kaldirdi, der.

Yanindaki, mümin ise:

Bu Rahman olan Allah´in vadettigi, ve Resullerin tasdik ettigi hasirdir, der.[27]


Bir nokta :

Ibn-i Kayyim «Bettaf» de söyle demistir:

«Hiristiyan bir ana ile karnindaki müslüman çocuk, beraber defnedildiginde, o kabre azap da gelir, nimette... Nimet çocuk içindir, azap da ana içindir.
Ve bunda bir zorluk yoktur. Bu, biri salih, digeri facir iki kisinin, bir kabre konulmasi gibidir [28]






[23] Taha: 127i
[24] Mümtehine: 13
[25] Kefen Ian demektir. Türkçe kefensayan denilir
[26] Büyük bir müttehittir
[27] Yasin: 76
[28] Imam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayinlari: 269-301.


Konu Başlığı: Ynt: Kabir azabı
Gönderen: Pelinay üzerinde 24 Haziran 2014, 18:16:33
Esselamü aleykum ve rahmetulalh; çok faydalı bir paylaşım olmuş..Mevlam razı gelsin...
azaplar ne kadar da çeşitli,acı...en ufak bir sıyrıktan bile canımız yanarken o dehşetli azaba nasıl dayanıcaz..
Rabbim tüm  ümmeti muhammedi kabir azabından ve ona sebebiyet verecek her türlü davranıştan muhafaza eylesin... Bizlere hidayet nasip eylesin ..şu vurdumduymaz halimize,nefsimize uyup da dünyaya dalılşımıza,nereye varacağını bilmediğimiz şu gidişatımıza bir istikamet versin.. Mevlam bize kuluğumuzu unutturmasın inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Kabir azabı
Gönderen: Ceren üzerinde 24 Haziran 2014, 19:03:49
Ve aleykümselam.Rabbim bizi günah işlemek den korusun.Kabir azabın dan korusun.Bizi en temiz olduğumuz,günahsız olduğumuz zaman yanına alsın inşallah Rabbim


Konu Başlığı: Ynt: Kabir azabı
Gönderen: Ceren üzerinde 01 Ağustos 2019, 17:24:39
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri onun yolunda imanı ile yaşayan kabir azabindan kurtulacak kullardan eylesin inşallah. ...


Konu Başlığı: Ynt: Kabir azabı
Gönderen: Züleyha üzerinde 02 Ağustos 2019, 10:14:44
Allah razı olsun insallah hocam selam ve dua ile...


Konu Başlığı: Ynt: Kabir azabı
Gönderen: Sevgi. üzerinde 20 Ağustos 2019, 09:11:48
Aleyküm selâm. Rabbim bizleri razı olmıcağı her türlü kötü işlerden uzak durmayı nasip etsin inşaAllah
Bilgiler için Allah razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Kabir azabı
Gönderen: Mehmed. üzerinde 25 Ağustos 2019, 15:25:53
Ve aleykümüsselam Rabbim bizlerin kabrini cennet bahçesi eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Kabir azabı
Gönderen: Ceren üzerinde 25 Ağustos 2019, 17:35:33
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri kabir azabindan korusun.kabri cennet bahçesi olan kullardan eylesin inşallah. ..


Konu Başlığı: Ynt: Kabir azabı
Gönderen: Züleyha üzerinde 25 Ağustos 2019, 19:51:25
Kabir azabı haktır Rabbim muhafaza eylesin inşallah selam ve dua ile...