> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Sa’d Bin Ebi Vakkas (r.a.)
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sa’d Bin Ebi Vakkas (r.a.)  (Okunma Sayısı 700 defa)
28 Nisan 2011, 16:10:24
Halis_52

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 642


« : 28 Nisan 2011, 16:10:24 »



     Sa’d bin Ebi Vakkas (r.a.)

ALLAH’ım Sa’d’ın duasını kabul buyur.
Hadis-i şerif

   Hayatında iken Cennetle müjdelenen on Sahabiden birisi de Hz. Sa’d bin Ebi Vakkas’dır (r.a.). Hz. Ebü Bekir vasıtasıyla Müslüman oldu. Müslümanların yedincisiydi. 0 sırada 719 yaşında cevval bir delikanlıydı. Anne tarafından Pey¬gamberimizin (a.s.m.) akrabası oluyordu. Peygamberimiz, “İşte benim dayım Sa’d, böyle bir dayısı olan var mı?” diyerek ona iltifatta bulunurdu.

   Hz. Sa’d İslama bütün kalbiyle inanmış, emirlerine canla başla sarılmıştı. Tam bir iman eri ve bir Islam fedaisiydi. Fakat onun Miislüman olması, namaz kılması, Peygamberimize gönül verip onun sevgisini her şeyden üstün tutması, ona bağlılığı annesini rahatsız etti. Oğlunu karşısına aldı. Dininden vaz geçme¬sini istedi. Fakat ikna edemeyince başka bir çareye baş vurdu. Hz. Sa’d’ı en za¬yıf noktadan yakaladı.
“ALLAH’ın, hısım ve akraba ile ilgilenmeyi, anne ve babaya karşı iyi davran¬mayı emrettiğini söyleyen sen değil misin?” dedi.

   Hz. Sa’d, “Evet, ALLAH biz Müslümanlara bunu emrediyor” cevabını verdi.
Annesi bu cevap karşısında ümitlendi. Evde bulunan bir putun yanına vardı. Okşayıp sevmeye başladı. Sonra da putlar adına yemin ederek, “Sa’d, sen Mu¬hammed’in getirdiklerini inkar etmedikçe, ben ne birşey yerim, ne de içerim” dedi. Sonra da putun arkasına geçip oturdu. Ne yemek yedi, ne de birşey içti. Bu hal birkaç gün devam etti.

Hz. Sa’d annesine karşı son derece bağlıydı. Saygıda kusur etmezdi. Zaten annesi de bunu bildiği için böyle bir bahaneye yönelmişti. Böylece oğlunu İsla¬miyetten vaz geçireceğini ümit ediyordu. Fakat umduğunu bulamadı. Tam ak¬siyle karşılaştı. Birkaç gün sonra ondan şu kararlı cevabı aldı:
“Vallahi anne iyi bil ki, yüz tane canın olsa, birer birer çıksa ben yine dinim¬den dönmem. Artık sen bilirsin. İster ye, ister yeme.

   Hz. Sa’d’ın bu kararlı tutumu karşısında çaresiz kalan miişrik kadın açlık gre¬vinden yaz geçti.’
Bu hadise üzerine ALLAH’a isyan hususunda, anne baba da olsa kula itaat edil¬neyeceğini açıklayan Ankebüt Süresinin 8. ayet-i kerimesi nazil oldu:

   “Biz insana, anne ve babasına güzel davranmasını emrettik. Eğer onlar, ilaholduğuna dair hiçbir delil bulunmayan birşeyi Bana ortak koşman için seni zor¬ayacak olurlarsa onlara itaat etme. Dönüşünüz Banadır; yaptıldarınızı o zaman ben size haber vereceğim.”

   Bu hadisenin üzerinden çok geçmedi. Hz. Sa’d’ın kardeşi Amir de Müslüman oldu. Böylece Sa’d’ın annesinin “derdi” bir iken iki olmuştu. Aynı usulü Amir Çin de uyguladı. İslamiyetten yaz geçinceye kadar ağaç altında gölgelenmeme¬ye, birşey yiyip içmemeye yemin etti. Fakat yine bir netice alamadı.

   Hz. Sa’d’ın karşısında olan sadece annesi değildi. Bütün müşriklerdi. 0 sırada Mekke müşrikleri sayılan çok az olan Müslümanlara işkence ediyorlar, çeş¬itli hakarette bulunuyorlardı. Öyle ki, rahatça ibadet etmelerine dahi müsaade etmiyorlardı. Bu sebeple Hz. Sa’d, Said bin Zeyd (r.a.), Habbab bin Eret (r.a.) ve Ammar bin Yasir ile (r.a.) ibadetlerini yapabilmek için Ebü Lüb Vadisine gittiler. Abdest alıp namaz kılmaya başladıkları bir sırada müşriklerden bir grup onları gördü ve yanlarına geldi. Onlarla alay etmeye, yaptıklan ibadetin manasız olduğunu söylemeye başladılar. Sa’d bin Ebi Vakkas (r.a.) daha fazla dayana¬nadı. Eline geçirdiği bir deve kemiği ile onları uzaklaştırmaya çalıştı. Birinin kafasını kanattı. Diğer Sahabiler de harekete geçince müşrikler kaçışmaya baş¬adı. Böylece Hz. Sa’d, ALLAH yolunda ilk kan akıtan Sahabi olma şerefini kazan¬an ALLAH yolunda ilk ok atma faziletinin de sahibi olan Hz. Sa’d, aynı zamanda islamın kahraman bir mücahidiydi. ALLAH yolunda savaşmaya can atıyordu. Be¬dir Savaşında müşriklere kan kusturdu. Uhud Savaşının en tehlikeli zamanında Peygamberimizin etrafında etten bir sur ören Sahabilerden birisi de oydu. Pey¬gamberimiz, Hz. Sa’d’ın düşmana karşı verdiği cansiperane mücadele karşısın¬a elindeki oklan ona veriyor, bir yandan da, “At Sa’d, at! Annem babam sana feda olsun” buyurarak ona iltifatta bulunuyordu.3 Peygamberimiz daha önce bu özleri hiç kimseye söylememişti.
   
   Resulullah (a.s.m.) aynı gün onun için, “ALLAH’ım, onun attığını isabet ettir. duasını da kabul buyur” diye dua etti.

   Peygamberimizle birlikte bütün savaşlara katılan Hz. Sa’d, Veda Haccı için ılekke’ye gitmişti. Orada hastalanıp yatağa düştü. Resulullah (a.s.m.) bu müm¬taz Sahabiyi ziyaret etti. Hz. Sa’d, “Ya Resulallah, gördüğünüz gibi hastalığım ağırlaştı. Benim çok servetim var. Kızımdan başka da mirasçım yok. Serveti¬mm tamamını vasiyet edeyim mi?” dedi.

   Peygamberimiz buna müsaade etmedi. Ancak üçte birini vasiyet etmesine razı oldu. Sonra da şöyle buyurdu: “Uçte biri olur. 0 da az sayılmaz. Senin ma¬lindan verdiğin sadakadır. Ama çoluk çocuğuna verdiğin şey de sadakadır. Ha¬nımının senin malından yediği miktar da sadakadır. Şüphesiz ki aileni hayırla bırakman, onları başkalarına el açarken bırakmandan daha iyidir.”

   Bu konuşmadan sonra Hz. Sa’d, “ya Resulallah, siz Medine’ye döneceksiniz de, ben burada ölüp sizden geriye mi kalacağım?” diye üzüntüsünü bildirdi. Peygamberimiz onun bu hassasiyetinden müteessir oldu. Uzülmemesini, ileri¬de İslamiyete büyük hizmetlerde bulunacağını, birçok kavimlerin kendisi vası¬tasıyla İslamla müşerref olacağını müjdeledi. Sonra da şöyle dua etti:

   “Ya Rab, Sa’d’a şifa ver, ya Rab, Sa’d’a şifa ver. ya Rab, Ashabımın Mek¬ke’den Medine’ye dönüşünü tamamla.”
Gerçekten de Hz. Sa’d o ağır hastalıktan kurtuldu. Hz. Ömer zamanında ordu kumandanlığına tayin edildi. Pek çok fetihlerde bulundu. Bir çok insanın Müs¬lüman olmasında büyük hizmetleri oldu.
Hz. Sa’d, ALLAH’ın rızasına ermiş ve onun has kullan arasında bulunma mev¬kime kavuşmuş bahtiyarlardandı. Bir defasında Peygamberimiz (a.s.m.) mes¬cidde otururken, “ALLAH’ım, bu kapıdan Senin onu, onun da Seni sevdiği biri içe¬ri girsin” diye dua etmişti. Çok geçmeden içeriye Hz. Sa’d girdi.6 Bu müjdeli ha¬ber o yüce Sahabi için dünyalardan üstün bir mahiyet taşıyordu.
Sa’d (r.a.) Resulullahı candan sever, ona bir zarar gelmemesi için elinden ge¬len gayreti gösterirdi. Hicretin ilk günleriydi. Medine’deki Yahudiler Peygam¬berimizin hayatına kastedebilirlerdi. Böyle bir zamanda Hz. Sa’d kılıcını kuşa¬narak Resulullahın huzuruna gitti. Bu halini gören Peygamberimiz sordu:
“Neyin var ya Sa’d?”

   “Ya Resulallah, içime bir korku düştü. Size bir zarar gelmesinden endişe et¬tim. Bunun için sizi korumaya geldim.”
Peygamberimiz onun bu hareketinden memnun oldu. Kendisine duada bu¬lundu.7
Hz. Sa’d’ın müşrik kardeşi Uhud Savaşında Peygamberimizin mübarek yü¬zü yaralanmıştı. Hz. Sa’d buna çok kızdı. “Utbe! Eğer elime düşersen, vallahi kanını su gibi akıtırım” diye bağırdı.
Resulullahın vefatına kadar ona hizmette bulunan, onun yanından ayrılmayan Hz. Sa’d, Peygamberimizin vefatına çok üzüldü.

   Diğer Sahabiler gibi, İslamiyetin muhtaç gönüllere ulaşması hususunda üze¬rine düşeni fazlasıyla yerine getirdi.
   Hz. Sad, ordu sevk ve idaresini çok iyi bilen birisiydi. Onun bu liyakatını bil¬iğinden Hz. Omer onu İran’ın fethi için hazırlanan ordunun başına kumandan olarak tayin etti. Ordu sefere çıkmadan önce de Hz. Sa’d’a şu nasihatta bulundu

   “Ey Sa’d! Resulullahın dayısı ve arkadaşı olman seni gururlandırmasın. Al¬Lh’ın emrine uymaktan alıkoymasın. ALLAH kötülüğü kötülükle değil, iyilikle ğiderir. İnsanların hepsi eşittir. ALLAH onların Rabbidir, onlar da ALLAH’ın kuludur. İnsanlar itaat ederek, Onun katındaki nimetlere kavuşurlar. Aramızdan ayrı¬lıncaya kadar Resulullahtan gördüklerini hatırla. Onları yapmaya çalış. Çün¬ki kurtuluş yolu ondadır.“Vazifen zordur. Doğruluktan başka hiçbir şey seni kurtaramaz. Kendini ve emrin altında bulunanları iyiliğe alıştır. İşe iyilikle başla. Adet haline gelen her şeyin bir başlangıcı vardır. Dikkatli ol. Her hayrın başı sabırdır. Başına gelen bela ve musibetlere karşı sabrı elden bırakma. Sabır sana ALLAH’tan korkmayı öğretir. ALLAH korkusu iki esasta toplanır: Biri ALLAH’a itaat, diğeri günahlardan kaçınma. Dünyanın fani yüzüne ehemmiyet vermeyip ahireti arzu ederek Al¬i ra. itaat eden, gerçekten ALLAH’a itaat etmiş olur. Kalbler hakikat hazineleri¬ir.”

   Hz. Sa’d, Hz. Omer’in bu kıynıetli nasihatlarını dinledikten sonra harekete ğeçti. Yorucu bir yolculuktan sonra Iran topraklarına girdiler. Hz. Sa’d Iranlıları barışa ve Islama davet etmeden savaşmak istemiyordu. Bu maksatla Arap kabi¬lerinin reislerinden ve bazı ileri gelen Sahabilerden kurulmuş bir heyet seçe¬rek Iran Şahına gönderdi. O sıralar Sasanilerin başşehri Medayin’di. Elçiler doğrudan Medayin’e gitti¬r. Halk onları gömıek için yollara dökülmüştü. Murahhas heyettekilerin gö¬rnüşleri mütevazi idi. Yanlarında silah yoktu, atları da eğersizdi. Fakat simala¬rında İslamın verdiği asalet ve heybet açıkça görülüyordu. Vakur bir eda, cesur bir tavırla Iran topraklarında ilerliyorlar, atları Sasani topraklarını çiğniyor¬du.

   Iran Şahı Yezdügerd atların ayak sesini duydu. Patırtının ne olduğunu yanın¬dakilere sordu. Müslümanlardan bir heyetin geldiğini söylediler.
Gösterişe ve tantanaya çok ehemmiyet veren Şah, sarayın heybetli ve şüşaalı manzaralara bürünmesini emretti. Kısa zamanda her taraf göz kamaştırıcı bir hale getirildi. Hazırlık merasimi bittikten sonra İslam heyeti kabul edildi.

   Heyet, gösteriş ve debdebeye aldanış etmeden sırtlarında geniş cübbeleri, başlarında sarıkları, ellerinde kırbaçları ve ayaklarında çizmeleriyle saraya gir¬diler. Müslümanları böyle sade bir kıyafet içerisinde gören Yezdügerd şaşırdı. Müslümanların sert tavırları, celalli hareketleri Şahı iyice şaşkına çevirdi.
İranlılar her hareketten bir mana çıkarırlardı. Her şeyde uğur veya uğursuz¬luk ararlardı. Yezdügerd heyete birkaç sual ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 28 Nisan 2011, 16:11:01 Gönderen: Halis_52 »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sa’d Bin Ebi Vakkas (r.a.)
« Posted on: 25 Nisan 2024, 11:26:47 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sa’d Bin Ebi Vakkas (r.a.) rüya tabiri,Sa’d Bin Ebi Vakkas (r.a.) mekke canlı, Sa’d Bin Ebi Vakkas (r.a.) kabe canlı yayın, Sa’d Bin Ebi Vakkas (r.a.) Üç boyutlu kuran oku Sa’d Bin Ebi Vakkas (r.a.) kuran ı kerim, Sa’d Bin Ebi Vakkas (r.a.) peygamber kıssaları,Sa’d Bin Ebi Vakkas (r.a.) ilitam ders soruları, Sa’d Bin Ebi Vakkas (r.a.)önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes