> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Müceddidlik manevi cihad ve Mevlana
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Müceddidlik manevi cihad ve Mevlana  (Okunma Sayısı 756 defa)
18 Ekim 2010, 13:34:30
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 18 Ekim 2010, 13:34:30 »




Müceddidlik, Manevi Cihad ve Mevlana


Mevlana Hazretlerine olan ilgi yurtiçinde ve yurtdışında her geçen gün daha da artmaktadır. Özellikle UNESCO’nun 2007 yılını Dünya Mevlana Yılı ilan etmesinden sonra, Türkiye’de ve dünyada Mevlana konulu anma programları, sanat etkinlikleri ve yayınlarda çok ciddi bir artış meydana geldi. Artık Mevlana hakkında çok şey yazılıyor, çok şey söyleniyor, makaleler, dergiler, kitaplar, CD, VCD ler yayınlanıyor, tiyatrolar, orotoryolar, müzikaller, filmler, çizgi filmler sunuluyor, sema gösterileri düzenleniyor.
Ancak pek çoğu ruhsuz ve samimiyetsiz olan ve sırf “yapılmış olmak için yapıldığı” intibaını uyandıran bu faaliyet ve yayınlarda, bilinçli veya bilinçsiz olarak çoğu zaman Hz. Mevlananın yanlış tanıtıldığına, yaşadığı asrın müceddidi olan ve dini sahada çok büyük hizmetler ifa eden büyük maneviyat sultanının, sanki bir folklorik değermiş gibi özden ziyade şekil ile nazar-ı dikkatlere sunulduğuna şahit oluyoruz. Devlet’in de Hz. Mevlana’nın maneviyat cephesini ihmal ederek, adeta ticari bir meta ve turistik bir öge olarak meseleye baktığını görüyoruz.
Sanki herkes gerçek Mevlana’yı değil de kendi işine yarayacak olan, hayal ettiği, kendi arzusu istikametindeki bir Mevlana’yı tanıtmaya çalışı- yor. Öyle ki çoğu zaman O’un manevi şahsiyeti, manevi bir kutup ve evliyaullahın büyüklerinden olduğu, büyük bir İslam alimi, müctehid ve asrının müceddidi olduğu, hayatını sünnet-i seniyye dairesinde ve Kurana hizmet amacıyla yaşadığı gerçekleri görmezlikten gelinmekte ve nazarlardan saklanmaktadır.
Hatta öyle yanlış anlayışlarla karşılaşıyoruz ki; Hz. Pir’in bazen dinler üstü hümanist bir şair, bazen sanat düşkünü bir musikişinast, bazen haşa Şamanizmden izler taşıyan ve islamın temel esaslarını değiştirmeye çalışan bir reformist, bazen aşk ile özdeşleşen Ortadoğulu bir edebiyat dahisi, bazen eski yunan felsefesinden etkilenmiş zeki bir filozof ve gönül adamı, bazen bir Moğol ajanı, bazen de Türklükle ilgisi olmayan ve eserlerini Farsça yazan Farisi(İranlı) bir düşünür olarak lanse edilmeye çalışıldığını görüyoruz.

MEVLANAYI ANLAYAMAMAK

Merhum Osman Yüksel Serdengeçti, Mevlana’dan söz etmeyi “Denizi bardakla boşaltmaya” çalışmaya benzetir ve “O bir umman, O bir derya… Biz Onun aciz hayranları, birer damlayız.” Der.(1)
Denizi bardakla boşaltamayacağımız gibi, büyüklerin hal ve meziyetlerini de anlatmakla bitiremeyiz. Onların muhteşem hayatlarını, hiz- metlerini ve manevi makamlarını tasvir etmekte kalem ve kelam yetersiz kalır.
Büyükler hakkında söz söylemek, onları anlatmaya, tanıtmaya çalışmak bir su damlası veya kırık bir cam parçasındaki yansımasına bakıp güneş hakkında hüküm vermeye benzer. Koca güneşin evsaf ve azametini bir cam parçacığındaki ışıltıda bulmak mümkün olamaya cağı gibi, yüce mertebelerdeki maneviyat sultan- larının nurunu, yıldız böceğinin sönük ışıltısı derecesinde olan kafa ve akıl fenerimizle ihata ve idrak edebilmemizde mümkün olamaz. Zira büyüklerin halinden ancak büyük olanlar anlar; onların kadir ve kıymetini onları ihata edebilenler bilir. Onları, ancak kendileri gibi manevi makamı, ilim ve ihatası yüksekte olanlar anlayabilir. Aksi halde tüm anlama iddiaları kısır, tüm anlatma ve tanıtma teşebbüsleri noksan kalır.
Onun için bazıları Mevlana’yı tanıtırken, gerçek Mevlana’yı değil, sadece kendi kafalarında ki Mevlana imajını anlatmaktadırlar. Mevlana’yı anladığını iddia eden bu kişiler, cam parçasındaki yansımasını asıl güneştir sanarak, güneşi, yansı- yan o ışıltısı seviyesine indirgeyerek, küçülterek tasvir etmeye, anlatmaya çalışıyorlar. Çoğu zaman Mevlana’nın azametine perde oldukları- nın, küçülttüklerinin farkında olmadan yapıyor- lar bunu. Adeta cam parçasındaki yansımasına bakıp, işte güneş budur diyorlar. Bu noksan algılayış nedeniyle, Hz. Mevlana’nın genellikle doğru anlaşılamadığını ve yanlış tanıtıldığını görüyoruz.
Hz. Mevlana’yı tanımaya çalışırken, göz önüne almamız gereken en önemli bir husus: O’nun “Kur’anın sadık bir talebesi ve hizmetkarı, Hz. Peygamberin (s.a.v.) varisi ve talebesi” olduğu gerçeği dikkate alınarak anlamaya çalışılması gerektiğidir. Zira Üstad Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi, “her şeye manay-ı ismi ve manay-ı harfi olmak üzere iki cihetten bakılabilir. Manay-ı ismi cihetinden bakmak; kendi nefsine, maddi ve fani cihetine nazar etmektir. Bu cihetten bakınca Mevlana sadece hümanist bir filozof, usta bir şair, aşk ve sevgi sembolü bir edebiyatçı veya sanatkar bir musikişinast olarak algılanabilir. Manay-ı harfi ise, bir şeyin sahibine, sanatkarına, yaratılış gayesine bakan cihetine nazar etmektir. Yani Mevlana’ya Allah namına ve Resulullah hesabına bakmaktır. Bu cihetten bakınca Hz. Mevlana, Kur’anın sadık bir hizmetkarı, Sünnet-i Seniyye- nin ihyasına çalışan bir peygamber varisi, büyük bir İslam alimi, bir maneviyat sultanı ve asrının müceddidi olarak anlaşılır.
Biz, Mevlana Hazretleri ve eserleri konusunda uzman ve yeterli malumat sahibi olmamakla birlikte bu çalışmamız ile, yanlış anlamalara ve yanlış tanıtmalara dikkat çekerek, Onun nasıl anlaşılması gerektiğine vurgu yapmaya ve bir nebze de olsa Hz. Mevlana misyonuna hizmet etmeye çalışacağız.

MÜCEDDİDLİK MÜESSESESİ

Hz. Mevlana’nın şahsiyetini, misyonunu ve tarih içerisindeki fonksiyonunu anlayabilmek için müceddidlik müessesesinin ne olduğunu bilmek ve konuya bu açıdan bakmak gerekir. Onun için müceddidlik müessesesine kısaca göz atmakta fayda görüyoruz.
Müceddid kelimesi, lügatta yenileyen, yeni bir şekil veren, yeniden güçlendiren anlamlarına gelmektedir. Istılahta ise, Peygamberimizin sünneti terk edilip bid'atlar yayılınca insanlara yeniden dinlerini öğreten ve bu bid'atleri bertaraf etmeye çalışan İslâm bilgini demektir. Gramer yönünden "Cedde" fiilinden ism-i faildir.
“Cenab-ı Allah, insanlara doğru yolu göster- mek için ihtiyaç nisbetinde onlara zaman zaman peygamberler göndermiştir. Bu peygamberlerin sonuncusu Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)'dir. Ondan sonra artık peygamber gönderil- meyecektir. Diğer ümmetlerde olduğu gibi Pey- gamberimizin ümmeti arasında da zamanla bid'at ve hurafeler baş gösterebilir ve bunun neticesinde müslümanlar dinden ve peygamberimizin sünne- tinden uzaklaşmakla karşı karşıya gelebilirler. Ayrıca her gün değişen hayat şartları ve ilerleyen teknikle birlikte birtakım yeni meseleler ortaya çıkar ve bunlara dinî açıdan bir hüküm verme ihtiyacı doğar.
Toplum içinde çıkan bid'atlere karşı koyacak, dine yapılan saldırılar karşısında dini savunacak, yeni meselelere bir çözüm bulabilecek ve müslü- manlara yeniden dinlerini öğretip onları yönlen- direcek şahsiyetlere de bu ölçüde ihtiyaç hissedilir ki, peygamberlik müessesesi sona erdiğinden ve bundan sonra artık peygamber gelmeyeceğinden bu görev Peygamberimizin ümmetinden çıkan âlimlere düşmektedir. Bu âlimlere dinî literatürde "müceddid" denilmektedir.”(2) “Geçen zaman içinde kasıtlı ve kötü niyetli kimseler birtakım yanlış inançları, hurafe ve âdetleri İslamın içine sokmaya çalışırlar, bir süre sonra da bu yanlışlar toplumun bazı kesimleri tarafından kabul görür, yayılma ve uygulama alanı bulur. Gün geçtikçe de İslamın ve imanın bazı esaslarını zedelemeye, Peygamberimizin bazı sünnetlerini unutturmaya ve terk ettirmeye kadar götürür. Böylece Müslü- manlar bilmeden dinlerine ayıkırı birtakım inanç- ları taşırken, yapa yapa alışkanlık haline getirdik- leri hurafe ve bid’atlardan vaz geçemez olurlar.
İşte İslamın zayıfladığı, bid’atların her tarafı sardığı, Müslümanların kendi dinlerinden uzak- laşmaya başladığı, İslama hücumların arttığı böy- le bir zamanda Cenab-ı Hak, dini yenileyecek ve güçlendirecek, içine sokulan bid’at ve yanlışlıkları temizleyecek ve savunmasız kalan İslamı savuna- cak bir müceddid gönderir.
Hadiste Peygamberimizin dile getirdiği gibi, "Şüphesiz ki, Allah her yüzyılın başında bu ümmete dinî işlerini yenileyecek bir müceddid gönderecektir.” (Ebu Davud, Melahim:1).”(3)
İslâm alimlerinden bazıları hadiste yer alan (men yüceddidü) sözünden maksat bir zatdır demiş; bazıları ise bundan maksat bir kişi değil, maksat bir cemaat, bir kadrodur görüşünü ileri sürmüşlerdir. “Hadisin bazı rivayetlerinde, gön- derilecek müceddidin, Rasulûllah'ın temiz sülale- sinden olacağı bildirilmiştir. Ayrıca gelecek mü- ceddidin bir değil birkaç olacağını söyleyenler de vardır.” (4)
Tecdîd işinin çeşitli şubeleri vardır:
“Müceddidin, içinde yaşadığı muhite ait hastalıkları doğru bir şekilde teşhis etmesi gerekir. Müceddid, topluma yönelik ıslah çareleri bulmalı; yani cemiyet üzerinde câhiliyyetin galebesini yok edip İslâm'ın sosyal hayata girme imkânını hazırlamalıdır. Müceddidin fikri ve na-zari bir inkılap meydana getirmek için çalışması; yani insanların düşüncesini, inançlarını, duygula- rını, ahlâk görüşlerinin yönünü İslâm'a uygun bir hale getirmesi, eğitim ve öğretim sistemini ıslah etmesi, İslâm ilim ve sanatlarını ihya etmesi... Özetle yeniden saf İslâm ruh ve düşüncesini diriltmesi, onun en temel işlerindendir. Müceddid amelî ıslah hareketini ele almalı, câhiliyye âdet ve geleneklerini iptal etmeli, ahlâkı temizleyip yükselterek, islâmî manâda lider olacak kişileri yetiştirmelidir.”(5)
“Müceddidin ana görevi, sarsılan Tevhid inancını yeniden onarmaktır. Müceddidlerin hemen hepsinin Tevhid öncelikli vazifelerle geldiklerini görüyoruz. Çünkü Tevhid dini için, Tevhîd esasının ve inancının sağlamlığı önemli bir husûsiyettir. Müceddidler çağlarındaki dinin yıpratılma çabalarının ağırlığına göre bazen kalbî bir yol açarak tasavvuf sâhasında; bazen akıl, ilim ve hikmet yoluyla fıkıh veya kelâm sahasında tecdid ve içtihad vazîfelerini yürütmüşlerdir.
Kendilerinden önceki müceddidin fikirlerini tasdik ve teyid etmekle berâber, İslâmiyetin f...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Müceddidlik manevi cihad ve Mevlana
« Posted on: 27 Nisan 2024, 01:51:31 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Müceddidlik manevi cihad ve Mevlana rüya tabiri,Müceddidlik manevi cihad ve Mevlana mekke canlı, Müceddidlik manevi cihad ve Mevlana kabe canlı yayın, Müceddidlik manevi cihad ve Mevlana Üç boyutlu kuran oku Müceddidlik manevi cihad ve Mevlana kuran ı kerim, Müceddidlik manevi cihad ve Mevlana peygamber kıssaları,Müceddidlik manevi cihad ve Mevlana ilitam ders soruları, Müceddidlik manevi cihad ve Mevlanaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes