> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Mihmandâr ı Resül Ebu Eyyub El Ensari
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mihmandâr ı Resül Ebu Eyyub El Ensari  (Okunma Sayısı 832 defa)
01 Eylül 2010, 14:07:21
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 01 Eylül 2010, 14:07:21 »



Mihmandâr-ı Resül; Ebu Eyyub El-Ensari

MİHMANDÂR-I RESUL:
Ebu Eyyûb Halid b. Zeyd el-Ensari el-Hazreci (r.a.) (Vefatı: H. 52 / M. 672)
 
 
Kusva adlı devesinin üzerinde tarihin gördüğü En Büyük İnsan, başı dik bir şekilde ilerliyordu. "Bize buyurun, lütfen bize buyurun" rica ve yalvarmaları, "ne olur evimizi şereflendirin" teklifleri arasında ağır ağır yoluna devam ediyordu… Bu teklifleri "Deveye dokunmayınız. O görevlendirilmiştir, gideceği yeri bilir" diyerek nazikçe reddediyor ve devesinin işaret edeceği, çökeceği yerde konaklayacağını söylüyordu. Deve, üzerindeki Kutlu Yolcu'nun ağırlığına yakışır biçimde, Medine sokaklarında yavaş yavaş yol alıyordu. Yuları bırakılmıştı, çünkü oturacağı yer kendisine bildirilmişti. Allah Resulü'nün etrafında büyük bir sevgi çemberi oluşturulmuştu. Hangi sokağa, hangi mahalleye girse, orada oturanlar yoluna çıkıyor, O'nu evlerine buyur ediyorlardı. Kimin evine yaklaşsa, belki evimize şeref verir ümidiyle, heyecandan kalbi yerinden fırlayacak gibi oluyordu.
Ve deve boş bir arsaya çöktü, ama çökmesi ile tekrar kalkması bir oldu. Biraz daha dolaştı Kusva ve tekrar ilk başta çöktüğü yere geri döndü. O Kutlu Yolcu, o Mübarek Misafir indiler ve "Buraya en yakın ev kimin?" diye sordular. "Halid bin Zeyd'in" dediler. Künyesi Ebu Eyyûb olan Halid bin Zeyd (r.a.) o gün Medine'nin en mutlu insanıydı. "Buyurun efendim" dedi Ebu Eyyûb, "Burası evim, bu da benim kapımdır." Ve Allah Resulü eve teşrif ettiler.
İnsanlar akın akın geliyorlar, Resulullah Efendimiz'e hoş geldin diyorlar, saygı ve sevgilerini sunuyorlardı. Ebu Eyyûb'un evi tarihinin en önemli gününü yaşıyordu. Hasret bitmiş, büyük kavuşma gerçekleşmişti. İnsanlar, o çok sevdikleri, büyük bir hasretle yolunu gözledikleri Peygamberlerine kavuşmuşlardı.
Çünkü günlerce beklemişlerdi. Günlerce ve gecelerce… Her sabah, günün ortasına kadar, şehrin dışında bir yerde, o Kutlu Yolcu'nun ve arkadaşının yolunu gözlüyorlardı. Hasret ve özlemle… Kimisi O'nu Mekke'de bırakıp gelmek zorunda kalmıştı, hicret etmişti. Kimisi Mekke'de, Hac mevsiminde kısa bir süreliğine O'nu görmüş, tekrar Medine'ye geri dönmüştü. Kimisi de vardı ki, O'na iman etmiş ama O'nu hiç görmemişti.
İşte bir gün… Yine bir umutlu bekleyiş sonrası, bir yahudi o müjdeyi vermişti, hasretle bekleşenlere: "Beklediğiniz kişi geldi." Müjdeyi veren yahudi için sıradan olan bu sözler, günlerdir büyük bir heyecan ve hasretle yol gözleyenler içinse, uğruna can verilesi bir müjdeydi: Veda tepelerinden ay doğmuştu, Medine'de yer yerinden oynamıştı, şehir bayram havası içinde, tarihinin belki de en önemli gününü yaşamıştı. Ağlayanlar, şükredenler, yüksek sesle şiir okuyanlar, def çalanlar, kaside söyleyenler… 
 
Kutlu yolculuk onun evinde son buldu
622 miladi yılının Eylül ayıydı. Görünüşe bakılırsa günlerden bir gün yaşanıyordu ama tarih bu günü, bu şehri, bu Kutlu Yolcu'yu ve bu kutsal yolculuğu altın harflerle en değerli sayfalarında yazacaktı. Artık bu yolculuğun öncesi ve sonrası vardı: "Hicret" öncesi ve sonrası diye anlatılacaktı artık olaylar… Ve Ebu Eyyûb'un evi bu büyük yolculuğa nokta konulan yerdi.
İşte Zeyd oğlu Halid'in, yani Ebu Eyyûb el-Ensari'nin öyküsü de bundan sonra başlıyordu. Çünkü onun bütün özelliklerinin yanına -belki üstüne- bir özellik ekleniyordu. O gün, belki de herşeyini gölgede bırakacak bir ayrıcalık kazanıyordu. Ömrünün geri kalan kısmında ve ölümünden sonra kıyamete kadar, her zaman en önce bu özelliği hatırlanacaktı. O artık "Mihmandâr-ı Resul" idi, yani Allah Resulü'nü ağırlayan kişi. Evet; Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te, Hayber'de, Tebuk'ta kahramanca savaşmıştı. Evet; Mısır ve Kıbrıs fetihlerine de katılmıştı. İlerlemiş yaşına rağmen İstanbul kuşatmasında da hazır bulunmuştu. Mus'ab b. Umeyr gibi seçkin bir sahabe ile manevi kardeş olmuştu. Vahiy katibiydi. Akabe biatında bulunmuştu. Tüm bunlar ve bunlara eklenecek özellikleri doğruydu ama o "Mihmandâr-ı Resul" idi. O, tarihin gördüğü En Büyük İnsanı, evinde tam yedi ay misafir etmişti, hem de tarihin seyrini değiştiren önemli bir yolculuğun ardından. Ebu Eyyûb'un evi tarihin en önemli kırılma noktalarından birine sahne olacaktı.
 
Evi çok önceden seçildi
Aslında rivayetler onun evinin çok önceden belirlendiğini ve Allah Resulu (s.a.v.) için seçildiğini göstermektedir. Tarihçiler, Tubba adında bir kraldan şöyle söz ederler: Yemen Kralı olan Tubba, Hz. Davut dini üzerineydi. Hicretten 700 ya da 1000 sene önce Medine taraflarına seyahate çıktı. Kendisine 400 bilgin kişi eşlik ediyordu. Medine civarlarında bilginler Kral'a dediler ki: "Ey kralımız! Allah'ın insanlara göndereceği Son Peygamber Mekke'de doğacak, sonra buraya, Medine'ye göç edip burada vefat edecektir. Eğer kabul ederseniz, bizi burada bırakmanızı ve her birimiz için burada bir ev inşa etmenizi isteriz. Belki bu Son Peygamber'i görme şerefine erişiriz." Kral kabul etti ve her biri için bir ev yaptı. Bir ev de fazla yaptı ve "Gelecek Peygamber burada otursun" diye vasiyet etti. Tarihçiler, Ebu Eyyûb'un evinin bu ev olduğunu söylerler. Ayrıca Kral Tubba, bir de mektup yazarak nesilden nesile aktarılıp Son Peygamber'e ulaştırılmasını emretti. Mektup, Resulullah Efendimiz'e ulaştırıldı. -Ki bazılarına göre bu mektubu Resulullah'a veren de Ebu Eyyûb el-Ensari'dir- Kral Resulullah'a emanet bıraktığı mektubunda, kendisine iman ettiğini ve O'ndan kıyamet günü kendisine yardımcı olmasını istiyordu. Mektup okunduktan sonra Resulullah Efendimiz üç defa "Tubba, salih kardeşim, merhaba sana!" demiştir. İşte Ebu Eyyûb el-Ensari bu evde Resulullah'ı yedi ay konuk etmişti.
 
Akabe Bey'atı'nda hazır bulundu
Hem anne hem de baba tarafından Peygamber Efendimiz'le akraba olan Ebu Eyyûb, aslında çok önceden iman etmişti. Bir gurupla Medine'den Mekke'ye gidip Resulullah ile gizlice buluşmuş ve bu buluşma o andan itibaren yüreğine sönmeyecek bir ateş bırakmıştı. İkinci Akabe Bey'atı ya da Büyük Bey'at olarak tarihe geçen büyük ve gizli buluşmada, Allah Resulü'nün mübarek ellerini tutmuş ve yemin etmişti. Evet, Ebu Eyyûb da; Akabe'de, Allah Resulü'nün mübarek elini tutarak, tek tek "Kendi can, mal ve namusumuzu nasıl koruyorsak, seni de öyle koruyacağız" diye söz veren yetmişbeş (yetmişüç erkek, iki kadın) kişilik gurubun içindeydi. Ki Allah onlarla ilgili şöyle buyurur: "Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir."
 
En Büyük İnsanı yedi ay konuk etti
Resulullah (s.a.v.) onun evinde yedi ay kaldı. İki katlı olan evinin alt katında kalmak istemişti Allah Resulü… Ebu Eyyûb'un tüm ısrarlarına rağmen Efendimiz, gelip gidenlerin yoğunluğundan dolayı alt katta kalmayı tercih etmişti. Ebu Eyyûb çaresiz üst kata çıkmış ama Resulullah'ın üstünde oturmayı doğru bulmamıştı. Bir gece "Ya vahiy gelir de, biz, Allah Resulü ile vahiy arasında kalırsak" diye sabaha kadar köşede eşiyle birlikte beklediler. En ufak bir tıkırtı, bir gürültü çıkarmadan uykusuz bir şekilde sabahladılar. Ebu Eyyûb, sabah Resulullah Efendimiz'in huzuruna çıktı, "Sizin üstünüzde yatamayız" diyerek O'nu üst kata çıkmaya ikna ettiler.
Resulullah Efendimiz'le uzunca bir süre beraber kaldılar. Bu süre içinde Resulullah'ın bir çok özel durumunu gördüler. O'ndan bir çok şey öğrendiler. Diğer ashabının bilmediği bir çok farklı yönüyle O'nu tanıdılar. O'nun yakınında bulunup O'na hizmet ettiler.
 
Efendimiz'den 200 hadis rivayet etti
Ebu Eyyûb el-Ensari, Resulullah Efendimiz'in çok yakınında bulunmasına rağmen O'ndan ancak 200 civarında hadis nakletti. Allah Resulü'ne bir çok kimseden daha fazla ve daha yakın olmasına rağmen az sayıda hadis rivayet etmesinin sebebini ise titizliği ve ömrünün önemli bir kısmını savaşlarda geçirmesi ile açıklarlar. Şu örnek, O'nun bu konuda ne kadar titiz olduğuna kanıt olarak yetecektir: "Her kim bu dünyada bir müminin ayıbını örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter" hadisi hakkındaki şüphelerini gidermek için; deve üstünde Medine'den Mısır'a gidiyor, orada Ukbe bin Amir'le görüşüyor. Hadisi teyit ettirdikten sonra gerisin geriye Medine'ye dönüyor. Bu, titizliğine ve aynı zamanda Allah Resulü'nden kendilerine emanet bırakılanlara ne kadar yürekten bağlı olduğuna da örnek olmaktadır.
 
İstanbul Kuşatması'na katıldı
Hicrî 52. yılda (miladi 672) Müslümanlar İstanbul'u kuşattılar. Müslümanlar İstanbul'un fethini ve İslâm devletinin sınırlarına dahil olmasını çok arzuluyorlardı. İçlerinde Ebu Eyyûb da vardı. Yetmiş yaşını çoktan geçmişti ama içindeki cihad ruhu henüz sönmüş değildi. Hem bu büyük fetih için Resulullah'ın müjdesi yok muydu: "İstanbul mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden ordunun komutanı ne güzel komutandır ve o ordunun askerleri ne güzel askerlerdir." Ebu Eyyûb bu müjdeye ulaşmak istiyordu. "Gitme" demişti birileri, "yaşlısın yollarda ölürsün." Ama Ebu Eyyûb için Allah yolunda ölmekten daha güzel bir şey olabilir miydi? Ve istediği de oldu Ebu Eyyûb'un, ilerlemiş yaşı İstanbul'a yaklaştıkları bir sırada Allah'a dönme vaktinin geldiğini haber veriyordu. Ebu Eyyûb ağır bir hastalığa yakalanmıştı. Yaşlı vücudu artık onu taşıyamayacağını söylüyordu. Onun son bir arzusu vardı ama. Ordu komutanına; öldüğü takdirde cenazesinin hemen gömülmemesini, ordunun varacağı en ileri noktaya kadar götürülmesini ve o yerde gömülmesini vasiyet ediyordu. O hâliyle bile Allah Resulü'nden "Kostantiniyye surunun dibine sâlih bir kişi gömülecektir" mealindeki hadisi naklediyor ve "Umarım ki o kişi ben olayım" diye dua ediyordu. Ve koca çınar, tarihin en önemli tanıklarından birisi olan büyük Ebu Eyyûb, gözlerini bu dünyaya kapatıp ebediyete uzanıyordu. Tüm hayatıyla olduğu gibi ölümüyle de örnek bir insan olarak.
Ordu komutanı, Ebu Eyyûb'un vasiyetine uyarak tabutunu askerlerin ortasına al...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mihmandâr ı Resül Ebu Eyyub El Ensari
« Posted on: 18 Nisan 2024, 16:34:55 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mihmandâr ı Resül Ebu Eyyub El Ensari rüya tabiri,Mihmandâr ı Resül Ebu Eyyub El Ensari mekke canlı, Mihmandâr ı Resül Ebu Eyyub El Ensari kabe canlı yayın, Mihmandâr ı Resül Ebu Eyyub El Ensari Üç boyutlu kuran oku Mihmandâr ı Resül Ebu Eyyub El Ensari kuran ı kerim, Mihmandâr ı Resül Ebu Eyyub El Ensari peygamber kıssaları,Mihmandâr ı Resül Ebu Eyyub El Ensari ilitam ders soruları, Mihmandâr ı Resül Ebu Eyyub El Ensariönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes