> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Mevlana nın duaya bakışı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mevlana nın duaya bakışı  (Okunma Sayısı 866 defa)
27 Ekim 2010, 17:34:30
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 27 Ekim 2010, 17:34:30 »



Mevlana’nın Duaya Bakışı


Temiz ağız ile dua edilmelidir: Her insanın Allah'a dua edip yakaracak, O'na yalvarmaya lâ- yık bir ağza (her türlü kir ve pislikten uzak bir ağza) kavuşma gayretinde olması, haram yememesi, içmemesi, yalan söylememesi, kimse- yi aldatmaması, küfür ve kaba ifâdelerden uzak durması Mevlânâ'nın sürekli dile getirdiği bir husustur.
Temiz bir ağzın yoksa, ağzı temiz olanların sana dua etmelerini sağla: “Eğer sen iyi dua etmesini bilmiyorsan, eğer senin duada tesirli nefesin yoksa, git de özü sözü doğru kardeşler- den dua iste!”
“Cenâb-ı Hakk; 'Ey Mûsâ! Bana günah etmediğin, kötü söz söylemediğin bir ağızla duâ et, sığın!' buyurdu. Hz. Mûsâ; 'Benim öyle ağzım yok' dedi. Hakk da buyurdu ki: 'Öyle ise, Bize başkalarının ağzı ile duâ et! Sen, bana başka birisinin ağzı ile yâni, başkasının ağzından 'Allah'ım!' diye yalvar, duâ et! Çünkü sen, başkasının ağzı ile günah etmediğin için o ağız temizdir, günahsızdır. Öyle hareket et ki, başkala rının ağzı gece gündüz sana duâ etsin. Sen, başka birinin ağzı ile kötü söz söylemediğin, günaha girmediğin için o başka birinin özür dileyen ve duâ eden ağzı yok mu, işte o ağız senin için günah etmediğin bir ağızdır. Yâhut da kendi ağzını günahtan, kötü sözlerden arıt, temizle; rûhunu günah yükünden kurtar, çevik hale getir. Allah'ı zikretmek, tertemiz bir haldir. O tertemiz hâl gelince, temizlik erişince; pis hâl, pislik yükünü toplar, dengini bağlar, dışarı çıkar gider. Zıtlar zıtlardan kaçar. Nasıl ki güneş doğunca gece dayanamaz, kaçar gider! Allah'ın tertemiz adı, ağza gelince, yâni zikir başlayınca, ne pislik kalır, ne de gam ve keder.”
Önünde dua kapısı açılan, kabul kapısı da açılmış demektir. Duâ eden kişinin “Allah” demesinin Hakk'ın “Lebbeyk=Buyur!” demesidir. Bu nedenle, bizzat Allah'ın lütfu olan duanın sonucunu hemen göremeyince dua bırakılmamalı, devam edilmelidir: “Birisi, bir gece Cenâb-ı Hakk'ı zikrederek dilini, dudağını mânen tatlılaştırmak için; 'Allah, Allah!' diyordu. Şeytan ona dedi ki: 'Senin 'Allah, Allah!' deyişine karşılık; 'Lebbeyk!' (=Ne istiyorsun kulum?) sesi nerede? Ey bu sözü çok söyleyen kişi! Ne vakte kadar böyle söyleneceksin? Cenâb-ı Hakk'tan sana bir cevap gelmiyor, sen bu sıkılmaz, bu utanmaz yüzünle daha ne zamana kadar 'Allah' deyip duracaksın?' Adamın neşesi kaçtı, gönlü kırıldı. Zikri bırakıp başını yastığa koydu ve uyudu. Rüyasında yemyeşil, çayırlık çimenlik bir yerde Hz. Hızır'ı gördü. Hızır (a.s.) o şaşkına dedi ki: 'Ne diye zikirden geri kaldın? Allah'ın ismini anmaktan ne diye pişman oldun?' Adam; 'Ettiğim zikir karşılığında bana bir 'Lebbeyk' (=Buyur kulum!) diye bir cevap gelmiyor' dedi. 'Allah'ın kapısından kovulacağım diye korkup durmadayım.' Hızır (Cenâb-ı Hakk'ın görevlen- dirnesiyle) dedi ki: 'Senin 'Allah' deyişin, bizim 'Buyur!' dememizdir. Senin o yalvarışın, yanıp yakılman da, bizim habercimizdir. Çünkü zikretmek arzusunu sana biz verdik. Senin; 'İşim çok, zamanım yok, çok da yorgunum!' demen, hilelere başvurman, 'Allah'ı gereği gibi zikredemiyorum' diye düşünmen, çâreler araman, bizim seni kendimize çekmemizden, ayağındaki dünya sevgisi bağını çözmemiz- dendir. Senin korkun, aşkın, bizim lütfumuzun kemendidir. Senin her 'Yâ Rabbî!' deyişin altında 'Lebbeyk' (=Buyur) deyişler vardır. Hakk bilgisinden haberi olmayan kişinin canı, bu duâdan uzaktır.”
“Kulun 'Ya Rabbi!' diye yalvarmasına karşılık, Hakk'tan 'Lebbeyk' (=Buyur kulum) cevabı gelirse, kul nasıl olur da susar? Nasıl olur da 'Ya Rabbî!' demez? Bu öyle bir 'Lebbeyk' (=Buyur kulum) sesidir ki, bu sesin baş kulağı ile duyulmasına, işitilmesine imkân yoktur. Fakat başından ayağına kadar bütün varlığınla, onun mânevî zevkini tadar, heyecanla ürperirsin.”
Allah, mü'minin dualarına hemen icabet etmeyerek onu imtihan eder: “Duaya hemen icabet etmemem kulumu horlamak için değildir. Ona isteğini geç ihsan etmem onun faydasınadır. İhtiyâcı onu gafletten uyandırıp bana çevirdi, saçından tuttu çeke çeke benim tarafıma getirdi. Dileğini verirsem yine döner, o oyuncağa kapılır, gaflete gark olur gider. Gerçi, 'Ey sığınılan! Ey düşkünlere yardım eden Allah!' diye gönlü kırık, perişan bir halde ağlayıp sızlanmakta ama bırak ağlasın, sızlasın. Bana onun sesi hoş gelmektedir. O 'Yâ rabbi!' demesi, sırlarını söylemesi hoşuma gidiyor. Dudu kuşları ile bülbülleri, seslerinin güzelliği yüzünden kafese koyarlar. Fakat kuzgunla baykuşu hiç kafese korlar mı? Böyle bir şey hiç işitilmemiştir.”
Kul duânın sonucuyla meşgul olmamalı. Kendisi bizzat bir ibâdet olan duaya devam etmelidir: “Kardeş, elini duadan ayırma. Kabul edilmiş, edilmemiş, bununla ne işin var senin?”
İhtiyacı olan şeyleri, ihtiyacı elinde bulunduran Allah'tan istemede köpekten ibret alınmalıdır: “Köpeğin aklı ve idrâki olmadığı halde, acıkıp ekmeği olmayınca, senin önüne gelip kuyrukçuğunu sallıyor; ve hal diliyle, 'Bana ekmek ver, benim ekmeğim yok, senin var' diyecek kadar anlayış gösteriyor. Sen, köpekten de mi aşağısın? O, köpekken yerde yatıp 'Eğer isterse bana kendisi ekmek verir' demeye razı olmayarak yalvarıyor, kuyruğunu sallıyor. Sen de böyle yap ve Allah'tan iste ve dilen ki böyle bir ata sahibinin önünde dilencilik etmek çok yerinde olur.”
İhlasla ve gönülden dualarımız, tıpkı hararetin suyu gizlice buharlaştırıp havaya yükseltmesi ve biriken rahmet bulutlarına dönüşerek katre katre rahmet yağdırması gibi güzel sonuçları üzerimize dökülür, dünya ve âhiretimizi gülistana çevirir. Üstelik duaları- mız yeni dua çiçeklerini açtırarak bir devr-i dâimî sağlar: “Su, havuz içinde mahpus gibidir. Fakat, rüzgâr onu emer, yukarı çeker, alır. Çünkü su da, rüzgâr gibi dört unsurdan biridir. Rüzgâr, o suyu azar azar alır, ta madenine kadar götürür. Onu hapisten kurtarır, sen bu hali, bu gidişi, tükenişi göremezsin. Bizim alıp verdiğimiz bu nefesler de, bizim canlarımızı, tıpkı onun gibi azar azar dünya hapishanesinden çalar götürür. Candan, gönülden söylenen güzel sözler, dualar, niyâzlar, yakarışlar, Hakk'a doğru yükselir. Hakk'tan başka kimsenin bilmediği, bir yere kadar varır, ulaşır. Temizlenmiş ve arınmış olan nefeslerimiz, hoş sözlerimiz, yücelir, yücelir, bizden armağan olarak ölümsüzlük, sonsuzluk âlemine varır. Sonra sözlerimizin, niyâzlarımızın sevabı, Allah'ın rahmeti eseri olarak kat kat çoğalarak bize gelir. Sonra da, kul, elde ettiklerine benzer sevabı, tekrar elde etsin diye, Allah, bize, yine onlara benzer sözler söyletir. İşte böylece, hiç durmadan, güzel sözler, ötelere yükselir, yücelere gider. Karşılığında rahmet iner, bu iki hal, sende, senin varlığında dâima olur durur.”
Kırık gönülle edilen dua daha makbuldür: “Duâ ederken kırık bir gönülle Allah'a el aç! Allah'ın lütuf ve ihsanı gönle doğru uçar, gelir.”
“Çâreler tükenip, bitti mi dua zamanı gelir!”
“Gönülleriniz yumuşadı, gözleriniz yaşardı mı sizde bir yanış, bir yalvarış istidadı meydana geldi mi, o an hacet dileme anıdır; o çağı ganimet bilin ki rahmet kapısı açıktır; hacetlerinizi dileyin.”
İlâhî kazâ gelip çatınca yalvarmaya başla, duâ et: “İlâhî kaza gelince, basiret bağlanır, sûrette kalır da, işin iç yüzünü, hakîkatini göremezsin, dostları düşmandan ayırt edemez olursun. Böyle olunca Allah'a yalvarmaya başla. Ağlayıp inlemeğe, tesbih etmeye, oruç tutmaya devam et. Feryat ederek; Ey gâibleri bilen Allah'ım! Bizi nefsin hileleri, kötü düşünceleri, kayaları altında ezme. Ey aslanlar yaratan Allah'ım! Eğer, biz bir köpeklik etti isek, nefs-i emmâre aslanını pusudan çıkarıp, üstümüze saldırtma. Aslında bize mânevî kuvvet veren, hoş, tatlı su gibi olan ibâdetlerimizi, iyilikleri- mizi, yapılması zor, ateş gibi yakıcı gösterme. Hakîkatte ateş olan ve bizi felâkete sürükleyen günahlarımızı, dünya sevgisini de, bize hoş, latîf su gibi sevdirme. Allah'ım! Sen, bizi, dünya sevgisi ile sarhoş eder de âdetâ, kahır şarabından mestlik verirsen, aslında yok olan şeyleri, dünya ziynetlerini varlık sûretine büründürür, var gibi gösterirsin. Allah'ım! İlâhî yardımının, merha- metinin sembolü olan 'mâ-i tahûr'u, o tertemiz suyu serp de şu günahkâr dünyanın gaflet, cehâlet ve sapıklık ateşi tamamıyla nûr kesilsin ve günahkârlar kurtulsun. Allah'ım! Bütün denizlerin suyu Senin emrindedir. Senin emrine ve fermanına tabîdir. Su da Senindir, ateş de Senindir. Sen dilersen, ateş tatlı su olur, dilemezsen, su bile ateş kesilir. Allah'ım! Bizdeki bu istek de, duâ da, Senin îcâdın eseri, zulümden kurtulmamız da Senin lûtfun. Bu isteği bize, bizim isteğimiz olmadan vermişsin, bütün mahlûkâtına ihsan hazînelerini açan yine Sensin Allah'ım !»
İhtiyaçlar, hastalık, sıkıntı ve musibetler dua hazinesinin anahtarlarıdır. Bunlardan yakınmamalı, hatta memnun kalmalı ve vazifelerini yapıp gidinceye kadar var gücü- müzle yararlanmalıyız: Cenâb-ı Hakk, Firavun'a yüzlerce mülk, mal verdi de; o, ululuk, büyüklük dâvâsına kalkıştı ve halka; 'Ben sizin rabbinizim!' demeye başladı. O kötü yaratılışlı, mayası bozuk Firavun'un, Allah'a yalvarmasın, sızlanmasın diye, bütün ömründe bir defa olsun başı ağrıma- dı. Allah, Firavun'a şu dünyanın bütün mülkünü, saltanatını verdi de, ona dert, ağrı, sızı, gam, keder vermedi. Şunu iyi bil ki, sana Allah'ı hatırlatan, seni inciten, gizlice Allah'a yalvartan dert; dünya mülkünden, saltanatından daha iyidir.
Dertsiz yapılan duâ; soğuktur, bir işe yaramaz. Fakat dertli iken, acı çekerken edilen duâ; gönülden kopar gelir. O dudak altından sesi çıkarman, o gizli niyâzın, o geldiğin ve gideceğin ezel âlemi, rûh âlemini düşünmen yok mu? İşte samîmi, saf ve hüzünlü bir sesle; 'Ey feryadıma erişen Allah'ım, ey tek yardımcım olan Allah'ım!' demen gerçek duâdır.”
Duanın sözlerinden çok kopup geldiği gönlün samimiyeti önemlidir: “Sözün eğri, niyetin doğru olursa o söz eğriliği Allah'a daha makbuldür.”
Mevlânâ'nın irşadında duayla ilgili önemli bir h...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mevlana nın duaya bakışı
« Posted on: 25 Nisan 2024, 03:07:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mevlana nın duaya bakışı rüya tabiri,Mevlana nın duaya bakışı mekke canlı, Mevlana nın duaya bakışı kabe canlı yayın, Mevlana nın duaya bakışı Üç boyutlu kuran oku Mevlana nın duaya bakışı kuran ı kerim, Mevlana nın duaya bakışı peygamber kıssaları,Mevlana nın duaya bakışı ilitam ders soruları, Mevlana nın duaya bakışıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes