> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Kenzi Mahvi 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kenzi Mahvi 2  (Okunma Sayısı 1008 defa)
04 Temmuz 2010, 15:23:03
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 04 Temmuz 2010, 15:23:03 »



Kenz-i Mahvi (2)


Allah Kainatı Bilinmek İçin Yaratmıştır
Biz Allah’ı yarattığı mahlukatıyla biliyoruz, tanıyoruz Öte yandan göremediğimiz şeyler gördüklerimizin milyonda birini bile teşkil etmiyorEvet, siz bu dünyayı çok önemli görmeyin, gözünüzde çok büyütmeyin “Galaksiler varmış, on trilyon senelik ömürleri varmış dev cüsseli güneşler varmış, bunlardan bazıları kendi enerjilerini tüketmişler en başta her şeyin mahiyeti bir hidrojenmiş, sonra helyuma dönmüş, hala da bu dönüşüm devam ediyormuş sönen, enkazı üzere çöken bir kısım dev cüsseler bazılarının kehanetlerine göre öbür alemin kapıları gibi kara delikler haline gelmiş” Bütün bunlar doğrudur ve değişme, tebeddül, tegayyür dediğimiz şeylerdir Ama bunlar, mesela galaksiler değil trilyon, isterse trilyon defa trilyon sene ömürleri olsun, ezel ve ebed karşısında bir sıfır ifade ederler sadece Demek Cenab-ı Hak sıfır değerli bir zaman içinde bir çeşit kendini göstermek istemiş ve kainatı yaratmış ve onu mütalaa etmesi için de insanı yaratmıştır
Bize kalırsa bunlar çok büyük bir projedir Ama asıl önemli olan bu projenin insanı netice vermesidir “Hakiki kainatın hikmeti / Dünyaya gele şu mükerrem insan hazreti” Ama sonuç olarak hem bu muazzam kainat ve hem onun fihristesi olan insanın fani olmaları itibarıyla Sonsuz karşısında değerleri ancak sıfır nisbetindedir
Evet Biz ancak fizik alemi içindeki şeylere muttali olabiliyoruz Hatta onların çoğundan haberdar bile değiliz bunca ilmi gelişmelere rağmen Kara deliği de bilmiyoruz, ak deliği de Geleceğin astrofizikçileri daha çok şeyler söyleyecekler ama ihtimal kainatın ömrü bile onları bütünüyle öğrenmeye yetmeyecek Yıkılıp gideceğiz ve insanoğlunun merakı kursağında kalacak Sonuçta da bunların hepsi o Sonsuz Kudret, Sonsuz Kuvvet, Sonsuz İlim karşısında bir zerre değerinde bile değildir Zerre derseniz O’nun büyüklüğü karşısında bunlara bir yer vermiş olursunuz Daha küçük bir şey bilemediğimiz için zerre diyoruz Zerre malumunuz olduğu üzere atom demektir; veya partikül

Öte yandan Allah’ın yarattığı alem fiziki alemden ibaret degildir Mesela bir ruhaniler alemi var ve melekler var orada Bunları, sayısını, mahiyetini, vazifelerini tam manasıyla bilmiyoruz Cebrail’in ömrünü bilemiyoruz mesela; kainatların ömrünü aşacak bir ömre sahipse o Cebrail O “lâhut burcuna çıkmış, Allah’tan merhaba görmüş” bir varlık Bütün bunlar bizi aşar Demek Cenab-ı Hak her zaman bu türlü tebeddülleri, tagayyürler içinde yuvarlanıp giden varlıklar arasında keyfiyeti bizce meçhul kendisini temaşâ ediyor Yaratıyor, temaşa ediyor
İnsan esfel-i safilin ile âlâ-yı illiyyin arasında seyahat eden bir varlık olduğu halde “mükerrem bir hazret” nasıl olabilir?
İnsan çelişkili bir varlık Bir yanı Allah’a bakıyor, bir yanı da sürekli şeytana O şeytanı aşıp Allah’a ulaşması gerekiyor Aşamazsa Allah’a ulaşamıyor Allah’a ulaşmayınca da şeytanın kucağına düşüyor Aşma-ulaşma veya takılma-düşme söz konusu burada -Allah düşmeden muhafaza buyursun, ulaşmayla şereflendirsin- İşte insan, gerek mahiyet-i insan gerekse O’na ulaşanlar adına kendisine hazret denilmeyi hak ediyor
İnsanı şeytanın kucağına düşüren, küfür, dalalet ve nifaka iten bir çok sebep var Kibir gibi, gurur ve ucub (insanın kendisini beğenmesi) gibi Bunlar insanın inanmasına manidir İnhiraf, yani yanlış inanma, yanlış görme, yanlış değerlendirme, yanlış bakma, yanlış yorumlama; öte yandan haddini bilmeme, başkalarına zulüm yapma inanmaya manidir Çünkü bunlar insanın vicdanındaki o genişliği daraltıyor Halbuki o vicdan mekanizması içinde Üstad’ın dediği gibi fuad var latife-i Rabbaniye var Aynı zamanda his var, zihin var Ama bu dediğimiz şeyler insanın vicdanıyla daralmasını netice veriyor O zayıflayınca nefis mekanizması vicdan mekanizmasının yerine geçiyor Böylece insana gerçek derinlik kazandıracak münasebetler kopuyor
Bu türlü insanların inanması zordur İnansa bile büyüme istidadı olmayan bodur bir ağaç gibi kalırlar Onları ne kadar dindar olmaya zorlasanız, ne kadar terbiyeye tabi tutsanız, kibrini aşamazsa, haksızlıklardan sıyrılmazsa, zulmü terk etmezse, haddini bilmezse, Allah’a ait sınırların içine girerse inanması zordur
İmana mani saydığımız hususlar içinde zulmün ayrı bir yeri var Kur’an şirke (Allah’a ortak koşma) zulüm demiş Çünkü zulüm bir nevi uluhiyet iddiasında bulunma demektir İnsanlığın İftihar Tablosu “Ellezine âmenû ve lem yelbisû imânehum bi zulmin - İman edip imanlarına zulüm bulaştırmayanlar (En’âm 6/82) ayetini okuyunca, Sahabe-i Kiram Efendilerimiz “Hangimiz var ki nefsine zulm etmemiş olsun?” diye sorar, Efendimiz de Hazreti Lokman aleyhisselam’ın oğluna nasihatında “Yâ büneyye lâ tüşrik billâhi, inneş-şirke lezulmün azîm - Evladım! Sakın Allah’a eş, ortak uydurma Çünkü şirk pek büyük bir zulümdür” (Lokman 31/13) ayetini hatırlatarak meseleyi tavzih buyurmuştur

Yukarıda saydığımız menfi hususlara bir de taklit ruhunu ekleyebiliriz Yani atalarından aldığı şeyi hayatına geçirme ve yaşama meselesiAtalarından körü körüne tevarüs ettiği şeyler kötüyse insanı bütün bütün dalalete sürükler Saydığımız bu menfi vasıflar varsa bir insanda nefis bunları birer tezgah gibi kullanır Daha önce de işaret ettiğimiz gibi vicdan mekanizması yenik düşmüş, nefis mekanizması öne çıkmıştır çünkü Meydan ona kalmıştır ve şeytan, vicdanı kapanmış, enginliklere açılamamış bu insan üzerinde tasarrufta bulunur
Aslında şeytanı helak eden de budur Allah’a karşı haddini bilmemiş, küstahlık yapmıştır Bakış zaviyesini ayarlayamamıştır o da: “Adem topraktan ben ateşten Ateş toprak önünde eğilmez” demiş; demiş ve baş aşağı devrilip gitmiş

Şeytanın En Can Alıcı Silahı: Şehvet
Şehvet şeytanın en çok başvurduğu, en çok kullandığı bir tezgahtır Mevlana’nın semaha kalktığı zaman irticalen söylediği, Zerkûb veya Hüsamettin Çelebi tarafından kaydedilmiş Rubailerinde anlattığı bir şey var: Mevlana orada şeytanla Cenab-ı Hakk’ı karşı karşıya getirip konuşturuyor Diyor ki şeytan Allah’a; “İzzetine kasem ederim ki insanların hepsini şirazeden çıkaracağım Ama onların bir dayanakları var, benim de olması lazım” Allah “İstediğin kadar para, al kullan onu” diyor Memnun olmuyor, ekşitiyor yüzünü “İstediğin kadar ömür” diyor, yine yüzünü ekşitiyor “İstediğin kadar güç, kuvvet” yine ekşitiyor “Şehvet” deyince, -Hazreti Mevlana diyor ki-, “Şeytan zil taktı oynadı o zaman”
Şehvet şeytanın en büyük kozu denilebilir Bana tarih boyunca şehvet mevzuunda dayanmış, sabretmiş, devrilmemiş kaç tane babayiğit gösterebilirsiniz? Kalbi hiç inhiraf etmemiş, gözünün içine yabancı bir hülya girmemiş, kulağı o işin mahremini duymamış, o istikamette adım atmamış, el uzatmamış kaç babayiğit? Zira o şeytanın zil takıp oynadığı bir mesele Allah Rasulu (sallallahü aleyhi vesellem) “Ümmetime bundan daha büyük bir imtihan, bir fitne vesilesi bırakmadım” buyuruyor Bizim sabah akşam yaptığımız dualar kişinin şehvetle imtihanı karşısında yaptığı duadır “Böyle bir imtihanla karşı karşıya gelmeden Sana sığınırım!” demektir Tek taraflı da değildir bu iş Erkekler kadınlarla imtihan olurken, kadınlar da erkeklerle imtihan olur
Şeytan hesabına olacak örgüler ve nakışlardan kaçmak gerek Başka bir deyişle, örümcek ağına düşmemeli Ağa düşmüş sinekleri görmüşsünüzdür: Çırpındıkça batarlar, daha perişan hale gelirler Şeytanın ağı da öyle O, ağına düşmüşlerin başında bekler; bekler ki kurtulamasın, çırpınsın ve çırpındıkça batsın Bu sebeple insan potansiyel genişliğini kendi elleriyle daraltmamalı Kevn ü mekanlara sığmayan, lâ mekanî (bir mekanla sınırlanmayan), lâ zamanî (zamana bağlı olmayan) mahiyetini daracık bir şeye, bir âna, bir lahzaya, bir bakmaya, bir öpmeye, bir daneye, bir lokmaya mahkum etmemeli Unutmayın, bir kuşu kafese kıstıran şey bir dane hırsıdır Nizami, Hazreti Adem’in yediği “yasak meyve”nin de buğday olduğunu söyler “Hazreti Adem yeyince onu, benzi de buğday danesi gibi sapsarı kesildi” der Mahzen-i Esrar’ında
Demek asıl mesele şeytanın ağına düşmemek Kur’an-ı Kerim diyor ki: “Yaidühüm ve yümennîhim - Onlara vaadde bulunur ve onları boş kuruntulara sevkeder” (Nisa 4/120) Hiçbir vaadini yerine getirmez o Onun sözünün hikaye edildiği başka bir ayette açıkça diyor zaten: “Ben de size bir şeyler vaad ettim, ama sözümde durmadım” (İbrahim 14/22) Öyleyse insanı boş vaadlerle kandıran ve vaadini asla gerçekleştiremeyecek olan şeytanın ağına düşmemeye bakmalı
Vicdan Genişliğini Yakalayan ve Koruyanlara Allah’ın Lütufları
Nesimi ne hoş ifade ediyor:

Bana Haktan nida geldi
Gel ey aşık ki, mahremsin
Bura mahrem makamıdır
Seni ehl-i vefa gördük
Mekanım lâ mekân oldu
Bu cismim cümle cân oldu
Nazar-ı Hak ayân oldu
Özüm mest-i likâ gördüm
Sonunda da der ki;
Beni mesteyleyen daim
O meyden Mustafâ gördüm

Yani öyle bir mey sunmuşlar ki içinde Muhammed Mustafa var Bunlar vicdan genişliğine Allahın bir lütfudur Allah hakedenlere bütün bunları hem de zırhı ile beraber lütfeder O zırh ise “ubûdiyet-i kâmile-i tâmme-i dâimedir” (kamil manada, eksiksiz, sürekli ubudiyet)

Sonuç olarak şunu ifade edelim: İnsanın, vicdan mekanizmasını işlettip onu genişlettiğinde, fezalara açılma, göklerde tayaran etme, Esmâ aleminde, Sıfat aleminde dolaşma ve Nesimi’nin dediği gibi, “Hak’tan merhaba alma, melekten merhaba görme” potansiyeli varken, onun, şeytanın kabir gibi dar çukuruna girip müteselli olması akıl kârı mıdır? Allah insanı halifelik makamına layık görmüşken, onun o makama hiç yakışmayan tavır ve davranışlar ortaya koyması uygun mudur?
Öyleyse gelin o genişliği koruyalım Şeytanın tezgahlarını işletmesine fırsat vermeyelim Usul-ü fıkıh tabiriyle sedd-i zerâi’ye (henüz oluşmadan kötülüklerin önüne sed çekme) göre, ya da azimete göre davranalım Bizi fitnenin, imtihan ve ibtilanın içine çekebilecek şeylerden fersah fersah uzak duralım Gözümüze ilişen haram kar...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kenzi Mahvi 2
« Posted on: 26 Nisan 2024, 23:19:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kenzi Mahvi 2 rüya tabiri,Kenzi Mahvi 2 mekke canlı, Kenzi Mahvi 2 kabe canlı yayın, Kenzi Mahvi 2 Üç boyutlu kuran oku Kenzi Mahvi 2 kuran ı kerim, Kenzi Mahvi 2 peygamber kıssaları,Kenzi Mahvi 2 ilitam ders soruları, Kenzi Mahvi 2önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes