Konu Başlığı: Kalemini özgürlük uğruna kullanan bengalli şair Gönderen: Sümeyye üzerinde 30 Kasım 2010, 17:15:44 Kalemini Özgürlük Uğruna Bir Kılıç Gibi Kullanan Bengalli Şair… Gazi Nazrul İslam 1921 senesinin güzel bir yaz sabahı, denizden esen serin rüzgâr şehrin pis havasını temizlemiş ve Kalküta'da hayat yeniden başlamıştı. Bu sırada Bengal'in yetiştirdiği en büyük şair Doktor Rabindranath Tagore, evinin oldukça büyük olan misafir kabul salonunun bir köşesine çekilmiş dikkatli şekilde bir şeyler yazıyordu. Aniden kapı açıldı, romantik bir şair ve asiye benzeyen bir genç adam içeri girerek büyük ihtiyarı saygıyla selamladı. Tagore bu yakışıklı genci tanıyordu. Ancak sabahın erken saatinde gelmiş bulunmasını hayretle karşıladığı bakışlarından belli oluyordu. Tagore " Merhaba... Hayrola? " diye sordu. Gizli bir başarının verdiği hafif tebessümle yüzü gölgelenmiş bulunan genç adam, Nobel ödülünü kazanmış bu büyük insanın önünde, cevap olarak " Seni öldürmeye geldim ", dedikten sonra ayrı bir ses tonunda yazmış olduğu en son şiirini okumaya başladı. Tagore bu jeste cevap olarak gülümsedikten sonra genç adamın okumaya başladığı " Asi " isimli şiirini dinlemeye koyuldu. Genç adam bu şiiri melodik sesiyle okuyordu: " Ben toprak ananın bütün yıl yaşayan harikası Kızgın Tanrı anlımda parlamaktadır, Kraliyet zaferinin muhteşem amblemi gibi Söyle yiğit adam, şimdi başım en yükseklerdedir, Ben sorunsuz, zalim ve kibirliyim Ben büyük bir uyanışın kralıyım, Ben kasırgayım, ben tahribatım, Ben büyük korkuyum, dünyanın belası. Merhametim yoktur, her şeyi paramparça ufalarım... Ben aşk hastalığına tutulmuşların zımbalanmış ruhuyum Ben dulların kalbindeki acı gözyaşlarıyım Ben şanssızların merhamet şayialarıyım, Ben evsiz barksızların mahvolmuşların acısı ve ızdırabıyım, Ben evsiz barksızların mahvolmuşların acısı ve ızdırabıyım Ben kırılmış bir kalbin şiddetli elemiyim. Ben terkedilmiş bir sevgilinin yanan ızdırabın ve delisiyim... Ben bu sefil dünyayı kolaylıkla ve güç sarfetmeden kökünden sökeceğim. Barış ve mutlulukla dolu yeni bir kâinat yaratacağım... " Şiir, duyuş ve stil olarak cesurane bir yenilikteydi. İhtişamının zirvesinde bulunmasına rağmen Tagore dahi bu şiiri dinlerken vecd içinde kendinden geçti. " Evet, Kazi " dedi. " Beni öldüreceksin. Yeni şiirini duyunca kalbimi kaybettim " Bu genç o vakitler daha henüz hayatının 22inci baharında olduğunu gösteren Kazi Nazrul İslam' dı. Aynı yıl 1921'de Tagore' ye okuduğu Asi isimli bu şiiri " BİJOLİ " ve "BHARAT " isimli iki gazetede aynı anda basılmıştı. Gazeteler peynir ekmek gibi satmış ve bu şiir Bengal'in bütün kasaba ve köylerine kontrolsüz bir alev gibi yayılıverdi. Bir tek şiirin Şairine bu derece ün kazandırdığına çok ender rastlanmaktadır. Bu şiir Nazrul İslam' a " Asi Şair "unvanını kazandırmıştır. Çok geçmeden Bengal'in siyasi atmosferinde Nazrul 'un gök gürültüsünü andıran şiirleri yankılar yapmaya başladı. Sadece kısa süre içinde herkes tarafından tanınmakla kalmadı, fakat aynı zamanda tahakküm altında ezilenlerin, hürriyet mücahitlerinin kahramanı haline geldi. O zamanlar ülkeyi boyunduruğu altında bulunduran yabancı ülke bu hürriyet mücahitlerine " Terörist " adını takmıştı. Bu şiirin yayınlanmasından sonra bir iki yıl içinde ihtiyar Tagore ile bir tutulmaya başlanmış bulunması Nazrul'un Bengal' de kazandığı ünü göstermek bakımından önemlidir. Daha sonra Tagore " ilkbahar " isimli tiyatro oyununu ona ithaf etmiştir. Ülkede herkes bu genç şairin böylesine büyük bir şerefi hakkıyla kazandığı konusunda hemfikirdi. Çocukluğu Nazrul İslam 25 Mayıs 1899 tarihinde Batı Bengal'in Burdwan bölgesinde Churulia isimli köyde fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Sekiz yaşını henüz idrak etmişti ki babasını kaybetti. Çocukluğunun bu ilk yıllarında fakir ve ailesinden koparılmış olarak iyi bir eğitim yapmak imkânı bulamadı. Bir bölgeden ötekine devamlı olarak giderek göçebe gibi yaşadı ve bu arada çeşitli meslekleri denedi. Din adamı, öğretmen, fırıncı çırağı, aşçı, tiyatro oyuncusu, folklor baleleri için manzum piyes yazarı, günlük ve 15 günlük gazetelerin Genel Yayın müdürü olarak çalıştı. 1917 senesinde Bengal Piyade Birliğine kaydoldu Kalküta'dan Karaçhi' ye giderek burada 1919 yılına kadar kaldı. Kendisinin Nehirler ve şiirlerle dolu toprakları ile kıyaslandığında çorak Karaçhi'de Nazrul'un hayal gücü şiddetli bir kor ateşi halini aldı. Şairlik ona tabiatın bir armağanı gibi geldi. 1918 yılında Karaçhi'de ki askeri kışladan yazdığı nesir ve şiir örnekleriyle Bengal edebiyatına girdi. Nazrul İslam'ın Karaçhi'den gönderdikleri Kalküta'da basılmaktaydı. Karaçhi'de bulunduğu süre içinde Hafız Şirazi'nin gazellerini, Ömer Hayyam'ın rubailerini Farsça bilen bir arkadaşının yardımıyla tercüme etmeyi başardı. Bir Bağımsızlık Mücahidi Nazrul İslam 1919 senesinde Kalküta'ya döndü. Bengal'i bölünmüş bir durumda görmek Nazrul'u çok üzdü. Her yerde açlık, sefalet ve işsizliğin yanı sıra bir zümrenin başka bir zümre tarafından istismarı hüküm sürmekte idi. Büyük cesareti, idealizm inanç ve insanlık anlayışı içinde eyaleti böylesine bir perişanlık ve iflasın eşiğine kadar getirilmiş bulunca yabancı boyunduruğuna karşı isyan etti. Kılıcıyla değilse bile keskin kalemiyle bir hürriyet mücahidi ruhu ile kararlı bir şekilde mücadele etti. Sürdürülen zulme, tembelliğe ve halkı felç etmiş bulunan vicdansızlığa karşı içinden gelen sesleri yükseltti. Tam bir asi idi ve zamanının ruh halini temsil ediyordu. Örneğin köylülere ilham vermek ve onları uyandırmak amacıyla şöyle sesleniyordu: " Toprağın kökü sen şimdi baş kaldır! Her şeyi kaybetmiş durumda iken korkacak ne var? Açlığın gücü ile fethedeceğiz Neşe dolu dünyayı. Arkadaşım biz yaratacağız. Soyguncu - Kral başını eğ, eğil. Medeni dünya buna hayretle baksın Biz toprağın kökü olanın gücüne. " Böylece Nazrul'un isyanı sadece yabancı yöneticilere karşı yönelmekle kalmıyor, fakat aynı zamanda dejenere olarak sefilleşmiş bir topluma yeniden şekil vermek amacını da taşıyordu. O her şeyin üzerinde şairlik gücü ile insanlığa hizmet etmeyi kendisine amaç edinmiştir. Şair mistik fakat âsi ruhlu bir kişidir. Dünyayı tümünden sarsan 1914 ve 1939 daki iki cihan harbi arasındaki geçici durgunluk döneminde Bengal’de tekrar dirilmeye başlayan İslam hareketlerinin arkasındaki büyük güç ve yönetici ruh olmuştur. İngilizlerin hâkimiyetinden beri ilk defa müslümanlar arasında anlaşılabilen bir lisan ve terminoloji kullanan Nazrul olmuştur. Nazrul İslam isyankâr damgasını yemişti çünkü tipik müslüman his ve düşüncelerine anlam kazandıran bir dil kullanarak Sanskrit’e karşı gelmişti. Zamanında kendi taraftarlarının bile tenkidine uğramasına rağmen Müslümanlığın faydasına olan çabalarına devam ederek sonunda zafere ulaştı. Bir Rönesans Şairi Bengal'de Müslümanlar en fazla baskı altında tutulan bir toplumdu. Nazrul bunların kötü halini gördükçe içi kan ağlıyordu. Müslümanlar Bengal nüfusunun yüzde 55 ini teşkil etmelerine rağmen karanlıkta, yoksulluk içinde yaşamaya terk edilmişler ve unutulmuşlardı. Müslüman çocuğunun ne dereceye kadar faaliyet sahalarından uzaklaştırılmış bulundukları William Hunter'ın " Hint Müslümanları "isimli kitabında şu şekilde özetlenmektedir: " Bundan yüz yetmiş yıl önce zengin doğmuş bir Müslüman'ın fakirleşmesi hemen hemen imkânsızdı: Şimdi ise bir Müslüman'ın zenginliğini devam ettirebilmesi imkânsızdır. " Bengal Müslümanlarının kendilerini sürünmekten ve kölelikten kurtarmaları amacıyla onların içinde bir istek ateşi yakmak üzere Nazrul İslam birçok dini şiirler yazmıştır. Şarkılarında Nazrul parlak geçmişi terennüm etmiş ancak tabiatıyla geçmişi ihtişamından ziyade geçmişi ihtişamlı kılan manevi değerlerden bahsetmiştir. Onun Fatiha, Nutan Chand, Khalid, Kurbani, Chiranjib, Zaghrul, Amanullah ve diğer birçok şiiri Müslümanları iki yüzyıl süren uyuşukluktan kurtarmak amacıyla yazılmıştır. Nazrul İslam Müslümanların durumuna şu mısralarla matem tutmaktadır: " Bir mağarada yaşayanlar gibi, Biz asırlardır uyuklamaktayız, Övünüyor ve hayal ediyoruz. Uzak geçmişteki ihtişamla. Ki içimizden biri Yönetme şansına sahip olmuştu. " Başka bir şiirinde de şöyle seslenmektedir: " Müslümanlar artık yücelmiyor Bütün dünyayı fethettikleri Eski hararetli inanç ile. " Müslümanlar Nazrul İslam'da onun şiirleriyle titreşen kalplerinin yankısını duydular. Gerçekten Pakistan'ın kurulması için girişilen mücadelenin Bengal'de kazandığı destek Nazrul İslam' sız izah edilemez. Onun yazarak bestelediği dini şarkıları Müslümanların muhayyilesini ateşleyerek onları taze bir şevkle doldurmuştur. Bu sebepledir ki Büyük Lider Muhammed Ali Cinnah'ın liderliğinde siyasi liderler Pakistan'ın kurulması yolunda son safhayı başlattıklarında Bengal Müslümanları 1946 yılında Müslüman Birliği Partisi için topyekûn oy vererek Pakistan'ın kurulmasını sağladılar. Devrimci Bengal Edebiyatı Nazrul İslam sadece halkın kafasına bağımsızlık fikrini aşılamakla kalmamış aynı zamanda Bengal edebiyatına da cesurane bir yön kazandırmıştır. Nazrul İslam'ın Bengal edebiyatına asıl katkısının onun Arapça, Farsça ve Orduca kelimeleri Bengal dilinde parlak bir şekilde kullanmış bulunması söylenir. Bunları özellikle dini şiirlerde daha fazla kullanmıştır. Bu kelimeler birer İslam karakteri taşıdığından Nazrul'un bunları şiirlerinde kullanması onun Müslümanlar arasında daha iyi anlaşılmasına ve daha çok okunmasına yol açmıştır. Ancak o şiirlerinde bütün kâinata hitap ettiğinden bu kelimeleri şiirdeki anlatım diline güç ve özellik kazandırması amacıyla kullanmıştır. Edebiyatta bunun neticesi edebi kelime hazinesinin anlatım gücünün zenginleşmesi olmuştur. " Allah-hu-Ekber benim savaş naram ve cennet benim hedefim. Cennet'te Allah'ın tahtı bulunuyor." " Kuru ve ıssız Sahra çölünde, Sen bir çiçek bahçesi yarattın, Burada dostlar arılar gibi üşüştüler, Ve Allah'ın tek olduğunu mırıldandılar. " Nazrul’un yayınlanan ilk eseri “Ongi Vina” daki şiirleri kesinlikle İngiliz emperyalizmine ve zulmüne karşı idi. Neticede Nazrul İslam teşvik suçundan cezalandırıldı. Bir yıllık mahkûmiyeti sırasında hiçbir vakit korku ve yılmak bilmedi. Bilakis Hint-İngiliz hükümetinin yolsuzlukları hakkındaki şiirlerine devam etti. Bunları diğer mahkûmlara okudu ve hapishane dışında bile yayılması engellenemedi. Hapishane yöneticileri bundan kuşkulandılar. Bu sırada İngiliz hükümetini protesto etmek için ve aynı zamanda Müslüman kardeşlerine olan sevginin bir göstergesi olarak 42 gün süren bir açlık grevi yaptı. Nazrul aynı zamanda isyankâr şiirlerini yazmaya devam etti. Bunlardan ( Bhangargan) kırık zincirler vefatından seneler sonrada aynı coşkuyla okutulmaya devam edecektir. Kelimeler şiirin hayatıdır ve Nazrul İslam da bunu gayet iyi bilmekteydi. Bu nedenle şiiri asıl amacına hizmet etmede kullanılabilmiştir. En kısası da dâhil olmak üzere bütün şiirleri dahi şevk ve hayat dolu olarak titremektedir. Onun şiirlerinde kullandığı kelimeler sadece bir anlam ifade etmekte veya dans etmemekte, fakat aynı zamanda dans ederek çok hareketli ve renkli bir dünya meydana getirmektedir. Bu kelimelerin sihri vatandaşları arasında ümit ateşini yakmıştır. Bu ümit ateşi sadece vatandaşları arasında güven duygusu yaratmakla kalmamış fakat aynı zamanda körü körüne saplandıkları karanlıkları dağıtmaları mümkün kılmıştır. Mesela onun " Prangalıların Şarkısı " isimli şarkısı melodik akışından dolayı hislerimizi hareketlendiren en güzel şiirlerinden birisidir. " Bizim tarafımızdan takılan bu prangalar Onları parçalamak bir hiledir. Bu suni prangalarla Bütün prangaları parçalayacağız. Hapishanemizin yakınına kadar geldik Sadece kilitler altında kilitlenmeye değil: Hayır, arkadaşlar biz buraya Prangaların korkusunu tamamen silmeye geldik! Biz bu prangaları takaraktan Pranga korkusunu yitireceğiz ve kazanacağız. Gerçekte bu prangalı ayaklar Prangaları kırmak için birer silahtır. " Gençler ve çocuklar için şiirler yazmak en güç işlerden birisidir. Fakat bu sahada da biz Nazrul İslam'ın kalplerin derinliklerine indiğini görüyoruz. Şiirleri çocuklar için duyduğu derin sevgiyi yansıtmaktadır. Mesela şiirlerinden birisinde genç nesle şöyle seslenmektedir: " Sabah oldu, kapıyı aç, yataktan kalk sevgili Küçük çiçek Khoki seni Yasemin'in ince dalı üzerinden çağırıyor. Uyuşukluktan kurtul kalk Khoki Moni. " Nesrinde dahi cümlelerinin belirgin ritmine rastlamak mümkündür. Bu cümleler alışılagelenin üzerinde parlaklıkla ve renktedir. Okuyucular bunun cazibesinden kurtulamaz. Nazrul İslam edebiyatta geniş bir sahaya eserler vermiştir. Ve çeşitli konularda yazmıştır. Lirikler, kahramanlık destanları, şarkılar, gazeller, taşlamalar, kısa hikâyeler, romanlar, tiyatro eserleri ve makaleler dallarında eserler vermiştir. " Ey insanoğlu dinle ! Biz hepimiz aynı kervanın yolcularıyız. Eğer birimiz çaresizlik içinde isek hepimiz bu acıyı duymaktayız, Birinin şerefsizliği hepimizin yüzkarasıdır. Yeni idealler ve isteklerle yeni bir dünya Yeni bir yaşantıya doğru yola koyuluyoruz. Allah bunun üzerinden gülümsüyor ve şeytan korkudan titriyor. " Türk İnkılâbının Etkileri Osmanlı topraklarının emperyal devletler tarafından işgali ve Anadolu ulusunun bu işgale verdiği şanlı mücadele tüm dünya mustazafları tarafından ve Hint müslümanları tarafından da takip edilmekte ve desteklenmekteydi. Nazrul İslam Anadolu Kurtuluş Mücadelesinden derinden etkilenir ve Mustafa Kemal ve de Enver Paşa’ya ithafen destanlar kaleme alır. Sakarya zaferinin haberleri Kalküta’ya ulaşınca Kemal Paşa şiirini kaleme almaya başlar. Drama türümde 258 mısralık bir epik eser olan Kemal Paşa şiiri savaştan yorgun yaralılarını ve şehitlerini omuzlarında taşıyarak ama gururlu, muzaffer ve dimdik sevinçle, şevkle zafer şarkıları Kemal Paşa’ya övgüler söyleyerek cepheden dönen Gazilerin, tepelerden, vadilerden, köylerden geçerek karargâha ulaşmasını ve O’nun önünde yaptıkları zafer geçidini anlatır. “ kan içinde kalmışız biz tepeden tırnağa Kim aldırır korkakların bin ahına vahına Düşmanın tam kalbine mavi çelik süngümüz Kalbindedir düşmanın, boyanmış kızıl kana. “ Sonuç Kemal Paşa’dan sonra yazdığı Enver Paşa, Savaş Trampetleri ve sayıları yüzü aşkın diğer şiirleriyle birlikte “ Alev Üfleyen Flütler “ başlığıyla yayınlanmasının hemen ardından İngilizlerce hapse atılan şair ölüm orucuna başlar. Orucun 39. günü Tagore Nazrul’un çıkarttığı Kuyruklu Yıldız isimli dergiye gönderdiği ve Nazrul’a hitaben yazdığı şiirinde ölüm orucunu bırakmasını ve Bengalin fırtınalı edebiyat dünyasına dönmesini talep eder. İngiliz idaresi zamanında müslümanlar 1930 yılına kadar Bengal edebiyatında hak ettikleri yeri alamıyorlar ve yılların verdiği aşağılık kompleksi içinde müslüman dilini kullanmaktan çekiniyorlardı. Bu ürkek ve çekingen insanları uykularından uyandıran Nazrul İslam olmuştur. Hapisten çıkan şair kalemini bir kılıç gibi kulanmış ve Bengal halkının özgürlüğü ve İslami değerlere dönmeleri için yılmadan mücadele etmiştir. 1976 yılında tamamlanan ömründe ancak 1942 yılında baş gösteren hastalığına kadar yaklaşık 25 yıla sığdırdığı şairlik hayatında olağanüstü enerji ile 3500 den fazla şiir 3000 e yakın şarkı, oyun, hikâyeler, makaleler kaleme almıştır. Hasta düştüğü ve şuurunu tamamen kaybettiği 1942 yılından 1972 ye kadar ikamet ettiği Kalküta’da 1962 tarihinde Hindistan’ın en büyük edebiyat ödülü “ Padmabhusan” ile onurlandırıldı. 1972 senesinde getirildiği Dakka’da “Bangladeş’in Milli Şairi” unvanını alır. 1976 da vefatından sonra Dakka’daki evi kısmen müzeye, kısmen de genişletilerek Nazrul Enstitüsüne dönüştürülür. Ben bugünün şairiyim Yarınların peygamberi değil, Söylerim eşitlik türkülerini Ve insanoğlundan daha büyük daha asil Bir varlık tanıyamam ben… 1)Pakistan Postası dergisinin 1967-1968 senesi nüshalarından istifade edilmiştir. 2)Atatürk Bangladeş Kazi Nazrul İslam, Kemal Özcan Davaz Atatürk Araştırma Merkezi, 2000 Ankara Bilal Atış |