> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > İbrahim Hakkı hz. lerine göre insanı kâmil
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İbrahim Hakkı hz. lerine göre insanı kâmil  (Okunma Sayısı 1063 defa)
13 Ekim 2010, 18:04:52
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 13 Ekim 2010, 18:04:52 »



İbrahim Hakkı Hazretleri'ne Göre İnsan-ı Kâmil


Yetkin insan demek olan insan-ı kâmil; Allah’ın ef’âl, esmâ, sıfât, hatta şuûnât-ı zâtiyesinin en parlak aynası demektir. “Mutlak zikir kemaline masruftur.” esprisi açısından, insan-ı kâmil denince, ilk akla gelen Hakikat-ı Muhammediye (s.a.s.)’dir. Sonra da diğer enbiya, gavs, kutup ve derecelerine göre evliyâ, asfiyâ, ebrâr ve mukarrebîn.. bu konuda böyle bir farklılığı kabullenmek, Kur’ân ve Sünnet-i Sahiha açısından mahzursuz olduğu gibi, akla, mantığa, hiss-i selime de aykırı eğildir.


1703-1780 tarihleri arasında yaşamış Erzurumlu bir âlim olan İbrahim Hakkı Hazretleri, dinî ilimlerin yanı sıra astronomi, tıp, anatomi, fizyoloji, aritmetik, geometri, trigonometri, felsefe ve psikoloji gibi ‘müspet’ ilimlerle de ciddi şekilde meşgul olmuş emsali nadiren gösterilebilecek bir şahsiyettir. Onun bu derinliği, bir nevî ansiklopedi mahiyetinde olan kıymetli ve meşhur eseri Marifetnâme’de açıkça görülmektedir. Daha küçük yaşlarda iken Tillo’da devrin büyüklerinden Şeyh İsmail Fakîrullah Efendi’yle karşılaşmış, onun sayesinde hayli erken sayılabilecek bir dönemde kendisini, kalb ve ruh bilgisi/marifeti diye tarif edebileceğimiz tasavvuf deryasının içinde bulmuştur. Ömrünün ilerleyen zamanlarında da hep tasavvufla içli-dışlı olmuş, tabiî olarak tasavvufî düşünce de hayatının en önemli ve yönlendirici çizgisi hâline gelmiştir. Erzurum, Tillo ve İstanbul üçgeninde çok verimli ve bereketli bir hayat süren İbrahim Hakkı Hazretleri’nden geriye bir divan ile çeşitli alanlarda yazılmış yaklaşık otuz eser kalmıştır. O, ilmî meşguliyetlerin getirdiği bütün bu yoğunlukla beraber halkı tenvirden de uzak kalmamış bir irşad eridir. Hayatı boyunca öğrenmiş, amel etmiş ve anlatmıştır.

İbrahim Hakkı Hazretleri, “insan-ı kâmil” mevzuuna eserlerinin değişik yerlerinde temas etmekle iktifa etmemiş, bu hususla alâkalı bir de müstakil risale kaleme almıştır. Onun bu husustaki düşüncelerini İnsaniyet-i Kâmile1 adlı eserinden kısmen hülâsa edip, günümüz üslûbuyla arz etmeden önce, “insan-ı kâmil” konusu üzerinde kısaca durmak herhalde yerinde olacaktır.

Kur’ân-ı Kerîm’in değişik yerlerinde ifade edildiği üzere insan, izâfî bir mâlikiyet ve eşyaya müdahale hususunda nisbî bir hakka sahip bulunma mânâsında yeryüzünde Allah’ın halifesidir. Yerde ve göklerde sayısız imkânların insanoğlunun emrine ve hizmetine sunulması, onun mahiyet ve donanımı itibariyle ‘ahsen-i takvîm’ üzere yaratıldığına, “kâinat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesi ve istidatça en zengini” olduğuna, “Allah’ın sıfat, isim ve fiillerinin en esaslı bir nokta-i mihrakiyesi, en parlak aynası, bütün kainatın özü, usaresi; muhteva derinliği ve iç zenginliği itibarıyla bütün mükevvenâta denk” bulunduğuna açıkça delalet etmektedir. Bununla beraber insanoğlu bu dünyaya imtihan kastıyla gönderilmiştir. Cenab-ı Hak insanı cüz’î bir irade ile donatmış, ihtiyarını kendi eline vererek onu ‘a’lâ-yı illiyyîn’ ile ‘esfel-i sâfilîn’ arasında bu iradesiyle başbaşa bırakmıştır. Bu imtihanın tabiî bir neticesi olarak da, insanlık tarihi bir taraftan esfel-i sâfilîne düşenlere, diğer taraftan da seyr ü sülûk-i rûhanîde acz ve fakrıyla terakkî ede ede kalb ve ruh ufuklarına doğru yürüyerek kemâle ermiş, ekmeliyete mazhar olmuş insan-ı kâmillere şahitlik etmiştir.

İnsan-ı kâmil, Allah dostlarının da ifade ettiği gibi, mutlak anlamda Nebiler Serveri Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelü’t-tehâyâ)’dır. Sonra da diğer enbiya, gavs, kutup ve derecelerine göre evliya, asfiya, ebrar ve mukarrebîn... gelir. Genel mânâda insan, potansiyel olarak yeryüzünde Allah’ın halifesi, insan-ı kâmil ise yeryüzünde Allah’ın tam halifesidir.

İbrahim Hakkı Hazretleri, Marifetnâme’sinde insan-ı kâmili, “âlemin özü, Allah’ın lâtîf sırlarının bir mecmuası ve sonsuz hikmetlerinin fihristi” diye tarif eder. İşte bu sebepledir ki, ‘emanet’ insan-ı kâmile tevdî edilmiş, ‘hilafet’ vazifesi de yine onun omuzlarına bırakılmıştır.

İnsan-ı kâmil, diğer bir ifadeyle ‘yetkin insan’ olma/olabilme herkes için açık bir yoldur. Aslında konunun bize bakan en önemli yönü de işte bu noktadır. Evet, her mü’min kul için, Allah’ın izni ve inayetiyle, Rab’le münasebetlerdeki ciddiyet ve devamlılık, dünyevî-uhrevî konulardaki denge, ilim ve hakikat aşkı, güzel ahlâk ve istikamet gibi yüce hasletlerle insan-ı kâmil olabilme kapısı her zaman açık bulunmaktadır. İşte, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri de, İnsaniyet-i Kâmile adlı geniş bir makale hacmindeki değerli eserinde insan-ı kâmilin evsafını sıralarken bizlere insan-ı kâmil olma yolunda nasıl bir usûl ve üslûp belirlememiz gerektiğini anlatıyor.

Eserine, mukaddimesinde okuyucuyu muhatap alarak seslendirdiği, “Ey tâlib-i devlet-i ma’rifet-i Mevlâ ve ey râğıb-ı sohbet-i kibâr-ı evliya!” nidası ve “Efnâkellâhü anke ve ebkâke bih - Allah seni senden cüdâ ve Zâtıyla bâkî kılsın!” duasıyla başlayan müellif, düşünce ve gönül dünyasındaki insan-ı kâmilin vasıflarını on yedi bölüm içinde ele alıyor. Şimdi bölüm bölüm bu risaleciğe bir göz atalım.

Birinci bölümde, insan-ı kâmilin vasfının Allah sevgisi, tevhid, tevekkül, tefviz, teslîm ve rıza olduğunu söyleyen müellif, böyle bir kâmilin huzûr-u tâmmı elde ettiğini, Rabbine karşı her zaman hamd ü sena duygularıyla meşbû bulunduğunu ifade eder. Ona göre insan-ı kâmil, mâsivayı (Allah’tan başka her şey) terk etmiş, fenâfillaha ermiş ve fakr şalını kuşanmıştır. Rabbin tasarrufları karşısında her zaman gönül hoşnutluğuna sahiptir; sebebi ne olursa olsun asla şikâyet etmez.

İkinci bölümde müellif, insan-ı kâmilin dua ve recâsının Allah indinde makbul olduğunu, reddolunmayacağını söyler. Ne var ki, ona göre, insan-ı kâmil edep ve hayâsından dolayı Cenab-ı Hak’tan her hangi bir şey istemekten çekinir. Zira, Rabbinin her şeye nigehbân olduğunu, her şeyin O’nun tasarrufunda bulunduğunu, cereyan eden bütün hâdiselerin abes iş işlemekten münezzeh Hakîm bir Zat’ın eseri olduğunu bilir; dolayısıyla da her hâdise ona yerinde, güzel ve münasip gelir. İnsan-ı kâmil, işlerini her şeyin en güzelini ve hayırlısını en iyi şekilde bilen Zât’a havale eder.

Üçüncü bölümde de şunlar anlatılır: İnsan-ı kâmil, Mevlâsı indinde azîz ve mükerremdir. İnsanlar da onu gönülden sever ve hürmet gösterirler. Haddizatında onun böyle bir talebi yahut beklentisi de yoktur, aksine o teveccüh-ü nâstan kaçınır. Onca ta’zim ve ihtirama rağmen insanların teveccühüne asla meyletmez; Hak için halkla beraber bulunmanın dışında hep Rabbiyle başbaşa kalmayı tercih eder. Bilir ki, insanlara karşı müstağnî davranmak, onlar tarafından istiskal edilmemenin ve gönülden sevilmenin en önemli vesilelerinden biridir.

İbrahim Hakkı Hazretleri dördüncü bölümde insan-ı kâmilin davası, vazifesi ve mefkûresi için hayatının bir yanı hâline getirdiği ızdırabından memnun, istikamette istikrar kazanmış, yüzüp gezmeden kurtularak huzur ve itmi’nana ulaşmış bir temkîn insanı olduğunu, eşyanın hakîkatine uyandığını, eliyle, diliyle yahut kalbiyle yani bütün azâlarıyla sürekli hayret makamında zikirde bulunduğunu, dolayısıyla da asla gaflete düşmeyeceğini anlatır.

Beşinci bölümde, müellif tarafından insan-ı kâmilin Allah’ın hiç bir nimetini asla küçük görmeyeceği ifade edilmiştir. Ona göre, yiyecek, içecek, giyecek vs. Cenab-ı Allah nimet olarak ne vermişse hepsi kıymetlidir. Onun için de elde olana şükredilir, elde bulunmayan şeyler hakkında da tama’ ve hırs işmam edecek sözler sarfedilmez, beklentilere girilmez. İnsan-ı kâmilin nazarında döşekle hasırın, pirinçle arpanın, yün ile ipeğin farkı yoktur.

Altıncı bölümde, yemede-içmede, uyumada-uyanık kalmada, sessiz durmada-konuşmada, uzlette-sohbette yani topyekün ibadet ve davranışlarda ifrat ve tefritten uzak Allah Resûlü’nün ifadeleri içerisinde “işlerin en hayırlısı” olan itidal yolunu tercih etmenin insan-ı kâmile ait çok önemli bir vasıf olduğu zikredilir. Bu husus bir hadîs-i şerîfle te’yid edilir:

“Allah’a yemin olsun ki! Ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve O’na karşı en müttakî olanınızım. Fakat ben bazı günler oruç tutarım, bazı günler de orucu bırakırım, gecenin bir kısmında namaz kılarsam, bir kısmında da istirahat ederim; üstelik evlenirim de.” (Buhari; Nikah 1)

Yedinci bölümde, insan-ı kâmilin güzel ahlâkı gereğince her va’dine vefalı olduğu, asla hulfü’l-va’dda bulunmadığı, her işinde adaleti gözettiği, kendini zemmedenlere dahî darılıp küsmediği anlatılır. Bu fasılda dile getirilen diğer bir husus da insan-ı kâmilin israf ve hissetten (cimrilik) uzak; yerinde başkalarının israf zannedebileceği ölçüde infaktan kaçınmayan, yerine göre de kimi insanların -yanlışlıkla- cimrilik addedebilecekleri kadar iktisatlı davranan bir kimse olduğudur. Müellife göre insan-ı kâmil keremkânîdir. İnsan-ı kâmilin her hususta ‘orta yol’u tercih ettiği bu bölümde bir kez daha vurgulanır. Burada anlatılan başka bir konu da, insan-ı kâmilin, hiç kimsenin bir sırrını veya ayıbını bir başka kimseye söylemeyen fazilet timsali bir settâr-ı uyûb olmasıdır. Ayrıca insan-ı kâmil Hak Teâlâ ile olan münasebetlerini saklı tutar, Rabbiyle arasındaki sırları ifşa etmez. Hem öyle güzel bir ahlâka sahiptir ki, hiçbir kimseye asla öfkelenmez, kötü ve kırıcı söz söylemez, sinesinde kin tutmaz.

Sekizinci bölümde ifade edilenleri de şöylece özetlemek mümkündür: İnsan-ı kâmil her hareketini bir iyilik ve ibadete bağlamıştır.. boş yere nefes tüketmez; her nefesi kâinatın diğer eczası misüllü Cenab-ı Hakk’ı tesbihtir.. konuştuğunda yumuşak konuşur, ilim ve hikmet söyler.. sohbetinin halâvetine doyum olmaz.. huzuruna erenler huzûra ererler. İnsan-ı kâmil “إِذَا رُؤِيَ ذُكِرَ اللّٰهُ” sırrına ermiştir; yani görüldüğünde Allah’ı hatırlatır ve o, bu özellik...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İbrahim Hakkı hz. lerine göre insanı kâmil
« Posted on: 27 Nisan 2024, 04:23:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İbrahim Hakkı hz. lerine göre insanı kâmil rüya tabiri,İbrahim Hakkı hz. lerine göre insanı kâmil mekke canlı, İbrahim Hakkı hz. lerine göre insanı kâmil kabe canlı yayın, İbrahim Hakkı hz. lerine göre insanı kâmil Üç boyutlu kuran oku İbrahim Hakkı hz. lerine göre insanı kâmil kuran ı kerim, İbrahim Hakkı hz. lerine göre insanı kâmil peygamber kıssaları,İbrahim Hakkı hz. lerine göre insanı kâmil ilitam ders soruları, İbrahim Hakkı hz. lerine göre insanı kâmil önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes