> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar >  Kurân ın telkîn ettiği konuşma üslûbu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kurân ın telkîn ettiği konuşma üslûbu  (Okunma Sayısı 1392 defa)
03 Kasım 2010, 12:35:52
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 03 Kasım 2010, 12:35:52 »



Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından –14- Kur’ân’ın Telkîn Ettiği Konuşma Üslûbu


Îman; Allâh’a samîmî bir muhabbetle bağlılıktır. Mü’minin Allâh’a vuslat yolunda en büyük sermâyesi, muhabbetidir. Fakat davranışlara intikal etmeyip sözde kalan bir muhabbet, tek başına kâfî değildir. Muhabbetin kâmil neticesi, edebe riâyetle elde edilebilir. Edep ise, rûha ferahlık veren bir gül kokusu gibidir. O kokunun, mü’minin gönül dokusuna güzelce nüfûz etmesi ve hayatının her safhasında hissedilmesi îcâb eder. Ne zaman ki davranışların hâkim vasfı edep, nezâket ve zarâfet hâline gelir, bu aynı zamanda îmânın kemâlinin de tescîli demektir. Zîrâ Hak dostu Mevlânâ’nın ifâdesiyle: “Aklım, kalbime; «Îmân nedir?» diye sordu. Kalbim ise aklımın kulağına eğilerek dedi ki: «Îmân, edepten ibârettir!»” Dolayısıyla Hak dostu kâmil mü’minlerin her hâl ve davranışı, bir edep ve nezâket tâlimidir. Rabbimiz de Kur’ân-ı Kerîm’de bildirdiği ölçülerle bizleri kulluk edebine dâvet etmektedir. Edep kâidelerine tâbî kılınması gereken beşerî davranışlarımızın başında “konuşma” gelir. Konuşma, kişinin aklî ve kalbî seviyesini, îmânî ve ahlâkî durumunu gösteren mücellâ bir ayna gibidir. Nitekim büyükler; “İnsan, dilinin altında gizlidir.” demişlerdir. Dolayısıyla, ince ruhlu ve zarif bir mü’minin konuşması da nâzik ve edepli olur. Şu hâdise, buna ne güzel bir misaldir: Kubâs bin Üşeym -radıyallâhu anh-: “–Ben ve Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Fil Senesi’nde doğduk.” der. Osman bin Affân -radıyallâhu anh- ona: “–Sen mi daha büyüksün, yoksa Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- mi?” diye sorar. O mübârek sahâbî, şu edep numûnesi karşılığı verir: “–Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-, benden çok çok ve târife sığmaz derecede büyüktür. Doğumda ise ben O’ndan daha eskiyim…” (Tirmizî, Menâkıb, 2/3619) İşte örnek nesildeki rûh inceliğinin lisâna aksetmiş hâli… Düşünmek îcâb eder ki, bu kadar nâzik, zarif ve ince bir lisan kullanmayı telkin eden gönül hassâsiyeti; hangi terbiyenin, hangi eğitimin mahsûlüdür?.. Kâinâtta bütün varlıklar kendi dillerince Hakk’ı zikir ve tesbîh ile meşgul olurlar. Mahlûkât içinde lisânın en gelişmiş şekli ise, insan nesline lutfedilmiştir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de: “Rahmân, Kur’ân’ı öğretti, insanı yarattı, ona beyânı öğretti.” (er-Rahmân, 1-4) buyrulur. Rabb’imizin biz kullarına Kur’ân’ı öğrettiğini ve hemen akabinden de beyan kâbiliyeti, yâni konuşma, îzah ve ifâde istîdâdı bahşettiğini bildirmesinde, üzerinde düşünülmesi gereken nice hikmetler vardır. En başta Rabbimiz, biz kullarından, insanlar arası münâsebetlerde Kur’ân ölçüleriyle terbiye edilerek şekillendirilmiş bir konuşma üslûbu istemektedir. Öte yandan Kur’ân-ı Kerîm’in en mühim vasıflarından biri de, fesâhat ve belâgati, yâni eşsiz edebî kıymetidir. Her fânî eser birkaç kez okununca bıkkınlık verir. Kur’ân ise, okundukça lezzeti artar. Âyet-i kerîmede buyrulur: “Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi...” (ez-Zümer, 23) Nitekim edebiyat fuarlarında birinci gelen söz üstâdı Arap şâirler, Kur’ân âyetlerinin eşsiz fesâhat ve belâgat kudretini gördüklerinde, Kâbe’nin duvarlarına asılmış olan şiirlerini indirmek mecbûriyetinde kalmışlardır. Dolayısıyla kelâmî bir mûcize olan Kur’ân’a muhâtap kılınan mü’minlerin, onun ahlâkıyla ahlâklanması ve onun kelâmî güzelliklerine de yaklaşmaya gayret etmesi lâzımdır. Yâni en mükemmel ifâde kudretine mâkes olan Kur’ân-ı Kerîm, bizden de pırlanta ifâdeler ister. Maksadı güzel ve tesirli bir şekilde ifâde edebilmek için, berrak bir su gibi akıcı ve rûha huzur veren, düzgün bir lisan şarttır. Zîrâ İslâm’ın güzellik, nezâket ve zarâfeti, lisan güzelliği ile de sergilenmelidir. Kur’ân’ın Rahmet Lisânına Âşinâ Olmak... Kur’ân’ın hikmet ve sırları, bir okyanus gibi derindir. Lâkin herkes kendi kalbî derinliği nisbetinde ondan istifâde eder. Kişinin kalbî istiâbı bir terzi yüksüğü kadar küçükse, o uçsuz bucaksız deryâdan alabileceği nasip de o nisbette olacaktır. Avâm-havâs bütün mü’minler aynı rahle önünde diz çöküp Kur’ân okurlar, fakat herkes kendi kalbî seviyesi kadar hisse alır. Kur’ân’ın mânâları, kulun Hakk’a yakınlığı derecesinde açılır. O hâlde kendimize sormalıyız: Bütün âlemleri yoktan var eden Yaratıcımız’ın bizlere gönderdiği mektup olan Kur’ân-ı Kerîm’e karşı merak ve alâkamız, fânîlerden gelen mektuplarla kıyaslanamayacak derecede yüksek bir seviyede mi? Onu ne kadar okuyup anlama ve hikmetine erebilme gayretindeyiz? Anlayamadıklarımızı bilenlere soruyor, onun muhtevâsıyla yeterince meşgûl oluyor muyuz? İşte bu nevî suallere tatminkâr cevaplar verebildiğimiz zaman, Kur’ân’ın rahmet lisânına âşinâ olabiliriz. Dünyevî maîşet ve apolet derdiyle bir beşer lisânını öğrenmek için gösterilen gayretleri düşünelim: Bilhassa günümüzde global bir dünyada yaşar olduk. Bu yüzden yabancı bir lisan öğrenmek için kurslara gidilip çok ciddî emekler veriliyor, büyük masraflar ediliyor. Hattâ ömrün bir kısmı, o lisanın konuşulduğu ülkelerde tüketiliyor. Hattâ bu iş, büyük bir ticârî sektör hâline de geldi. Tabiî ki lisan öğrenmek güzel bir şeydir. Fakat bütün dillerin yaratıcısı ve sahibi Cenâb-ı Hakk’ın biz kullarından, insanlık şeref ve haysiyetini muhâfaza ederek yaşamamız için ilk başta öğrenmemizi murâd ettiği lisan, “Kur’ân Lisânı”dır. Bu ise kuru kuruya bir Arapça öğrenmek değil, Kur’ân’ın rahmet lisânıyla konuşabilmeyi öğrenmektir. Bunun da yolu; önce Kur’ânî îkazlara göre dilimizi düzeltip terbiye etmek, sonra da ilâhî telkinlerle onu güzelleştirmekten geçer. Günümüzde insanî münâsebetlerde yaşanan pek çok sıkıntı, lisânın yanlış kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Zîrâ dil, hayrın anahtarı olabileceği gibi, doğru kullanılmadığında şerre de anahtar olabilir. Bunun için dilimizin kalplere batan bir diken olmamasına çok dikkat etmemiz îcâb eder. Nitekim ecdâdımız; “Kılıç yarası onulur, dil yarası onulmaz.” demişlerdir. Dolayısıyla konuşmadan önce düşünmek, sözün varacağı noktayı iyi hesab etmek gerekir. Konuşmak, eline bir taş alıp atmak gibidir. O taşın nereye düşeceğine dikkat etmelidir. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- da bu hakîkate işâretle: “…Özür dilemeni gerektiren bir sözü konuşma!..” buyurmuşlardır. (İbn-i Mâce, Zühd, 15) Söylenmiş bir söz, yaydan çıkmış bir ok gibidir; bir daha geri dönmesi mümkün değildir. İnsan, söylemeden önce sözünün hâkimi iken, söyledikten sonra onun mahkûmu olur. Söylenmemiş bir sözü her zaman söyleme imkânı vardır. Fakat söylenen bir sözü de dâimâ müdâfaa etmek veya hesâbını vermek gerekir. Kâmil mü’minler, evvelâ söyleyecekleri sözün fayda verip vermeyeceğine dikkat eder, kendilerine veya muhâtaplarına zarar verecekse sükûtu tercih ederler. Ayrıca, hangi sözü hangi seviyede ve nasıl söyleyeceklerine de îtinâ gösterirler. Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- ne güzel söyler: “Ne söylediğini, kime söylediğini ve ne zaman söylediğini iyi düşün!” Mü’min, firâset sahibi olmalı, muhâtabına göre konuşma üslûbunu ayarlamalıdır. Zîrâ bir kimseyi sevindiren bir davranış, bir başkasını üzebilir. Dolayısıyla muhâtabının psikolojik durumunu tespit edebilmek ve iki üç merhale sonrasını düşünerek söz söylemek gerekir. Yâni en sonda söylenecek bir sözü en başta söylememek îcâb eder. İnsanlar da dâimâ böyle firâset sâhibi kimselerin nasihat ve beyanlarına hayrân olur ve îtimâd ederler. Bunun içindir ki Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- insanlara ilgi duyacakları konulardan yaklaşır ve muhâtabının idrak seviyesine göre konuşma üslûbunu ayarlardı. Bir bedevîye onun anlayabileceği temel esasları tebliğ eder, yüksek istîdatlı sahâbîlerine ise havâs seviyesindeki sır ve hikmetleri de naklederdi. Nitekim Peygamber Efendimiz’in Hazret-i Ebû Bekir ile husûsî bir sohbetine şâhid olan Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-büyük ilim ve irfânına rağmen: “–Ben onların yanında sanki Arapça bilmeyen biri gibi kaldım. Sözlerinden bir şey anlayamadım.” buyurmuştur. İşte böyle yüksek hakîkatlerin sığ idrakler tarafından yanlış anlaşılmasına mahal vermemek içindir ki Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-: “Ey İbn-i Abbâs! İnsanlara akıllarının almayacağı bir söz söyleme. Zîrâ böyle yapman, fitneye düşmelerine sebep olur.” buyurmuştur. (Deylemî, V, 359) Hazret-i Mevlânâ da âdeta bu hadîs-i şerîfin şerhi mâhiyetinde: “Körler çarşısında ayna satma, sağırlar çarşısında gazel atma!” diye nasihat etmiştir. Birgün Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- devesinin üzerinde, arkadaşları da O’nun önünde gidiyorlardı. Muâz bin Cebel -radıyallâhu anh-: “–Ey Allâh’ın Elçisi! Siz’i rahatsız etmeyeceksem, yanınıza yaklaşmama izin verir misiniz?” diye sordu. Peygamber Efendimiz izin verince Hazret-i Muâz: “–Canım Sana fedâ olsun, yâ Rasûlallah! Cenâb-ı Mevlâ’dan niyâzım, bizim emânetimizi Sen’den önce almasıdır. Allah göstermesin ama, Sen bizden önce vefât edersen, Sen’den sonra hangi ibâdetleri yapalım?” diye sordu. Hazret-i Peygamber bu soruya cevap vermedi. Bunun üzerine Muâz: “–Allah yolunda cihâd mı edelim?” diye sordu. Peygamber Efendimiz: “–Allah yolunda cihâd güzel şeydir; ama insanlar için bundan daha hayırlısı vardır.” buyurdu. “–Yâni oruç tutmak, zekât vermek mi?” “–Oruç tutmak, zekât vermek de güzeldir.” Muâz -radıyallâhu anh-, bu minvâl üzere insanoğlunun yaptığı bütün iyilikleri sayıp döktü. Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- her defâsında: “–İnsanlar için bundan daha hayırlısı vardır.” buyuruyordu. Hazret-i Muâz: “–Anam, babam Sana kurban olsun, insanlar için bunlardan daha hayırlı olan nedir?” diye sorunca Peygamber Efendimiz ağzını gösterdi ve: “–Hayır konuşmayacaksa susmak.” buyurdu. Muâz -radıyallâhu anh-: “–Konuştuklarımızdan dolayı hesâba mı çekileceğiz?” diye sordu. Bunun üzerine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Muâz’ın dizine hafifçe vurarak ona şunları söyledi: “–Allah hayrını versin ey Muâz! İnsanları yüzüstü cehennem...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kurân ın telkîn ettiği konuşma üslûbu
« Posted on: 29 Mart 2024, 11:30:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kurân ın telkîn ettiği konuşma üslûbu rüya tabiri, Kurân ın telkîn ettiği konuşma üslûbu mekke canlı, Kurân ın telkîn ettiği konuşma üslûbu kabe canlı yayın, Kurân ın telkîn ettiği konuşma üslûbu Üç boyutlu kuran oku Kurân ın telkîn ettiği konuşma üslûbu kuran ı kerim, Kurân ın telkîn ettiği konuşma üslûbu peygamber kıssaları, Kurân ın telkîn ettiği konuşma üslûbu ilitam ders soruları, Kurân ın telkîn ettiği konuşma üslûbu önlisans arapça,
Logged
03 Mayıs 2016, 15:18:34
Ruhane
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.473


« Yanıtla #1 : 03 Mayıs 2016, 15:18:34 »

Selamun aleykum ..Hayır konusamazsak susmamizi tavsiye ediliyor..Hayirli söz söylediğimizde kazanan oluyoruz .. Zararlı konuştuğumuzda da kaybeden oluyoruz .. Rabbim korusun..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
03 Mayıs 2016, 19:32:40
Edanur

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 1.445



« Yanıtla #2 : 03 Mayıs 2016, 19:32:40 »

Aleykümüsselam
Ya hayrı konusmalı yada susmalıyız.Sustuğumuz hiç bir cümleden konustugumuz kadar pişman olmayız
Allah c.c razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes