> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Hak dostlarından saâdet damlaları 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hak dostlarından saâdet damlaları 2  (Okunma Sayısı 540 defa)
01 Kasım 2010, 17:10:49
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 01 Kasım 2010, 17:10:49 »



Hak Dostlarının Gönül İklîminden Saâdet Damlaları-2- / Bir Günün Muhâsebesi

Cihânın en üstün varlığı olan insanın gerçek saâdeti; ruhlara ezâ ve ıztırap verecek pürüzleri bertarâf ederek, îman lezzeti ve ibâdetlerin huzuru ile dolu bir kulluk hayâtı yaşamasına bağlıdır. Bunun için de davranış mükemmelliği, incelik, zarâfet ve duygu derinliği gibi meziyetlerle müzeyyen bir ömür sürmelidir. Zîrâ ömür sermâyesi mahduttur. İnsan da başıboş bırakılmış değildir. İlâhî imtihân için bulunduğu bu dünyâda her fânî gibi birgün ölüm geçidinden âhiret âlemine intikâl edeceği muhakkaktır. Bu bakımdan insan, kendisine verilmiş olan emâneti zâyî etmeden, var oluş hikmetine ve insanlık haysiyetine yaraşır bir hayat yaşamalıdır.

İnsanoğlunun kalbini meşgûl eden müşterek düşünce ve ıztırapların en büyüğü, ölüm ve ötesine dâirdir. Ölüm, âhirete götüren zarûrî bir hâdisedir. Ölümün zarûrî dâveti gelmeden önce kalbi irâdî olarak âhiret âlemine seferber edebilmek, en ihtiyatlı bir harekettir.

Yaratılış hikmetini idrâk edemeyen, maddî ve mânevî yapısının inceliklerine, varlığının derinliklerine dalamayan bir insanın; nezih bir hayat sürmesi ve cihandaki kudret akışlarını fazîlet zirvesinden müşâhede edebilmesi imkânsızdır.

Yaratılış hakîkatine nüfûz edebilmek, hayat ve ölümün mânâsını kavrayabilmekten geçer. Bu ise ancak ilâhî nûrun tecellî ettiği akıl ve vicdanların kârıdır.

Maddî ve mânevî bakımdan muazzam nîmetlerle cihâna gelip sonunda etten bir kalıp olarak toprak altında çürümenin, ahsen-i takvîm olarak yaratılan insan adına ne büyük bir fecaat olduğunu kavrayamamak; bu tâlihsizliğin ıztırâbını hissedememek, yüreğinde kırıntı kabîlinden de olsa iz’an taşıyan bir insan için ne büyük bir hüsrandır!..

İnsanın hiç tanımadığı ve ne gibi vâkıalarla karşılaşacağını hiç bilmediği bir âleme zoraki bir sûrette gitmesi ile, tanıdığı ve neş’elerine gönülden hasret çektiği bir âleme vicdan huzuruyla intikâli arasında ne büyük bir mâhiyet farkı vardır.

Bu sebeple istikâmet ehli, Cenâb-ı Hakk’a yakınlaşma arzusuyla nefsâniyeti dizginleyip rûhâniyetini ziyâdeleştirmenin gayreti içindedirler. Yine onların bütün çabası, Hak Teâlâ’nın rızâsı istikâmetinde can verebilmek içindir. Mevlâmız, bu sâlih kişiler hakkında âyet-i kerîmede şöyle buyurmaktadır:

“Şüphesiz, Rabbimiz Allâh’tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: «Korkmayın, üzülmeyin, size va‘dolunan cennetle sevinin!» derler.” (Fussilet, 30)

Bu âlemde âhiret endişesini sînesinde taşıyan bir mü’min, dâimâ şu iki korku arasında yaşar:

1. Dosyası kapanıp ilâhî mahkemede açılacak geçmiş günlerin endişesi. Zîrâ Kirâmen Kâtibîn meleklerinin mühürledikleri o dosyalarda bir değiştirme ve düzeltme imkânı yoktur.

2. Kaderimizdeki gelecek günlerin kemmiyet ve keyfiyeti, yâni miktarı ve ne gibi tezâhürleri berâberinde getireceği.

Mü’minin en mühim düşüncesi, Hakk’ın rızâsını nasıl elde edebileceği ve geçmişteki gaflet ve yanlışlarını ne şekilde hasenâta tebdîl edebileceği olmalıdır.

Peygamber Efendimiz-sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Din nasihattir.” (Müslim, Îman, 95) buyurmaktadır. Dolayısıyla insanların en hayırlısı, Allâh’ın kullarını, Allâh’a kulluğa dâvet eden ve insanlığa gönül iklîminden ilâhî muhabbeti telkîn edenlerdir.

Zünnûn-ı Mısrî -kuddise sirruh- buyurur:

“Şu üç şey îman alâmetlerindendir:

1. Müslümanların dertleriyle dertlenip gönlün mahzûn olması.

2. (Yûsuf -aleyhisselâm- gibi, geçmişte) yakınlarından ve kardeşlerinden gördüğü eziyetlerin acısını yüreğine gömüp onlara karşı her türlü hayrı îfâya çalışmak, haklarında hayır niyâz etmek.

3. Her ne kadar nefsâniyetleri sebebiyle câhillik edip hoş görmeseler de, insanları muhtâc oldukları hususlarda yumuşak bir lisan ve mütebessim bir çehre ile irşâda çalışmak.”

İşte bu vasıfta bir kulluk hayâtı yaşayan Hak dostlarının hâl ve nasîhatleri, mü’minler için büyük bir nîmettir. Hak katında, kadri yüce bir mevkîye sâhip olan Allâh dostlarına muhabbet dolu bir gönülle yaklaşmak, onlardan mânevî istifâdenin en mühim yoludur. O gönül sultanlarının hâllerini hayâtımıza numûne ittihâz etmek, onlara büyük bir muhabbetle tâbî olup izlerinden yürümeye çalışmak, onlarla kalbî berâberliğe ulaşmak ve onların gönüllerinde yer edebilmek, Hakk’ın muhabbetine vesîle olur.

Hak dostlarından Hasan-ı Basrî -rahmetullâhi aleyh-, birgün yolda giderken çok neş’eli, gülen bir adamla karşılaşır. Ona:

“–Ey kardeşim! Sırâtı geçtin mi?” diye sorar. Adam:

“–Hayır.” cevâbını verince tekrar sorar:

“–Peki cennete mi, yoksa cehenneme mi gideceksin? Bunu biliyor musun?”

Adam yine:

“–Hayır.” diye cevap verir.

O vakit Hasan-ı Basrî -rahmetullâhi aleyh- o adama şunları söyler:

“–Allâh sana âfiyet versin! O hâlde niçin bu kadar taşkınca gülüyorsun? Unutma ki, o kıyâmet gününün işi çok çetindir!..”

***

Fudayl bin Iyâz -rahmetullâhi aleyh-; “İnsanlara nasîhat için ölüm kâfîdir.” hadîsini sık sık zikrederdi. Birgün adamın biri kendisinden nasîhat isteyince ona:

“–Baban sağ mı?” diye sormuş, muhâtabı:

“–Hayır, öldü.” diye cevap verince de:

“–Bu nasîhat sana kâfî değil midir?” buyurmuştur.

***

Ahmed bin Harb -rahmetullâhi aleyh- şöyle buyurur:

“Yeryüzü şu iki kişiye hayret eder:

Birincisi, bu fânî âlemde bir toprak parçası için kardeşiyle çekişen kişidir. Bu kişiye yeryüzü hâl lisânıyla: «Oranın senden önceki sâhiplerini de bir düşünsene! Birçok kişiler o yeryüzünde saltanat sürmüşler, ama orası hiçbirine ebedî kalıp yâr olmamıştır!» der.

Diğeri de uyumak için yerini güzelce hazırlayıp yatağını seren kişidir. Yeryüzü bu kişiye de lisân-ı hâl ile şöyle seslenir: «Ey Âdemoğlu! Benim içimde uzun bir süre yataksız yorgansız kalacağın kabrini niye hatırlamıyorsun?!»”

***

Gönüller sultânı Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh-, ömür sermâyesini Hakk’ın rızâsı istikâmetinde değerlendirebilmek için şu tavsiyelerde bulunur:

“Bugün yapacağın iyiliği yarına bırakma. Aklını başına al da, âhiret çuvalına taşları değil, sultanlara, pâdişahlara sunulması gereken değerli cevherleri (amel-i sâlihleri) doldur!

Sonunda sen de bunu anlayacak ve idrâk edeceksin ya, bâri şimdiden kendine gel de son günü, yâni âhireti bugünden gör. Aklını başına al da, işin sonunu bugünden görmeğe çalış. Hakîkati, âhireti görecek gözünü gafletle ve nefsânî temâyüllerle âmâ etme.

İstikbâli gören mes’ûd olur. Böyle kişinin Hak yolunda yürürken hiçbir zaman ayağı kaymaz, sürçmez, tökezlemez.

Ayağının kaymasını, sürçüp düşmeyi istemiyorsan, kâmil bir insanın ayağının bastığı toprağı gözüne sürme olarak çek de onun izinde yürü!

Aklını başına al da, sermâyeni bugün için değil, ilerdeki cenneti ve Hak rızâsını elde etmek için biriktir!

Ey yolculuğu seven kişi! Yolcu o kişiye derler ki, yolu düşünür, varacağı yeri hesaplar; aklı hep ileridedir!

İnsanın gücü, kuvveti, yapma isteği elinden alınınca, yâni dünyâya vedâ ânı gelip ölümün ağına düşünce her şey biter. Bu sebeple aklını başına al da ömür sermâyesini ziyân edip ecele kaptırma!

Senin gücün-kuvvetin; kâr elde edeceğin ömür sermâyen ve kazandığın amel-i sâlihlerdir. Güçlü, kuvvetli olduğun şu dünyâ hayâtını iyi değerlendir, elindeki fırsatı kaçırma!..”

***

Şeyh Sâdî de Bostan adlı hikmetli eserinde bu dünyâ hayâtını gafletle hebâ etmemek gerektiğini ifâde sadedinde şunları söyler:

“Akıllı isen, her şeyin mânâsına meylet!.. Çünkü sûret kalmaz; lâkin mânâ kalır. Âhiret azığını hayâtında kendin tedârik et! Çünkü sen öldükten sonra akrabân hırsa kapılır da sana, senin arzu ettiğin gibi hayr u hasenâtta bulunmazlar.

Elindeki nîmetleri sağlığında kendin ver! Sen öldükten sonra bunlar elinden çıkar, sâhip olamazsın! Iztırap çekmemek istersen, kabirde ıztırap çekenleri hatırla! Bugün hazîne elinde iken lâzım gelen yerlere çabuk infâk et, yarına bırakma! Çünkü yarın anahtar elinden çıkmış olur. Azığını bugün kendin götür. Öldükten sonra akrabândan ve geride kalan dostlarından yeteri kadar şefkat bekleme!

Azığını öbür dünyâya kendi götüren kimse, büyük bir nîmete ermiş demektir. Zîrâ sırtını seni düşünerek kimse kaşımaz, ancak kendi tırnağınla kaşırsın.

Kapına bir garip gelirse, eli boş gönderme. Allâh göstermesin, belki birgün sen de garip olur, kapıları dolaşırsın!

Olgun kimse, birgün kendisinin de başkasına muhtaç olabileceğini düşünerek, muhtaç olanlara ikrâm eder.

Gönlü yaralı olanların hatırlarını sor, onlara bak. Belki birgün sen de o vaziyete düşersin!

Muzdarip kalmış insanların gönüllerini sevindir. Belki birgün sen de bîkes ve muzdarip kalırsın!

Sen ki, bir şey istemek için kimsenin kapısına gitmiyorsun, buna şükrân olmak üzere, kapıya gelen ihtiyaç sâhibine ikrâm et!

Bugün muhabbet tohumunu ekmeyen, yarın cennetteki tûbâ dalından yemiş yiyemez.

Yarın kıyâmette cennet pazarı kurulacak; herkes orada ameline göre karşılık bulacak. Oraya ne kadar sermâye götürürsen o kadar nîmete nâil olacaksın. Eğer müflis isen, eline utanmaktan başka bir şey geçmeyecek!

Ömründen geçen günler artık mâzî olmuştur. Giden geri gelmez. Bâri geride kalan üç-beş gününü olsun ganimet say; kıymetini bil.

Ölünün dili olsaydı, ağlaya ağlaya, bağıra çağıra şöyle diyecekti:

«–Ey diri insan! Dilin dönerken Cenâb-ı Hakk’ı zikret! Dudaklarını yumma! Bizim zamanımız gaflet ile geçti, sen bizim gibi olma! Sa...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hak dostlarından saâdet damlaları 2
« Posted on: 29 Mart 2024, 01:29:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hak dostlarından saâdet damlaları 2 rüya tabiri,Hak dostlarından saâdet damlaları 2 mekke canlı, Hak dostlarından saâdet damlaları 2 kabe canlı yayın, Hak dostlarından saâdet damlaları 2 Üç boyutlu kuran oku Hak dostlarından saâdet damlaları 2 kuran ı kerim, Hak dostlarından saâdet damlaları 2 peygamber kıssaları,Hak dostlarından saâdet damlaları 2 ilitam ders soruları, Hak dostlarından saâdet damlaları 2önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes