> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Hidayet takva iffet ve gına
Sayfa: [1] 2   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hidayet takva iffet ve gına  (Okunma Sayısı 2115 defa)
23 Mayıs 2010, 15:10:14
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 23 Mayıs 2010, 15:10:14 »



Hidayet, Takva, İffet ve Gına




Allah Resûlü'nün sabah-akşam tekrar ettikleri duaları arasında geçen اَللَّهُمَّاِنِّىأَسْئَلُكَالْهُدَىوَالتُّقَىوَالْ عَفَافَوَالْغِِنَى duasının mânâsını ve şerhini lütfeder misiniz?

Fem-i Güher-i Nebevî'den çok defa sâdır olan bu ve bunun gibi pek çok dua, kendisi için makamlar üstü makamlara ulaşma mevzuunda bir vesile, bizim için de bir irşad ve tenvirdir Allah Resûlü'nün bu duasının mânâsı şöyledir: "Allahım, Senden hidayet, takva, iffet ve insanlara muhtaç olmayacak kadar zenginlik istiyorum" Şimdi de bu kısa mealden sonra Efendimiz'in sabah-akşam Allah'tan (celle celâluhu) istediği bu dört önemli hususu kısaca izah etmeye çalışalım:

Hüdâ, doğruyu, dinin tarif ettiği istikamet yolunu, Allah'a açık olmayı temsil etme gibi mânâlara gelmektedir Kur'ân-ı Kerim'deki, "Elif lâm mîm İşte Kitap! Onda şüphe yoktur O, müttakiler için bir hidayettir"[1] âyet-i kerimesindeki "hüden" kelimesi de bu mânâya gelmektedir Ayrıca bu âyette "hüdâ" ile "takva" kelimeleri arasında da ciddî bir irtibatın olduğu görülmektedir Nitekim âyet-i kerimede, Kur'ân'ın kendisinde herhangi bir şüphenin bulunmadığı ve bu durumu da ancak müttakilerin sezebileceği vurgulanmaktadır Bu açıdan da ikinci kelimeyle birinci kelime arasında bir irtibat vardır Fatiha sûresinde geçen "Bizi doğru yola hidayet eyle"[2] âyetiyle de işte bu hidayet istenilmektedir Doğruyu bulmaya müsait olarak yaratılan insan, doğruyu bulma yollarına intisap edecek ve neticede de hep doğruluğun yamaçlarında dolaşacaktır Daha sonra gelen âyetlerle de, "mağdûbîn ve dâllîn" kelimeleriyle, hidayete erdikten sonra "gazaba uğrayanların" ve "sapkınlar"ın gittiği yoldan kaçınılması vurgulanmaktadır

Değişik bir zaviyeden, Allah Resûlü'nün sabah-akşam veya sık sık yaptığı bu duasında "hüdâ"yı istemesini şöyle değerlendirmek de mümkündür: Efendimiz'in "hüdâ"dan kastı "Lâ ilâhe illallah" hakikatidir Nitekim O (sallallâhu aleyhi ve sellem), bir hadislerinde "İmanınızı sık sık ‘Lâ ilâhe illallah'la yenileyin" buyurmaktadır İnsan için zaman, mekân ve onun atomları heran değiştiğinden o da maddesi itibarıyla her gün âdeta farklı bir şahıs olmaktadır; olmaktadır ve her gün, ihya edilmemiş bir zamana, ölü bir mekâna girmekte ve henüz tenevvür etmemiş ölü bir kısım zerreler onun vücuduna girmektedir Öyleyse insan, her an "Lâ ilâhe illallah" demek suretiyle "Allahım, Senden hidayet talep ediyor ve şahsî dünyamı aydınlatmanı istiyorum" duygu ve düşüncesi ile imanda yenilenmeye talip olmalıdır

Ayrıca "hüdâ" kelimesi, Allah Resûlü'nün bütün hayatı boyunca ortaya koymuş olduğu örnek hayatını ve Sünnetini yaşamayı da ifade etmektedir Nasıl ki Efendimiz'e bakıldığında Allah hatırlanıyor, mü'mine bakıldığında da Efendimiz hatırlanmalıdır Mü'min, ahlâk ve terbiye bakımından Muhammedî (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir ruhla bezenmeli, O'nun hâl ve tavırları mü'minin bütün hayatına yansımalı ve mü'min ahlâken ve terbiye cihetiyle o ruhla yaşamayı kendisine ideal bir yaşam tarzı olarak seçmelidir

Bu mevzua müşahhas bir misal olması açısından sahabe-i kiramdan İbn Mesud'u örnek vermek mümkündür İbn Mesud, konuşması, mimikleri, oturması ve kalkması ile Allah

Resûlü'ne en çok benzeyen sahabilerden biridir Burada istidradî olarak şunu arz etmekte de yarar var: Bazı kaynaklarda İbn Mesud'un davranışları itibarıyla "tamamen Efendimiz'e benzediğine" dair rivayetler vardır Bu rivayetlerde İbn Mesud'u Efendimiz'e benzetenlerin, onu "tanıdıkları sahabe arasında" benzettikleri anlaşılıyor İhtimal bu söz, uzun süre Kufe'de bulunan İbn Mesud'u görmüş Kufeliler tarafından söylenmiş olmalıdır Meselâ Kufeliler, Hz Ömer'i veya Hz Ebû Bekir'i hiç görmemişlerdi; görselerdi ihtimal fikirlerini değiştirecek ve başka benzerlerden de bahsedeceklerdi Zira, çoğunluğu itibarıyla bütün ashabı, hem de her hâl ve davranışlarıyla O'nu (sallallâhu aleyhi ve sellem) hatırlatıyorlardı

Kufe'de İslâmî duygu ve düşüncenin sistematik olarak yapılanması ve şekillenmesinde İbn Mesud Hazretleri'nin rolü çok büyük olmuştur Bu itibarla da Kufe'de hemen herkes onu tanıma fırsatı bulmuştu Öte yandan ta gençlik ve çocukluk yıllarında İslâm'la müşerref olan İbn Mesud, Efendimiz ve O'nun hane-i saadetlerine o kadar yakın olmuştu ki, bazıları onun Ehl-i Beyt'ten olduğu zannına bile kapılırdı Evet, gerçekten de İbn Mesud, ilk Müslümanlardan olması ve erken yaşlardan beri hep Allah Resûlü'nün yanında bulunması itibarıyla Efendimiz'in tavırları onun tabiatı hâline gelmişti; ama kendilerine bakıldığında, ibadet ve tavırlarında Efendimiz'in görüldüğü daha pek çok sahabe ve tâbiînin varlığı da bir gerçektir

Yine aradan asırlar geçtikten sonra gelen İmam Rabbânî ve Bediüzzaman gibi devâsâ kametlerin namaza durduklarında, Allah Resûlü için anlatılan "sanki içinde tencere kaynıyor gibi" kıvrım kıvrım olmaları, çevrelerini unutmaları, huşu içinde inlemeleri; Kur'ân okurken her kelimeyi ağızlarında duyup-tadıp; evirip-çevirip mânâ hüzmeleriyle bütün tadını alma gayreti içinde tekrar etmeleri ve bu hâlet-i ruhiye içinde secde ve rükûlarını yapmaları neticesinde Muhammedî ruh ve mânâyı yakalayıp sergilemeleri, onların her zamanki hâlleri olmuştur Evet, ibadet hayatı açısından da Efendimiz'e benzeme ve O'nu temsil etme ayrıca önem arz etmektedir

Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir taraftan bu duasıyla değişik ufuklarda tayaran ederken, diğer taraftan âdeta "Sizin de kanatlanmanız için bu çok önemli bir esastır buna sahip çıkın" diyerek mü'minleri hidayet mevzuunda irşatta bulunmaktadır Mü'min her an Allah'tan hidayet isteme konumundadır; ancak o hidayetin kapısı, sırlı takva anahtarıyla açılmadığı takdirde, içine girilmesi gerekli olan yere girilmemiş olacaktır Onun için Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), "hüdâ"nın arkasından hemen "takva"nın da istenmesini salıklamaktadır

Takva, farzları yapmak, haramları ve kebairi (büyük günahları) terk etmektir Bunları yapan bir mü'min, takva dairesine girmiş sayılır Gerçi, farzları yapıp, haram ve kebairden kaçınmak ile girilen yer, takvanın sofasıdır Daha sonra şüpheli şeylerden uzak durup haramların semtine sokulmamakla biraz daha ilerlenmiş olur ve takva kapısından içeriye adım atılmış sayılır Ardından bir kısım mübahları, "şüphelidir" mülâhazasıyla terk etmek suretiyle de asıl takvaya ulaşılmış olunur

Bir mü'minin, hidayetten ve hidayet rehberi sayılan Kur'ân'dan tam istifadesi de işte bu ölçüde bir takvaya vâbestedir Hidayet ile takva âdeta ikiz kardeş gibidir Nitekim yukarıda izah edildiği gibi Kur'ân'ı anlama, duyma, onun ulviyet ve azametine ulaşabilme takvaya bağlıdır ve takvanın derecesine göre de istifade nispeti artmaktadır evet takvada derinleşen mü'minin, Kur'ân'ı anlayışı, sezişi ve duyuşu da derinleşir

Duada üçüncü istek olarak "iffet" zikredilmektedir İffet, şehevânî yanları itibarıyla insanın elini, ayağını, dilini, dudağını, gözünü, kulağını günahlardan koruyarak onun haramlara girmemesi demektir İnsan, büyük günahları genellikle ağız ve apış arası ile işlediği için Allah Resûlü bir hadislerinde, "İki çene arası ile apış arası mevzuunda günaha girmeyeceğinize dair bana söz verin, ben de Cennet'e gireceğinize dair size söz vereyim" buyurarak ağız ile apış arasını aynı hat üzerinde bir araya getirmektedir ki, bu, iffetin sadece bir yanıdır

Bir diğer yanıyla ise o, temelluk ve dilencilik yapmamak, başkalarına yüzsuyu dökmemek demektir Duada sayılan diğer kelimelerle birlikte ele alındığında, iffetin mânâsını böyle anlamak daha uygun olacaktır zannediyorum "Bu yardımlar, kendilerini Allah yoluna vakfeden yoksullar içindir Bunlar yeryüzünde dolaşma imkânı bulamazlar Halktan istemekten geri durmaları sebebiyle, onların gerçek hâllerini bilmeyenler, onları zengin sanırlar Ey Resûlüm, sen onları simalarından tanırsın Onlar yüzsüzlük ederek halktan bir şey istemezler Hem hayır adına her ne verirseniz mutlaka Allah onu bilir"[3] âyet-i kerimesi de işte bu mânâdaki iffeti anlatmaktadır

Âyette bahsedilen hayatı yaşayanlardan birisi olan iffet âbidesi Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) o dönemdeki durumunu şöyle nakleder: "İnsanlardan bir şey istemeye çok utanırdım Çok defa açlıktan bayılırdım da beni saralı zannederlerdi; çocuklar gelir benimle eğlenirlerdi" Bu hâlinden ötürü Ebû Hüreyre'nin dilencilik yaptığını hatta temellukte bulunduğunu düşünenler bile olmuştur O, insanlardan bir şey istemeye utandığından "estakriu" şeklinde bir ifade kullanıyordu Esasen bu cümle, "Ben sizden Kur'ân talep ediyorum bana Kur'ân okuyun" mânâsına anlaşılabileceği gibi "Bana yemek verin" anl----- da gelmekteydi Tabiî, hâlden anlamayanlar, tıpkı ölen adama Kur'ân okunduğu gibi oturup onun başında Kur'ân okuyorlardı

Hakîm b Hizam da sahabe-i kiramın ileri gelenlerindendir Bu sahabi de Ebû Hüreyre gibi kimseden bir şey istememeyi ahlâk hâline getirmişti Efendimiz, Hakîm b Hizam'la insanlardan bir şey istememe konusunda söz almıştı O da ömrünün sonuna kadar bu sözünde durmuştu Öyle ki, kırbacı yere düşürdüğünde onu bile kimseden istememek için devesinden inip alır, yine devesine binerdi Daha sonraları ise Hakîm b Hizam'a sadaka ve teberru adına hiçbir şey kabul ettirilememişti

Ashap içinde isteyen insan sayısı çok azdı Bu insanlar çok ciddî sıkıntılara da maruz kalmalarına rağmen kimseden bir şey istememiş ve hep afif yaşamışlardı Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) de ömrü boyunca afif yaşamış; hurma elyafından yapılmış hasır üzerinde yatmıştı ki, bu hasır mübarek vücudunda derin izler bırakırdı Bazı günler evinde hiç ocak yanmaz, O aç sabahlar, aç akşamlardı Fakat bütün bu sıkıntılara rağmen gerek Efendimiz, gerekse sahabe-i kiram "Susuzum, bittim, bu insanlarda vefa yok, bize bakmıyorlar, biz hayatlarımızı bunların saadetlerine, mutluluğuna, hidayetine vakfetmişiz, bu ne büyük bir vefasızlık " şek...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hidayet takva iffet ve gına
« Posted on: 29 Mart 2024, 17:44:31 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hidayet takva iffet ve gına rüya tabiri,Hidayet takva iffet ve gına mekke canlı, Hidayet takva iffet ve gına kabe canlı yayın, Hidayet takva iffet ve gına Üç boyutlu kuran oku Hidayet takva iffet ve gına kuran ı kerim, Hidayet takva iffet ve gına peygamber kıssaları,Hidayet takva iffet ve gına ilitam ders soruları, Hidayet takva iffet ve gınaönlisans arapça,
Logged
03 Haziran 2011, 22:54:23
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« Yanıtla #1 : 03 Haziran 2011, 22:54:23 »

 "ALLAHım, Senden hidayet, takva, iffet ve insanlara muhtaç olmayacak kadar zenginlik istiyorum"

Amin Amin Amin...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

27 Aralık 2015, 16:08:42
Pelinay
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.696


« Yanıtla #2 : 27 Aralık 2015, 16:08:42 »

Öte yandan "gönül zenginliği" mânâsına da gelen gınâ, çok ulvî bir pâyedir Bu pâyeye ermiş birisi, ne kazandığı şeyden memnun olur, ne kaybettiği şeyden mahzun Dünyayı kesben değil kalben terk eden böylesi insanlar, Hz Eyüp misali "Hamdolsun o Allah'a ki, önce verdi sonra da aldı" duygu ve düşüncesinde hareket ederek her dem şükürle oturur kalkarlar

Hz.Eyüb (as)a bir kez daha ayran oldum bu duygu ve düşüncesinden.muhteşem bir tevekkül ve teslimiyet.
Rabbim inşallah Onun bu halinden bizleri de nasiplendirsin.Allah razı olsun abla paylaşımın için.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

27 Aralık 2015, 22:10:01
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #3 : 27 Aralık 2015, 22:10:01 »

Aleykumselam.Rabbim bizlere haya iman iffet versin.Guzel ahlakli takvali ve hidayete eren kullardan eylesin insallah
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

30 Aralık 2015, 22:38:34
Damla
Öğrenci Grubu
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 3.120


« Yanıtla #4 : 30 Aralık 2015, 22:38:34 »

Esselamu aleykum.Paylaşım için teşekkürler.Vesilenizle bir şeyi daha öğrendim.Allah c.c. razı olsun...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1] 2   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes