> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Hâlâ Vakit Varken
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hâlâ Vakit Varken  (Okunma Sayısı 582 defa)
13 Temmuz 2010, 17:32:45
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 13 Temmuz 2010, 17:32:45 »



Hâlâ Vakit Varken





İmanın ve tevbenin kabul edilmediği "hâlet-i ye's" hangi zaman dilimini kapsar Sebepler açısından iki-üç ay ömrünün kaldığını öğrenen bir hastanın o andan sonraki hali de hâlet-i ye's sayılır mı? Böyle bir hastanın, tam suda boğulacağı an inandığını söyleyen ama imanı makbul sayılmayan Firavun'unki gibi bir akıbete düçar olmaktan endişe duyması doğru mudur?
Ye's (yeis); gerçekleşmesi arzulanan bir şeyin artık olamayacağını kabul etmek, onun olmasını ummaktan vazgeçmek, istenen o şeye duyulan beklentiyi bitirmek, ondan bütün bütün ümit kesmek, ümitsizliğe düşmek ve karamsarlığa kapılmak manalarına gelmektedir "Hâlet-i ye's" ise; bir kimsenin kendi ihtiyarıyla karar veremeyecek kadar korkması, iradesinin felç olması, beklentilerinin son bulması; hususiyle de, can çekişen insanın yaşama ümidinin tamamen tükendiği, ötelere ait emarelerin iyice belirdiği ve artık iman ikrarının fayda vermeyeceği, hayatın o en son anındaki çaresizlik hali demektir Bu an, insanın dünya hayatına geri dönmesinin ve küçük bir sâlih amel yapacak kadar şuurluca yaşamasının mümkün olmadığı, -bir tevcihe göre- bunun hem ölmek üzere olan şahıs hem de yanındakiler tarafından bilindiği andır
Ölüm Gelip Çatınca
Henüz fırsat varken kendi hür iradesi ile iman etmeyen bir inançsızın, ölüm gelip çattığı ve gözünden perdenin yavaş yavaş kaldırıldığı zaman, ilahî azaba uğrayacağından artık emin olduğu halet-i ye'ste, kendi ihtiyarı ile değil de, korku ve ümitsizlik sâikiyle iman ettiğini söylemesine "iman-ı ye's" denilir Daha önceden iman ettiği halde, günah ve isyandan yakasını kurtaramayan bir fâsıkın tam öleceği sırada günahlarından tevbe etmesine de "tevbe-i ye's" adı verilir
Kelam ve Akaid kitaplarında, hâlet-i ye's üzerinde tafsilatlı bir şekilde durulmuş; bu halin başlangıç anı, hangi vakitleri içine aldığı ve o esnada yapılan imanın ve tevbenin makbul olup olmadığı hususundaki görüşler detaylıca ele alınmıştır Bu mütalaalara esas teşkil eden ayet-i kerimelerden birinin meali şöyledir: "Kötülükleri işleyip dururken, ölüm kendisine gelip çattığında "Şimdi gerçekten tevbe ettim!" diyenlerin ve bir de kafir olarak ölenlerin yaptığı tevbe makbul değildir İşte öyleleri, kendileri için çok acı veren bir azap hazırladığımız kimselerdir" (Nisa, 4/18)
Evet, büyük bir korku ve telaşın yaşandığı hâlet-i ye'ste, o esnadaki çaresizlik sebebiyle küfürden dönerek îman etmek makbûl sayılmamıştırNe var ki, bu halin başlangıç anının çok iyi tesbit edilmesi gerekmektedir Genel kabule göre; bu vakit, hâlet-i nezi'de (can boğaza gelince) artık tamamen dünyadan ümidin kesilmesi ve sayılı nefeslerin tükenmekte olduğunun hissedilmesi zamanıdır Vefat etmekte olan insan anlar onu; hisseder elinin ayağının çekilmekte olduğunu Bazıları için öbür alemin perdeleri indirilir, ahiret kapıları açılır; insan bütün dehşetiyle ölüm ötesini görür İstisnalar olsa da, çehrede ekşimeler başgösterir Bir anda gözünün önünde beliren ötelere ait tablolar karşısında insanın yüz hatları gerilir; el, ayak, yüz ve göz hareketleri yolculuk telaşını dışa aksettirir Gayri insan yaşama ümidini tamamen yitirir Orada hazır bulunanlar da hastanın gidici olduğunu bilirler Doktorlar durumu anlar ve tesbitlerini seslendirirler; "kalb ölümü" derler, çok geçmeden "beyin ölümü"nün de gerçekleşeceğini muhakkakmış gibi haber verirler
İşte, bir kimse, ölüm emareleri bu derece belirmeden ve can boğazına gelmeden önce, hâlâ bir hayır kesbine imkân bulabileceği bir zaman diliminde aklı başında olarak iman ederse, henüz ye's hali tahakkuk etmemiş sayılır ve o andaki imanı makbûl olur Can çekişme hali başlamadan önce bir ân-ı seyyale bile olsa, kendi hür iradesiyle inanabildiği takdirde onun imanı geçerlidir Nitekim, Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in Ebu Talib'e iman teklif ettiği an da bu andır Ebu Talib, bu tekliften sonra, -ekser rivayetlere göre- müşrik dost ve arkadaşlarının zorlamalarıyla "Abdulmuttalip'in dini üzere" demiştir Rehber-i Ekmel, ona ölüm döşeğinde olduğu bir anda iman davetinde bulunduğu nazar-ı itibara alınırsa, demek ki, insanın şuuru bütün bütün bulanıp muhtel olmadığı sürece, imanın kabul edilmesi için hâlâ bir fırsat vardır
Fakat, o son fırsatı da değerlendiremeyen bir kimse, üzerinde ölümün emareleri iyice belirip ruhun bedenden ayrılışının şiddetli hali kendisini sardığı ve öbür aleme tam adım atmak üzere olduğu zaman iman ettiğini söylerse, bu, iman-ı ye's kabul edilir İmanın sahih olması için, en azından şuurluca "Allahım, hayatımı berbat ettim, ömrümü boş yere geçirdim; fakat, ahirete yürüdüğümü derinden hissettiğim şu dakikada da olsa, artık iman ediyorum!" demek ve sonra da, imanı ifade sadedinde bir sâlih amel ortaya koyacak, bir vakit namaz kılacak kadar bir vakit yaşamış olmak iktiza eder İmanını beyan ettikten sonra küçük bir hayır işleyecek kadar dahi vakti kalmamış bir insanın nefsi elinden çıkmış ve iradesi iflas etmiş demektir ki, böyle birinin imanı makbul değildir
Bazı alimler ye's kelimesi yerine be's sözünü de kullanmışlardır Be's; azap, zarar, şiddet, ceza, sıkıntı, güç ve kuvvet demektir Tarih boyunca nice kavimler yaşamıştır ki, onlar kendilerini her şeyden müstağni saymışlar ve gururlarına kapılarak hakka çağıran her sese kulak tıkamışlardır Kendi dönemlerindeki peygamber apaçık deliller getirdiği ve Allah'a davet ettiği zaman bile kibirden vazgeçmemiş, şımarıp böbürlenmiş ve Allah elçisine sırt çevirmişlerdir Dahası, Allah'ın dinine girmeleri ve hidayete ermeleri için çırpınıp duran peygamberi alaya almış ve ona olmadık işkenceler yapmışlardır Nihayet, yaptıklarının cezası olarak, Allah'ın azabı gelip kendilerini her taraftan kuşatıvermiştir O âna kadar imana kapalı yaşayan bu şımarık kimseler, o dehşetli azabı görür görmez o güne dek yapıp ettiklerini bir anda unutmuşçasına inandıklarını iddia etmiş ve Cenâb-ı Hakk'a teslim olduklarını söylemişlerdir
Kur'an-ı Kerim, azab-ı ilahiyi karşısında görüp korku ve telaşla iman ettiğini söyleyen kimselerin acıklı halini anlatırken mealen şöyle der: "Onlar Bizim azabımızın şiddetini görür görmez "Allah'ın birliğine iman ettik, O'na şerik saydığımız putları da red ve inkâr ettik" dedilerFakat azabımızı gördüklerinde iman etmeleri kendilerine fayda sağlamadı Allah'ın, kulları hakkındaki carî âdeti hep böyle olmuştur ve kâfirler işte bu noktada yanılarak hüsrana uğramışlardır" (Mü'min, 40/84-85) Evet, ayet-i kerimede de açıkça ifade edildiği gibi, ancak kendilerine vaad edilen korkunç akıbet gelip çatınca iman iddiasında bulunanların imanları makbul değildir ve onların sözde imanları kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir Çünkü, o andaki ikrarları kendi ihtiyarları ile değil, korku ve ümitsizlikten dolayıdır Hür iradesi ile Hakk'a teslim olmayan kimselerin, geleceği söylenen azabın apaçık görüldüğü böyle bir yeis zamanında iman etmeleri çaresizlikleri sebebiyledir ki, bu türlü faydasız bir imana iman-ı ye's veya iman-ı be's denegelmiştir
İmanın Kerâmeti
Allah'ın azabı gelip kapıya dayanmak üzere iken iman edip kurtulan tek kavim Hazreti Yunus'un (aleyhisselam) ümmeti olmuştur Onlar, Hazreti Yûnus'un haber verdiği azabın emareleri belirir belirmez çok ciddi bir pişmanlıkla, hep beraber iman edip Cenâb-ı Hakk'a teslimiyetlerini ifade etmişler ve böylece helâka uğramaktan kurtulmuşlardır Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyân onları -mealen- şöyle anlatmaktadır: "Azap gelip çattığı zaman imana gelip de bu imanı kendilerine fayda vermiş olan bir tek memleket halkı olsun, bulunsaydı ya! Asla böyle bir şey vaki olmamıştır Ancak Yunus'un halkı müstesnadır ki; onlar iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını uzaklaştırıp giderdik ve onları bir süre daha yaşattık" (Yûnus, 10/98) Evet, Yunus Aleyhisselam'ın kavmi kurtulmuştur; çünkü, onlar felaketin işaretleri daha uzaktan görünür görünmez "küllî bir tevbe" ve "küllî bir iltica" ile bağışlanma dilemişlerdir; henüz azab-ı ilahi gelmeden önce böyle gönülden iman ettikleri için imanları sahih olup fayda vermiştir
Bu arada, kıyâmetin büyük alâmetleri zuhur ettiği veya kıyamet kopmaya başladığı zaman iman etmek de iman-ı ye'se dahildir ve sahibine fayda vermeyecektir Allame Hamdi Yazır, kıyametin büyük alâmetlerinden önce iman etmiş olan kimsenin kurtulacağını, fakat bu âyetlerin zuhurundan itibaren ikrar edilen imanın kabulü için, bu şuurlu iman ile beraber bir hayır işlemenin de şart olduğunu belirtmektedir
Diğer taraftan, hâlet-i ye's açısından, bir inançsızın iman etmesi ile bir mü'minin tevbesini birbirinden ayırmak ve farklı şekilde değerlendirmek gerekmektedir İslâm âlimleri ye's ve be's halinde iman etmenin geçersiz olduğu hususunda ittifak etmişlerdir; fakat, o durumdaki bir fasık mü'minin tevbesinin makbul olup olmadığı konusunda değişik görüşler ileri sürmüşlerdir Genel kanaat, günahkar bir mü'minin tevbesinin ye's halinde bile makbul olduğu yönündedir
Evet, ümit ve recâm odur ki, bir mü'min, o dakikaya kadar günah işlemiş olsa da, ölüm döşeğinde ve ahirete ait tabloları görmenin ürpertisini yaşadığı bir anda bile tevbe etse Rahman ü Rahim onun tevbesini kabul buyurur Çünkü, o tevbenin bir arka planı ve bir nokta-yı istinadı vardır O insan, daha önceden iman etmiştir, belli ölçüde sâlih amel de yapmıştır; nihayet günahları kalmıştır sırtında, hatta bunlar altından kalkılması çok zor ağırlıkta da olabilir "Allah'ın meşietine kalmış; dilerse affeder, dilerse de azap eder" hakikatı mahfuz, iman sermayesine sahip böyle birisi o esnada Cenâb-ı Hakk'a tevbe ederse, o iman iksiri hürmetine Mevlâ-yı Müteâl onu bağışlayabilir İmana o kadar teveccüh-ü ilahi olması ve iman çekirdeğinin o denli semere vermesi de gayet normaldir İman etmiş ama sâlih amel yapamamış, hatta günahlara girip çıkmış ve belli ölçüde kirlenmiş bir mü'minin tevbesinin son anda da olsa kabul edilmesine ve onun da mağfiretten mahrum bırakılmamasına "imanın kerameti" diyebilirs...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hâlâ Vakit Varken
« Posted on: 28 Mart 2024, 12:46:53 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hâlâ Vakit Varken rüya tabiri,Hâlâ Vakit Varken mekke canlı, Hâlâ Vakit Varken kabe canlı yayın, Hâlâ Vakit Varken Üç boyutlu kuran oku Hâlâ Vakit Varken kuran ı kerim, Hâlâ Vakit Varken peygamber kıssaları,Hâlâ Vakit Varken ilitam ders soruları, Hâlâ Vakit Varkenönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes