> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Hak dostlarından saâdet damlaları 1
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hak dostlarından saâdet damlaları 1  (Okunma Sayısı 582 defa)
01 Kasım 2010, 17:08:24
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 01 Kasım 2010, 17:08:24 »



Hak Dostlarının Gönül İklîminden Saâdet Damlaları -1- / Kalb-i Selîm


İlâhî hikmetler dershânesi olan şu imtihan âleminde, Rabbimiz, biz kullarını hakîkate ulaştıracak birçok vesîleler lutfetmiştir. Birer hidâyet rehberi olan ilâhî kitaplar, peygamberler ve evliyâullâh, dâimâ insanlığı hak ve hakîkate sevk ederek Cenâb-ı Hakk’ın “cennet dâvetine” elçilik yapmaktadırlar. Zîrâ Rabbimiz:

“Allâh, kullarını Dâru’s-Selâm’a (saâdet yurdu cennete) dâvet ediyor...” (Yûnus, 25) buyurmaktadır. Tabiî ki her dâvetin bir kabûl şartı, her nîmetin de bir bedeli vardır. Rabbimiz bu bedelin ne olduğunu, diğer bir âyet-i kerîmede şöyle beyân buyurmaktadır:



“O gün, ne mal fayda verir ne de evlâd. Ancak Allâh’a kalb-i selîm (temiz bir kalb) ile gelenler (o günde fayda bulur).” (eş-Şuarâ, 88-89)

Kalb-i selîm, mâsivâdan arınmış ve mücellâ bir ayna gibi Hakk’ın cemâlî sıfatlarının tecellîgâhı hâline gelmiş bir kalbdir. Hak Teâlâ, kulunun kalbinde cemâlî sıfatlarının tecellîlerini görünce onu sever ve ondan râzı olur.

Rabbimizin cennet dâvetine ve ihsân edeceği sonsuz mükâfatlara lâyık olabilmek için mâsivâdan uzaklaşıp kalben Hakk’a yönelmek şarttır. Zîrâ Rabbimiz, bizden ilâhî tecellîgâh olan bir gönül, yâni kalb-i selîm istiyor.

Hazret-i Mevlânâ’nın Mesnevî’sinde bir kıssa vardır:

Hazret-i Yûsuf’a çok uzak diyarlardan, yüreği muhabbetle dolu bir dostu gelip misâfir olur. Onlar, çocukluktan beri samîmî birer dostturlar. Ahbaplık ve dostluk yastığına beraberce yaslanmışlardır. Hazret-i Yûsuf, bir müddet onunla sohbet ettikten sonra nükteli bir tarzda:

“–Söyle bakalım dostum, bize gittiğin yerlerden ne hediye getirdin?” der.

Misâfiri, bu istek karşısında çok mahcûb olur ve ne diyeceğini bilemez. Ardından, hissiyâtını şu samîmî ifâdelerle dile getirir:

“–Sana armağan getirmek için, şu fânî âlemde birçok şeye nazar ettim. Fakat hiçbirini gözüm tutmadı, hiçbirini sana lâyık göremedim. Bir kırıntı büyüklüğündeki altın parçasını bir altın yatağına veya bir damlayı bir denize nasıl armağan olarak götürebilirdim ki? Senin güzelliğine denk olacak hangi tohum vardır ki bu Mısır ülkesinin ambarında bulunmasın? Sana getirilecek hediye ancak senin güzelliğinin bir eşi, bir benzeri olmalıdır. Bu yüzden ben de çâresiz, sana gönül nûru gibi tozsuz, lekesiz, parlak bir ayna getirip sunmayı lâyık gördüm.

Ey güneş gibi gökyüzünün nûru olan Yûsuf! Sana gönül nûrundan bir ayna getirdim ki, ona baktıkça kendi güzelliğini görüp hayrân olasın. Onda güzel yüzünü gördükçe, Rabbin sendeki cemâlî tecellîlerini seyredesin ve beni de hatırlayasın.”

Misâfir bunları söyledikten sonra koltuğunun altından bir ayna çıkarır ve Hazret-i Yûsuf’a takdîm eder.

Hazret-i Mevlânâ buyurur:

“Varlığın aynası nedir? Varlığın aynası yokluktur. (Şunu iyi bil ki, sen çıkınca aradan, kalır seni yaratan!) Ey Hak âşığı! Eğer ahmak değilsen, Hakk’ın huzûruna yokluk götür.

Göklerdeki bulutların, deryâlardaki suların kendi renkleri yoktur. Onları renkten renge koyan, semâdaki Güneş’tir. Mârifet, kesretten vahdete intikâl edebilmek ve Hakk’ın rengine boyanabilmektir.

Sen de nefsânî arzulardan sıyrıl, yokluğa, yâni hiçliğe er! Zîrâ her ilâhî tecellînin kemâli, hiçliğe vâsıl olduktan sonra başlar…

Cenâb-ı Hakk’ı dost edinmek istersen, şunu iyi bil ki, dostların yanına eli (ve gönlü) boş gidilmez. Dostların yanına eli boş gitmek, değirmene buğdaysız gitmeye benzer. Cenâb-ı Hak mahşer gününde kullarına:

«–Kıyâmet günü için ne hediye getirdiniz?» diye soracak ve ardından şöyle buyuracak:

«–Sizi ilk yarattığımızda olduğu gibi, eli boş, azıksız olarak, tek başınıza ve muhtaç bir hâlde geldiniz. Haydi söyleyin, kıyâmet günü için ne hediye getirdiniz? Yoksa sizde dünyâdan âhirete dönmek ve Allâh’ın huzûruna çıkmak ümîdi yok mu idi? Kur’ân’ın kıyâmet hakkındaki haberleri, size boş mu görünmüştü?»

Ey ahsen-i takvîm, yâni en güzel vasıfta yaratılan insan! O dostun kapısına böyle boş bir gönülle nasıl ayak atıyorsun?

Bu fânî âlemde azıcık olsun uykuyu, yemeyi-içmeyi azalt da Hak ile buluşacağın zaman için bir hediye hazırla!”

Kula düşen, ilâhî azamet ve kudretin sonsuzluğu karşısında hiçlik ve acziyetini idrâk edebilmektir. Zîrâ Rabbimiz, her şeyin yaratıcısı ve sâhibidir. Dolayısıyla O, her varlıktan müstağnîdir. O’na götürülebilecek hiçbir hediye yoktur ki O’nun sonsuz hazînesinde bulunmasın. O, hüsn-i mutlaktır; bütün güzelliklerin menşeidir. Bu yüzden varlıklar içinde en güzel ve kıymetli şey, Hakk’ın güzelliğine ayna olabilecek kadar saf ve berrak bir “kalb”dir. Cenâb-ı Hakk’a götürülmeye en lâyık hediye, Rabbimizin bizden istediği “kalb-i selîm”dir. Şâir ne güzel söyler:

Sanma ey hâce kim senden zer ü sîm isterler

Yevme lâ yenfeu’da kalb-i selîm isterler

İşte böylesine kıymetli olan kalbi, fânî ve gelgeç sevdâlara esîr etmek kadar fecî bir gaflet düşünülebilir mi? Hakk’ın rızâsına vuslatın yegâne bedeli olan kalbi, mâsivâ ile kirletmekten daha büyük bir felâket olabilir mi?

Kalb-i selîm, içinde îman nûrunun ışıldadığı, berrak ve billûr bir fânus gibidir. Mü’min, kalbindeki bu nûr ile, doğruyu eğriden, hayrı şerden, hakkı bâtıldan, helâli haramdan ayırt eder. Nitekim rikkat-i kalbiyye sâhibi, gözü yaşlı ve duygulu bir sahâbî olan Vâbisa İbni Ma’bed -radıyallâhu anh-, bu hâlin güzel bir misâlidir. Bu mübârek sahâbî şöyle anlatıyor:

Birgün Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in huzûruna varmıştım. Bana hitâb ederek:

“–İyiliğin ne olduğunu sormaya mı geldin?” buyurdu. Ben de:

“–Evet yâ Rasûlallâh!” dedim. O zaman şöyle buyurdu:

“–Kalbine danış. İyilik, sana uygun gelen ve yapılmasını kalbinin tasdîk ettiği şeydir. Günah ise içini tırmalayan ve başkaları sana yap diye nice defa fetvâ verse bile içinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir.” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, IV, 227-228)

Rasûl-i Ekrem Efendimiz, bu güzîde sahâbîsine, iyinin, güzelin, hak ve hayrın ne olduğunu kalbine danışarak öğrenmesini tavsiye buyuruyor. Dolayısıyla, günah ve ihtiraslarla zedelenmemiş temiz bir kalbin, iyiyi kötüden ayırt edebileceğini beyân ediyor. Zîrâ selîm bir kalb, hakîkatin şaşmaz pusulasıdır. Onun sâfiyetine halel getirip hastalanmasına sebebiyet veren şeyler ise, gaflet, nefsânî ihtiraslar ve günahlardır. Hadîs-i şerîfte -aleyhissalâtü vesselâm- Efendimiz şöyle buyuruyor:

“Mü’min, bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta meydana gelir. Eğer o günâhı hemen terk edip tevbe ve istiğfâr ederse kalbi cilâlanır, eski parlaklığına kavuşur. Böyle yapmaz da günah işlemeye devâm ederse, siyah noktalar gittikçe çoğalır ve netîcede kalbini büsbütün kaplar. İşte Hak Teâlâ’nın:

«Hayır, doğrusu onların işleyip kazandıkları (kötü) şeyler sebebiyle, kalblerinin üzeri pas tutmuştur.» (el-Mutaffifîn, 14) diye beyân ettiği hâl budur.” (Tirmizî, Tefsîr, 83; İbn-i Mâce, Zühd, 29; Ahmed bin Hanbel, Müsned, II, 297)

Hasan-ı Basrî -rahmetullâhi aleyh- öğütlerinde şöyle buyurur:

“Kalbler altı şeyden dolayı çürür ve bozulur:

1- Tevbe ederim ümîdiyle günah işlemek.

2- İlim öğrenip, mûcibince amel etmemek.

3- Hareket ve davranışlarda içten ve samîmî (ihlâslı) olmamak.

4- Allâh’ın verdiği nîmetlerden yararlanıp, şükretmemek.

5- Allâh’ın yarattıkları arasında paylaştırdığı rızka râzı olmamak.

6- Ölüleri defnedip, onlardan ibret almamak.”

Kalb, içinde bulunduğu ortamın tesiri altında kalır. Hayırlara ve güzelliklere muhâtab olursa güzel in’ikâslarla nurlanır. Bunun aksine kötülük ve çirkinliklere mâruz kalırsa kötülükler sirâyet edip onu karartır.

Rivâyete göre cennetten gelen ve İbrâhîm

-aleyhisselâm- tarafından tavâfın başlangıcına alâmet olsun diye Kâbe’nin bir köşesine yerleştirilen meşhur “Hacer-i Esved” de, insanların günahlarının ve kasvet-i kalbinin menfî in’ikâsları netîcesinde kararmıştır.1 Mâlum olduğu üzere Hacer-i Esved, “siyah taş” mânâsına gelir. Hâlbuki bu taş, cennetten çıktığı zaman sütten ve kardan daha ak idi. Fakat zamanla kendisine dokunan insanların günahları sebebiyle kararmıştır. Nitekim bu siyahlığın sâdece Hacer-i Esved’in görünen kısmında bulunduğu, Kâbe duvarına gömülü kısmının ise hâlâ beyaz olduğuna dâir pekçok rivâyetler vardır.2

Düşünmek gerekir ki insanların günahları, bir taşa bile bu derece tesir edip onu siyahlaştırabiliyorsa, tıpkı su gibi, bulunduğu ortamın şekline ve rengine bürünen kalbi, ne kadar tesir altında bırakır?! O hâlde kalbin sâfiyet ve berraklığını muhâfaza için günah ve mâsiyetlerin menfî telkinlerinden son derece sakınmak gerekir.

Kalb, günah lekeleri tarafından iyice istîlâ edildiğinde gaflet ve kasvet karanlıklarına gömülür. Ayna üzerinde oluşan kirlerin ve lekelerin, zamanla görüntülerin netliğini bozması gibi, günah kirleri de kalb gözünü köreltir; güzel ile çirkini, iyi ile kötüyü ayırt etme vazîfesinde kişiyi acze düşürür. Bir zaman gelir ki, kalbe hayat veren îman nûru da söner. Böyle bir sîne, artık içinde cenâze bulunan kabir çukurundan farksızdır. Şâirin dediği gibi:

Îmandır o cevher ki ilâhî ne büyüktür!

Îmansız olan paslı yürek sînede yüktür!..


Kalbin mânen ölümü netîcesinde kişi, hayır ve şerri birbirinden tefrîk eden en mühim istîdâdını kaybetmiş olur. Artık rûha zehir saçan en büyük günahlar bile, ağırlığı hissedilmeden işlenebilir. Ömer bin Abdülazîz -rahmetullâhi aleyh-’in şu sözleri, bu hakîkati ne güzel ortaya koymaktadır:

“Haramlar bir ateştir. Ona a...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hak dostlarından saâdet damlaları 1
« Posted on: 24 Nisan 2024, 08:54:26 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hak dostlarından saâdet damlaları 1 rüya tabiri,Hak dostlarından saâdet damlaları 1 mekke canlı, Hak dostlarından saâdet damlaları 1 kabe canlı yayın, Hak dostlarından saâdet damlaları 1 Üç boyutlu kuran oku Hak dostlarından saâdet damlaları 1 kuran ı kerim, Hak dostlarından saâdet damlaları 1 peygamber kıssaları,Hak dostlarından saâdet damlaları 1 ilitam ders soruları, Hak dostlarından saâdet damlaları 1önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes