> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Hak dostlarından ahireti dünyaya tercih
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hak dostlarından ahireti dünyaya tercih  (Okunma Sayısı 540 defa)
03 Kasım 2010, 12:41:42
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 03 Kasım 2010, 12:41:42 »



Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından –17- Âhireti Dünyaya Tercih



Her mü’min, kendisinden iyilik gördüğü bir kimseye îmânı gereği minnet duyar, teşekkür ve duâ eder. İmkân bulduğunda ise ona daha güzel bir şekilde mukâbele etmek ister. İkrâm edilen bir bardak su bile, nezâketen teşekkürü îcâb ettirir.

Âyet-i kerîmede:

“Allâh’ın nîmetini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız…” (en-Nahl, 18) buyrulmaktadır. Şüphesiz ki bu nîmetlerin en büyüğü “îman”dır. Her nîmetin bir bedeli ve mukâbili olduğu gibi, îman nîmetinin mukâbili de, hamd, şükür, zikir, ihlâs ve takvâ üzere bir kulluk hayatı yaşamaktır.

Mü’min, kendisine ihsân edilen bütün nîmetlerin ve bilhassa da “îmân”ın şükür bedelini Rabbine ödemek mecbûriyetindedir. Zîrâ bedeli ödenmeyen bir şeye sahiplik iddiâsına kalkışmak, abesle iştigaldir.

Îman; ilâhî lutufların en büyüğüdür. İmtihan ise bu nîmetin ne nisbette kıymetini bildiğimizi, ona ne kadar sahip çıkabildiğimizi ölçen bir miyardır. Mü’minlerden beklenen, hayatın değişen şartları içinde sabır ve teslîmiyetle îmânını muhâfaza etmektir. Bu aynı zamanda ilâhî mükâfatlara nâiliyetin bedeli mesâbesindedir. Nitekim âyet-i kerîmede buyrulur:

“Allah mü’minlerden mallarını ve canlarını kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır...” (et-Tevbe, 111)

Dünyada geçirilen zaman, âhiretin sonsuzluğu karşısında bir zerre veya bir damla mesâbesinde bile değildir. Fakat dünya imtihanının neticesi, ya sonsuz saâdet yurdu olan cennet, ya da ebedî bir ıztırap mahalli olan cehennemdir. Kulun yolculuğunun hangi istikâmete olacağını, fânî hayatında “âhireti veya dünyayı tercih edişi” belirler. Bu bakımdan şu kısacık dünya hayatında, âhireti tercihte gaflet göstermekten daha büyük bir aldanış söz konusu olamaz.

Hakk’a yakınlığın nûruyla gafletten uyanmış olan Allah dostları ise, kâinat kitabının her harfini gönül gözüyle ve hikmet nazarıyla okurlar. Kâinâtın ulvî bir gâye ile var edildiğini, hiçbir şeyin boş ve abes yere yaratılmadığını, her geçen günün ömür takviminden bir yaprak daha koparıp insanı kabre bir adım daha yaklaştırdığını yakînen idrâk ederler. “Hayat nîmetinin mânâ ve hikmeti nedir? Dünya niçin insanoğlunun emrine âmâde kılındı? İki kapılı bir hân olan bu cihâna nereden geldik, buradan yolculuk nereye?” gibi sualler üzerinde tefekkür ederek, ömürlerini ince, derin ve hassas bir hâlet-i rûhiye ile yaşarlar.

KALB-İ SELÎM’İN ALÂMETİ

Kıyâmet günü en çok muhtaç olacağımız şeyi, Rabbimiz şöyle beyân eder:

“O gün (kişiye) ne malın-mülkün faydası olacaktır ne de çoluk-çocuğun. Ancak kalb-i selîm (tertemiz bir kalp) ile Allâh’ın huzûruna gelenler (kurtulacaktır).” (eş-Şuarâ, 88-89)

Kalb-i selîm’e nâil olabilmek de, kabir âleminden dâvetiye gelmeden evvel, âhiret yolculuğuna hazırlanmaya bağlıdır. Bunun için kalbi Allah’tan uzaklaştıran her şeyden rafine etmek, yâni arındırıp inceltmek ve dünyada ihsân edilen her nîmeti uhrevî selâmet ve saâdetin sermâyesi kılabilmek gerekir.

Hak dostları, kalb-i selîm’in en mühim iki vasfını şöyle ifâde etmişlerdir:

1. Kimseyi incitmemek, kimseden incinmemek. Zîrâ kalp, nazargâh-ı ilâhîdir.

2. Dünya ve âhiret işleri karşı karşıya geldiğinde âhiret işini tercih etmek.

Kalb-i selîm ile ahlâkî bakımdan kemâle eren mü’minin, Allah ile beraberlik şuuru zirveye çıkar. Kendisini dâimâ Hakk’ın huzûrunda ve ilâhî kameralar altında hisseder. Her an şu âyet-i kerîmelerin tefekkürü içinde bulunur:

“…Ve her nerede olursanız olun, O (Allah) sizinle beraberdir…” (el-Hadîd, 4)

“…Ve Biz ona (insana) şah damarından daha yakınız.” (Kaf, 16)

Bu takvâ hâlinin zirvesinde bulunan Hak dostları da Rabbimizin sık sık hatırlattığı âhiret gerçeğini dâimâ dikkate alarak hayat yolculuğunda dosdoğru bir istikâmet izlerler. Âhiret hayatına âit bir zarara uğramaktansa, bütün dünyevî menfaatlerden vazgeçebilme dirâyetini gösterirler.

DÜNYALARI VERSELER,

BİR ÂHİRET AMELİYLE DEĞİŞMEYİZ!..

Mûsâ -aleyhisselâm- Firavun’un sarayında bolluk içinde yaşamaktayken, Firavun’un kendisini öldürmek istediğini haber almış ve derhal Medyen istikâmetinde azıksız olarak yola çıkmıştı. Tam sekiz gün aç-susuz yürümüş, hâlsiz ve bitkin bir durumda Medyen kalesi önlerine varmıştı. O kadar çâresizdi ki artık:

“...Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra muhtâcım!” (el-Kasas, 24) diye ilticâ ediyordu. Sonra orada kim olduklarını bilmeden, Şuayb

-aleyhisselâm-’ın kızlarına, koyunlarını sulamaları husûsunda yardımcı oldu. Hazret-i Şuayb bunu duyunca kendilerine iyilikte bulunan bu zâtı evine davet edip yemek ikrâm etmek istedi. Hazret-i Mûsâ sekiz gündür mîdesine bir lokma girmemiş olmasına rağmen, önüne konulan yemeğe el uzatmadı.

Hazret-i Şuayb’a da:

“–Biz öyle bir âileyiz ki, bütün dünyayı verseler, bir âhiret ameli ile değişmeyiz! Ben size bu yemek için değil, Allah rızâsı için yardım ettim.” dedi.

Şuayb -aleyhisselâm- bu cevâba çok memnun oldu ve:

“–Bu ikrâmımız, yaptığın yardım için değil, Hakk’ın misâfiri olduğun içindir.” buyurdu. Bunun üzerine Mûsâ -aleyhisselâm- ikrâmı kabûl etti.

İşte âhirete îmânın, davranışlara aksetmiş âbidevî bir misâli. Dünyada açlıktan bütün gücünün tükeneceğini bilse bile, bir âhiret amelini dünyevî hiçbir karşılıkla değişmeme firâseti… Bu mânevî olgunluğun diğer bir misâlini de Vâsile bin Eskâ

-radıyallâhu anh- şöyle anlatır:

Tebük Seferi’ne çıkılacağı günlerde (sefere katılabilmek için ne maddî gücüm ne de bir bineğim vardı. Bu mübârek seferden mahrum kalmamak için) Medîne meydanında müslüman kardeşlerime şöyle nidâ ettim:

“–Ganimet hissemi vermek karşılığında kim beni bineğine bindirir?”

Ensâr’dan yaşlı bir zât, bineğine sırayla binmek sûretiyle beni savaşa götürebileceğini söyledi. Bu hayırlı arkadaşla yola çıktım. Allah ganimet de nasîb etti; hisseme bir miktar deve isâbet etti. Develeri o yaşlı zâta götürdüm. O ise bana:

“–Develerini al götür.” dedi.

“–Başta yaptığımız anlaşmaya göre bunlar senin.” dediysem de Ensârî:

“–Ey kardeşim! Ganimetini al, ben senin bu maddî payını istememiştim. (Ben sevâbına, yâni uhrevî kazancına iştirâk etmeyi düşünerek ve Hakk’ın rızâsını umarak seni buraya getirdim.)” karşılığını verdi. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 113/2676)

Böylece o mübârek Ensârî de, o devrin en kıymetli dünyâ metâı sayılan birçok deveye sahip olmaktansa, âhirette nâil olacağı ecri tercih etti. Allah için olan bir hayrı elde edebilmek için, ne kadar kıymetli de olsa dünyevî bir menfaatten vazgeçebilme dirâyetini sergiledi.

Hak dostlarından birine, kendisini çokça tesir altında bırakan bir hâdiseyle karşılaşıp karşılaşmadığı sorulunca, Hazret şunları anlatmış:

“Mekke-i Mükerreme’de para kesemi kaybedip muhtaç durumda kalmıştım. Basra’dan para bekliyordum, fakat bir türlü gelmiyordu. Saçım sakalım da epeyce uzamıştı. Bir berbere giderek:

«–Param yok, Allah rızâsı için saçlarımı düzeltir misin?» diye sordum.

Berber o esnâda bir adamı tıraş ediyordu. Hemen yanındaki boş yeri gösterip; «Buraya otur.» dedi ve müşterisini bekleterek beni tıraş etmeye başladı. Bekletilen müşteri îtirâz edince berber:

«–Kusura bakmayınız efendim, sizi ücret mukâbilinde tıraş ediyorum, lâkin bu şahıs, Allah rızâsı için kendisini tıraş etmemi istedi. Allah için olan işler dâimâ önceliklidir ve maddî bir karşılığı yoktur. Allah için olan işin bedelini kullar aslâ bilemez ve ödeyemez!» dedi.

Tıraştan sonra berber, cebime zorla birkaç altın da sokuşturdu:

«–Âcil ihtiyaçlarını karşılarsın, imkânım bu kadar, kusura bakma!» dedi.

Aradan birkaç gün geçti, Basra’dan beklediğim para geldi. Berbere bir kese altın götürdüm. Berber:

«–Aslâ alamam! Allah için olan işin bedelini ödemeye kulların gücü yetmez. Varın gidin siz yolunuza devâm edin, Allah selâmet versin!» dedi.

Helâlleşip ayrıldım, lâkin tam kırk senedir seherlerde ona duâ ediyorum.”

İşte Allah için yapılan bir sâlih ameli dünyalara değişmeme fazîleti… Her şeyi zâhir planında değerlendirmeye alışmış ve dünyalık kazanma hırsıyla haram-helâl sınırlarını bile görmez olmuş sığ idraklerin aslâ kavrayamayacağı bir davranış mükemmelliği… Hakk’a dostluk ufkundan bakılmadan anlaşılamayan hakîkî basîret, asıl firâset ve gerçek akıllılık…

GERÇEK AKILLI KİM?

Akıl ve mantığın îcâbı, küçük ve geçici menfaatleri, faydası ebediyyen sürecek büyük kazançlar ile değişmeyi gerektirir. Allah Teâlâ buyurur ki:

“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Takvâ1 sahipleri için âhiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?” (el-En’âm, 32)

Hadîs-i şerîfte de, gerçek akıl sahipleri şöyle târif edilir:

“Akıllı, nefsine hâkim olup onu hesâba çekerek ölümden sonrası için çalışan; ahmak ise nefsini hevâsına tâbî kıldığı hâlde Allah’tan (hayır) umandır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459)

İşte bir insanın ne kadar akl-ı selîm sahibi olduğu, bu gerçekler ışığında mîzân edilmelidir. Akl-ı selîmin îcâbı; bâkîyi fânîye tercih etmektir.

Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- şöyle buyurmuştur:

“Âhiretin yanında dünyanın durumu, sizden birinin parmağını denize daldırıp çıkarması gibidir. Parmağı (denizden) ne çıkardıysa (âhiretin yanında) dünya işte odur.” (Hâkim, Müstedrek, 4/319)

Ashâb-ı kirâm, Mekke devrinde müşriklerin baskı, zulüm ve ambargosu altında iken kendi kendilerine:

“Bizler Rabbimize kul olabilmek için her cefâya katlanıyoruz....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hak dostlarından ahireti dünyaya tercih
« Posted on: 16 Nisan 2024, 09:26:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hak dostlarından ahireti dünyaya tercih rüya tabiri,Hak dostlarından ahireti dünyaya tercih mekke canlı, Hak dostlarından ahireti dünyaya tercih kabe canlı yayın, Hak dostlarından ahireti dünyaya tercih Üç boyutlu kuran oku Hak dostlarından ahireti dünyaya tercih kuran ı kerim, Hak dostlarından ahireti dünyaya tercih peygamber kıssaları,Hak dostlarından ahireti dünyaya tercih ilitam ders soruları, Hak dostlarından ahireti dünyaya tercih önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes