> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Gözyaşları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Gözyaşları  (Okunma Sayısı 601 defa)
04 Temmuz 2010, 15:51:23
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 04 Temmuz 2010, 15:51:23 »



Gözyaşları

Hakk Rahmetinin insan gözünde damla damla olmasıdır gözyaşları
Dilin, duygunun ve gönlün el ele, yüz yüze birleştiği, iç içe girdi ânın çiçekleşmesi üzerinde jâledir gözyaşları

Cennet hûrilerinin kulaklarındaki küpeler, göz damlalarının yanında toprak kadar aşağı ve değersiz kalır!
Heybet, korku, saygı ve sevgi gibi insanı duygulandıran, gönül tasını yakan ve kâlbden sefil arzuları sıyırıp atan, ulvî hislerin çepeçevre ruhu sardığı ânın şehâdet kanıdır gözyaşları

Bulut bulut yükselip, Hakk Rahmetinin eteklerine dudak gezdiren, bu fanî âlemin bekâya mazhar pırlantalarıdır gözyaşları
Bu tuzak ülkesinde, böylesine pervaz edişlerle arşiyeler yapıp, nazlı nazlı lâhut âleminin kapısını çalmak başka hangi fâniye müyesser olmuştur?
Eserinde esrarını izlemek; buldukça aramaya istek kazanmak ve Yunus diliyle "Deryada mâhî ile, Sahrada âhû ile" Onu yâd etmek, inlemek Her yerde Onun haberini sormak ve sonra çözülen her düğüm karşısında buzlar gibi erimek

Sel olup çağlamak, başını taştan taşa vurup ağlamak Tıpkı Yunus gibi, Celâleddin-i Rumî gibi, devrin "Büyük dertlisi" gibi yanmak, kavrulmak Hangi saadet bundan daha tatlı, hangi haz bundan daha içten olabilir?
Annenin ağlaması içten içedir; riyâsız, âri ve durudur Onun her iniltisinde binlerce ney feryadı gizlidir Yavru da ağlar Hem de dünyaya gelir gelmez İyi güne ereceğine, saadet göreceğine, yahut başına geleceklere, ihmâl edilişine belki de atalarının günahına ve çevresinin körlüğüne

Ak alınlı, ak duvaklı geline, ananın en kıymetli hediyesi ayrılık gözyaşlarıdır İnce gelin, hayatının sonuna kadar, o saflardan saf, inci danesi gözyaşlarını unutamaz Onları unuttuğu gün, anayı da unutur, atayı da
Bir düşünün, gözü dolu bulut ana, üzerimize ağlamasa, nice olur hâlimiz? Ya o da denizler gibi cimri olsaydı; güneş vurmadan incelmese, buharlaşmasa ve yukarı uçmasaydı Ya o, öyle mi? Yaz demez, kış demez, bahar demez, güz demez daima ağlar

Nebîsinin diliyle Hakk; millet haysiyetini, memleket namusunu görüp gözeten göze denk tutar ağlayan gözü Zaten "Ağlamayan gözden sana sığınırım" dememiş miydi? Tıpkı şeytanın hilelerinden, hasis duyguların ezip geçmesinden Allaha sığındığı gibi

Ermişin nazarında gözyaşları, Cennet pınarlarından daha değerlidir Zira o damlalar, "tamuyu" söndürecek bir iksir sayılır Rahmeti Sonsuzun katında

Hakkın sâfî Nebîsi Âdem (as) saadet kâsesini gözyaşları ile doldurup içmedi mi?

Dertli Nebî, tûfan Peygamberi (as) o katrelerle âlemi sele vermedi mi? Yaradılış esrarına ilk dokunan Mevlânın Halîli "Hasbî, Hasbî" diyerek gözyaşlarıyla ateşi "berd ü selâm"1 etmedi mi?
O incelerden ince, Hakk esrarının merkezleştiği, Faraklit müjdecisi Ruhullahın hâli hep ağlamak değil miydi?

Mâsum Resûl Dâvud (as)ın ağlamalı feryadı değil miydi ki, insan derûnunda lâhûtî âhenk ve sızlanışın adı olan Zeburu tilâvet ederken, en ince gönül telleri üzerinde yüzlerce mızrabın âhı duyulurdu

Ve, son durakta, en doğru yolun başında, büyük muammanın Keşşâfı, yaradılışın özü aziz Ruh, kördüğümü çözer gibi bu esrarı gözyaşlarıyla çözmedi mi? Tâ ana kucağında bin niyaz ile "Ümmetim, Ümmetim" dediği andan, basü badelmevte ve ötesine kadar hep aynı şey için inlemedi mi?

Şâir İkbal, bir yüksek toplulukta, ruhların huzurunda, Nebîler Sultanına "En muteber hediye" deyip, bir bardak şehid kanı takdim etmişti Ben gökler ötesi o âlî meclise çağrılsaydım, günahıma ağlamış kimselerin gözyaşlarını alır götürürdüm

"Ağla ey gözlerim, gülmezem ayruk,
Dost iline varup, gelmezem ayruk"

Kavuşmak için ağlamak ve kavuşmuş olmaktan ötürü ağlamak
Bu ağlayış, bir yetimin, bir ümitsizin ağlayışı da değil Bu ağlayış tam bilemeden, öze eremeden veya visâlin neşesinden, huzurun heybetinden doğup gelen bir ağlayıştır Sonunda rahmetin tebessümü olduğu için de, tatlıdır Ve yine bu ağlayış, bulup bildiğini buldurma ve bildirme yolunda olduğu için de hüsransızdır

"Sular gibi çağlasan, Eyyûb gibi ağlasan,
Ciğergâhı dağlasan ahvalini sormaz mı?"

Anadolu insanı bu manâda ağladı Kurduğu umranların çamurunu hep böyle gözyaşlarıyla yoğurdu

Gözyaşları ruh inceliğinin şâhitleridir İnce insan, yüzünü gözyaşları ile yıkayan insandır İçi sızlamayanlar, kirpiği ıslanmayanlar kem talih hoyratlardır Bu incelik bir havâr^ı inceliği de değildir Şecaat ve cesaret arz edeceği yerde, o birden bire tunçlaşır, demirleşir; aşılmaz ve bükülmez hâle gelir İşte o en büyük devlet adamı Ömer, Peygamber hâlesinde en büyük devlet adamı Şiddeti, öfkesi ve nefretiyle beraber, bir kâlbi kırığın yanında, bir "yerdeki yüz" karşısında çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlar ve etrafını da ağlatırdı

O manzumede daha niceleri vardır ki, haykırışı arslanın ödünü koparmış, ormanı velveleye vermiş; harp meydanlarında bir haykırışla bin hânümânı harap etmiştir Fakat, Hakkın huzurunda, muhasebe ânında öylesine incelerden ince bir hâl almıştır ki, ancak Cennet hûrîleri o kadar incelikten haberdar olabilirdi


Uzun senelerden beri ne kadar hasretiz gözyaşlarına! Onu, bu memleketin taşına, toprağına, evine, mâbedine sormalı Sormalı şu dağlara, taşlara ve üzerinde uçuşan kuşlara Ve bütün bir mâziye sormalı, bağrına kaç damla gözyaşı düştüğünü Sonra mâbedlerdeki sütunlara, geniş kubbelere ve çevredeki cidarlara da sormalı, ne zamandan beri hıçkırığa hasret olduklarını Seccadelere de sormalı, kaç defa gözyaşlarıyla ıslandıklarını Bu kadar içten uzaklaşılan, bu kadar gönüle yad kalınan ikinci bir devir gösterilebilir mi?


Timdi sizler, ey bütün bir tarih boyunca ağlamayı unutmuşlar! Gamsızlar, dertsizler ve ağlanacak hâllerine gülenler! Gelin; şu çıkmazın başında durup asırlık gamsızlığımıza bir son vererek beraber ağlıyalım! Cehaletimize ağlayalım! Kaybettiğimiz şeylerden habersizliğimize ağlayalım! Kusurdan bir heykel hâline gelmiş mahiyetimize, duygularımızın dumura uğrayışına ve hoyratlaşan gönlümüze ağlayalım! Bu vaziyette öleceğimize, öldüğümüz gibi dirileceğimize, tasmalı ve prangalı büyük imtihanda, en büyük merasimde fevc fevc geçecek olan mâzinin şanlıları arasında yer bulamayacağımıza ağlayalım! Daldan kopan bir meyve gibi, yalnız düşüşümüze, ayaklar altında ezilişimize, rahmetten cüdâ kalışımıza ağlayalım!


Yukarılara doğru güvercinler gibi kanat çırpalım ve çok yükseklerde öyle bir "Âh!" edelim ki, ünümüz, gözyaşlarından meydana gelen bulutları harekete getirsin Sonra ateşimizi söndürecek o damlalar, yağmurlar gibi başımızdan aşağıya insin ve ateşimizi söndürsün Kin ve nefret ateşiniBütün dünya ve ukbâ ateşini

Allahım! Senden diliyor ve dileniyoruz: Gözlerimize yaş ver ve bizi ağlat! Merhamet etmen için Senden uzak kalış hasretini duyamayışımıza ağlat! Gönlün şâk şâk oluşuna, ağyar ateşine yanışına, öyle ağlat ki, sîneler kebâp olsun Ondan bir bir feryat çıksın, meleği ve feleği velveleye versin

Beni de ağlat; gece kadar karanlık ruhuma şefkat et de ağlat! Ağlamalarıma dahi ağlamam lâzım geldiği için ağlat! Bükülmüş şu kaddime, solgun ve ölgün rengime, burulmuş boynuma ve kırık kâlbime merhamet et de ağlat! Şu en sâkin anda, sızlanışlara cevap verdiğin dakikalarda, kapkara gönlümle değil, Senden başkasına secde etmeyen başımla sana dönüyor, titreyen dudaklarımla ağlatmanı diliyorum

Heyhât ki "merhamet, merhamet" diyeceğim an, bir hâil gibi günahlarım karşıma dikiliyor ve içimde yığın yığın burkuntu meydana getiriyor Allahım! Benim uzaklığım itibariyle değil, Senin yakınlığın hürmetine kâlbime rikkat ver ve öyle ağlat ki, kendimi kaybedeyim, yolunda ar ve haysiyetten geçeyim, tâ "Bu delidir" desinler

"Gidip boynumda zincir ile Ravza-ı Pâka, o denlü ağlayam ben ki, görenler hep beni dîvâne sansın" Ola ki, düşen damlalardan bir tanesi aşkına düşmüş olur; işte o, benim için ummanlara bedeldir Şehid kanı kadar aziz gözyaşları içinde nefesim kesilirken varlık sırrını bana duyur Şu kararsız gönlümü doyur Hicabımdan yüzümü saklamaya çalışayım Habibine görünmek istemeyeyim Pişdarım ve âli rehberimden kaçayım

Sonra bir âli dîvân kurulsun Ben zülüfleri dağınık, hıçkırıkları gırtlağında düğümlenmiş, yüzü karaların uğramadığı o dîvâna çağrılayım "Lâ tüâhiznâ" kalkanıyla huzura varayım Kirlerime göz yumup "bu da bizdendi" desinler; dilenciye bir mülk bağışlasınlar Çöl yolcusunu sevindirip bir bulut ve bir meltemle imdadıma yetişsinler Sevincimden orada yığılıp kalayım Gözyaşlarım içinde boğulayım!



 Fethullah GÜLEN
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Gözyaşları
« Posted on: 19 Nisan 2024, 16:22:53 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Gözyaşları rüya tabiri,Gözyaşları mekke canlı, Gözyaşları kabe canlı yayın, Gözyaşları Üç boyutlu kuran oku Gözyaşları kuran ı kerim, Gözyaşları peygamber kıssaları,Gözyaşları ilitam ders soruları, Gözyaşlarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes