> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Dünden Bugüne Işık Evler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dünden Bugüne Işık Evler  (Okunma Sayısı 939 defa)
12 Haziran 2010, 15:01:40
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 12 Haziran 2010, 15:01:40 »



Dünden Bugüne Işık Evler -1-


Bu ışık evlerin kendine has özellikleri vardır Buralar öncelikle insanların, insanlık yanlarından ötürü meydana gelebilecek boşlukların kapatıldığı yerlerdir Plan ve projelerin üretilip, metafizik gerilimin sürekliliğinin sağlandığı ve neticede Üstad'ın "hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir" dediği türden yüreği pek, imanı çelik insanların yetiştiği kudsî mekânlardır

Zaten bugün, dünya fethinin, eskiden olduğu gibi at üstünde; elde kılıç, belde pala, sırtta sadakla değil, aksine bir elde Kur'ân, diğerinde mantıkla insanların gönlüne girmekle olacağı bedîhîdir İşte bu ışık komplekslerinde yetişen ruh ve mânâ erleri, ruhda, mânâda dünya fethine giden bu yolda Allah'ın, vâridât adına kendilerine vermiş olduğu ışıkları, bomboş dimağlara boşaltarak onları mamur edeceklerdir Öyleyse bu evler; yolsuz-yöntemsiz, değişik câzibe merkezlerine göre kendini şekillendiren şabloncu nesillerin mamur edilip kendi ruh ve mânâ köklerine dönmelerini sağlayan birer tezgah veya birer mekteptirler


MFethullah Gülen
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dünden Bugüne Işık Evler
« Posted on: 26 Nisan 2024, 01:49:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dünden Bugüne Işık Evler rüya tabiri,Dünden Bugüne Işık Evler mekke canlı, Dünden Bugüne Işık Evler kabe canlı yayın, Dünden Bugüne Işık Evler Üç boyutlu kuran oku Dünden Bugüne Işık Evler kuran ı kerim, Dünden Bugüne Işık Evler peygamber kıssaları,Dünden Bugüne Işık Evler ilitam ders soruları, Dünden Bugüne Işık Evler önlisans arapça,
Logged
12 Haziran 2010, 15:02:03
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #1 : 12 Haziran 2010, 15:02:03 »

Dünden Bugüne Işık Evler -2-



Ayrıca bu âyet-i kerimede ilk dönem itibarıyla dâvâya çok az kadının gönül vermesi veya Arapçadaki tağlip mülahazasıyla, "O evlerde oturan öyle erkek oğlu erkekler, öyle yiğitler vardır ki, ne alış-veriş, ne çarşı-pazar onları, yapmak istedikleri şeylerden alıkoyamaz" (Nur/37) denilerek sadece erkeklerin ismi zikredilmiştir Fakat yukarıda işaret ettiğimiz gibi, burada tağlib tarikiyle kadınlara da işaret edilmiştir Öyleyse "ricâlün" aynı zamanda "erkek oğlu erkek kadınlar" demektir Yani âlem, makam-mansıp deyip şöhrete kilitlendiği, tenperverliğe gömülüp bakışların bulandığı, çoluk-çocuk deyip evlere takılıp kaldığı ve bu duygu, bu düşünce ile şahlanmış, iradeli erkeklerinki kadar güçlü erkek oğlu erkek kadınlar da var denmektedir

Evet ilk dönem itibarıyla, Sıddık Süleyman, Hulûsi Efendi, Hüsrev Efendi gibi kahraman erkeklerle beraber, az da olsa bizim bile tanıdığımız bazı kadınlar vardır ki, Bedir'de, Uhud'da kahramanca savaşa iştirak eden Nesibe Hatun ve Sümeyra Hanım'ın gölgeleri gibiydiler Evet işte bunlar, kadınlıklarına rağmen, bu yüce dâvâya sahip çıkıp erkeklerden geri kalmamışlardı Bugün de ışık evler yine bu kahramanlara dâyelik yapmaktadır


MFethullah Gülen
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

12 Haziran 2010, 15:02:44
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #2 : 12 Haziran 2010, 15:02:44 »

Işık evlerle ilgili kanaatler



Aslında ilk ışık çağından İmam Rabbanî'ye, ondan da günümüzün büyük çilekeşi Bediüzzaman Hazretlerine kadar, belli dönemlerde ümmet-i Muhammed'e mürşidlik yapan bütün üstün kâmetler hep aynı yolu takip etmişlerdir

Evet, şu kocaman varlık âlemi; galaksileri, sistemleriyle küçük küçük atomlardan meydana geldiği gibi, bu büyük dâvâlar da hep bir kulübecikle başlamış ve bu dâvânın gönüllere aksettirilmesi ölçüsünde de, her şey mânâlı bir kitap veya çok mânâlı ve muhtevalı meşherler halini almıştır

Bize gelince; Nur sûresindeki bu nur; "Allah'ın, içlerinde şan ve şerefinin yükselmesine ve isminin zikredilmesine izin verdiği evlerdir; Onların içinde sabah akşam O'nu tesbih ederler" (Nûr/36) âyetiyle irtibatlı, daha doğrusu bu âyetle yakın bir münasebeti olduğunu zannettiğim bu ışık evler, Müslümanlığın yeniden bir kez daha gönüllere duyurulmasında âdeta minare şerefeleri gibi bir vazife görmüşlerdirZaten bu işin başındaki zat da kendini anlatırken "13 asrın minaresinin başında durmuş, sureten medenî, sireten geri insanları camiye davet ediyorum" demiyor mu? Aslında o, herhangi bir minarenin başına çıkarak ellerini kulaklarına koyup bağırmış değildi Ama o, Barla'daki minaresi ve o minarede bir şerefe rolünü üstlenen -bugün de hâlâ bütün heybetiyle ayakta duran çınar ağacının yanındaki- mübarek âramgâhından sesini insanlığa duyurmaya çalışmıştı Bu, -bana göre- İbnü'l-Erkam'ın evi, Allah Rasulü'nün saadethanesi ve Gazalî'lerden, İmam Rabbanî'lerden geriye kalan ve her yanıyla nuraniyet ifade eden bir minare şerefesiydi

Bu ışık evlerin kendine has özellikleri vardır Buralar öncelikle insanların, insanlık yanlarından ötürü meydana gelebilecek boşlukların kapatıldığı yerlerdir Plan ve projelerin üretilip, metafizik gerilimin sürekliliğinin sağlandığı ve neticede Üstad'ın "hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir" dediği türden yüreği pek, imanı çelik insanların yetiştiği kudsî mekânlardır

Zaten bugün, dünya fethinin, eskiden olduğu gibi at üstünde; elde kılıç, belde pala, sırtta sadakla değil, aksine bir elde Kur'ân, diğerinde mantıkla insanların gönlüne girmekle olacağı bedîhîdir İşte bu ışık komplekslerinde yetişen ruh ve mânâ erleri, ruhda, mânâda dünya fethine giden bu yolda Allah'ın, vâridât adına kendilerine vermiş olduğu ışıkları, bomboş dimağlara boşaltarak onları mamur edeceklerdir Öyleyse bu evler; yolsuz-yöntemsiz, değişik câzibe merkezlerine göre kendini şekillendiren şabloncu nesillerin mamur edilip kendi ruh ve mânâ köklerine dönmelerini sağlayan birer tezgah veya birer mekteptirler

Hususiyle tekye ve zaviyelerin kapatılıp kapılarına kilit vurulduğu bir dönemde, o evlerden beklenen de böyle bir misyonun eda edilmesiydiBu evler, içinde barındırdığı insanlara fünun-u medeniye ile beraber ulûm-u diniyeyi de öğreterek, tekye ve zaviye rolünün yanında medrese vazifesini de üstlenmiş olacaktı Aslında âyet bunların hepsine işaret etmektedir: Bir de "Büyutün" kelimesinin nekre olarak kullanılması, kelimenin mescid dışında başka bir mânâ için kullanıldığını göstermektedir Yani bunlar minareleri olup ezan okunan herkesin bildiği mescidler, camiler değil; daha bir belirsiz yerlerdir Bu evler zuhur zamanı itibarıyla de belli değildir Zaten belirli olamaz çünki; oraya girip-çıkacak insanlar yakın takiptedirler

Ama belli olan bir şey var ki, o da; yaşanılan talihsiz bir dönemde, ard arda açılan bu evler, o döneme, yeniden talih ve şeref kazandıracaklarıdır Bunlar itimad edilmeyip, bakılıp geçilecek basitlikte mukassi görünümlü, muallâ işlere gebe ve minarelerde ezanın susturulup, mâbede giden yolların kapatıldığı bir zaman diliminde Allah'ın (cc), "şimdilik benim adım bu evlerde yükselsin ve anılsın" izniyle serfirâz, içinde kitapların okunduğu, hakkın müzakere edildiği müstesna mekânlardır Artık geçmişte camide yapılan dinin ruhunun müzakereleri bu evlerde bir araya gelinerek yapılacaktır Bu itibarla da bu evler, "hakâyık-ı âliye'nin mahall-i tercümanı" mübarek yerlerdir

Bu evlerin durumunu, Hz Ebu Bekir'in (ra) şu sözüyle irtibatlandırmak her zaman mümkündür: "Evlerimizden içeriye girerken, dışarıya çıkacağımızdan emin değildik, dışarıya çıkarken de içeriye gireceğimizden" evet içeride ders okurken, her zaman derdest edilip götürülmeniz muhtemeldir; dışarıya çıktığınız zaman da meçhul bir arabanın bu evin sakinlerini bir meçhuliyete götürmesi İşte bundan dolayı da sabah-akşam yüreklerini çatlatırcasına "Senin eşin, menendin, şerikin yoktur bütünüyle varlığın zimamı senin elindedir Sen şer dokundurmazsan, şerler dokunamaz Sen korursan, kimse kimseye ilişemez" deyip O'na sığınılır ve bu evlerde her şey O'nun teminatına havale edilir Bütün şeriklerin hapsedilip, Allah'a teslimiyet ve tevekkül edilmesi ve bir mânâda hep O'nunla oturup, O'nunla kalkılması, bu ev sahiplerinin tabiî halleridir

Ayrıca bu âyet-i kerimede ilk dönem itibarıyla dâvâya çok az kadının gönül vermesi veya Arapçadaki tağlip mülahazasıyla, "O evlerde oturan öyle erkek oğlu erkekler, öyle yiğitler vardır ki, ne alış-veriş, ne çarşı-pazar onları, yapmak istedikleri şeylerden alıkoyamaz" (Nur/37) denilerek sadece erkeklerin ismi zikredilmiştir Fakat yukarıda işaret ettiğimiz gibi, burada tağlib tarikiyle kadınlara da işaret edilmiştirÖyleyse "ricâlün" aynı zamanda "erkek oğlu erkek kadınlar" demektir Yani âlem, makam-mansıp deyip şöhrete kilitlendiği, tenperverliğe gömülüp bakışların bulandığı, çoluk-çocuk deyip evlere takılıp kaldığı ve bu duygu, bu düşünce ile şahlanmış, iradeli erkeklerinki kadar güçlü erkek oğlu erkek kadınlar da var denmektedir

Evet ilk dönem itibarıyla, Sıddık Süleyman, Hulûsi Efendi, Hüsrev Efendi gibi kahraman erkeklerle beraber, az da olsa bizim bile tanıdığımız bazı kadınlar vardır ki, Bedir'de, Uhud'da kahramanca savaşa iştirak eden Nesibe Hatun ve Sümeyra Hanım'ın gölgeleri gibiydiler Evet işte bunlar, kadınlıklarına rağmen, bu yüce dâvâya sahip çıkıp erkeklerden geri kalmamışlardı Bugün de ışık evler yine bu kahramanlara dâyelik yapmaktadır

Zannediyorum kuruluş gayesine matuf işletildiği müddetçe, bu evlerle, bir dönemde tekye ve zaviyelerle ulaşılamayan noktalara ulaşılacak ve buralarda aynı zamanda medrese insanını aratmayan insanlar yetiştirilecektir Abdülkadir Geylanî'lerle beraber Gelenbevî'ler Ali Kuşçu'larla beraber Molla Hüsrev'ler, Molla Güranî'ler ve Ebussuud'larla beraber İbrahim Hakkı'lar yetişecektir Aksi halde buraların -hafizanallah- bir miskinler yuvası haline dönüşmesi de melhûzdur Zannediyorum benimle beraber aynı duygu ve düşünceyi paylaşanların pek çoğu, böyle bir hale şahit olmaktansa, ölmeyi tercih edeceklerdir

Asr-ı Saâdet'te başlayıp çeşitli dönemlerde aynı gayeye matuf açılarak devam edegelen İbn-i Erkam evi mânâsındaki evlerin, bugün de hâlâ misyonu devam etmektedir Bu evler, üçüncü dirilişe yelken açıldığı şu günlerde, diriliş erlerinin techiz ve donanım yerleri olacaktır inşâallah

Bir dönemde çok önemli vâridât kaynakları sayılan tekye ve zaviyeler, başlarındaki ışık şahsiyetlerle Anadolu'yu ihya etmiş ve belli ölçüde fonksiyonlarını yerine getirerek bizim için bereket kaynağı olmuşlardı Şimdilerde sadece Anadolu değil; bütün dünyanın ihyasına açılan bugünün ruh ve mânâ erlerinin de, aynı evleri, tıpkı bir medrese, tekye ve zaviye gibi değerlendirmeleri çok önemlidir Bu evlerdeki ricalûllahın, fünun-u müsbetenin bütün kısımlarını; hadis, tefsir, fıkıh başta olmak üzere, İslâmî ilimlerin her dalını öğrenmekle beraber, İslâm'ın ruhî hayatını bütün enginliği ile yaşayarak, o eski, fakat eskimeyen ruh ve mânâyı temsil etmeleri elzemdir Aksi halde eve de, ev sahibine de, evin arkasındaki Erkam'a da ve evin sahibine o mânâyı kazandıran Hz Muhammed Mustafa'ya da ihanet edilmiş olacaktır

Bu ruhu temsilin sırf bir derinliği olarak başımızı yere koyduğumuzda, "Allahım keşke kaldırmayı müyesser kılmasan da, bu secdem sana kavuşmakla noktalansa!" diyecek kadar, engince namaz kılma gözünü başka şeylere kaydırmayacak ölçüde Allah'ın huzurunda samimiyetle durup mâlâyanî şeylere kapalı kalma ve âdeta cennette Cenâb-ı Hakk'ın cemalini müşahede ediyor gibi bir konsantrasyona girip ellerini dizlerine bitiştirerek, ene'den, nahnu'dan sıyrılarak Hüve'ye bakan bir göz olma evet bu ölçüde O'na yönelme

Evet ya, "Ezan okundu, birkaç defa yatıp-kalkmam gerekiyor, o halde şu namazı çabucak aradan çıkarayım" düşüncesiyle; veya Mirac'a yürümek için adetâ bir rampaya yürüyüp kendinden geçmek ve fenâ fillaha, bekâ billaha ulaşıp, kendini düşünemeyecek kadar maiyet atmosferini duyarak namaz kılma Yani Zübeyr Gündüzalp'lerin, Hüsrev Efendi'lerin yürekleri çatlarcasına yöneldikleri gibi Rabbe yönelme ve evrad ü ezkâr, tesbih ü takdisle, Kur'ân'ın aydınlık vesayeti altında Allah'a ulaşmak için bu ışık evleri, alternatif kabul etmeyen birer rıhtım, birer liman haline getirme evet, böyle olunabildiği takdirde ufkî Allah'a ulaşılır; vilayet ve -maddî-manevî vâridata mazhar olma adına- devletler üstü devlet olmaya erilir

Bugün, dünyanın yedi bucağına hak ve hakikati götürmeyi düşleyenler, feyz-i akdesin memeleri hükmünde olan bu evlerin füyuzatından beslenmek zorundadırlar Onca zaman bu kudsî mekânlarda kalıp da Allah'a uyanamamış, O'nun aşkına, şevkine erememiş olanlar, bir ölçüde bedbaht ve talihsizlerdir Bu halleriyle onlar, anne kucağında meme tutmayan bahtsız çocuklara benzerler Esasında böylelerinin, ne kendilerine ne de insanlığa kazandıracakları birşey de yoktur


Kaynak:Prizma

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes