๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => İz Bırakanlar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 04 Eylül 2010, 09:42:39



Konu Başlığı: Doğruluk deyince akla o sahabe gelir
Gönderen: Zehibe üzerinde 04 Eylül 2010, 09:42:39
(http://www.risalehaber.com/images/news/71558.jpg)

Şairdi. Akabe’de gelip Allah Resûlü’ne biat etmişti. Dolayısıyla da Medine’nin ilklerindendi

Ali İhsan Er'in yazısı:

Doğruluk deyince akla sahabeden Hz. Ka’b b. Mâlik gelir. Hz. Ka’b, kılıcı kadar sözü, sözü kadar da kılıcı keskin bir insandı. Şairdi. Akabe’de gelip Allah Resûlü’ne biat etmişti. Dolayısıyla da Medine’nin ilklerindendi. Fakat Tebuk seferine katılamamıştı. Sebebini kendi ağzından dinleyelim: “Herkes muharebeye davet edildi. Allah Resûlü bu muharebeye ayrı bir ehemmiyet veriyordu. Herkes gibi ben de hazırlıklarımı tamamladım. İki Cihan Serveri hareket komutunu verdi ve ordu harekete geçti.

Ben kendi kendime: “Nasıl olsa onlara yetişirim” diye beraber çıkmadım. Hiç de bir işim yoktu. Fakat kendime olan güvenim beni alıkoyuyordu. Bugün-yarın-öbür gün, derken günler gelip geçiverdi. Artık Allah Resûlü’ne yetişmem mümkün değildi. Mecburen bekleyecektim. Ve bekledim de.

Hem de her saati günler süren bir bekleyişle bekledim. Nihayet, Allah Resûlü’nün seferden dönüşü her yandan duyulmaya başladı. Ordu Medine’ye döndü. Efendimiz de adeti olduğu üzere evvela mescide uğrayıp iki rekat namaz kılmış ve halkla görüşmeye başlamıştı. Herkes bölük bölük mescide geliyor, ziyaret ediyor ve harekete iştirak etmeyenler de özür beyanında bulunuyorlardı.

Benim durumumda olanlardan da çoğu mazeret bildirmiş ve Allah Resûlü tarafından mazeretleri kabul edilmişti. Ben de aynı şeyi yapabilirdim. Zira içlerinde ikna kuvveti ve söz söyleme kabiliyeti en güçlü olanlardan biriydim. Ama nasıl olur da hiçbir mazeretim olmadığı halde Allah Resûlü’ne yalan söyleyebilirdim. Yapmadım, yapamadım. Karşılaştığımızda, İki Cihan Serveri kalbimi delip geçen bir buruk tebessümle karşıladı beni.

Ve “Neredeydin?” dedi.

Durumumu olduğu gibi eksiksiz anlattım. Başını çevirdi ve dil ucuyla: “Kalk git” dedi.

MAZERET SÖYLE KURTUL!

Dışarı çıktım. Kavmim etrafımı sardı: “Sen de bir mazeret söyle, kurtul” dediler. Dedikleri bir aralık kalbime yatar gibi de oldu. Ancak sonradan vazgeçtim. Sonradan öğrendim ki benim gibi doğruyu söyleyen iki kişi daha vardı. Üçümüz hakkında bir emir yayınlandı. Artık hiçbir Müslüman bizimle görüşüp, konuşmayacaktı. Diğer iki arkadaşım evlerine kapanıp, durmadan gece gündüz ağlıyorlardı. Ben, aralarında en genç ve kuvvetli olandım. Sokağa, çarşıya, pazara çıkıyor ve namaz vakitlerinde de mescide gidebiliyordum. Ancak başta Efendimiz olmak üzere benimle kimse konuşmuyordu. Tam elli gün böyle geçecekti. Bütün insanlar ve bulunduğum yer bana öylesine yabancılaşmıştı ki, kendimi yabancı bir ülkede zannetmeye başladım. Böyle bir günde Medine sokaklarında yapayalnız dolaşırken; sokaklarda bir adamın beni soruşturduğunu duydum. Sorduğu şahıslar işaretle beni göstermişlerdi. Adam yanıma geldi elinde de bir mektup vardı.

Mektup bana aitti. Gassân melikinden geliyordu. Melik beni, kendi memleketine davet ediyordu. Mektubunda: “İşittim ki sahibin seni yalnız bırakmış. Bize gel; senin gibilerin bizim nezdimizde kadri yüksektir.” gibi sözler ediyordu. “Bu da bir imtihan”, dedim ve mektubu yırtarak ateşe attım.

ALLAH SİZİ AFFETTİ!

Elli gün dolmuştu. Artık dayanamaz hale gelmiştim. Dünyam kararmış ve kabir kadar daralmıştı. Her zaman yaptığım gibi evimin damında sabah namazını kılmış, oturuyordum. Birisinin yüksek sesle ismimi söylediğini duydum. Ses: “Müjde Ka’b!” diyordu. İşi anlamıştım. Hemen secdeye kapandım. O gün sabah namazından sonra Allah Resulü affımızı ilân etmişti. Mescide koştum, herkes ayağa kalkmış beni tebrik ediyordu. Allah Resulü’nün huzuruna gelip elini tuttum. O da benim elimi tutmuştu. Allah Resulü: “Allah sizi affetti” buyurdular. Ve hakkımızda inen şu âyeti okudular. (Tevbe, 9/118) O bu âyeti okuduktan sonra Resûlullah’a hitaben, Ya Resûlallah! Ben doğrulukla kurtuldum. Bundan böyle ömrüm oldukça da doğrudan başka bir şey söylemeyeceğime, söz veriyorum dedim.”

Bugün


Konu Başlığı: Ynt: Doğruluk deyince akla o sahabe gelir
Gönderen: Ekvan üzerinde 03 Şubat 2011, 20:24:24


    Darlığı dünyada yaşayıp genişliği ahirete bırakanlara ne mutlu..

     Allah razı olsun..


Konu Başlığı: Ynt: Doğruluk deyince akla o sahabe gelir
Gönderen: Ruhane üzerinde 21 Mart 2016, 03:33:14
Doğru olmak her zaman hayat kurtarıyor .. Belki doğru konustugumuz için sıkıntı yaşıyor oluabiliriz.. Ama olsun yaşayalım ama vicdanimiz rahat olur.. Ve doğru olmanın mükafatını da gormusnoluruz..Rabbim dogruluktan ayirmA bizleri..


Konu Başlığı: Ynt: Doğruluk deyince akla o sahabe gelir
Gönderen: Pelinay üzerinde 21 Mart 2016, 06:56:58
Ibretli bir hadise.tebük seferine gidemeyisi ve ardindan gelen 50 gunluk o yalnizligi,kimseyle konusamayisi...
Rabbim sogruluktan bir an olsun ayiemasin insallah bizleri.Allah razi olsun paylasim icin


Konu Başlığı: Ynt: Doğruluk deyince akla o sahabe gelir
Gönderen: Sevgi. üzerinde 21 Mart 2016, 07:13:05
  Esselâmü Aleyküm Ve Rahmetüllah.Yanlan söylemek insanın kalbini karartır ibadetten uzaklaştırır ve çevresindeki kişilerin güvenini kaybettirir. Oyüzden Hiçbir zaman her ne olursa olsun doğruluktan ayrılmıyalım inşaAllah. Amin
 Paylaşım için Mevlam Razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Doğruluk deyince akla o sahabe gelir
Gönderen: Mehmed. üzerinde 05 Nisan 2016, 18:30:23
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah. Çok güzel bir paylaşım.  Hz. Ka'b doğruluğu ile kurtuldu. Rabbim bizlere onların yolundan gitmeyi nasip eylesin. Rabbim paylaşım için razı olsun.