> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Dervişle Halife
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dervişle Halife  (Okunma Sayısı 900 defa)
26 Haziran 2012, 18:51:12
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 26 Haziran 2012, 18:51:12 »



Dervişle halife


İki kardeş düşünün biri kendi halinde derviş, öbürü koca bir sultan. İki değişik mizaç, iki farklı insan... İşte Hazret-i Behlül ile Hârûn Reşid'in menkıbeleri

Abbasilerin en güçlü olduğu devirlerden biridir. Halife Harun Reşid koca imparatorluğa çeki düzen verir ama Derviş Behlül'e gücü yetmez. Harun, kardeşinin düzenli bir hayat yaşamasını ister, Behlül ise ağabeysinin dervişlikten nasiplenmesini diler. Hasılı tatlı bir çekişmedir sürer, gider. Arifler bunlardan dersler çıkarır, ibretli menkıbeler derlerler.
Söyledik ya Behlül kendi halindedir. Kalabalıktan kaçar kuytulara çekilir. Cuma namazlarını bile kenardaki, köşedeki mescidlerde kılar. Bir zaman sonra fitneciler gelir ve derler ki "Başkası neyse de sultanım. Ama kardeşinizin burada olması gerek. Hutbenizi mutlaka dinlemeli ve namazı ardınızda eda etmeli."

-Niye, bu kadar önemli mi?

-Cahil halk kardeşinizin size karşı tavrı olduğunu sanabilir. Böylesine sevilen birinin muhalif olduğunu düşünebiliyor musunuz? Allah saklasın, saltanatınız sallandı demektir.

-Peki ne yapmalıyız?

-Onu cebredin, cuma namazlarında mescidinize gelsin.

Ferman iletildiğinde Behlül itiraz etmez. Harun Reşid hutbeye çıktığında o da herkes gibi dikkatle dinler. Namaza durulduğunda ilk safta yerini alır. Ancak ikinci rekatın ortasında olmayacak bir şey yapar. Ansızın selâm verip dışarı çıkar. Şimdi iş öncekinden de çetrefillidir. Öyle ya halk "Acaba Behlül namazı niye bıraktı" demez mi?

Harun Reşid telâşla Behlül Hazretlerini aratır, buldurur. Kırgın bir sesle "Mescidden niye ayrıldın?" der, "Hem öyle kıraatteyken çıkıp gitmek de neyin nesi?"

-Sen iftitâh tekbiri aldığında komşu ülkeye savaş açmayı düşündün mü?

-Düşündüm.

-Fatiha okurken vergileri artırdın, zamlı sure okurken asker topladın.

-Tamam, bunların hepsi doğru.

-Rükûda sefere çıktın, secdede savaşa tutuştun. Tekrar ayağa kalktığında muzaffer bir komutandın ve kralın güzel kızı ayaklarına kapandı.

-İyi de, bunların konumuzla alâkası ne?

-Şimdi elini vicdanına koy ve doğruyu söyle sen bunu nikah ettin mi etmedin mi?

-Ettim.

-Ve karı, koca başbaşa kaldınız...

-Kaldık.

-Eee daha ne? Bana da gitmek yakışırdı herhalde.

Bu Behlül var ya...

Ama fitneciler boş durmazlar. Beyler bu kez, Behlül'ün yanına uğrayan dervişlerden rahatsız olurlar. Bir yolunu bulup yine Sultanı sıkıştırırlar.

-Efendim geleni gideni Bağdat'a sığmaz oldu. Onun böyle elini kolunu sallayarak dolanması memleketin dirlik ve düzeni açısından çok mahsurlu. Birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz böylesi bir dönemde...

-Eee?

-Behlül'ün içeride tutulmasında fayda var.

-İyi ama buna hakkımız olduğunu sanmıyorum.

-Zaten dışarıda aç bi ilaç dolanıyor. Onun istediği bir ibrik, bir seccade. Hapishanede yesin, içsin, yatsın, keyfine baksın. Hem mahkumlara nasihat etse fena mı? Bakarsınız onların da ıslahına vesile olur.

-İyi ama onu hangi gerekçe ile içeri alabiliriz? Hiçbir suçu yok ki?

-Suçu yoksa işletiriz sultanım, siz merak etmeyin.

-Nasıl işletir mişiz?

-Bakın şimdi hep beraber evine gideceğiz. Elinde nasıl olsa bir tas ekşi ayran ve bir parça kuru somundan başka şeyi yoktur. Önümüze bunları koyunca mahçup olacak. Gayri ihtiyari "size lâyık değil ama" diyecek. İşte tam burada ayağa kalkacağız "Ne demek size lâyık değil, sen nimete küfran mı ediyorsun bre?" deyip tutuklayacağız. Sonrası kolay. Ayaküstü yargılayıp içeri tıkarız.

-Beni karıştırmayın, varın siz bildiğiniz gibi yapın.

Dedikleri gibi yaparlar. Önde vezirler ve nedimler, ardında muhafızlar, askerler... Hazret-i Behlül kulubesini şereflendiren hatırlı misafirlerden memnun görünür. Telaşla içeri koşar. Döndüğünde elinde hakikaten bir kuru ekmekle bir tas ayran vardır. Devletlüler nefeslerini tutar, beklenen cümleyi yakalamaya hazırlanırlar. Mübârek mânâlı mânâlı güler "Rabbim çok cömert" der, "biz bunlara lâyık değiliz, ama yine de veriyor..."

Danışmışmış...

Aslında Harun Reşid, kardeşinin yaşadığı hayattan bizar değildir. Hatta zaman zaman ona özenir. Gelgelelim fitneciler Behlül Hazretlerini iki de bir malzeme yapar, gündeme taşırlar. İşte, baskılardan bunaldığı günlerden birinde kardeşinin kulübesine gelir ve ona insanlardan niye kaçtığını sorar?

-Niye kaçmayayım, sarayında haset ve gıybet diz boyu değil mi?

-İyi ama lâf bana geliyor. Millet de seninle ilgilenmediğimi sanıyor.

-Ben sırmalı kaftanlara, yumuşak yataklara, yağlı yemeklere talip değilim.

-İyi de bunu kime anlatabilirim. Yalvarırım beni kırma, haydi yürü saraya gidelim.

-Danışmam lâzım.

-İyi, kime isitiyorsan danış. Ama çabuk ol! Hemen şimdi!

Hazreti Behlül kulubeden çıkar. Bitişikteki abdesthaneye yönelir ama girdiği gibi geri gelir. "Danıştım" der, "tavsiye etmiyorlar"

-Anlayamadım? Kime danışdın, neyi tavsiye etmiyorlar?

-Helâdaki pislikler lisan-ı hâl ile dediler ki "Bakın biz, körpe meyveler, taze ekmekler ve nefis kebaplar idik. Bir kere insanların içine girdik böyle olduk. Sen, sen ol onlardan uzak dur!"

Bir gün Bağdat'ta...

Menkıbeleri ile büyüdüğümüz Behlül sıradan bir derviş değil, devrinin önde gelen muhaddislerinden biridir.

Vüheyb bin Ömer Sayrâfî meşhur olan adıyla Hazret-i Behlül ünlü muhaddislerden Eymen bin Nâbil, Amr bin Dînâr ve Asım bin Ebin-Necid'den okur, hatırı sayılır bir âlim olur. Artık önü açıktır, belki kadı olacak belki devlet kademelerinde yükselip duracaktır. Ancaık Bağdat sokaklarında dolandığı günlerden birinde ağlayan bir çocuk görür. Ona şeker ve oyuncak alacağı kadar bir para vermek ister, lâkin çocuk acı acı güler "Bunlar da ne" der, "biz oyun için mi yaratıldık?" Bu hâl Behlül'e çok tesir eder. İşini, gücünü bırakır, aşıklar kervanına katılır ki o devirde onlardan çok vardır.

Bir gün meraklının biri "Basra'daki Hakk aşıklarını sorar. Mübarek "onlar hesaba gelmez" der "ama istersen Allah'tan gafil olanları sayabilirim".

Behlül sıkıntılı bir hayat yaşar ama bundan bile tat almasını bilir. Bir ara kulübesini bile terkeder, kabristanı mekân edinir. Niye diye soranlara "Bunlar dirilerden daha emin" der, "eziyet etmiyorlar, gıybet bilmiyorlar."

Kütüklü nasihat

Bir gün Harûn Reşîd, kulubesinin önünde oturan Behlül'ün yanına gelir ve nasihat ister. Mübârek, ona iri bir hurma kütüğünü gösterir.

-Tut şunun ucunu, haydi kaldırmayı dene.

Halife zor da olsa kütüğün bir kenarını kaldırmayı becerir.

-Şimdi de öbür ucundan tut, tamam kaldır bakayım

Halife denileni yapar ama nefes nefese kalır.

-Şimdi ortaya geç iki ucunu da havalandır.

-Ama bu mümkün değil ki.

-Bak bu ucuna dünya diyelim, öbür ucu ahiret olsun...

Hazret-i Behlül dönüp giderken Hârun Reşid önünü keser "İyi ama" der, "nasihat bunun neresinde?"

-Sen, sen ol ikisini birden kaldırmayı deneme.

İşine bak

Kûfe'li çocukların Behlül'e sataşıp eylendikleri günlerden birinde. Muhafızlar görünür. Alel acele yolu boşaltır, hattı kordon altına alırlar. Çok geçmeden Harun Reşid'in muhteşem konvoyu görünür ki, hac farızasından dönüyordur. Tam önlerinden geçerlerken Behlül bağırır

“Hey Harun!" Konvoy çakılmış gibi durur.

Halife devesinden iner.

-Ooo Behlül sen ha?

-Rivayet olunur ki Resulullah Efendimiz de (Sallallahü aleyhi ve sellem) Arafat dönüşü aynen senin gibi deveye binmişti. Ama onun etrafında "yol verin" diye bağıran münadileri yoktu ve kimse itilip kakılmazdı.

-Yanlış mı yapıyoruz.

-Elbette, halkının arasına karışsana.

-Doğrusunu istersen böyle bir nasihata ihtiyacım vardı.

-Ders aldıysan ne mutlu.

-Bak elbiselerin de benzin gibi solmuş. Üstüne başına yeni bir şeyler al. N'olur şu keseyi kâbul et.

-Onu kimden aldınsa ona ver. Yakana yapışılmadan helâllik iste. Ahirete kalırsa kimseyi razı edemezsin bilmiş ol.

-Bari borcun varsa söyle de onu ödiyeyim.

-Borç, borç ile ödenmez. Sen kendi işine bak

-Bir ihtiyacını olsun temin etseydim.

-Seni hatırlayan Rabbim beni unutur mu? İhtiyaçlarımı bilmiyor mu?

Her koyun

Bir gün Harun Reşid, Behlül Hazretlerine gelir. "Biliyor musun" der, "halk senden çok şikayetçi."

-Yine ne yapıyor muşum?

-Onları kendi hallerine bırakmıyor, her işlerine karışıyormuşsun. Bırak ne halleri varsa görsünler. Bilmez misin her koyun kendi bacağından asılır.

Behlül hiç bir şey demeden çıkar ancak bir kaç gün sonra sarayı dayanılmaz bir koku sarar. Muhafızlar arar, tarar, kuytuya asılmış koyun cesedi bulurlar. Altında şöyle bir yazı vardır "İşte kendi bacağından asılmış bir koyun. Söyleyin kime zararı var?"

Bir zaman kıtlık olur fiyatlar alır başını gider. Millet Behlül Hazretlerine gelir dua etmesini isterler. Mübarek güler "Vallahi ben bu işe karışmam" der, "bir buğday tanesi bir dinar olsa bile sesimi çıkarmam. Bereket isteyen Rabbimin istediği gibi yaşar."

Bir gün mahallenin haylazları mübareği taşa tutarlar. Hem lâfla sataşır, hem kahkahalar atarlar. Hasan bin Sehl çocukların önlerine geçer ve onları dağıtır. Behlül memnun olmuşa benzemez "Niye" der, "niye o neşeyi çocuklardan esirged...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dervişle Halife
« Posted on: 26 Nisan 2024, 21:14:22 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dervişle Halife rüya tabiri,Dervişle Halife mekke canlı, Dervişle Halife kabe canlı yayın, Dervişle Halife Üç boyutlu kuran oku Dervişle Halife kuran ı kerim, Dervişle Halife peygamber kıssaları,Dervişle Halife ilitam ders soruları, Dervişle Halifeönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes