> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Bir Peygamber aşığı ve türk dostu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir Peygamber aşığı ve türk dostu  (Okunma Sayısı 532 defa)
08 Ekim 2010, 14:33:29
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 08 Ekim 2010, 14:33:29 »



Bir Peygamber Âşığı ve Türk Dostu: Muhammed Marmaduke Pickthall

Batı’da İslâm’la müşerref olmuş pek çok bahtiyar kimse vardır. Bu bahtiyar insanlardan birisi de Muhammed Marmaduke Pickthall’dır. İslâm’ı sadece bir din değil hayat tarzı olarak da benimsemesi, seçmiş olduğu din hakkında devamlı yeni bilgiler öğrenmeyi ve öğrendiklerini dindaşları ile paylaşması, daha da önemlisi yaşadığı her yerde mensup olduğu ümmetin problemleriyle ilgilenmesi bizim için onu daha özel kılmaktadır. Makalemizde bu çerçevede Pickthall’ın hayatını, İslâm’a bakışını ve Efendimiz (s.a.s.) hakkındaki genel düşüncelerini özetlemeye çalışacağız.

Pickthall, 7 Nisan 1875 yılında Londra’da doğdu. Babası ve büyükbabası Anglikan papazıdır.
İki üvey kız kardeşi de rahibe olarak kilisede aktif çalışmıştır. Babasını altı yaşında kaybeden Pickthall, küçük yaşta yakalandığı bazı hastalıklarla mücadele ederken aynı zamanda erken dönemde başlayan yabancı dil çalışmalarını da sürdürmüştür. Yabancı dil konusundaki başarısı onu yurt dışında çalışmak üzere dışişlerinin açtığı sınava girmeye sevk etmiştir. Sınavda başarılı olamayan Pickthall, aile dostu Thomas Dowling’in davetini kabul ederek 1894-5’te Filistin’e gitmiştir.1 Önce Kahire’ye gelmiş ve orada Arapçasını ilerletmiştir. O’nun ikinci durağı Dowling’in papazlık yaptığı Filistin’dir. Pickthall bölgeyle ilgili ilk izlenimlerini bize şöyle anlatır: ‘Binbir gece masallarında okuduğum manzaranın aynısını Şam, Halep, Kahire, Kudüs’te gördüm. Her ne kadar insanların fakirliği dikkati çekmekte ise de hayattan zevk aldıkları her hallerinden belliydi. Bu insanların biz Avrupalılardaki zengin olma, yaşama hırsı ve ölüm korkusu gibi endişeler taşımadıklarını hissettim.’2

Burada kaldığı süre içerisinde İslâm’a duyduğu sempati nedeniyle Müslüman olmayı isteyen Pickthall’in bu arzusu, etrafındaki kimseler tarafından hemen kabullenilmemiştir. Bazıları onun İslâm’ı hemen kabul etmeyişinin arkasındaki sır perdesini açıklarken annesinin endişelerinden ziyade Şam camiinin yaşlı bir o kadar da tecrübeli imamının telkinlerinden kaynaklandığını söylemektedirler. Yaşlı imam ona annesini rencide etmemesini, memleketine dönmesini ve yaşının biraz daha olgunlaşmasını beklemesini tavsiye etmiştir. Genç Pickthall, yaşlı imamın vakur ve kibar davranışlarını o dönemlerde İslâm dünyasında arz-ı endam eden Hıristiyan misyonerlerle karşılaştırdığında biraz garipsediğini söylese de ileri ki yıllarda İslâm’a girmeye yönelik bu ilk teşebbüslerini romantizm ve doğunun büyüleyiciliğiyle izah etmekten de kendini alamamıştır. Daha sonraki olaylar yaşlı imamın, onu Müslüman olmayı düşünmeye ve İslâm’ı araştırmaya sevk etmekle isabetli davranışta bulunduğunu göstermektedir. Bu olaydan neredeyse yirmi yıl sonra Pickthall İslâm’ı seçmiştir ki ona göre bu dönem Müslümanlığı çok daha iyi öğrendiği, gönülden ve iradi bağlandığı yıllara rastlamaktadır. Muhtemelen İslâm’a ve Müslümanlara duyduğu bu yakınlık dolayısıyla hakkındaki haberlerin ailesine ulaşması nedeniyle Pickthall daha yirmi yaşına girmek üzere iken annesinin ricası üzerine tekrar İngiltere’ye geri çağrılır.3

1896 yılının başlarında İngiltere’ye geri dönen Pickthall orada Muriel hanımla evlenir. Kısa bir süreliğine İsviçre’ye gider ve orada yazarlık hayatına da başlar.4 Değişik roman denemelerinin yanısıra 1906’da The House of Islam (İslâm’ın evi) adlı eserini yazar. On yıl sonra (1907) ikinci Ortadoğu gezisine çıkar.5 Bir süre Kahire’de kalır ve 1912’de tekrar İngiltere’ye döner. Ahlakî değerlere çok önem veren Pickthall için sıkıntılı geçecek yıllardır bu dönemler. Mora’nın Yunanlılar tarafından bağımsızlığa kavuştuğunu ve üç yüz bin Müslüman Türk’ün Ortodoks papaz ve yerli Hıristiyan halk tarafından öldürüldüğünü gören Pickthall’ın insanlık adına karamsarlığı bir kat daha artmıştır. Bu süreçte diğer pek çok Osmanlı toprağı parça parça işgal edilmiş ve sayısız cürümler işlenmiştir.6 Bulgarların neredeyse İstanbul’a kadar Osmanlı topraklarını işgallerinin İngiltere’deki papazlar tarafından kutlanması ve Müslüman Türklere lanetlerin yağdırılması onu daha da üzmüştür. O bugünlerde kendisine sadece şu soruyu sorar: ‘Acaba hiçbir Müslüman Hz. İsa’yı lanetlemiş midir?’ Balkan savaşının gerçek mağduru Osmanlı Türklerini vatan(lar)ında görmek üzere 1912 yılının sonunda İstanbul’a gelir. Bu ziyaretiyle Pickthall, Osmanlı’nın parçalanmasının çok daha büyük felaketler doğuracağını o günlerde anlamıştır. Seri halinde yazdığı The Black Crusade (Kara Haçlı Seferi) adlı eserinde sayfalarca Müslümanlara topyekün savaş açan Hıristiyan dünyasını eleştirmekte ve özellikle Türkler hakkında olumsuz söylemlerin haksızlığını dile getirmektedir. Pickthall, ne Balkanlardaki Müslümanların ne de Arapların Osmanlı sonrası arzu edilen bir devlet kuramayacaklarını hissetmiş ve o yıllarda kalemini var gücüyle Osmanlı devletinin bekasını savunmaya adamıştır. Anne Fremantle’nin ifadesiyle ‘Pickthall’ın tek bir amacı vardır: Bütün gücüyle Türk devletinin parçalanmasını önlemek.’7 Özellikle de Müslüman toplumların bu kadar olumsuzluklar içerisinde halâ imanlarını ve Yüce Yaratıcı’ya karşı teslimiyetlerini gördükçe onlar lehinde yazılarını artırmıştır. Bu tür bir yaklaşım ise onu bir taraftan mensubu olduğu Hıristiyan Batı ile Müslüman Osmanlı arasında sıkışmasına neden olmuştur. Müslüman Türkle uğraşan her devleti ve milleti (Ermenilerden Bulgarlara, Suudilerden diğer batılı ülkelere kadar) tereddüt etmeden eleştirmiştir. 1914’te With The Turks in Wartime (Savaş Zamanı Türklerle Birlikte) adlı eserinde Türkiye ziyaretini tafsilatlı bir şekilde resmetmektedir.8
Birinci Dünya Savaşı ve Batı’nın Osmanlı’yı parçalama gayesinin açığa çıkması onu daha da üzmüştür. Uzun yıllar sempati duyduğu İslâm’la ilgili bir konferansında (Islam and Progress/İslâm ve Terakki) açıktan Müslüman olduğunu ilan etmiştir. 29 Kasım 1917 tarihinde gerçekleşen bu olayı takip eden birkaç yıl içinde eşi de Müslüman olmuştur. Bundan sonra Pickthall’ı İngiltere’de yaşayan Müslümanların en önemli önderleri arasında görmekteyiz. 1920 yılında Hindistan’a gidinceye kadar Müslümanların sıkıntılarıyla içtenlikle ilgilenmiştir. Hatta Ekim 1919’da Sevr anlaşmasına doğru gidilen günlerde Muslim Prayer House’da Osmanlı devletinin bekası için yapılan toplantıya başkanlık etmiş ve Batı’nın Müslümanlara müdahalesine karşı demeçler vermiştir.9 Çoğu kimseye göre Pickthall, yıllardır aşığı olduğu dini seçmesi bir ihtidadan ziyade kendini keşiften ibarettir. O’nun Müslümanlığında dikkatleri çeken en önemli nokta ise Müslüman olduğu an vakit kaybetmeksizin Efendimiz’in (s.a.s.) ismini almasıdır. Artık o, Muhammed Marmaduke Pickthall olarak anılacaktır. Bizim açımızdan mümeyyiz bir vasfı ise İngiltere’de farklı heretik gruplara (özellikle Kadıyâniliğe) karşı mücadele ederek Sünni-Hanefi çizgisini devamlı ön planda tutmuş olmasıdır.

1920’de Bombay Chronicle editörü olarak Hindistan’a gider. 1924’te Hindistan’daki protestoların yanlış haber yapılması üzerine dergiden istifa eder. Pickthall, Osmanlı Devletinin yıkılmasına karşı olduğu gibi Hindistan’ın ikiye bölünmesine de (Müslüman ve Hindular arasında) karşı çıkar. Daha sonra Haydarabat Nizamı’nın idaresindeki bir okulda müdürlük yapmaya başlar. 1927’de on yıl sürecek olan Islamic Culture adlı derginin editörlüğüne başlar. Daha sonra The Cultural Side of Islam (İslâm’ın Kültürel Yönü) adı altında basılacak olan Madras’ta bir dizi seminer verir. 1929-1931 yılları arasında Haydarabat Nizamı ona üzerinde çalışmakta olduğu Kur’ân tercümesini tamamlamak üzere izin verir. Çünkü Hindistanlı Müslümanlar ondan böyle bir çeviri yapmasını beklemektedirler. Pickthall tercümeyi tamamladığında bütün Müslümanların kabulünün sağlanması için Ezher Şeyh’inden izin almak ister fakat Şeyh Muhammed Şâkir’in karşı çıkması üzerine Ezher’den bir onay çıkmaz. Daha sonra Şeyh Merâğî ve Reşid Rızâ gibi alimlerin girişimiyle çeviri onaylanır. Her ne kadar Pickthall Kur’ân’ın mutlak bir çevirisinin mümkün olmadığını kabul etse de çok sayıda gayrimüslim için faydalı olacağı kanaatindedir. The Meaning of the Glorious Koran (Yüce Kur’ân’ın Anlamı) başlığıyla yayımlanan tercüme pek çok dile de çevrilmiştir.10

Pickthall’ın Müslüman Türk sevgisini göstermesi açısından önemli bir anekdot ise Haydarabat Nizamı’nın oğlu ile Osmanlı Hanedanlarından II. Abdülmecid’in Fransa’da yaşayan kızı Dürrü Şehvâr’ın evliliğine vesile olmasıdır. 1935’te Haydarabat’ı terk eden Pickthall, arkasında sürekli büyüyen bir okul, uzun yıllar editörlüğünü yaptığı ve hala devam eden önemli bir dergi (Ondan sonra derginin editörü Muhammed Esed olmuştur) ve sayısız dost bırakmıştır. İngiltere’ye gelir gelmez Müslüman toplumun meseleleriyle ilgilenmeye yeniden başlamış ve bir dizi seminer vererek İslâm’ı anlatmıştır. Pickthall 19 Mayıs 1936’da bir çiftlik evinde vefat etmiştir. Eşi masasını temizlerken onun vefat etmeden evvelki gece daha önce yazdığı Madras seminerlerini gözden geçirdiğine şahit olur. Pickthall’in son cümlesi Kur’ân-ı Kerim’in şu ayetiyle bitmektedir:

‘Kim hâlis olarak kendisini Allah’a teslim edip güzel davranışlarda bulunursa Rabb’inin nezdinde onun mükafatı olacaktır. Onlar ne korkacak ve ne de üzüntü duyacaklardır.’ (Bakara, 2/112).11

Pickthall’ın Gözüyle Efendimiz (S.A.S.)

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Pickthall İslâm’ı tanıdıktan neredeyse yirmi yıl sonra Müslüman olmuştur. Hıristiyanlığın en ince detayına kadar yaşandığı bir ortamda yetişmesi ve Batı’da Peygamberimiz (s.a.s.) hakkında art niyetle üretilen büyük bir literatürün varlığına rağmen onun İslâm’ı tercihi tamamen bilinçli ve iradî bir seçimdir. Önceden iyi bir Hıristiyan olan Pickthall’ın İslâ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir Peygamber aşığı ve türk dostu
« Posted on: 26 Nisan 2024, 07:26:26 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir Peygamber aşığı ve türk dostu rüya tabiri,Bir Peygamber aşığı ve türk dostu mekke canlı, Bir Peygamber aşığı ve türk dostu kabe canlı yayın, Bir Peygamber aşığı ve türk dostu Üç boyutlu kuran oku Bir Peygamber aşığı ve türk dostu kuran ı kerim, Bir Peygamber aşığı ve türk dostu peygamber kıssaları,Bir Peygamber aşığı ve türk dostu ilitam ders soruları, Bir Peygamber aşığı ve türk dostuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes